Güncelleme Tarihi:
Zaman zaman da olsa 10 yıldır görüştüğü bir psikiyatrı var. Geçen günlerde randevu almak için aradığında asistanı çevrimiçi görüşme için bir ay, yüz yüze görüşme içinse ancak üç ay sonrasına randevu verebileceklerini söyledi. Normalde en fazla 10 gün içinde randevu bulabilirdi halbuki...
Gazeteci arkadaşımız Özgür Gözler bunun üzerine başka psikiyatrların ofislerini aramaya başladı. Biri yoğunluktan artık hiç danışan kabul etmiyordu, diğeriyse ancak 1.5 sene sonraya randevu verebiliyordu.
Anksiyetesi yüksek biri olduğunu söyleyen Özgür “Kendi doktorum çok kötü hissettiğimi söylesem mutlaka telefonda da olsa benimle görüşür, biliyorum. Yine de istediğim an karşısına oturup sıkıntılarımı istediğim gibi anlatamayacağımı öğrenmek bende gerginliğe neden oldu” diyor. Bu yoğunluk toplumun içinde bulunduğu ruh hali açısından da endişelendirmiş onu... “Vakalar, bulaş oranı, ölümler artıyor, mutasyonlar daha tehlikeli hale geliyor ve bu insanda her şey daha da kötüye gidecek gibi bir his uyandırıyor.”
Özgür randevu alabilseydi soracağı sorulardan birini bizimle paylaşıyor: “Bu köşeye sıkışmışlık hissinden kurtulmak için ne yapmalı?” Buradan hareketle uzmanları aradık, son bir yılda danışanlarının kendilerine en çok yönelttiği soruları öğrendik.
1- BENİM YÜZÜMDEN HASTALANIRLARSA NE YAPARIM?
İnsanlar kendilerinin ve sevdiklerinin sağlığını kaybetme endişesi ve ölüm korkusu yaşıyor. Virüs kapmaktan ve sevdiklerine bulaştırmaktan da çekiniyor. Bu korkuyu da genelde “Benim yüzümden hastalanırlarsa ne yaparım” şeklinde ifade ediyorlar. Bunu düşünen yalnız siz değilsiniz. Duygu ve düşüncelerinizi sevdiklerinizle paylaşın, neler düşündüklerini öğrenin. Birlikte etkili bir başa çıkma yöntemi oluşturabilirsiniz. (Merve Suma Berberoğlu)
2- HERKESİN PSİKOLOJİSİ BOZULDU, DEĞİL Mİ?
Danışanlarımız diğer insanların ruh sağlığını da merak ediyor. Elimizdeki bilgiler bu soruyu kesin bir dille yanıtlamak için yeterli değil ama hepimiz pek çok insanın etkilenmiş olabileceğini tahmin edebiliriz. İnsan sıkıntılı günlerinde yalnız olmak istemez, başkasının da benzer sorunlar yaşadığını bilmek insanı rahatlatıyor. (Emel Kurt)
3- DUYGU DALGALANMALARI NORMAL Mİ?
Pandemi başladığından beri “Bir mutlu, bir mutsuz, bir iyi, bir kötü hissediyorum” diye düşünmüş olabilirsiniz. Anlayışlı olmamız gereken bir dönemdeyiz. Kendimize anlayışlı olmak bazen kendini şımartma gibi algılanabiliyor. Oysa kaygı ve belirsizlikle yaşadığımız gerçeğini unutmadan kendimizle iyi bir arkadaş olmamız gerekir. (Reyhan Algül)
Uyku düzeninin bozulduğuyla ilgili şikâyetler arttı. Bu soruyu soranlara ortalama bir uyku süresi belirleyerek her gün aynı saatte uyumaları gerektiğini söylüyorum. Uykunuz gelmeden yatağa girmemek, uykunuz gelmiyorsa yatakta vakit geçirmek yerine tekrar kalkmak ve yatak odasını sadece uyku amaçlı kullanmak önemli. Olumsuz düşünceler uyku vaktinizde geliyorsa bu düşüncelerinize randevu verin, uygun bir zaman dilimine erteleyin. Belirlediğiniz zaman diliminde aklınıza gelenleri düşünün. (Merve Suma Berberoğlu)
Bir yıldan fazla oldu ama zihnimizi hâlâ salgın dışında bir konuya odaklayamıyor, her şey kötüye gidecek diye algılıyorsak olağandışı ruhsal etkiler söz konusu demektir... İşte o zaman bir uzmana danışmakta fayda var. Ama zaman zaman keyifsiz hissetseniz de eninde sonunda bu günlerin biteceği günleri tahayyül ediyorsanız sorun yok. (Emel Kurt)
Pandemi başladığından beri şunu sıklıkla duyuyorum: “Evden çalışmak hayalimdi. Ama şimdi bitmek bilmeyen çevrimiçi toplantılar yüzünden kendimi çok yorgun hissediyorum.” Şaşırtıcı değil. Çevrimiçi toplantı kültürü henüz oturmadı. Evden çalışma işverenler tarafından ‘daha az çalışma’ gibi algılanabiliyor ve toplantı yükü artıyor. İş-özel yaşam dengesini kurmak için ekstra özen gösterilmeli. (Reyhan Algül)
7- BU HASTALIK HİÇ BİTMEYECEK Mİ?
Pandeminin başındaki “Hastalanır mıyım”, “Hastalanırsam ölür müyüm” gibi sorular yerini hastalığın akıbetine ilişkin konulara bıraktı, “Biz bundan hiç kurtulamayacak mıyız” gibi ruhsal tükenmişliği ifade eden sorulara dönüştü. Pandeminin ne zaman ve nasıl biteceğine değil, mevcut zamanın kendisine odaklanmaya çalışmak gerekiyor. (Emel Kurt)
8- BOŞANMALI MIYIM?
Bireysel olarak yaşanan stres ve kaygının aile içi dinamikleri etkilemesini herkes gibi ben de bekliyordum. Evden çalışma, sosyal izolasyon ve karantina süreçlerinde eşle sürekli vakit geçirildiği için de çatışmalar artabiliyor. Şu soruları sormak gerekiyor: “Bu problem pandemi süreciyle mi başladı, önceden var mıydı”, “Hissettiğiniz olumsuz duygular pandemi süreciyle mi ilgili, yoksa evlilikle mi” Daha çok genç çiftlerin evliliklerini sorguladığını görüyorum. İlişkilerde yaşanan sıkıntıyı sözcüklere dökmek önemli. (Merve Suma Berberoğlu)
9- ELLERİMİ FAZLA MI YIKIYORUM?
Pandeminin başında sık el yıkayanlar, kaygılarını yönetebildiklerinde bu şikâyetlerini kontrol altına aldı. El yıkama davranışına harcanan süre kişinin okul, iş, aile ve sosyal yaşamını olumsuz etkilediğinde, günlük yaşantısındakini işlevselliğini bozduğunda obsesif kompülsif bozukluğa dönüşmüş olabilir. (Merve Suma Berberoğlu)
10- NASIL İYİ OLACAĞIZ?
“Bu gidişle hepimiz size gelmek zorunda kalacağız” sözünü çok duydum. Pek çok kişinin sürecin bitimine odaklandığını görüyorum. Mutluluğumuzu “Pandemi bitsin, aşı gelsin, yasaklar kalksın” gibi hedeflere endekslersek mutsuzluk ve huzursuzluk olur. İnsanların yapabilecekleri birtakım yeniliklere yönelmesi gerekiyor. Kişisel gelişim için zaman ayrılabilir, yeni şeyler öğrenilebilir, böylelikle geleceğe yatırım yapabilirsiniz. (Emel Kurt)
KATKIDA BULUNANLAR
Liv Hospital klinik psikoloji uzmanı Merve Suma Berberoğlu
Hisar Intercontinental psikiyatri uzmanı Emel Kurt
Klinik psikolog Reyhan Algül