Güncelleme Tarihi:
Düşünün... Devasa bir coğrafyada yaşıyorsunuz. Daha sonra yaşadığınız yer gıdım gıdım azalıyor ve küçücük bir alana sığınıp orada da yok olmanın eşiğine geliyorsunuz. Günümüzde bu durumda olan birçok canlı türü var. Böyle bir durumda ilk yapılması gereken, kalanları koruma altına almak ve ardından daha önce yaşadığı alanlardaki sorunları çözerek o alanlarda yeniden var olmasını sağlamak. Bazen başarısız olunsa da bu yöntemle birçok canlının yaşam alanı genişledi ve bazıları yok olmanın eşiğinden döndü.
Türkiye’de de son yıllarda yerleştirme çalışmaları kanatlı yaban hayvanı, memeli yaban hayvanı ve balıklar olmak üzere üç kategoride yapılıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre geçen yıl Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen çalışmalarla 107 bin kanatlı yaban hayvanı, 182 adet memeli yaban hayvanı ve 4 milyon 450 bin balık ait oldukları doğaya iade edildi. İşte onlardan birkaçı...
ŞIRNAK’TA SAYILARI ARTIYOR
Ceylan
Türkiye’de iki ceylan türü yaşıyor. Gazella subgutturosa (kursaklı ceylan) Urfa’da, Gazella gazella (dağceylanı) türüyse Hatay’da. Urfa’da yaşayanlar 2005’ten bu yana Ceylan Üretim İstasyonu’nda koruma altında. Geçen yıl Urfa’da korumaya alınan ceylanlardan 50’si Şırnak’taki Cudi Dağı’na bırakıldı ve bu yıl yeni doğanlarla birlikte sayı 65’e yükseldi. Bu da ceylanlar için Şırnak’ta şimdilik her şeyin yolunda gittiğinin göstergesi.
DOĞMA BÜYÜME ANADOLULU
Yabankoyunu
Bildiğimiz koyunun ataları onlar. Evcil halleri Türkiye’nin her tarafında olsa da yabanda yaşayanların sayısı birkaç yüze kadar inmişti. Yaşam alanı olarak bozkırı kendine ev edinen Anadolu yabankoyunuyla ilgili ilk çalışmalar 1960’lı yıllarda başladı. Bugün üretme istasyonlarıyla birlikte doğadaki yabankoyunu sayısı bine yaklaşmış durumda. Geçen yıl Ankara ve Karaman’ın kırsalına 5’er adet yabankoyunu bırakıldı. Yine geçen yıl Kahramanmaraş, Nurhak bölgesine yerleştirilen 28 yabankoyunu da doğaya uyum sağladığı açıklandı.
Gen merkezi Toroslar olan alageyikler 15’inci yüzyılda Avrupa’ya götürülüp oradan dünyaya yayılmış. Onları koruma altına almak için 1970’te Düzlerçamı Alageyik Üretme İstasyonu kuruldu. Daha sonra bu tesise Eşen Adası Alageyik Üretme İstasyonu eklendi. Geçen yıl istasyonlarda çoğalan alageyiklerden 23 tanesi Manavgat ve Köyceğiz kırsalında doğaya bırakıldı. Daha önce Dilek Yarımadası’na bırakılan alageyiklerin sayısı da 50’nin üzerine çıktı. Bugün toplam 300-350 alageyiğin ülkemizde yaşadığı tahmin ediliyor.
Onlara büyüklükleri nedeniyle ulu geyik de deniyor. Bir zamanlar çok büyük alanlarda sürüler halinde yaşarken günümüzde Edirne,
Kırklareli, İstanbul, Kocaeli, Balıkesir, Bursa, Bolu, Eskişehir, Ankara, Çorum, Zonguldak, Bartın, Karabük, Kastamonu, Sinop, Samsun, Afyon, Kütahya, Uşak, Denizli ve Gaziantep’te çoğunluğu yaban hayatı geliştirme ya da üretme sahaları içerisinde, küçük gruplar halinde yaşıyorlar. Geçen yıl Tokat’a 12, Bursa’ya 12, Yozgat’a 30, Kocaeli’ne 28 ve Samsun’a 28 kızılgeyik yerleştirildi.
Anadolu doğasını onlarsız düşünemeyeceğimiz sülün ve keklikler, avcılık yüzünden başı dertte olan ve sayıları giderek azalan canlılar. Geçen yıl 77 bini keklik, 30 bini de sülün olmak üzere 107 bin kanatlı Türkiye’nin 81 ilinde doğaya bırakıldı. Afyonkarahisar Şuhut, Gaziantep Erikçe, Kahramanmaraş Kapıçam, Malatya, Yozgat ve Gümüşhane Kelkit’te keklik üretim merkezleri, Samsun Gelemen ve İstanbul Polonezköy’de de sülün üretim merkezleri var.
Yerleştirme çalışmaları sadece hayvanlarla sınırlı değil. Sayısı çok azalmış, yaşam alanı daralmış bitkilere de uygulanıyor. Dünyanın ya da Türkiye’nin başka hiçbir yerinde yetişmeyen, sadece ve sadece Erzincan Ekşisu sazlıklarını yurt edinen Sonchus erzincanicus (sütotu) bitkisi Doğa Derneği, Doğal Hayatı Koruma Derneği ve Erzincan Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’nün yaklaşık iki yıl süren çalışmaları sonucunda yok olmanın eşiğinden döndü.