Güncelleme Tarihi:
Türkiye Psikiyatri Derneği’nin Kadın Ruh Sağlığı Çalışma Birimi’nin hazırladığı ‘Afetlerde Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Yaklaşım: Kadın Haklarını ve Kadın Ruh Sağlığını Destekleme Rehberi’ toplumsal cinsiyet eşitsizliğine afetlerin etkisine, afet döneminde kadına yönelik şiddete, cinsel sağlık ve üreme sağlığına odaklanıyor. Bölgede görev alan veya çevrimiçi platformlardan depremzedelere destek olan psikiyatrların gözlemlerine dayanan bu raporda dünya genelinde yapılan bilimsel çalışmalardan da bahsediliyor.
6 Şubat depremlerinin kadınlara faturasını ve yaşadıkları zorlukları bu raporun hazırlanmasında katkısı olan psikiyatrlarla konuştuk. Psikiyatri uzmanı Dr. Erensu Baysak öncelikle geçen sene nisan ayında Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin (UN Women) paylaştığı, depremden etkilenen 11 ilimizin afet öncesi istatistiklerinden bahsetti: “Erken yaşta evliliklerin daha yoğun olduğu, kadının ağırlıklı olarak tarımda çalıştığı bir bölgeden bahsediyoruz. Tarımda ücretsiz çalışanların yüzde 80’i kadın. Hane içinde şiddet yaşanıyor ama resmi kurumlara az bildiriliyor. Yani zaten cinsiyet eşitliği konusunda deprem öncesinde de aksayan taraflar var. Duruma afet şartları eklenince tüm sistem tamamen çöktü.” Baysak Adıyaman’da eşi TIR şoförü olan bir danışanından bahsederken şunları anlatıyor: “Geceleri yalnız olduğu için uyku problemi yaşıyordu ama uyku hapı istemedi. Çünkü çadırkentte uyursa çocuklarının güvenliğini sağlayamayacağından endişeleniyordu.”
Özellikle çadırkentlerde yaşayan kadınların afet sonrasında yaşadıkları zorlukları şöyle anlatıyor Baysak: “Barınma, temizlik, mahremiyet ve güvenlik açısından çok güç şartlar vardı. Cinsel sağlık ve üreme sağlığı, gebelik ve emzirme gibi süreçlerde, geçici barınma alanlarındaki hijyen koşullarında sorunlar yaşadılar. Cinsel ve fiziksel şiddete daha fazla maruz kaldılar.”
Psikiyatri uzmanı Dr. Çiğdem Çolak Kalaycı da çadırkentlerde ve konteynerlerde kadınların mahremiyet koşullarının bozulduğunu söylüyor. Kalaycı dikkati artan şiddete çekiyor: “Kadın Dayanışma Vakfı’nın hazırladığı bir raporda okudum. Bir kadın eşi ve çocuklarıyla birlikte enkaz altında kalıyor. Böyle korkunç bir durumdayken kadın kocasının ona, elinin yetiştiği yerden vurmaya çalıştığını bildiriyor.” Şiddetin çok arttığını yazan yayınlar olduğunu söyleyen Dr. Kalaycı, bunu kapalı alanda daha fazla kalmanın, insanların özel alanlarının ortadan kalkmasının ve stres gibi faktörlerin etkili olmasına bağlıyor. Kalaycı aynı zamanda şiddetin azaldığı yönünde fikir bildiren yayınlar olduğunu da belirtiyor ve bir not düşüyor: “Zaten şiddet vakalarını iletecek kurumlar da depremde hasar gördüğü için istatistikler bilinmiyor. İnsanların başvurabilecekleri yerler azalıyor.” Kalaycı şu noktanın da altını çiziyor: “Ama bizim gözlemlerimiz şiddetin afet döneminde arttığını ortaya koydu.”
‘Erkekler çoğunlukla öfkeliydi’
Mart 2023’te Adıyaman’da görev yapan psikiyatri uzmanı Doç. Dr. İmran Gökçen Yılmaz Karaman da şunları anlattı:
Aydınlatma olmadığı için kadınlar gece tuvalete gitmek zorunda kalırlarsa birbirlerini uyandırarak toplu halde gidiyorlardı. Bir kadın sırf bu yüzden tuvalet eğitimini tamamlamış çocuğuna yatarken bez bağlıyordu.
Kadınların çocuk bakımıyla ilgili duygusal yükleri arttı. Çadırkentlerde çocuklarla ilgilenen baba pek görmedim.
Afet koşullarının kadınlara yönelik partner şiddetini arttırdığını düşünüyorum. Erkekler toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından avantajlı görünseler de depremde maddi kayıp yaşadıkları, işlerini kaybettikleri, artık evlerini geçindiremedikleri için ciddi stres altındaydı. Yine toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle yardım aramıyorlardı. Üzgün olmaktansa çoğunlukla öfkeliydiler.