Funda Eryiğit’ ‘Sadece aracı gibiyim yani bir insanı taşıyorum, o kadar da büyütülmemeli’

Güncelleme Tarihi:

Funda Eryiğit’ ‘Sadece aracı gibiyim yani bir insanı taşıyorum, o kadar da büyütülmemeli’
Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 2023 07:00

Oynadığı rollerle hep büyüledi. Afife Tiyatro Ödülleri’nden Altın Koza’ya kadar birçok ödül kazandı. Hem bağımsız hem popüler işlerin yıldızı oldu. Magazinden uzak durdu. Ama şu sıralar yönetmen Berkun Oya’yla evliliği ve 7,5 aylık hamileliğiyle de gündemde. Funda Eryiğit’le İstanbul Film Festivali’nde gösterilen ‘Boğa Boğa’ filmi ve ‘Kavur’ belgeseli vesilesiyle buluştuk; anne olma hazırlığını, projelerini, değişmeye başlayan hayatını ve evliliğini konuştuk. Eryiğit: “Evlilik aradaki güven bağını pekiştiren, tazeleyen bir şey.”

Haberin Devamı

Onu masada otururken görüyorum. Ayağa kalkmasa asla hamile olduğunu anlamayacağım kadar formunda. Kolları, yüzü, bacakları incecik. Bir erkek çocuk bekliyor. “Erkek çocuk anneyi güzelleştirir” diye bir inanış vardır. Bu Funda’ya bire bir yansımış. Hep güzeldi ama bu defa yüzünde, bakışlarında farklı bir ışık var. İnsan ona bakmaya doyamıyor. Hem eşi Berkun Oya’dan hem bebeğinden bahsederken gözlerinin içi parlıyor. Başlıyoruz dünden bugüne muhabbete...

Funda Eryiğit’ ‘Sadece aracı gibiyim yani bir insanı taşıyorum, o kadar da büyütülmemeli’
Muhsİn Akgün/MASTÜDYO

7,5 aylık hamilesin... Ama seni biraz önce ilk gördüğümde oturuyordun ve hamile olduğunu fark etmedim bile. Kilo almamışsın...

Haberin Devamı

1,5 ay kadar daha var, bakalım
o zaman ne olacak.

Özel bir diyet falan mı yapıyorsun yoksa?

Yok, bir şey yapmıyorum, iştahım çok açılmadı. Normalde nasıl yemek yiyorsam öyle yemeye devam ettim.

Bebekten önce evliliğe gelelim. Biliyorum sen özel hayat konuşmayı sevmiyorsun ama artık bunları sormadan geçmek de olmaz. 29 Mart’ta Berkun Oya ile nikâh masasına oturdunuz...

(Gülüyor) Ama tarihi tutturamadın Hakan. 29’u değil.

Haberler o tarihte çıktı... Nedir doğrusu?

Gerçek tarih bizde kalsın.

Funda Eryiğit’ ‘Sadece aracı gibiyim yani bir insanı taşıyorum, o kadar da büyütülmemeli’

‘20’li yaşlarımda daha hırslıydım ve oyunculuk becerisiyle konuşulmayı tercih ediyordum. Bunlar da planlı şeyler değildi. Ama vardığım noktada bu beni bir parça gururlandırmıyor değil. Çünkü hep böyle bir yolda yürümek istiyordum ve günün sonunda o konforu elde ettim.’

Sade bir nikâh istedik

Peki... Bizler genelde ünlülerin görkemli düğünlerine, o düğünlerde giyilen farklı gelinliklere falan alışkınız. Bu kadar sade ve sessiz sedasız evlenmeniz planlı bir hareket miydi, hayat mı bunu getirdi?

İkimiz de öyle yaşayan kişiler değiliz, bir şeyi çok fazla göstermeyi, onu çok ortaya koymayı sevmiyoruz. Bu genel olarak böyle... Dolayısıyla sade, kendi aramızda bir nikâh düşünüyorduk. Sadece nikâh sonrası daha kalabalık bir kutlama yapma isteğimiz vardı,
onu erteledik.  

Haberin Devamı

Çok yeni ama evlilik hayatta neleri değiştirdi?

Yeni yeni tanıştığım bir duygu fakat şunu söyleyebilirim; evlilik aradaki güven bağını pekiştiren, tazeleyen bir şey. En çok onu hissettim. Onun dışında hem daha değişik hem de hiçbir değişiklik yok gibi. Bakalım henüz yeniyiz, ilerleyen zamanlarda daha iyi anlayacağız.

Düğün fotoğraflarından sonra, hamilelik yüzünden mi evlendi, gibi şeyler yazıldı. Sizin evlilik planınız var mıydı ya da hamilelik hızlandırdı mı süreci?

Bu birbirini seven, evlenmek isteyen hiçbir insanın muhatap olacağı bir soru değil bence. Kime ne?

Eşin Berkun Oya başarılı bir yönetmen. Sizin evin sohbetlerinin başrolünde senaryolar, diziler, reytingler ve filmler mi var?

Haberin Devamı

Hiç öyle değil, hatta biraz uzağız bile. Çevremizden birileri bir diziyi keşfettikten sonra bize söylüyorlar, biz de izlemeyi, onun üstüne konuşmayı seviyoruz ama hayatımızı bunun üzerine kurmuyoruz. Hele şu iş şu kadar reyting almış gibi konuşmalarımız hiç olmuyor.

“Funda artık Berkun’un işlerinden başka yerde oynamaz” falan diyenler var... Doğru mu?

Yok canım, o nereden çıktı? Berkun’la çalışmayı her zaman isterim ama niye sadece onunla çalışayım? Ha, o da sadece benimle çalışırsa olabilir (gülüyor).

Funda Eryiğit’ ‘Sadece aracı gibiyim yani bir insanı taşıyorum, o kadar da büyütülmemeli’

Kimliğimi kökenimle tanımlamıyorum

Senin köklerin Kafkaslar’dan geliyor. Hollanda’da doğuyorsun. Bir dönem Karadeniz’de yaşıyorsun. Bu kadar farklı kültürlerin içinde olmak sana nasıl yansıdı?

Haberin Devamı

Kendimi hiçbir yere ait hissetmiyorum. Bana yansıyan yanı bu olabilir.

Hâlâ öyle mi?

Evet. Yani bir topluluğa, bir etnik kimliğe ya da bir milliyete ait hissetmiyorum. Daha doğrusu kimliğimi bunlarla tanımlamıyorum. Türkiye’de yaşayan, İstanbul’da oturan, işini burada yapan bir insan gibi hissediyorum. Ama işte Gürcü yemekleri hayatımda var, babaannem çok güzel yapar. Çerkeslik de var, inat damarları falan oralardan geliyor olabilir. Ama kendimi tanımlarken o kökenleri kullanmıyorum.

Sanat merakı nasıl başladı? Ailende ilgilenen yok...

Hiç bilmiyorum gerçekten. Sahneye çıkmak falan hiç aklımda yoktu. Liseye yeni başladığımda, 14-15 yaşlarımda yani, okulun tiyatro grubu vardı. “Aa ne kadar enteresan tipler var” gibi bir yerden düşündüm. Tamamen ergenlik ve farklı insanlara heveslenme üzerinden gelişen bir şey oldu. Ama başladıktan sonra çok sevdim. Uluslararası ilişkiler okudum ama oyunlara amatör olarak devam ettim. Mezun olduktan sonra konservatuvara girdim. Yani asıl net kararım oradaydı.

Haberin Devamı

Funda Eryiğit’ ‘Sadece aracı gibiyim yani bir insanı taşıyorum, o kadar da büyütülmemeli’

Özel hayatımı çok fazla deşifre etmemeyi tercih ettim 

Bana magazinden uzak durarak star olunabileceğinin kanıtı gibi geliyorsun... Bunu başarmak zor mu?

Bu tercihle ilgili, öteki türlüsünü de tercih etmenin kötü bir tarafı yok. Her oyuncunun kendine has, biricik bir yolu var. Ben dediğim gibi özellikle en başlarda çok çekingendim. Röportaj vermek, magazinde çok fazla var olmak, özel hayatımı çok fazla deşifre etmek konularında her zaman geride kalmayı tercih ettim. Çünkü hem yapım böyleydi
hem de 20’li yaşlarda daha hırslıydım ve oyunculuk becerisiyle konuşulmayı tercih ediyordum. Bunlar da aslında planlı şeyler değildi. Ama vardığım noktada bu beni bir parça gururlandırmıyor değil. Çünkü hep böyle bir yolda yürümek istiyordum ve günün sonunda o konforu elde ettim.

Seni ‘Canım Ailem’den beri tanıyoruz. 15 sene geçmiş... İçinde olduğun sektörü nasıl anlatırsın?

Bunun insanın ne beklediğine göre değişen bir cevabı var. Kafanızı oyunculukla, karakterle, senaryoyla ya da bunu nasıl aktarabilirim gibi şeylerle bozduysanız, hiç kolay tarafı yok. Hayat zor oluyor bu mesleği yaparken. Bir yandan da tercih edilmeniz gereken bir meslek bu. İkincil bir durumdasınız.

Sosyal medya popülerliği ne kadar önemli? Çok takip edilen çok izlenir sanılıyor. Sence bu işin lokomotifi takipçi mi?

Tek parametre olduğunu düşünmüyorum, çok takipçisi
olsa da aslında projesi o kadar izlenmiyor da olabiliyor, hatta bu durum çok fazla karşımıza çıkıyor. Bana işin lokomotifi hikâye gibi geliyor. Hikâye tutarsa ve seyircide takip etme arzusu uyanırsa devam ettiğini düşünüyorum.

Bir yandan da popülere burun kıvırma vardır. Sence popüler olan kötü müdür?

Yo, popülerin de bağımsız olanı ya da sanatsal projelerin de hem iyisi hem kötüsü var.

Hem popüler işlerde hem de bağımsız işlerde yer alıyorsun. Oyuncular ‘Art house oynarım ama para kazanmak için de dizilerdeyim’ derler. Senin için de böyle mi?

Şimdiye kadar hiçbir işi para kazanmak için kabul etmedim. Evet, televizyon projelerinin birçoğunun senaryo anlamında dramasının kuvvetli olmadığını biliyoruz. Orada belli bir matematik ve kodlar var. Ama hem bu matematiğin kullanıldığı hem de iyi yazılan televizyon projeleri de var.

Funda Eryiğit’ ‘Sadece aracı gibiyim yani bir insanı taşıyorum, o kadar da büyütülmemeli’

Geçmiş ya da geleceğin olmadığı, sadece yolda olduğumuz 40 gün

38 yaşındasın... Hayatını dönemlere bölsek 20’ler, 30’lar ve şimdi. Nasıl değişimler yaşadın?

Çok şey değişti ama temelde hiç değişmeyen şeylerim de var. Onları görüyorum. Dolayısıyla hoşlanmadığım şeylerin üzerine daha çok düşüyorum.

Ne gibi şeyler onlar?

Bazen çok inatçı oluyorum. Bazı durumlarda artık o kadar zorlamaya gerek olmadığını düşünüyorum. 20’li yaşlarımda kendime karşı daha acımasız, daha saldırgandım, kendimi daha çok yerer, daha çabuk beceremiyorum hissini yaşardım. Onlar törpülendi.

Büyük kırılmalar yaşadın mı?

En büyük kırılmam 27 yaşımda oldu.

Ne yaşadın?

Çok bunalmıştım ve çok uzun bir seyahate çıkmaya karar verdim. 40 gün bir sürü ülke gezdim. Farklı kültürler, içinde bulunduğunuz cendereden çıkmanızı sağlıyor. Bende keskin bir dönüşüm yaratmıştı. Bir de anda olma gibi bir durum vardır ya. Onu orada yaşadım.

Nasıl bir şeymiş?

Yoldayken bir anda duruyor, arabada mayolarımızı giyip göle giriyorduk. Bir geçmiş ya da geleceğin olmadığı ve sadece yolda olduğumuz bir 40 gündü.O günlerde yine arabadayken ‘Evet şu an sadece şimdideyim’ diye düşündüm.

Hayatta dertlerin nelerdir?

Tek kaygım bebeğe hazır mıyız, her şey yolunda mı gibi şeyler.

Hayatta keşkelerin oldu mu?

Bazı keşke oynamasaydım dediğim projeler var.

Hangi projeydi?

Bunu sormak senin görevin ama cevap vermemek de benim (gülüyor).  Çok ayıp olur.

Funda Eryiğit’ ‘Sadece aracı gibiyim yani bir insanı taşıyorum, o kadar da büyütülmemeli’

Kıvanç’la çalışmak rahat, keyifli, çok güldük...

Yeni filmin ‘Boğa Boğa’ dün İstanbul Film Festivali’nde ilk gösterimini yaptı. Karakterini ve işi nasıl anlatırsın?

Eşiyle beraber İstanbul hayatını terk etmiş bir kadını oynuyorum. Daha sonra biraz beklenilenden farklı bir eylem içerisine giriyor. Çok da ‘spoiler’ vermeyeyim.

Kıvanç Tatlıtuğ’la çalışmak nasıldı?

Rahat, keyifli, çok güldük... Birçok sahnede birlikte eğlendik. Kıvanç, çalışması çok rahat bir partner.

Festivaldeki ‘Kavur’ belgeselinde seslendirme de yapıyorsun bildiğim kadarıyla.

‘Kavur’ belgeseli, Ömer Kavur’un konuşmalarıyla birlikte, kendisiyle ilgili bir yolculuğa karar veren kadının konuşmalarının paralel akışını gösteriyor. Enteresan bir metin. Ömer Kavur’un daha önce görmediğimiz birtakım mektupları, bir kısa filmi var. Güzel bir belgesel oldu.

Bir yandan da oyununuz ‘Timsah Ateşi’ vardı, ara verdiniz ama yeni sezonda devam edecek. Oyun sana neler kattı?

Öncelikle iki dünya tatlısı insan kazandırdı; Hazar Ergüçlü ve Kubilay Tuncer. PİU ve Sadri Alışık Kültür Merkezi’ndeki ekiple çok uyumlu çalıştık. Hazar’la birbirini dinleyen çok güzel partnerler olduk. Şimdiden özlemeye başladım.

Altın Koza, Afife Jale gibi önemli ödüllerin var. Ödüllü oyuncu olmak önemli midir senin için?

İşimi yaparken hiç bunları düşünmedim, düşünmüyorum da ama mesela sen şu an “Ödüllü oyuncu” deyince hoşlanıyorum.
Bu egomu tatlı tatlı okşayan bir şey ama çok da içine düşüp peşinden koştuğum bir şey olmadı. Bir role hazırlanırken de bunu nasıl yapacağım diye başlıyorum. Ben bunu çok iyi yaparım, ödülleri toplarım ya da bu rolle ödül almalıyım gibi şeyler düşünmüyorum.

Kadınlar, anne olduktan sonra bir süre çalışmayacaklarmış gibi bir algı oluyor. Oysa baba olan erkekler için böyle bir şey yok. Bu durum hakkında ne düşünüyorsun? Senin şimdiden planladığın yeni projelerin var mı?

Çocuk, bebek... Bunlar anneye yapıştırılan şeyler. Oysa çocuk babayla birlikte, ortak yapılan bir şey.
“Eşiniz yardımcı oluyor mu” sorusu vardır bir de. Onu da hiç doğru bulmuyorum. Sanki bebek sadece benim sorumluluğumda ama eşim de bana yardımcı oluyor gibi. Hayır, bu ortak yürütülen, işbölümü yapılan, sorumlulukların paylaşıldığı bir ilişki olmalı. Çalışmakla ilgili de her anne, her baba ne zaman hazır hissediyorsa, ne zaman canı istiyorsa, o zaman başlar çalışmaya. İşe mi gidecek, evde mi oturacak kimseyi ilgilendirmez. Bunlar şahsi ve biricik kararlar, kimin canı nasıl istiyorsa öyle yapsın.

Funda Eryiğit’ ‘Sadece aracı gibiyim yani bir insanı taşıyorum, o kadar da büyütülmemeli’

‘Henüz ne hissedeceğimi bilmiyorum, onu kucağıma alınca o hisler başlayacak’ 

Anne olacaksın, bu ne hissettiriyor?

Valla bilmiyorum ya, gerçekten zor bir soru... Galiba henüz ne hissedeceğimi bilmiyorum. Onu kucağıma alınca o hisler başlayacak.

Şu an bir bağ yok mu?

Bir bağ kuruyorum ama “Ben bir anayım ve sorumluluklarım neler olacak” falan gibi bir şeyden ziyade, beni neler bekliyor, onun merakı ve heyecanı içerisindeyim. Dolayısıyla hani annelik nasıl bir şey, henüz bunu konuşmak için erken galiba.

Korku var mı?

Çok korku yok, birtakım kaygılar geliyor. Çünkü çok yeni, ilk defa tecrübe edeceğiniz, hiçbir fikrinizin olmadığı bir şey. Bir sürü insan, bir sürü tavsiye veriyor ama aslında bu tamamen senin yaşadığın ve sana ait bir tecrübe. Dolayısıyla insanların verdiği tavsiyeleri dinliyor fakat bir yandan da diyorum ki bunların hepsini de unutabilirim.

Nelere aşeriyorsun?

Henüz öyle şeyler olmadı.

Cinsiyeti belli oldu mu?

Evet, erkek olacak.

İsim seçtiniz mi?

Seçtik ama o da bize kalsın, bir heyecan içindeyiz. Bir doğsun...

Ona şimdiden nasihat etmek istediğin şeyleri düşündüğün oluyor mu?

Biz nasıl insanlarsak bizden daha iyisini, daha güzelini, daha doğrusunu yapması ve öyle yaşamasını istiyoruz. Evet, çok kötü bir dünya var, bir sürü felaketler ve daha da kötüye gidecek duygusu, umutsuzluk çok yoğun. Fakat hayat her zaman devam ediyor. O sebeple dünyanın bu hali de o kadar ürkütücü gelmiyor bana.

Annelik kutsal mıdır tartışması vardı bir dönem. Sence?

Bir yanıyla kutsal çünkü bir insan meydana getiriyorsunuz. Ama buna ederinden fazla bir değer, bir dokunulmazlık atfedilmesini de doğru bulmuyorum. Ben de kendimi, anayım ve kutsal bu, gibi hissetmiyorum. Sadece bir aracı, bir vesile gibiyim, yani bir insanı taşıyorum. O kadar da büyütülmemeli.

 

BAKMADAN GEÇME!