Güncelleme Tarihi:
Müzik dinlerken araya birden bir bildirim sesi giriyor, şarkıdan kopuyorum. Yapay zekâ harika çalışıyor. Kilitli ekrana düşen bildirimi size okuyor; falan kişi size davette bulundu, bilmem kim yeni fotoğraf paylaştı, bugün üç kere profilinize bakıldı... Acaba kimler baktı derken başka bir şarkı başladı... Ama bildirimler açıksa bu yapay zekâ size izin vermez. Sizin ekranda gördüklerinizi, sese çevirip ha bire okur. Güzel gibi olsa da bir noktada yapmak istediklerinizi yapamazsınız. Unuttuğunuz işleri ve kişileri aklınıza getirir. Yani iyi de olur, can sıkıcı da...
Tabii bunu kişiselleştirmek elinizde olan bir şey; kimi görmek isterseniz ona göre düzenlersiniz.
Biz de kimi duymak istersek ona göre düzenleriz. Kitap ya da müzik dinlerken tümünü kapatma lüksünüz var tabii... Ama beni en çok düşündüren, bildirim hikâyesine şunu ekledi diyen bir bildirim oldu bu sabah. Sonra kimler hikâyesine, ne eklemiş diye bakmaya başladım geçmişe doğru bildirim panelinden. Kim ne eklemiş derken ben ne ekledim acaba hikâyeme diye baktım. Kaydırıp baktım öylesine. Sonra şöyle bir şey oldu; bana söz verip gidenler çıktı karşıma.
Verilmiş yüzlerce söz hatırıma geldi. Bu yüzlerce sözden sadece birkaçı gerçekten geri dönmüş ve o günkü hayali gerçeğe dönüştürmüşüz. Onlara küçük bir teşekkür etmek istiyorum; satranç, tango, İngilizce ve tabii müzik hocalarıma... Beni bu sayfayla tanıştıran yazar arkadaşıma ve sonrasında sadece WhatsApp’tan ve telefonda tanıştığım Hürriyet ekibine sonsuz teşekkürler. Söz verip gidenler, biraz hayal kırıklığı yaratmış olsanız da canınız sağ olsun.
Kuzu gibi bekliyoruz
1 yıla yakın bir süredir İstanbul Diyalog Müzesi’ndeyim. Bu ülkede hiç olmayan bir şey oldu ve ekipçe bugüne kadar bu müzede çalışan ve görmeyen insanlar olarak görme engelli rehberler olarak, sınırlı bir ortamda insanlara İstanbul’u ve İstanbul’da görmeyen biri olmayı anlattık. Bunu yaparken de İstanbul’u yeniden yaşadık, rehber yetiştirdik. Hâlâ ekipte olan ve başka alanlara yelken açıp takımdan ayrılan arkadaşlarımızla halihazırda aynı yerdeyiz. Ve son hızla bu mesleğe devam...
Bana son sözü bu işin en tepe noktasında olan Dialogue in the Dark merkezi verdi. Ama sözünü tutmasına izin vermediler. Dünyanın 30 ülkesinde bahsettiğim mesleği yapan 30 rehber ve müze kurucularının toplanıp paylaşımda bulunduğu, mümkün olursa her yıl bir müzenin ev sahipliğinde toplantılar yapılır. Ve bu sene merkezde yapılıyor bu toplantı. Türkiye’den ben davet edildim. Tam altı hafta önce aldım daveti. Eğer vize engelini aşabilseydim şu an oradan Türkiye’yi temsil eden bir görmeyen olarak yazımı yazacaktım. Ama adını vermek istemediğim bir Avrupa ülkesi vize randevu talebimize cevap verme lütfunda bulunmadı. Yani vize mağduru oldum. Gitmem için her şey yapıldı, Hürriyet ve kendi kurumum, arkadaş, eş, dost kim varsa konsolosluktan bir ses almak için uğraştı ama yok, olmadı. Neden bilmiyorum, zaten bilmenize izin de vermiyor Avrupalılar. Tüm belgeleri, her şeyi gönderiyorsunuz, e-postayı atıyorsunuz; ‘Cevap yazmayın, soru sormayın’ gibi bir cevap geliyor. Kuzu kuzu bekliyorsunuz medeniyetlerinin ileri olduğunu söylediğiniz insanların yanıt vermesini. Çoğumuzun da sesi çıkmıyor ya da çıkıyor, ama onlar duymazdan geliyor. İnsan hakkından, özgürlüklerden bahsediliyor ve binlerce bildirim geliyor ama hepsi sanal. Gerçek de yok, özgürlük de, insan hakkı da... Bunu anladım, üzüldüm. Onlar beni davet etti ve heveslendirdiler. Sonra tam olgunlaşmadan koparıp attılar bu hevesi. Yani yine bir söz ve umut verilip geri alındı. Şu an orada olan temsilcimiz ve kurucumuz başka bir ülkede yaşadığı için rahatça gitti. Tuş kilidine basıp bu umudu ikinci bir umuda kadar kapattım. Elbet bir gün oraya gideceğim. Bunu onlara anlatacağım. İşe yarar, yaramaz bilmiyorum ama söz verilince ve o söz boşa çıkınca söz verilen ne yaşıyor, anlatılması gerekiyor. Sözümüze hâkim olmayı diliyorum hepimiz için.