Sinem Kobal - Alp Navruz: ‘Enerjimiz ve kimya dediğimiz olay aramızda tuttu’

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Aralık 08, 2024 07:00

İkisi de başarılı ve yetenekli... Biri 13 yaşında hayatımıza girip sayısız iyi işe imza attı. Kenan İmirzalıoğlu’yla evliliği ve çocukları da hep merakımızı cezbetti. Diğeri basamakları adım adım çıktı, ekranın en parlak başrol erkek oyuncularından biri oldu. Sinem Kobal ve Alp Navruz 13 Aralık’ta vizyona girecek ‘Her Şeyin Başı Merkür’ filminde ilk kez partner oldular. İkiliyle bir araya geldik; oyunculuk, hayat ve astroloji üzerine sohbet ettik: “Ay’ın, Güneş’in, gezegenlerin hareketinin bir enerjisel karşılığı mutlaka vardır.”

Haberin Devamı

Onları ilk kez bir araya getiren proje için buluşuyoruz. Stüdyoya girdiğimde Sinem Kobal hazırlıklara başlamış bile. İki çocuk sonrası gerçekten fıstık gibi görünüyor, çok formunda. Neşesiyse yıllardır baki. Alp Navruz da hem sakin hem esprili... İkisi ‘Her Şeyin Başı Merkür’ün çekimleri sırasında
tanışmış. Ama sanki uzun zamandır arkadaş gibiler. Başlıyoruz muhabbete...

‘Her Şeyin Başı Merkür’de Sinem sen bir gazeteciyi, Alp sen de bir kanal yöneticisini canlandırıyorsun. Gerçekten gazeteci olsanız birbirinize ilk ne sorardınız?

Alp Navruz: Güzel soru! Sinem neden bunca yıl kendinden bizi mahrum bıraktın?

Sinem Kobal: Bu kadar uzun bir ara planlamamıştım aslında. Tamamen analık diyeyim. Kızlar peş peşe gelmeyi tercih etti. Lalin 10 aylıkken Leyla’nın sürpriz haberini aldım. En bebek hallerinde yanlarında olmak istedim. Çocukluğumdan beri zaten çalışıyorum. Tabii mesleğimi çok özledim.

Haberin Devamı

Senin Alp’e sorun ne olacak?

Sinem Kobal: Benimle çalışmak nasıl bir duyguydu (gülüyor)?

Alp Navruz: Bir dost kazandım. Kendisi kadar karşısındakini de düşünen ve çok kolay paslaşabilen biri. Diyaloğumuz çok güzeldi.

Filminiz ‘Her Şeyin Başı Merkür’e gelelim. Ne anlatıyor?

Sinem Kobal: “Eyvah Merkür geliyor”, “Eyvah retro oldu”, “Dolunay!”... Bunlar son zamanlarda sıkça duyduğumuz laflar. Hayatımda da etkilerini gözlemliyorum.

İnanıyor musun astrolojiye?

Sinem Kobal: İnanıyorum diyebilirim. Milattan öncesine ya da kadim bilgilere baktığımızda hep ilk gökyüzünden ilham alınmış. Mesela dolunayın kaçıncı zamanı ekim yapılacak gibi bilgilerle insanlığa her zaman bir yol gösterici olmuş. Koskoca gezegenlerin, Ay’ın, Güneş’in hareketinin bir enerjisel karşılığı da mutlaka vardır. O enerji bence bizleri de etkiliyor. Bazen kendimi hiçbir yere sığamazken yakalıyorum, “Dolunaydır” diyorlar. Veya ‘İki gün evde oturayım, kimseyle görüşmesem iyi olur’ diyorum. Tüm bunların üzerine böyle bir senaryo okuyunca çok heyecanlandım. Merkür ve gökyüzünün böyle tatlı bir hikâyenin içinde kullanılması çok zekice geldi. Karakterim Elif Akay.

Haberin Devamı

Nasıl biri Elif?

Sinem Kobal: Gazeteciliği ikincilikle bitirmiş, kendine güvenen, sürekli deneyen bir kız. Şu anda birçok gencin karşılaştığı zorluklarla karşılaşıyor. Bütün denemelerinden boş çıktığı, hayallerinin de
ona çok uzak gelmeye başladığı bir dönemde mucize gibi bir şey oluyor. Karşısına biri çıkıyor ve ondan aldığı ilhamla kendini bir gazetenin içinde buluyor. Savaş muhabiri olacağım falan diye düşünürken ona bir burç köşesi veriyorlar. Hiç ilgi alanı olmadığı halde o küçük ilhamla ‘Elimden gelenin en iyisini yapayım o zaman’ diyor. Ve yolu Fırat’la (Alp Navruz) kesişiyor, ardından beklemediği sınavlardan geçiyor.

Alp senin burçlar ve gezegenlerle aran nasıl?

Haberin Devamı

Alp Navruz: Astrolojiyle hiç alakam yoktu, bakış açım çok düzdü. 12 burç var. Yeryüzündeki milyarlarca insanı 12 kategoriye bölüp bir şeyler söylersek herkes aynısını mı
yaşayacak diye düşünüyordum. Sonra yükselen burçlarla tanıştım. Benim ikisi de Oğlak burcu. Yavaş yavaş baktım dolunayda uyuyamıyorum falan, dedim gerçekten gökbilim diye bir şey var, inanmaya başladım. Senaryo da çok satan bir kitabın uyarlaması ve gayet güzeldi. Romantik komedi film türünün astrolojiyle birleştirilmesinin daha önce çok örnekleri yok. Bunu eğlenceli bir şekilde kaleme almış yazar, biz de keyifle oynadık.

Sinem sen Aslan burcusun. Yükselenin İkizler. Ne kadar özelliklerini taşırsın?

Haberin Devamı

Sinem Kobal: Birçok özelliğini taşıyorum. En zorlandığım sabırsızlık olabilir. Çok hızlı hayal kurarım. Bununla ilgili hemen harekete geçmek isterim, bu da beni bir telaş içine sokabiliyor. Son yıllarda biraz daha sakin ve sabırlı olmak üzerine çalışıyorum. Onun dışındaki özelliklerini seviyorum ama Ay burcum Koç. Ateş ve hava grupları hep birbirini harlıyor. O yüzden de sanırım yakın arkadaşlarım genelde su burcu oluyor. Aslan burcu dendiğinde bir de saç gelir aklımıza, onu da
hissediyorum, hazırlanırken ilk aklıma gelen şey saçım olur.

Alp sen “Oğlak’a Oğlak’ım” demiştin...

Alp Navruz: Evet, çalışkanlık, hırs, titizlik, biraz daha bireysellik, yalnızlık... Bütün özelliklerini taşıyorum. Memnunum, doğarken “Hangi burç olmak isterdin” deseler yine Oğlak’a Oğlak olmak isterdim.

Haberin Devamı

Sinem Kobal: Bu da tam Oğlak özelliği işte.

Sinem Kobal - Alp Navruz: ‘Enerjimiz ve kimya dediğimiz olay aramızda tuttu’

‘HUZUR, MUTLULUK HEPİMİZİ BULSUN’

Kendinizde bir özelliği değiştirecek olsanız ne olurdu?

Sinem Kobal: Sabırsız yanımı törpülemek isterdim.

Alp Navruz: Erteleme huyumu değiştirmek isterdim.

Takıntılarınız var mı?

Sinem Kobal: Kesin vardır...

Alp Navruz: Benim temizlik takıntım var, bir de yeni keşfettiğim simetri takıntım...

Yeni yıla çok az kaldı. 2025 dilekleriniz neler?

Sinem Kobal: Kadınların, hayvanların, çocukların çok daha güvende ve mutlu olduğu bir yıl olsun diliyorum. Daha barışçıl, daha güzel çözümlerin bulunduğu, herkesin daha duyarlı olduğu bir yıl olsun... Aşk, huzur, mutluluk hepimizi bulsun.

Alp Navruz: Öncelikle tüm dünyada barışın olmasını ve dünyayı sevginin kaplamasını istiyorum. Sevginin, huzurun ve mutluluğun bol olduğu bir yıl diliyorum.

Gece 00.00 için ritüelleriniz var mı?

Sinem Kobal: Benim ritüelim kız arkadaşlarımla hem yılbaşında, hem dolunaylarda güzel bir sahile inip, küçük mumlarımızı yakıp dilek tutmak ve mumları açığa bırakmak.

Alp Navruz: Benim ritüelim yok.

Sinem Kobal - Alp Navruz: ‘Enerjimiz ve kimya dediğimiz olay aramızda tuttu’

‘ANNE OLMAK BİR YÜK DEĞİL, BİR ÖDÜL’

Hayatın hangi dönemlerindesiniz?

Alp Navruz: Biraz uzaktan izleme, sakinlik ve galiba hayatı bir elekten geçirme dönemindeyim. Geçmiş ve gelecekle ilgili kaygılar değil de hedeflere döndüğüm bir dönem.

Sinem Kobal: Mesleğimi, eşliği, anneliği, kendi bireysel alanımı, hepsini iç içe dengelemeyi öğrendiğim bir olgunluk dönemi.

Nasıl bir annesin?

Sinem Kobal: Bence eğlenceliyim. Disiplinli tarafım da var, rutinin onlara iyi geldiğini deneyip gördüm.

Lalin 4, Leyla da 2,5 yaşında. İki küçük çocuk, delirmiyor musun evde?

Sinem Kobal: Müthiş bir delilik var evde. Bir yanda danslar ediliyor, bir yanda çığlık kıyamet kopuyor, bir yanda krizler oluyor... Ama çocuk, o kadar saf ve karşılıksız bir sevgi kaynağı ki bir gülüşü yetiyor.

Ünlüler baba olduğunda oyunculuğu bırakacak mısınız diye sorulmuyor ama bir kadın oyuncu anne olduğunda oyunculuğu bırakacak mısınız denebiliyor...

Sinem Kobal: Anne olmak bir yük değil, bir ödül. Tabii ara verdiğim süre uzadığında “Acaba bir şey yapacak mısın” gibi sorularla karşılaştığım oldu. Daha yeni doğum yapmışken bile “Ne zaman oynayacaksın” dediklerinde “Yeni projem bebek, biraz onu büyüteceğim” dedim. Ama burada yavaş yavaş bir bilinç geliyor. Çünkü anne de baba da aynı derecede sorumluluk sahibi...

Annelik demişken iki çocuk sonrası nasıl böyle fıstık gibisin?

Sinem Kobal: Çocukların peşinde koşarken spor yapmış oluyoruz, sağlıklı beslenmek de güzel alışkanlıklarımdan. Sporu hiç bırakmadım. Genetikten yana da şanslıyım.

Alp Navruz: Genler demişken Sinem adeta kendini klonlamış, minik kızı onun aynısı.

Sinem Kobal: Evet, Lalin bana, Leyla Kenan’a benziyor. İkimizin de gönlünü yaptılar.

Sinem Kobal - Alp Navruz: ‘Enerjimiz ve kimya dediğimiz olay aramızda tuttu’

‘AŞK KALPTEN GELEN, BÜYÜLÜ BİR ŞEY’

Film, romantik komedi türünde. Bu iş size ilişkilere ve aşka dair neleri sorgulattı?

Sinem Kobal: Özellikle kadınlar için konuşursak, aşkı aramak yerine öncelikle kendini gerçekleştirme peşinde olduğun zaman kendini de keşfediyorsun. Hayatta her şey seni bulabiliyor, aşk da öyle.

Alp Navruz: Yeni dönemde şablonlaşmış bir ilişki furyası var, bir ilişki böyle yaşanırsa sonraki de böyle olur gibi. Aslında var olan ilişkinin içinde de bir şeyleri sorgulamayı gösteren bir hikâyemiz var.

Sizce aşk nasıl yaşanmalı?

Alp Navruz: Aşkı yaşayana soralım.

Sinem Kobal: Bence hiçbir formülü yok çünkü aşk çok kalpten gelen, büyülü bir şey. O yüzden aşk önce aklına değil, kalbine güvenmek demek.

Konu sana gelmişken evlilik ve çocuklar aşkı öldürür denir hep. İlişki yıllar içinde senin için nasıl değişti?

Sinem Kobal: Aşkı yaşadığın partnerinle sevgiyi, saygıyı, emeği karşılıklı birbirine ne kadar verdiğinle alakalı, o zaman bu sevgi katlanarak çoğalıyor, senin hiç düşünmediğin bambaşka bağlar oluşuyor. Tabii sevgi ve aşkı devam ettirmek hiç kolay bir şey değil, emek isteyen bir şey ve benden biz olabilme haline gönüllü geçme meselesi.

Alp sen şu sıralar âşık mısın?

Alp Navruz: Hayır.

Ne zaman konuşsak böylesin, kriterlerin mi çok yüksek?

Alp Navruz: Ben mantık tarafından yaklaşıyor olabilirim. Bundan da şikayetçi değilim. Ama genel olarak aşk bana tabela gibi geliyor. Bir yola çıkıyorsun, o tabela sana “Buradan gitmen ve bununla gitmen gerekiyor” diyor gibi. Bir de aşk benlikten bizlik haline geçtiğin zaman devam ediyor galiba.

Sinem sen aşkın hangi halini yaşıyorsun?

Sinem Kobal: Kendimi çok şanslı ve huzurlu, biz halinde hissedebildiğim güzel bir halini yaşıyorum, o yüzden bunu çok da dillendirmek doğru gelmiyor. Ama çok şükür, mutlu olduğum bir evresindeyim.

Sinem Kobal - Alp Navruz: ‘Enerjimiz ve kimya dediğimiz olay aramızda tuttu’

‘İLK GÖRDÜĞÜMDE ÇOK SEVDİM’

Birbirinizi daha önce tanıyor muydunuz?

Alp Navruz: İlk defa yüz yüze geldik, ilk gördüğümde çok sevmiştim Sinem’i, o da aynı şeyi söylüyor.  Enerjimiz ve kimya dediğimiz olay aramızda tuttu bence.

Birbirinizi tanıdıkça en çok nelere şaşırdınız?

Sinem Kobal: Erkekler daha geç olgunlaşıyor derler ya, Alp aksine gençliğinin yanında çok olgun ve anlayışlı. Gören, zeki, oturaklı, aynı zamanda hem eğlenip hem ciddi bir şey de paylaşabileceğin biri.

Alp Navruz: İşini sahiplenmesi ve çok çaba göstermesi çok hoşuma gitmişti. Bu beni çok rahatlattı ve konfor alanımdan da çıkarmadı. Çocukluğumuzdan beri ekrandan tanıyoruz Sinem’i, eğlenceli ve disiplinli.

‘SABIR DÖNEMİNDEYİM’

Uzun zamandır oyunculuk yapıyorsunuz. Bu sektöre ait dertleriniz neler?

Sinem Kobal: Benim rahatsızlık duyduğum yerler ekip olarak zor şartlarda çalışılması. 12 saat çalışma kuralı geldi, bu müthiş, bu açıdan çok memnunum.

Alp Navruz: Son dönemde hızlı tüketim yaşanıyor gibi geliyor. Kalıcılığı çok zorlamıyorlar gibi. Sinemadaki seyirci azalması da biraz kaygı veriyor.

İkiniz için de başarının sırrı ne?

Sinem Kobal: Kendi adıma, kendime inanmaktan, kendimi denemekten, yanılmaktan, başarmaktan, başarısızlıktan, hepsinden ders alarak yoluma devam etmekten vazgeçmedim. Bir de gerçekten çok sevdiğim, kendimi ait hissettiğim bir mesleği erken yaşta keşfettim.

Alp Navruz: Aslında zor iş yapıyoruz, saatlerce sete kalıyoruz ama biz bunu sevgiyle çözüyoruz. Sabırlı olmak ve acele etmemek lazım. Mesela şu an çalışmak istediğim bir evredeyim ama benim için doğru olacak ya da farklı olabilecek bir karakteri izleyiciye vermek istediğim için sabrediyorum.

 

BAKMADAN GEÇME!