Güncelleme Tarihi:
* Tanzanya’da büyükelçi eşi olarak yaptığınız yardımlarla tanınıyorsunuz. Nasıl başladı hikâyeniz?
Göreve gittiğimiz ilk hafta sonu bir yetimhane ziyareti yaptık. Günlerce uyku uyuyamadım. Çocuklar yerlerde, üzerinde yatak olmayan demir karyolaların üzerinde yatıyordu. Kırık dökük tuvaletler... İşe ilk olarak bir gece düzenleyerek başladım, topladığımız bağışlarla yetimhaneye yardım ettik ve böylece kapı açılmış oldu.
* Ülkede sahipsiz çocuk sayısı çok mu fazla?
Çocuk Esirgeme Kurumu’nu ziyaret ettik. Ne yazık ki kurumun başkanı da yetimhane sayısını bilmiyordu. Yılda 8 bin kadın doğumda ölüyor, bunlardan doğan çocuklar yetimhaneye geliyor. Çünkü orada teyze, hala, amca çocuğa kucak açmıyor. Ayrıca bir de maddi yetersizlik nedeniyle çocuklarına bakamayıp yetimhaneye bırakanlar var.
* Yaptığınız yardımların yanı sıra bir de yetimhane inşa ettirdiniz, değil mi?
Ufak tefek yardımlarla insanların derdine derman olmaya çalışıyordum. Engellilere bisiklet yaptırdım; kadınlara dikiş makinesi aldırdım; çocuklara Türkiye’de, KKTC’de burslar buldum. İki kızımızın Türkiye’de ameliyat olmasını sağladım. Bursalı bir işadamı bize destek verdi ve bir de yetimhane inşa ettirdik.
* Tanzanya’da çocuklar ve aileleri sizden ‘Mama Turkey’ (Türkiye Anne) diye bahsediyormuş.
Evet, orada beni kimse Yeşim olarak tanımaz, adım ‘Mama Turkey’. Beni çok gururlandırıyor. Büyükelçi eşi olarak resepsiyonlarda boy göstermekle ülke tanıtılmayacağını kavradım ve sahaya indim. Türk kadınının merhametli yüzünü temsil ediyorum. Elçiliğin kapısına her gün mutlaka birileri gelir. Her istenene gücüm yetmiyor ama hiçbir şey yapamazsam bir şişe su veriyorum. Su onlar için çok kıymetli. Bugüne kadar kimseyi kapımdan boş çevirmedim; etli pilav ikram ettim, öyle gönderdim. Çünkü orası benim değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kapısı.
* Asıl büyük projeniz Türk albino köyü. Çalışmalar nasıl gidiyor?
Tanzanya’da siyah insanların albino sebebiyle beyaz doğmasını kabul edemiyorlar. Bunu bir lanet olarak görüyorlar ve albinolu çocukların kolunu, bacağını, parmağını kesip büyü için kullanıyorlar. Tanzanya Devleti de albinolu çocukları korumak için kamplar kurmuş ve onları oralara toplamış.
* Hiç gittiniz mi? Nasıl yerler?
Kapalı bir alanda, kolu bacağı kesilmiş, birçok engelli çocuk... Eve döndükten sonra çocuğumu sevemedim üzüntüden. Kamplardan birini Darüsselam’a taşımaya karar verdim. Ertesi gün Türkiye-Tanzanya Yardım Vakfı’nı kurdum. Oranın bakan eşlerini, iş insanlarını ve bizim iş insanlarımızı dahil ettim. Projesini çizdirdik ama eşimin kanser olduğunu öğrenince Türkiye’ye dönmek zorunda kaldık.
* İşleri yarım bırakıp Türkiye’ye dönmek nasıl bir duyguydu?
2015’te iki yıllığına Türkiye’ye geri döndük. Eşim kanseri yenince devlet büyüklerimiz tekrar Tanzanya’ya gitmek isteyip istemediğimizi sordular. Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun eşi Hülya Çavuşoğlu hanımefendilere çok teşekkür ediyorum. Bana bir armağan gibi oldu.
Yetimhanedeki her şey çalınmış
* Tanzanya’ya geri döndüğünüzde neyle karşılaştınız?
Döner dönmez yetimhaneyi görmeye gittim ama hayal kırıklığı oldu. Her şey çalınmış, mermerlere, musluk başlarına kadar... Yetimhanelere yapılan yardımları yetimhane görevlileri kendi aileleri için kullanıyor. Yetimhaneyi viran halde tutuyorlar ki bu sayede daha çok yardım toplasınlar. Yılmadım, yeniden düzelttik ama bu defa yönetimini de üzerimize aldık. Albino köyü için de çalışmaya devam ediyoruz. Su kuyusu açmayı sürdürüyoruz. Aşure Vakfı adında bir vakıf kurduk, “Afrika’da bir çocuğum var” projesini hayata geçirdik. Bağışçılarımız ayda 25 dolar göndererek yetimhanemizdeki çocukların daha iyi şartlarda yaşamasına ve eğitim almasına destek oluyor.