Güncelleme Tarihi:
İstanbul’a tepeden de baktım, kuleden de baktım... Geçen hafta da meydana indik, biliyorsunuz. Sokakları, meydanları güzelleştirmek için çalışıyorlar. Biz de o şehirde yaşayanlar için gezilecek, görülecek yerleri anlatıyoruz. Ama bir yandan da buralara nasıl gideceğiz diye endişeleniyoruz. Erişilebilirlik sorunları büyük ama öyle ya da böyle gidiyoruz istediğimiz yere. Kolay veya değil, bunu kafaya takmadan sevdiklerimizle olmak, mutluluğa erişmek istiyoruz...
Geçen hafta Mecidiyeköy Meydanı’nı ziyaret ettiğimizde fotoğraflarımı çeken arkadaşımla (Uygar Taylan) güneş nereden vuruyorsa o tarafa geçiyorduk. “Şuradan çekelim”, “Açı değiştirelim”, “Bir de video alalım” derken sürekli yer değiştirdik meydanda. Oradan oraya giderken tabii karşıdan karşıya geçmek zorunda da kaldık birçok kez. Bu sırada bir elinde kamerası, bir elinde ben, kırmızı ışıkta beklerken Uygar bana olup biteni anlatıyordu. İnsanların kırmızı ışıkta karşıya geçtiklerini söylüyordu...
YA ONLARA UYARSAM?
Ben de şunu anlattım: “Kırmızı yanarken sen geçme. Geçenler arkalarına bakmıyor. Ya ben onlar geçiyor diye yeşil yandı sansam ve yola çıksam... Yayalara yeşil yanmıyorsa onlar kadar hızlı yürüyemediğim için hiç beklemediği anda bir şoförün önüne kendimi atsam...” Bir sessizlik oldu aramızda, “Hiç böyle düşünmemiştim” diye bitirdi sessizliği. “Yeşil yandı” dedi ve karşıya geçtik...
Kalabalıklar arasında az görenler de var, unutmayın! Biz, bu gibi durumlarda yakınlardaki insanların hareketlerini dinleyip ona göre davranıyoruz. Yani özellikle trafikte kurallara uymazsanız ayak sesleriniz bizi de yanıltabilir. Sizin ayak sesleriniz bizim yollarımız oluyor bazen. Ayak sesinizin izini takip ediyoruz çoğu zaman. Ya da bir valizin tekerleklerinin sesini... Biz sizin sesinizi takip ederken bize yanlış bir iz bırakmamaya çalışın lütfen.