Güncelleme Tarihi:
Antik kentte gördüğünüz yıpranmış bir sütun, müzede gözünüze takılan bir tablet, belki evinizde dedenizden kalma bir cep saati, belki de sahafta bulduğunuz, içi notlarla dolu eski bir kitap. Bunlara bakarken kimlerin elinin değdiğini, nelere tanıklık etmiş olabileceklerini düşünerek uzaklara dalıyorsanız siz de bir ‘arkeofil’ olabilirsiniz! O zaman Erman Ertuğrul’un yazdığı Mundi Kitap’tan çıkan ‘Arkeofili: Arkeoloji Meraklısının Elkitabı’ ilginizi çekecek. Arkeolog Erman Ertuğrul’la buluştuk, tarihin derinliklerine uzandık.
- ‘Arkeofili: Arkeoloji Meraklısının Elkitabı’nı yazmaya nasıl karar verdiniz?
2014’te arkeolojiyle toplum arasında bir köprü olmayı amaçlayan ‘Arkeofili’ adında bir dijital platform kurduk. Amacımız, arkeologlar olarak arkeolojik bilgiyi topluma en basit şekilde aktarmaktı. Bu süreçte insanların, gerçek arkeolojiye çok ilgi duyduklarını anlamamız uzun sürmedi. Aradan geçen 10 yılda milyonlarca kişi internet sitemizdeki ve sosyal medya kanallarımızdaki yazıları okudu. Ben de
buradan Arkeofili’ye en sık sorulan arkeolojik soruları bir kitapta derlemeye karar verdim.
- Arkeofil ne demek? Arkeofillerin özellikleri nelerdir?
‘Arkeofili’ aslında benim oluşturduğum bir kelime. Eski anlamına gelen ‘arkheos’ ile ilgi duyan anlamına gelen ‘philios’ kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Dolayısıyla arkeofil de eskiyi seven, eskiye ilgi duyan anlamına geliyor. Eğer antik kentte gördüğünüz bir sütundan, müzede gördüğünüz bir tabletten, hatta sahaftaki içi notlarla dolu bir kitaptan etkileniyorsanız, yani eski olan her şeye ilgi duyuyorsanız, siz de bana göre bir arkeofilsiniz.
- Arkeolojiye merakınız ne zaman nasıl başladı?
Küçükken ‘Indiana Jones’ filmlerinden etkilenmiş olma ihtimalim çok yüksek. Arkeoloji bölümünde derslere girip çıktıkça, kazılara gidip geldikçe içimdeki arkeoloji merakı giderek büyüdü. Özellikle tarihöncesine dair merakım fazlaydı. Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde lisansımı tamamladım, sonra İstanbul Üniversitesi’nde tarihöncesi arkeoloji bölümünde yüksek lisans yaptım. Şimdi toplumsal arkeoloji üzerine doktora tezi yazıyorum.
- Yeni başlayan arkeoloji meraklıları Türkiye’de nereleri mutlaka görmeli?
Etkilendiğim yerleri söylemek isterim. Antalya’da Termessos Antik Kenti, Burdur’da Sagalassos Antik Kenti, Malatya’da Arslantepe Höyüğü, Şanlıurfa’da Karahantepe benim oldukça etkilendiğim arkeolojik alanlar. İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi defalarca gezilebilecek yerler.
‘PİRAMİT İŞÇİLERİNİN NE YEDİĞİNİ BİLE BİLİYORUZ’
- Arkeoloji meraklılarının en merak ettiği soru ve cevabı nedir?
Mısır piramitlerinin nasıl yapıldığına dair sorular Arkeofili’ye en çok gelen sorulardan: ‘Bu yapıyı kimler yaptı, uzaylıların parmağı var mı?’ Taş blokların Nil Nehri’nin şimdi kurumuş olan kollarından su yoluyla piramit alanına getirildiklerini , inşaatta çalışan işçilerin neler yiyip içtiğini biliyoruz. İskeletlerinden çok ağır şartlarda çalıştıkları anlaşılabiliyor. Tüm bunlar yeterli gelmediyse, taş blokları getiren ekibin başındaki Merer adlı bir kişinin yazdığı günlükler var. Her gün hangi görevleri yaptıklarını, neler yediklerini, geceleri nerede geçirdiklerini bile yazmış!
‘GÖBEKLİTEPE BİR KÜLTÜRÜN PARÇASI’
- Göbeklitepe’den ne öğrendik? Burası neden önemli?
Göbeklitepe’deki insanlar henüz tarıma geçmemiş, hayvanları evcilleştirmemiş, avcılık ve toplayıcılık yapan insanlardı. Yani bu insanlar henüz besin üretimi yapmıyordu fakat anıtsal yapılar inşa ediyorlardı. Yaklaşık 12 bin yıl önce insanların böylesine devasa yapılar inşa etmesi bilim dünyası için önem taşıyor. Göbeklitepe’deki insanlar yerleşik olarak yaşıyordu. Konutları da buradaydı, tüm günlük faaliyetlerini de burada yapıyorlardı. Gözden kaçırılmaması gereken nokta şu; Göbeklitepe tek değildi. Hiçbir şey bir anda ortaya çıkmaz. Göbeklitepe’yi de bölgedeki kültürün parçası olarak düşünmeliyiz. Taş Tepeler olarak bilinen Karahantepe, Sayburç, Gürcütepe, Sefertepe gibi Göbeklitepe’yle aşağı yukarı çağdaş olan arkeolojik alanlar da bu kültürün bir parçası.