Güncelleme Tarihi:
TEMA Vakfı Ekosiyaset Bildirgesi’nde sürdürülebilir yaşam ilkesi çerçevesinde doğal varlıkları, biyolojik çeşitliliği ve iklimi koruma amacıyla uygulanması önerilen çevre politikalarını özetliyor. Toprak başta olmak üzere doğal varlıklar, iklim, enerji, madencilik, mekânsal politikalar ve çevresel etki değerlendirme süreçleri kapsamında mevcut durum incelendikten sonra başlıca sorunlara dikkat çekilerek çözüm önerileri sunuluyor.
Toprak, tarım ve gıda güvencesi
Mevcut durum: Gıda üretimimizin yüzde 95’i topraktan sağlanıyor. 1992’den günümüze 38 milyon dekar (1 dekar yaklaşık 1.000 metrekare) tarım arazimizi (tüm tarım arazilerinin yüzde 16’sı) kaybettik. 1950’lerin başında ülkemizin yüzde 56’sını oluşturan mera arazileriyse günümüzde yüzde 19’a gerilemiş durumda. Üstelik mevcut meraların yüzde 70’inde bitki örtüsü zayıf, ot verimi düşük. Bütün bunlara ek olarak 2050’ye geldiğimizde nüfusun 8.2 milyon artacağı öngörülüyor. Yani boğaz çoğalıyorken tarım arazilerimiz azalıyor.
Çözüm önerileri: Raporda, öngörülen ihtiyaçlar dikkate alındığında tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının önlenmesi için 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun öngördüğü gibi ‘toprak koruma ve arazi kullanım planları’nın hazırlanması gerektiğinin altı çiziliyor. Ayrıca büyük ovaların tam korumaya alınması, tarımın sürdürülebilir yöntemlerle yapılması, erozyonla mücadele tedbirlerinin arttırılması, meraların ve kırsal yaşamın koruma altına alınması gerektiği belirtiliyor.
Ormanlar
Mevcut durum: Orman Kanunu’nun 16, 17 ve 18’inci maddeleriyle ormanlık alanda madencilik, ulaşım, enerji, turizm, haberleşme, atık yönetimi gibi çok sayıda ormancılık dışı kullanım ve tesislerin yapımı için sadece 2012-2021 yılları arasında toplam
383 bin 036 hektar (1 hektar 10 bin metrekare) alanı kaplayan 51 bin 298 adet izin verildi. İzin verilen alanların yıllık miktarı 1 yılda yanan ortalama alanın 4 katına ulaşıyor. Verilen izinler habitat parçalanmaları nedeniyle biyolojik çeşitliliği de tehdit ediyor.
Çözüm önerileri: Orman tahribatının engellenmesi için 2/B uygulamasının temeli olan anayasanın 169’uncu maddesinin 3’üncü paragrafının yürürlükten kaldırılması gerektiğini vurgulayan rapor, Orman Kanunu’nun tüm ormanları madene açan bir düzenleme olmaktan çıkarılması gerektiğinin altını çiziyor. Raporda, 17’nci maddede izin verilen kullanım alanlarının azaltılması, 18’inci maddenin tarihi eserlerin restorasyonuna ilişkin hükmü dışındaki konuların maddeden çıkarılması gerektiği ifade ediliyor.
Doğa koruma alanları
Mevcut durum: Türkiye, 3 bitki biyocoğrafyasının kesiştiği,yüksek endemizmin görüldüğü, biyolojik çeşitliliği yüksek bir ülke. Ancak 2021 yılı istatistiklerine göre ülkemizde karasal ve denizel koruma alanlarının oranı sırasıyla yüzde 8,7 ve yüzde 4. Bu oran hem dünya (yüzde 16) hem de AB (yüzde 25)ortalamalarının altında. Ülkemiz sahip olduğu yüksek çeşitliliğe rağmen dünya ölçeğinde korunan alanlar sıralamasında 177 ülke arasında 133’üncü sırada.
Çözüm önerileri: Raporda korunan alanların
yüzde 30’a ulaştırılması hedefleniyor. Uluslararası standartta katılımcı ve koruma hedefiyle bir çerçeve doğa koruma yasası hazırlanması gerektiğine de dikkat çekiliyor.
Su
Mevcut durum: Su; ülkemizde miktar ve kalite açılarından baskı altında. Kullanılabilir su potansiyeli 112 milyar metreküp olan ülkemizde, su kullanımı artıyor.
Çözüm önerileri: Raporda, ekosistemi bir bütün olarak değerlendiren ve suyu merkeze alan bir su kanunu hazırlanmasının önemi vurgulanıyor. Ayrıca su şebekelerindeki kaçakların engellenmesine, tarımda tasarruflu sulama yöntemlerine, suyun geri kazanımına yönelik uygulamalarla akarsu, göl ve denizlerdeki kirliliğin önlenmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
İklim
Mevcut durum: Türkiye’nin içinde yer aldığı Akdeniz Havzası’nın, küresel iklim değişikliğine karşı en kırılgan bölgelerden biri olduğu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 4’üncü raporuyla ortaya konulmuştu. Ancak Türkiye, iklim krizi etkilerini her geçen gün daha fazla hissetmesine rağmen, ulusal kalkınma hedefleri gerekçesiyle sera gazı emisyonlarını en hızlı arttıran ülkelerden biri oldu. 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarında yüzde 30’dan fazla artış bekleniyor.
Çözüm önerileri: Raporda, 2053 yılı için belirlenen karbon nötr hedefinin gerçekleştirilmesinde, iklim değişikliğiyle mücadelede iki temel yöntem olan azaltım ve uyum politikalarının hızlı bir şekilde hayata geçirilmesinin çok önemli olduğu vurgulanıyor.
Müsilajlı günler geri dönüyor
Tekirdağ, İstanbul Fenerbahçe, Mudanya, Gemlik Körfezi ve Erdek‘te görülmeye başlayan müsilaj haberleri uzmanlar ve araştırmacılar tarafından dillendirildi ve kamuoyuyla paylaşıldı. Önceki gün vapur yolculuğu sırasında Burgazada ile Heybeli arasında ben de müsilaj oluşumuna şahit oldum. Uzmanların da sık sık altını çizdiği gibi müsilajın en büyük nedeni, halen Marmara Denizi üzerindeki kirlilik yükünü azaltamamış olmamız.