Güncelleme Tarihi:
Sonbahar aylarında büyükşehirlerde yaşayanlar özellikle çağdaş sanat etkinlikleriyle dopdolu günler geçiriyor. Fuarlar, sergiler... Etkinliklere ilgi büyük. Sergi mekânlarının kapılarında kuyruklar oluşuyor. Hatta Abdülmecid Efendi Köşkü’nde devam eden ‘İsmi Lâzım Değil’ sergisinde de tanık olduğumuz gibi mekânın içinde, bir üst kattaki eserleri görmek için merdivenin önünde bile sıraya girmek gerekebiliyor. Çoğunluk ellerindeki telefonla en beğendikleri, belki de ‘en dikkat çekici buldukları’ eserleri fotoğraflıyor, onlarla selfie çekiyor. Haliyle Instagram başta olmak üzere sosyal medya sayfalarımız böyle dönemlerde sanat eserlerinin fotoğraflarıyla doluyor.
Bu durum bize yıllar önce Hürriyet Pazar’da yayımlanan Anish Kapoor röportajındaki küratör Norman Rosenthal’ın şu sözlerini anımsatıyor: “Muazzam sergiler gördüm. En iyi eserlere ne kadar uzun bakarsam onları o kadar az hatırladım. Aşk gibi. Sevdiğin şeyleri nasıl elinde tutabilirsin ki.” Zaten günümüzde eserlere uzun uzun bakmak, onunla ilişki kurmak bir
amaç olmaktan çıkmış gibi görünüyor. Birçok kişi ‘beğeni almak’, ‘ben de oradaydım’ı göstermek istiyor. Peki, bu durum sanata bakışımızı nasıl değiştiriyor? Ve en önemlisi, sanatçıyı üretim aşamasında nasıl etkiliyor? Uzmanlarla konuştuk...
‘Paylaşımlar sayesinde ilgi arttı’
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, genç izleyicileriyle yakın ilişki kurmak ve erişilebilirliği arttırmak için bu yıl TikTok’la işbirliğine gitti. 17. İstanbul Bienali kapsamında da bu işbirliğine özel bir kampanya yürüttü. Bu kampanyanın detaylarını İKSV Genel Müdür Yardım-
cısı Yeşim Gürer Oymak anlattı:
*Bu yıl #BienaldeÖğrendim hashtag’iyle bienal içerikleri bir alana toplandı. TikTok’ta içerik üreticilerinin hashtag’e uygun şekilde İstanbul Bienali’nde öğrendiklerini takipçileriyle paylaşmasını sağladık. Bu kapsamda üretilen 10 içerik paylaşımının toplamı 500 bin izlemeye ulaştı ve birçok etkileşim aldı.
*TikTok ve Instagram, her kuşaktan milyonlarca insanı bir araya getirmesi, sanatı insanların en çok vakit geçirdiği alanlara taşıması bakımından çok önemli. Bu noktada sanatçılar ve sanat kurumlarına bilhassa çağa uyum sağlayabilmeleri, yeni nesle ulaşabilmeleri, sanatı daha erişilebilir kılmaları ve hem sanatçıyı hem de seyirciyi daha iyi anlayıp yakalayabilmeleri için alan yaratıyorlar. İstanbul Bienali’nde de sosyal medyada yapılan paylaşımlar sayesinde ilginin arttığını görebiliyoruz.
‘Sanatçı beğeni alacak bir konu çalışmayı seçebiliyor’
Şule Gazioğlu-Art&Design Galeri
kurucusu ve küratör
*Bir küratör olarak bir sergiyle ilgili istek ve heyecan yaratmak sosyal medya sayesinde daha kolaylaştı diyebilirim. Instagram, Facebook gibi mecralarda mesajını iyi aktaran, doğru görselleri ve dili seçen galeriler/müzeler bir anda kitlesel bir talep oluşturabiliyor.
*Üretim açısından bakarsak örneğin sanat eserleri sosyal medyada iyi görüntü verecek şekilde ölçeklendiriliyor. Negatif yanıysa bazen sanatçılar rehavete kapılıp daha çok tıklanarak ‘beğeni’ alacak bir konu çalışmayı seçebiliyor. Bu açıdan belki de istemeden görsel dünyamızı daraltıyoruz. Cesur ve yenilikçi olmayı sürdürmek gerektiğini düşünüyorum. Çoğunluğun tercihi her zaman sanatta kalite ve yenilik anlamına gelmiyor.
‘Müzeleri müze yapan büyü yok oldu’
Dr. Necmi Sönmez-Uluslararası
küratör ve sanat tarihçisi
*Sosyal medya mecralarının sanat alanında herhangi bir kazanım getirmediği gibi, genç izleyici kitlesini zehirlediğini düşünüyorum. Sosyal medya, sanatın içeriğiyle, karakteriyle ilgilenmeden sanatı kullanmak istiyor.
*Gerçekçi olalım, müzeleri müze yapan büyü yok oldu. Nereye gitseniz aynı görgüsüzlük, sahte ilgi. Hızlı görme, hızlı tüketme, hızlıca ‘beğeni alma’ baskısı hem sanatçıların üretim süreçlerini hem de sanat kurumlarının kimliğini köklü olarak değiştirmeye uğraşıyor. Unutmayalım, sanat, hayatın tüm anlamsızlıkları karşısında bize güç veren bir kaynak olarak saygıyı, geri çekilmeyi, düşünmeyi öğütler. Sosyal medyanın penceresindeyse sanat sadece vitrin olarak kalıyor.
‘Sergileri gezmenin onlara statü katacağına inanıyorlar’
Doğan Levi-Sanatçı
* Türkiye’de sergi gezen kitlenin büyük çoğunluğu sosyal medya hesapları için içerik üretmek istiyor. Sergileri veya fuarları gezmenin onlara statü katacağına inanıyor. Sadece orada bulunduğunu göstermek istiyor.
* Çoğu ziyaretçinin tek derdi fotoğraf çekmek. Zaten çektikleri fotoğraflar dışında bir şey hatırlamıyorlar. Ne bir sanatçıyla tanışma heyecanı duyuyorlar ne de bir eseri gözlemleme ve üzerine düşünme istekleri var.
* Bu durumun sanatına odaklanmış sanatçıları çok etkilediğini düşünmüyorum ama bazı sanatçılar pazarlama odaklı iş ürettikleri için bu kitlenin çok kolay bir şekilde dikkatini çekebiliyor. Ve işin sosyal medya aracılığıyla daha fazla yayılmasını sağlıyor.
‘Fotoğraf etkisi yaratma hedefiyle üretilen yapıtlar var’
Ayça Okay-Bağımsız küratör,
sanat yazarı ve araştırmacı
*Günümüzde sergileri sosyal medyada varlık göstermek ve ‘Ben de oradaydım’ demek için ziyaret edenlerin varlığından söz etmek doğru olur.
*Kimi zaman bu durum sanat üretimini dahi etkiliyor ve uluslararası ölçekte sanat etkinliklerinde dahi fotoğraf etkisi yaratma hedefiyle üretilmiş yapıtlar görebiliyoruz.