Güncelleme Tarihi:
* Yedi yıl önce sizinle ilk kez röportaj yaptığımda karşımda çekingen bir adam vardı. Artık sokakta rahat yürüyemeyen bir jönsünüz. Bu kadarını bekliyor muydunuz?
- Zaman, bir illüzyon mu yoksa gerçeğin kendisi mi ayırt etmek pek kolay değil. Hedeflerim her zaman oldu ama beklenti içinde olmadım. Bugün durup baktığımda zamanın bana getirdiklerini görüyor, seviyor ve şükrediyorum.
* Hep ‘İffet’, ‘Merhamet’ ve ‘Kördüğüm’ gibi uzun soluklu işlerin içinde oldunuz. Televizyon zorlu bir arena. Farkınız neydi de insanlar sizi bu kadar sevdi?
- Ben de o insanlardan biriyim. Bence en çok onlarla yan yana olmam bizi yakınlaştırıyor. Ve benim gibi onlar da canlandırdığım her karakterde kendilerinden bir şey bulabiliyor.
* Dış görünüşünüz ‘Rambo’yu anımsatıyor. Bu görüntünün altında nasıl bir adam yatıyor?
- Fiziksel olarak güçlü görünmek duygusal ya da kırılgan olmadığınız anlamına gelmiyor.
* O halde görünenin ardındaki İbrahim’i anlatsanıza...
- Adalet duygusunun benim için çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Her gece başımı yastığa rahat koymalıyım ki ertesi güne yeni bir günmüş olarak uyanabileyim.
* Babanızı 18 yaşındayken kaybettikten sonra kadınların ağırlıkta olduğu bir ortamda büyüyorsunuz. Bu, sizi nasıl etkiledi?
- Onları çok iyi anladığımı düşünüyorum. Anneannem, annem, ablam hayatımın en önemli karakterleri oldular. Ve sonra da eşim... Etrafınızda çok kadın olunca onların hislerindeki inceliği keşfediyorsunuz.
* Hep mi ilgi gören bir adamdınız?
- Erken yaşlarda bunu pek fark edemiyordum ama fark ettiğim andan itibaren öyle olduğunu söyleyebilirim.
* Ülkenin en seksi erkeklerinden biri olmak nasıl bir histir?
- Zor soru (gülüyor). İnsanın kendisine dışardan bakabilmesi mümkün olsaydı bir şeyler söylemesi daha kolay olurdu.
* Peki bu, oyunculukta bir avantaj mı yoksa kendinizi daha çok ispatlama gereği doğuran bir dezavantaj mı?
- Bunu ne kadar önemsediğinize bağlı. İmaj elbette önemli ama içerik onu desteklemezse anlamını yitiriyor.
* Siz kendinizi yakışıklı görüyor musunuz?
- Her sabah aynaya baktığımda gördüğüm adamdan mutluyum.
* Şimdiye kadar aldığınız en ilginç iltifat ne oldu?
- “Aaa! Sen gerçekmişsin!”
Zaman, bir illüzyon mu yoksa gerçeğin kendisi mi ayırt etmek pek kolay değil. Hedeflerim her zaman oldu ama beklenti içinde olmadım. Bugün durup baktığımda zamanın bana getirdiklerini görüyor, seviyor ve şükrediyorum.
Sırılsıklam bir âşığım
* En popüler olduğunuz dönemde evlendiniz. Hiç tereddüt etmediniz mi?
- Hayatın bazı kararlar için dönüm noktaları olduğunu daha önce de konuşmuştuk. Eşimle (Mihre Mutlu) karşılaştığımda da bunun benim için bir dönüm noktası olduğundan çok emindim.
* Nasıl bir âşıksınız?
- Sırılsıklam (gülüyor).
* Yani canlandırdığınız karakterler kadar tutkulu musunuz?
- Tutkusuz aşk olur mu ki?
* Nasıl bir şeymiş evlilik? Neleri değiştirdi hayatınızda?
- Olumlu anlamda pek çok şeyi. Her şeyden önce evlendiğiniz kişiyle dostsanız, ebedi bir yol arkadaşı ediniyorsunuz. Herkes düzen derdi de inanmazdım. İnanmak gerekirmiş.
* Eşinizle birlikte çizdiğiniz mutluluk portresinin içinde neler var?
- Neler yok ki? Birlikte keyif aldıklarımız, köpeklerimiz, yuvamız, dostlarımız, ailelerimiz... Paylaştığımız onca anı, onca zaman dilimi ve hayallerimiz...
* Oynadığınız dizilerde sizi mutlaka en az bir kere üstsüz görüyoruz. Rol için de olsa ekranda soyunmak rahatsız ediyor mu?
- Bunu aslında neyle eşleştirdiğinize bağlı. Eğer rol dediğiniz şey, gerçekliğin bir yansımasıysa soyunmak da bunun bir parçası olabilir. Ve benim için çok da rahatsız edici değil.
* Son dönemde dizilerde sık sık üstsüz ve kaslı erkek vücutları görüyoruz. Bu reyting getiren bir şey mi?
- Hiç bu açıdan düşünmemiştim. Günümüzde insanların iyi bir erkek vücudu görmek için dizilere ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum.
* Genelde sert, asi ve maço karakterleri canlandırıyorsunuz. Bu sizin özel tercihiniz mi?
- Değil. Sanıyorum birkaç kez aynı karaktere büründünüz mü böyle bir algı oluşuyor. Aksine karakter çeşitliliğinin oyuncu için etkili bir ilham kaynağı olduğunu düşünüyorum. Her farklı karakter, yeni bir sen doğuruyor.
Hayatta her şey planladığınız gibi gitmiyor
* Yakışıklısınız, işinizde başarılısınız, mutlu bir evliliğiniz var. Hayatınız bu kadar mı dört dörtlük?
- Herkesin yaşadığı günlük stres ve yorgunluklar benim hayatımda da var. Elbette geçmiştekilerden bahsetmiyorum. Bugün onlar sayesinde bu kadar sağlam basabiliyorum.
* Biraz başa dönelim. Babanız (Süheyl Çelikkol) milli futbolcuymuş. Onun futbolcu olması hayatınıza nasıl yansıdı?
- Babam her konuda olduğu gibi spor konusunda da beni her zaman destekleyip yüreklendirdi. Onun gibi bir babanın oğlu olmanın ne büyük şans olduğunu bugün çok daha net görebiliyorum. Çocukluk yıllarımı her defasında özlemle anıyorum. Çocukluğumda samimiyet, beraberlik ve özgürlük vardı.
* Önce Kocaelispor’da, sonra birinci ligde OyakRenault’da basketbol oynuyorsunuz. Ardından Genç Milli Takım’la sahaya çıkıyorsunuz. Tam 15 yıl... Sonra ne oldu da birden kariyer çizginiz değişti?
- Hayatta her şey sizin planladığınız gibi gitmiyor. Bazı dönüm noktaları hayatınızı belirleyen kararları almanızı sağlıyor. Bu da öyle bir şeydi. Bir dönüm noktası ve almam gereken bir karar... Ben oyunculuğu seçtim.
Hiçbir koşulda şiddeti desteklemiyoruz
* ‘Muhteşem İkili’de canlandırdığınız Barca karakteri sizin gözünüzden nasıl bir adam?
- Barca gözü kara bir adam. Yürekli, öğretilerine sadık, saygılı ve duygusal... Aslına bakarsanız kendisiyle epey benzeşiyoruz. Şu sıralar en sıkı dostum o.
* Dövüş sporlarıyla aranız nasıl? Dizideki sahneler ne kadar gerçek?
- Evren hareketi sever. Ben de seviyorum. Çekimlerdeki dövüş sahnelerimiz şekil ve içerik olarak gerçek görünse de hiçbir koşulda şiddeti desteklemiyoruz.
* Kerem Bürsin’le nasıl bir ikili oldunuz?
- Muhteşem bir ikili olduk. Kerem’le çalıştığım için çok mutluyum. Aynı amaç için keyif ve azimle birbirimizi destekliyoruz.
İbrahim Çelikkol ve Kerem Bürsin’in başrolünde olduğu ‘Muhteşem İkili’ perşembe 20.00’de Kanal D’de.
Doğada sesinizi en temiz şekliyle duyabilirsiniz
* İbrahim Çelikkol haftada en az iki gün ormanda vakit geçiriyor. Durum böyle olunca fotoğraf çekimi için onunla ‘gizli yerim’ dediği ormanlık alanda buluşmak üzere sözleşiyoruz.
* Bir noktaya kadar otomobilimizle onun aracını izliyoruz. Bir yerde durup, “Artık ormana dalmamız gerek” diyor ve bizi kendi arazi aracına davet ediyor. Durmayan yağmura rağmen engebeli yolları aşıp soluğu, kuş uçmaz, kervan geçmez ama yemyeşil ve oksijen deposu bir yerde alıyoruz.
* Çelikkol yağmura inat ateş yakmaya girişiyor. Niyeyse iddialıyım; “Boşuna uğraşma, bu havada yanmaz” diyorum! O ise sadece gülümsüyor. Göz açıp kapayıncaya kadar ateşi yaktı bile. Şehirden uzaklaşma kararını şöyle anlatıyor: “O kaosta kayboluyoruz. Ben galiba biraz kendiyle baş başa kalabilmeye önem verenlerdenim. Doğada sesinizi en temiz şekliyle duyabilirsiniz.”
BU İSMİ YAKINDA DAHA SIK DUYACAKSINIZ: EYLÜL