Güncelleme Tarihi:
Kahramanmaraş depremlerinin ardından mühendislik, kolon, mimari, imar, yapı denetimi konuşmaları yapılırken, Hatay’ın kimi yerlerinde devam eden içme suyu sıkıntısı nedeniyle üzerinde konuşulması gereken bir konunun da kentlerin altyapısı olduğunu fark ettik. Altyapıların afetlere dayanıklılığı hakkında düşünmemizi sağlayan ilk tweet’lerden birini atan, şehir planlaması alanında çalışan uluslararası bir şirketin üst düzey yöneticisi olan Sertaç Erten’di.
“Depremi yaşayan kentlerde içme suyu şebekesindeki sorunlar bazı noktalarda uzun süredir çözülemiyor, neler yapılmalıydı” sorusunu Erten şöyle yanıtlıyor: “Bu spesifik problemi çözmek için önceden geliştirebilecek yaklaşımlar var. Birincisi, altyapı ve üstyapısıyla birlikte, bütün olarak düşünülmüş planlı kentleşme… Şu an sadece etik olarak doğru işleyen ve bilime/uzmanlığa dayalı mimarlık, mühendislik ve planlamanın önemini tartışıyoruz. Bence bir de görünmeyeni, kenti besleyen altyapıları ve ‘altyapı planlama ve tasarımı’ konusunu tartışmalıyız. Planlı bir konut alanında da bu büyüklükte bir sarsıntıda borular patlayabilir.”
‘ELİNİZİ YIKAYAMAZSINIZ’
Kadir Has Üniversitesi İstanbul Çalışmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Güvenç de bu büyüklükteki bir depreme dayanabilecek bir su altyapısı kurulamazdı diyor.
Prof. Güvenç borular zarar gördüğünde suyun nasıl kirlendiğini de şöyle anlatıyor: “Su şebekeleri esnek olmayan borulardan yapılır, bağlantılardan sızıntılar olur. Dünyanın bütün şebekeleri böyledir. Bizdeki kayıp oranları daha yüksek. Kayıplara yollardaki trafik yükünün yarattığı vibrasyon ve inşaatların yarattığı milimetrik kaymalar neden olur. Siz boruya basınçla su iletmeye devam ettiğiniz sürece sızıntı geri girmeyeceği için sorun yok ama bu deprem gibi bir durumda suyu sistemde dolaştıran pompa durur. İşte o sızıntı noktalarından, çatlaklardan pis suyu da toprağı da içine çeker. İçmek şöyle dursun elinizi bile yıkayamazsınız. Tabii planlı kentlerde yaşıyorsak, sokağın üzerindeki imar, inşaat nizamiyse, kontrol altındaysa o zaman altyapısı da sağlıklı çalışır. Sokağın üstündeki denetimsizliğin etkileri kısa ve orta vadede kendini altyapıda da gösterir.”
‘SİHİRLİ ÖLÇEĞİMİZ MAHALLE OLMALI’
Arup Türkiye Grubu Planlama ve Kentsel Tasarım Lideri Sertaç Erten
◊ İLÇEDE SİSTEM USTAYA EMANET: Birçok kentte hangi sokak altından, hangi çapta boru geçiyor bunu bilmiyoruz. 10 yıl kadar önce kendi kentsel tasarım ofisimizi yönetirken bir ilçe belediyesiyle görüşüyorduk. Çevreye ilişkin altyapı projelerini istediğimizde bir ustaya yönlendirmişlerdi hatların geçtiği yerleri elle tarif etsin diye. Kentlerimizin veriye dayalı altyapıları da olmalı. Yani kanalizasyon içme suyuna karıştığı anda sistemlere uzaktan müdahale edebilecek, insan müdahalesi olmadan lokal olarak kesintileri gerçekleştirebilecek sistemler kurulmalı.
◊ ALTYAPIYA DİJİTAL İKİZ: Tüm kentlerin altyapılarının dijital ikizleri yaratılmalı. Yani, bilgisayar ortamında hepsinin modelleri oluşturulmalı. Bu yapılırsa, altyapı çalışmaları sırasında çakışmalar minimuma iner. Kısaca, dijital ve sürdürülebilir bir dönüşüm gerekli.
◊ KENTLER DİNAMİKTİR: Kentler zaman içinde genellikle büyür, bazen de küçülür. Kent dinamik bir yapıdır. Mekânsal planlamanın da altyapı planlamasının da gerekli esnekliği barındırması gerekir. Ancak bizim kentlerimizdeki dinamizm biraz farklı: Eklenen ve değişen parçalar ya tek parsel ölçeğinde çok küçük ama çok sayıda noktalar ya da kapalı siteler gibi çok büyük noktalar. Arası yok. Ama arası işte, sihirli bir güce sahip: Mahalle ve sokak! Bizim bundan sonraki planlama ve yerel yönetim politikaları bağlamında sihirli ölçeğimiz mahalle olmalı. Gündelik bir sorunda ve deprem gibi bir felaket sonrasında kent susuz kalmamalı, haberleşme/iletişim sorunu, yolları kapandı diye erişilemeyen yüzlerce konut olmamalı. Önerim, komşuluk/mahalle düzeyinde yeni bir bakış açısı ve yaklaşım; mekânsal/sosyal örgütlenme modeli.
‘PLANLI, DENETİMLİ, KONTROL ALTINDA BİR KENT...’
Prof. Dr. Murat Güvenç Kadir Has Üniversitesi İstanbul Çalışmaları Merkezi Müdürü
◊ EN ZORU SU: Deprem sonrası en zor ayağa kaldırılacak sistem içme suyu şebekesidir. Elektrik ve telekomünikasyonu daha kolay verirsiniz ama su şebekesini düzenlemek çok zaman alacak. Üstyapılardan para kazanmak bir toplumun ana gayesiyse, altyapıların da yukarıda yapılan haksızlığa dayanması mümkün değil. Etkin bir altyapı istiyorsanız planlı, denetimli ve kontrol altında bir kent lazım.
◊ BİNALAR ÇOK YÜKSEK: Bir sokakta karşılıklı iki bina yıkıldığında yollar kapanıyor, sizin altyapıya ulaşma imkânınız kalmıyor. Sağlıklı altyapı için imar nizamının ve inşaatların usulüne göre teknik hizmet alarak yapılmaları denetlenmeli. Sonra gelişimi de izlenmeli. Planlananın dışına çıkmasına müsaade edilmemeli. Bunu yaparsanız altyapı da düzgün çalışır.
◊ MÜKEMMEL PLAN YAPILABİLİR: İdeal altyapı planları yapılabilir. Türkiye’de problem plan yapmakta değil planı uygulamakta. Yolu açarız, oradan doğalgaz geçer, 10 santim yanında elektrik vardır. Yarım metre ötesi kanalizasyondur. Böyle olunca, doğalgazı tamire gelen yolu kazar, interneti koparır, internetçi gelince başka bir şeyi koparır. Bunun teknik bir çözümü var: Buna galeri sistemi denir. Yolun altına insanların içinde dolaşabileceği kadar büyük bir tünel yapıyorsunuz, bir sorun olduğunda içine girip tamir ediyorsunuz.
◊ DOĞAYLA UYUM İÇİNDEYDİK: Deprem bölgesinde ve İstanbul’da Roma su yolları var, hâlâ ayakta; Mimar Sinan’ın kanalları da öyle. Roma ve Osmanlı’nın su sistemleri basınçla değil yerçekimiyle çalışıyordu, o sistemler doğayla uyum içinde. Su yavaş akıyor, pompa yok; ama o zaman çamaşır makinesi çalıştıramazsınız, duş alamazsınız. Biz bu basınçlı su sistemiyle yarım saat duş yapıyoruz, o suyla araba yıkıyoruz. Berbat bir su tüketim kalıbına geçtik ve büyük kuraklık geliyor…