Güncelleme Tarihi:
Belirli günler ve haftalar vardır, herkes bilir... Bazen hiç ummadığınız bir olayın kutlaması ya da anması olabilir bunlar. Mesela bu haftanın ‘Dünya Beyaz Baston ve Görme Engelliler Haftası’ olduğunu ben de bir tesadüf sonucu duydum. Engelliler Günü, Sakatlar Haftası ve Beyaz Baston Günü ülkemizde ön planda olanlar... Daha da daraltırsak, görmeyenleri daha çok ilgilendiren bir sürü gün varmış, Google’dan faydalanarak öğrenmiş oldum ben de... Gerçi Google’a bakınca sanki her gün bir sınıfa ait ve ‘bu kadar çok sınıf olmalı mıydı acaba’ diye düşünmeden de edemedim.
Peki, nedir beyaz baston? Halk arasında sopa, değnek diye tabir edilir. Bazı yörelerde dayak diyen bile oldu. Çomak diyenle de karşılaştım, güldüm geçtim. Karşılaştığınız insan o araçla ilgili hangi kelimeyi biliyorsa onu kullanıyor doğal olarak. Bence de normal olan davranış budur. Fakat bazı kişiler soruyor “Bunun bir adı var mıdır” diye... Çok kolay, beyaz baston...
Çarpıştığımızda...
Bizim için anlamı nedir peki, tek cümleyle kolayca ifade edilir mi hayatımızın bu en önemli aksesuarı? İlla tek kelimeyle ifade edecek olursam bir parçamız ya da her şeyimiz diyebilirim. Çok özeldir bizim için... Özeldir çünkü sizin garajda duran arabanız gibidir. O olmadan bir yere gitmeyiz. Hani ev, araba ya da çok sevdiğiniz eşyalarınız üzerine yaptığınız sohbetler vardır ya, bizim aramızda da baston sohbeti vardır. Bastonumuzla övünürüz. Dışarıdan görünüşü basit metal bir beyaz boru gibi fakat konu çok farklı boyutlarda tartışılıyor bizim aramızda. Boyu, parçaları, ucundaki tekerlek, modeli, markası, fiyatı... Bunlara göre “Vayyyy kapmışsın şu marka bastonu, havan kime” falan gibi de eğleniriz kendi aramızda.
Sonradan kör biri olduğum için baston kullanmaya 2007’de başladım. Bir Engelliler Günü’ne giderken bir arkadaşımı arayıp bana da bir baston getirmesini rica ettim. Az bir görüşüm olduğu için baston kullanmıyordum, kullanmama sebebimse gururdu... “Vay be, Harun ne hale düşmüş” derler diye düşünürdüm. Bu da körlüğümüzün kabulü konusunda yaşadığımız zor süreçlerin başında gelenlerden bir tanesidir. Ama artık görüşüm iyice azalmış ve kendiliğinden ihtiyaç olmaya başlamıştı bile, bense direniyordum. Fakat yolda, alışveriş merkezinde yürürken insanlara çarpmaya ve bundan kaynaklı sorunlar yaşamaya başlayınca, insanlardan özür dilerken bunu açıklama zorunluluğu baş gösterdi. ‘Peki ben her çarptığım insana bir açıklama mı yapacağım’ gibi sorularla kafamda mücadele ederken dışarıda yağmur başlamış, hava kararmış, soğuk bir şubat günü yaşanıyordu İstanbul’da.
Gurur yapıyordum
Birden bastonu alıp dışarı çıktım. Tabii gururdan mahallede açmadım bastonumu, biraz uzaklaşınca açıp kullanmaya başladım. Daha doğrusu kullanmayı öğrenmeye çalışıyordum. Derken yol üzerinde bir alışveriş merkezine girdim bastonumla, girerken hiç ‘dur’ diyen olmadı, arama cihazından geçmedim, güvenlik ‘nereye’ bile demedi. ‘Vay be, ne güzelmiş’ dedim ve ilerledim AVM’de. İnsanlar bastonu görüp yolumdan kaçıyorlar, çünkü biraz görüşüm olduğu için ben normal bir körden daha hızlı yürüyordum. Sonra fark ettim tabii ki ama ne yalan söyleyeyim olay eğlenceli de olmaya başlamıştı. Yollar açılıyor, ben dümdüz gidiyorum insanlara çarpma korkusu olmadan. Hatta bir-iki deneme de yaptım karşıdan gelenlerin üzerine doğru yürüyerek. O gün bana ne kadar faydası olacağını ortaya koymuş ve hayatıma girmiş oldu en değerli aksesuarım. Önceki gibi birine ya da bir şeye çarparsam açıklamaya da gerek yoktu, hayat bastonumla daha da güzelmiş... Öğrenmenin yolu karşılaşmaktan geçiyormuş hakikaten.
Bir de çarpışmalar vardır, hayatta dönüm noktası bile olur. Bazen hayatınızın aşkına çarpmış olabilirsiniz, bazen de bir kör bastonuna takılıp düşersiniz göz göre göre... Ama bir şeye çarpmanın görüyor olmakla ilgisi yoktur. Bence bir anlık dikkatsizlikten olur genelde, fakat durum gereği özür dileriz karşılıklı. Ancak bazen bastonumuz kırılabiliyor ya da yamulabiliyor böyle durumlarda... Bu tür bir kaza yaşarsanız ve baston kullanılamayacak hale gelirse, lütfen karşınızdaki kişinin bir baston edinmesini sağlayın. Sonuçta bir maliyeti var, üstelik küçümsenecek bir maliyet de değil. Tabii belediyelerin ve derneklerin dağıttığı ücretsiz bastonlar da var ama genelde yedek yaparız onları böyle bir şeyle karşılaşırsak diye. Yani bazen yanımızda yedek ‘göz’ taşıyoruz. Bir nevi bizim gözümüzdür baston. Arabanıza çarpan biri nasıl ki hasarı karşılıyorsa baston da bizim için aynı şeydir.
Gözümüze ve gözlerinize iyi bakın, lütfen!