‘Şöhret bir tık yalnızlaştırıyor ama yalnızlığı seviyorsan sorun yok!’

Güncelleme Tarihi:

‘Şöhret bir tık yalnızlaştırıyor ama yalnızlığı seviyorsan sorun yok’
Oluşturulma Tarihi: Aralık 22, 2024 07:00

O Türkiye’nin en gözde oyuncularından. Yakışıklı, sempatik ve yetenekli. Mesleğinde farklı türleri deniyor, kendini kalıpların içine sokup sınırlamıyor, “Benim için önemli olan şey oyunculuk, sistem istemedi diye eğlenip gülmeyecek miyim? Mesela jön kavramı nedir, onu da bilmiyorum. Jön dendiğinde sadece olmak istemediğim şeyler aklıma geliyor” diyor. Sadece bunlar da değil, kadın hakları konusunda sesini çıkarıyor, feminist politikaları savunuyor, dünya dertlerine kafa yoruyor: “O dünyanın içine ne kadar girer ve anlarsan, kapasiteni o konuyla ilgili ne kadar genişletirsen ister istemez değişeceksin.” Kerem Bürsin’le bu hafta vizyona giren ‘Şımarık’ filmi için buluşuyoruz. Evinde neden marangozhane kurduğunu, nasıl bir âşık olduğunu, bilinmeyenlerini ve hayatını konuşuyoruz.

Haberin Devamı

Kerem Bürsin’le güneşli bir kış günü Six Senses Kocataş Mansion’da buluşuyoruz. Onu elinde bir oyun konsoluyla yakalıyorum. Son günlerde kafasını dağıtmak için boş anlarında oyun oynuyormuş. O kabul etmese de gerçekten çok yakışıklı. Aynı zamanda çok sempatik ve esprili... “Kendiyle dalga geçen ve saçmalayan tarafım hoşuma gidiyor” diyor. Fotoğraf çekimi için bir ara sahile gidiyoruz. Sabah koşusuna çıkanlar onu görünce şaşırıyor, yüzleri gülüyor, herkes ona selam verip iyi dileklerini sunuyor. İsteyenlerle tek tek fotoğraf çektiriyor, sohbet ediyor. Ardından bizim sohbetimize geçiyoruz, başlıyor anlatmaya...

Hem yakışıklı, hem yetenekli, hem sosyal konularda duyarlısın. Sinir bozucu derecede
her şeyi iyi yapıyor gibi duruyorsun. Gerçekten bu kadar düzgün müsün?

Haberin Devamı

Yakın olduklarıma sormak lazım. Bence öyle bir şey yok. Önemli olan, hayatı istediğin gibi yaşamak. Birtakım sorumlulukların varsa da bir şekilde onları en iyi, en yararlı, faydalı şekilde yerine getirebilmek lazım.

İçinde bulunduğun sektörün belli kuralları var. Başrolsün, jön diye adlandırılıyorsun. Hayatı,
o kuralları bırakıp istediğin gibi yaşama noktasına nasıl geçtin?

Benim için önemli olan şey oyunculuk, sistem istemedi diye eğlenip gülmeyecek miyim? Mesela jön kavramı nedir, onu da bilmiyorum. Jön dendiğinde sadece olmak istemediğim şeyler aklıma geliyor. Kalıpları da zaten saçma buluyorum. Önemli olan çevrendekiler ve ekibinle oluşturduğun güven çemberi. Bir de tabii kendine güvenmen.

‘Şöhret bir tık yalnızlaştırıyor ama yalnızlığı seviyorsan sorun yok’

Peki, defoların neler?

Biraz sıkıcıyım. Nerd (inek öğrenci) tarafım gitgide çoğalıyor.

Yani çok çalışkan, evde vakit geçiren ve partilemeyen biri misin?

Evet. Mesela şu sıralar evimde marangozhane gibi bir stüdyo kuruyorum. En heyecanlandığım şey o.

Ne yapacaksın orada?

Minik minik maketler yapıp onları en iyi şekilde kaydetmek ve filmlerin post-prodüksiyonunda kullanmak istiyorum. Biz işlerde çok maket kullanmıyoruz ama bugünün teknolojisiyle bunu yapmak hem çok kolaylaştı hem çok mümkün hale geldi. Bir yandan da senaryo yazıyorum, bol bol bilgisayar başındayım.

Haberin Devamı

Biraz önce de seni elinde oyun konsoluyla yakaladım...

Evet, özellikle setlerde kafamı dağıtmamı sağlıyor, iyi geliyor. Şu sıralar strateji oyunları ilgimi çekiyor.

Çok sempatik görünüyorsun, hiç sinirlenmez misin?

Maalesef o kadar zen (sakin) değilim. İş yapıyorsak, karşımdaki dostum da olsa amacımız işi düzgün yapmak, o tarz konularda biraz farklı bir Kerem olabiliyorum. Tabii haksızlık ve saygısızlık beni irite ediyor.

Bir yanınla mahallenin sevimli abisi, bir yanınla seksisin... Hangi Kerem daha hoşuna gidiyor?

Kendiyle dalga geçen ve saçmalayan tarafım hoşuma gidiyor.

‘Şöhret bir tık yalnızlaştırıyor ama yalnızlığı seviyorsan sorun yok’

‘İNGİLİZCE İKİ LAF ETTİM DİYE NEDEN ÜZÜLEYİM!’

Haberin Devamı

Tanınan isimlerin en maruz kaldığı şeylerden biri linç. Sen geçen sene Altın Kelebek’te ödülünü alırken bir-iki İngilizce kelime söyledin diye sosyal medyada çok konuşuldun...

Ben kapasiteye bakıyorum. Algılayamadığında ya da kapasiten bir tık dar olduğunda ona tepki veriyorsun. Çünkü bağ kuramıyorsun. Ya da şöyle diyeyim; dünyadaki sıkıntımız aslında şu: Google’a bakmak aslında bilgi sahibi olmak demek değil. Bilgi sahibi olmak başka bir şey. Ama her şeyi bilir gibi olduk. Kim, neyi, neden diyor, aslında ona bakmalı.

Üzülüyor musun?

Yok, ben vicdanım bir şeye sızlarsa üzülürüm. İngilizce iki laf ettim diye neden üzüleyim! Geçenlerde de bir ödül töreninde ödüller İngilizce veriliyordu. Tabelalarda İngilizce yazıyor, markalar İngilizce. Okey, o zaman benim bir-iki İngilizce kelime söylememdeki sıkıntı ne?

Haberin Devamı

Kadına şiddet konusunda hep duyarlı oldun. Herkese dokunacak güzel açıklamalar yaptın. Sence ünlülerin açıklamaları bir şeyleri değiştirir mi?

Bilmiyorum ama şöyle bir huy oldu... Kötü bir şey mi yaşandı, hop, ünlüler story paylaşsın. Ertesi gün unutulsun. Her ünlünün gönlü rahat olsun, ben paylaşımımı yaptım desin ve hayat devam etsin. Bu neyi değiştiriyor? Tabii bir şeyler çözülüyordur ama bir sistem halinde değil. Çok efektif bir döngünün içinde değiliz. Herkes aksiyonda bulunuyor ama sonra unutuyoruz. Sonuç... Neden unutuyoruz? Bunlar bir döngüye girdi.

Mesela sen kadın meselesiyle ilgili konferanslara ve eğitimlere katılıyorsun. Çözüm işin içinde olmak mı?

Haberin Devamı

O dünyanın içine ne kadar girer ve anlarsan, kapasiteni o konuyla ilgili ne kadar genişletirsen ister istemez değişeceksin. Fark edeceksin ki ataerkil sistem içinde yaptığın bazı şeyler sistemi besliyormuş. Onu, bunu ya da şunu, sen bıraktığın takdirde çevren önce “Hayırdır, ne oluyor” diyor. Sonra onlar da etkileniyor. Böyle bir şey. Ama bunları anlamadan, okumadan, bilmeden nasıl olacak?

‘Şöhret bir tık yalnızlaştırıyor ama yalnızlığı seviyorsan sorun yok’

‘SEYİRCİYE VAAT ETTİĞİNİ VERECEKSİN’

Bu sene neden anaakım kanallarda yoksun?

Anaakım zor, herkes korkarak yanaşıyor.

Neden?

Teknik anlamda güzel işler yapılıyor. Ama senaryo açısında bu uzun süreler oldukça işi sadece bir yere kadar götürebilirsin. Saçmalamadan 60 bölümü görmek çok mümkün değil. Biz de günün sonunda yazılan şeyi hayata geçiriyoruz ve onunla kısıtlıyız. Sevdiğin, inandığın bir işte, deli gibi çalışan bir ekiple birlikteyken karşına saçma bir şeyler gelincede bunu saygısızca bulmaya başlıyorsun. İnsanlar da işimizi çekip paramızı alalım kafasına giriyor. O kafayla ekrana çıkan, seyirciyle güzel bağ kuramaz zaten. Seyredenlere de saygı duymak lazım, düşünsene izlerken saatlerini veriyorlar.

Sinemalara olan ilginin azalmasının sebepleri de benzer mi sence?

Son birkaç yıldır piyasa olarak çok güven kaybettirdik.

Nasıl yani?

Bir film yapılıyor, Seyirci için o salona gitmek, bileti almak, popcorn falan zaten maddi olarak dert. Ve o filme gidiyorlar. O zaman seyirciye vaat ettiğini vereceksin, vermezsen de güven kaybı oluyor. O yüzden güven kaybı oldu. Tabii bazı filmler var, inanılmaz güzel, onların da gişeleri çok olmayınca üzülüyorsun.

Son işlerinden ‘Mavi Mağara’nın senaryosunda senin de imzan var. Sen de bu sebeplerle mi yazmaya karar verdin?

‘Ben size göstereceğim’ kafasında başlamadım. İnsanın bir konuda derdi, sıkıntısı varsa, o zaman ona “Kendin bir şeyler yap” derler. Benimki de öyleydi biraz. Romantik komedi kafasını anlıyorum, dünyaya satılıyor, o anlamda mantıklı. Ama tekrarlamayalım artık diye düşündüm. Filmde klişenin dibini görelim ama hayat gibi, içinde şaşırtıcı farklı duygular, olaylar olsun istedim. Neden olmasın ki! Sıkıntımız şu: ‘Neden olsun’u sorguluyor, ‘neden olmasın’ı hiç sorgulamıyoruz. O da yaratıcılık kaynağını öldürüyor.

‘Şöhret bir tık yalnızlaştırıyor ama yalnızlığı seviyorsan sorun yok’

‘TEK BAŞIMA ŞARKI SÖYLEYİP DANS ETMEYİ SEVİYORUM’

Ne kadar sosyal medya insanısın?

10 üzerinden 6,5 diyelim.

Fake hesabın var mı?

Uğraşamam.

Mesela birini çok beğendin, normal hesabından ona bakıyor musun?

Bu kötü bir şey mi? Ama sosyal medyayı öyle kullanmıyorum.

Ahlaksız teklif geliyor mu?

Oralara da bakmıyorum. İşte ben uzaylı videoları, spor videolarına falan bakıyorum.

Günlük hayatında en çok kullandığın kelime ne?

Sence?

F.ck olabilir...

(Gülüyor) Evet, muhtemelen f.ck ya da sıç...

Asansörde biriyle bir saat kalsan yanında kim olsun?

Gupse (Özay) çok korkuyormuş bundan. O olsun, onunla gülmekten ölürdüm.

Yaparken yakalandığın ve utandığın şey neydi?

Tek başıma şarkı söyleyip dans etmeyi seviyorum. Yakalanınca utanıyorum.

Yapmaya başlayınca duramadığın bir şey söyle...

Lego.

‘Şöhret bir tık yalnızlaştırıyor ama yalnızlığı seviyorsan sorun yok’

‘BENCE KÖTÜ BİR ÂŞIĞIM, ÇOK İYİ DEĞİLİM’

“Gözyaşı, ter ve arada sırada kanın olduğu bir hikâyem var” demişsin. Neler yaşadın?

Hayat kan, ter, gözyaşı ve saygı demek. Ben de bunları yaşadım.

Oysa Türkiye’ye gelip ‘Güneşi Beklerken’ dizisiyle hemen ünlü oldun ve şahane bir yaşam sürdün gibi geliyor bize...

Türkiye’ye gelmeden önce Los Angeles’ta yaşadığım dört sene çok zordu. Oyuncu olacağım düşüncesiyle hiçbir işte tutunamıyordum.

11 senedir ülkenin en önemli erkek oyuncularından birisin. Şöhretin kaybettirdiği şeyler neler oldu?

Şöhret bir tık yalnızlaştırıyor. Ama yalnızlığı seviyorsan sorun yok!

Sen seviyor musun?

Evet, yalnız olmayı çok seviyorum.

Aşkı da seviyorsun ama...

(Gülüyor) Bak gol attığını düşünüp nasıl mutlu oldun ve gözlerin açıldı Hakan. Kim sevmez aşkı? Aşk çok güzel bir şey.

Nasıl bir âşıksın?

Bence kötü bir âşığım, çok iyi değilim.

Bu kadar romantik komedilerde harika âşıkları oynadıktan sonra aşk konusunda kötü olamazsın...

Ne bileyim! Çünkü yaptığım işi çok seviyorum. Ona zaman harcamak kadar keyifli bir şey olmuyor.

Artık aşkı senaryolaştıran da biri olarak aşk tanımın ne?

Aşkın mantık çerçevesine sığmaması lazım. Keşfetmek isteyeceğin bir şeydir aşk.

Melisa Tapan’la bir ilişkin var. Nasıl gidiyor?

Güzel gidiyor.

Seni bir kadında çarpan nedir?

O kişinin kendiyle olan ilişkisini merak eder ve keşfetmeye çalışırım. İnsanın kendiyle olan ilişkisi ne kadar güzelse, o insan ışık gibi parlıyor ve beni çekiyor.

‘Şöhret bir tık yalnızlaştırıyor ama yalnızlığı seviyorsan sorun yok’

‘SU, ATEŞ VE TOPRAKLA NEDEN YETİNEMİYORUZ Kİ?’

Yeni filmin ‘Şımarık’ vizyonda. Sen ne kadar şımarıksın?

Canlandırdığım Mete karakteri gibi asla şımarık değilim... İğrenç! Yapay, önemsiz ama çok önemliymiş gibi yaşadığımız bir dünya var ya, onun bir yansıması. Ama oynaması aşırı eğlenceli bir karakterdi. Bir Rus filminin uyarlaması. Çok heyecanlandığım bir film.

Babası Mete’nin ders alması için ona bir oyun oynuyor. Kerem olarak senin hayatta aldığın en büyük ders neydi?

Ne kadar kendinden uzaklaşırsan hayat o kadar zorlaşıyor. Tek kendin varsın. Kendini de sevmeyeceksen, kimi seveceksin...

Karakter babasının oyununun bir parçası olarak 1500’lü yıllara gönderiliyor. O yıllarda yaşamak ister miydin?

Birkaç yüzyıl daha geriye gitmek isterdim. Daha düzensiz dönemleri görmeyi tercih ederdim.

‘Şöhret bir tık yalnızlaştırıyor ama yalnızlığı seviyorsan sorun yok’

Çok spoiler vermeden şöyle diyelim; filmde bir ‘Truman Şov’ etkisi var. İzlendiği, gözlendiği bir yapay dünyada Mete karakteri. Sence günümüzde ne kadar ‘Truman Şov’ etkisi yaşıyoruz?

Yaşıyoruz, korkunç olan kısmı da bunu gönüllü olarak yapıyoruz. Herkes yayın yapıyor, bir paylaşma ihtiyacı içinde. YouTube’da, sosyal medyada milyonlarca video var. Mesela geçenlerde biri, yapay zekâyla sanırım, hastanede yatıyormuşum gibi bir fotoğrafımı yapmış. Gerçekten nereye doğru gittiğimizi anlamıyorum. Bunlar da beni üzüyor. Aslında teknolojik gelişmelerin heyecan veren yanları var. Mesela yapay zekânın tıpta yapacağı olağanüstü şeyler olacaktır. Ama bir yandan da etrafa ve olanlara bakıyorum, su, ateş ve toprakla neden yetinemiyoruz ki?

Mete çok çapkın. Peki ya sen?

Mete’nin hiçbir şeyi bana benzemiyor, alakamız yok. Mete’yi yolda görsem yüzüne bakmam.

Onur Ünlü’yle çalışmak nasıldı?

Olağanüstüydü. İyi ki çalıştık, muazzamdı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!