Güncelleme Tarihi:
Gazi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü mezunu 29 yaşındaki Havvanur Kösem... Okul bitince doğum yeri olan Antalya’da iş bulup ikinci üniversitesine başlamış. Bu sırada emekli olan babası da aileyi toplayıp memleketi Bucak’a dönmüş, Çamlık’ta çiftçilik yapmaya başlamış. 2019’a kadar Antalya’da yalnız yaşayan Havvanur’un hayalleri büyükmüş, çalıştığı işyerinden istifa etmiş. Yüksek lisans için yurtdışındaki bir üniversiteden kabul almasına rağmen vizede iki kere reddedilince vazgeçip ailesinin yanına taşınmış. Şimdi ailesine yardımcı oluyor, köy videoları çekerek kendi parasını da kazanıyor.
* Geçen hafta o videonun 6 milyondan fazla izleneceğini tahmin ediyor muydunuz?
Bu kadar yayılacağını hiç düşünmemiştim. Aslında daha önce de tweet’lerim, videolarım viral oldu ama böylesi olmamıştı. Çoğunluk çok sevmiş, mutluyum.
* Bir gününüzü anlatır mısınız? Nasıl geçiyor köy yaşamı?
Her günü farklı. Hep köye gitmiyorum. 15 kilometre uzaklıktaki ilçede oturuyoruz. Bazen ilçede pazara çıkıyorum. Bazen evde video edit’i (kurgu) yapıyorum. Köye gidince de hangi iş zamanıysa o. Üzüm bağımız var; şimdi budama zamanı. Kışın da genelde tarlanın taşını ayıklarız. Bu arada yanımda kardeşim olursa çekim yapıyoruz.
* Kaç kardeşsiniz?
Dört. Abim İstanbul’da uçak teknisyeni. Bir kardeşim Isparta’da üniversitede, biri de lisede okuyor.
* Sosyal medya videoları çekmeye nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
Twitter’da daha eskiden takipçilerim vardı. İşsiz kalınca YouTube kanalı açmamı önerdiler. Başta bilemedim, sonra canım ne isterse onu paylaşmaya karar verdim. Instagram’da da açtığımdan beri aynı tarz şeyler paylaşırım; ot, çöp, çiçek, böcek... Vlogların uzun halini YouTube için çekiyordum ama bu beni çok yoruyordu. Çekim yaparken gerçekten iş de yapıyorum çünkü. Takipçilerim “Köy videolarını özlüyoruz” diye sürekli mesaj atıyordu. Madem uzun halini çekemiyorum bari kısa paylaşayım dedim. Böylece vloglar başladı.
* Köy yaşantısının artıları, eksileri ne?
Gürültü yok, mis gibi hava, herkes birbirini tanıyor. Bizim köyde komşunla küs olsan bile, akrabası ölse başsağlığına gidersin. Çocuğu hastalansa koşarsın. Yardımlaşma, dayanışma var. Ama şehirde evinde ölsen kimsenin haberi olmaz. Öte yandan kendi ürettiğini yemenin hazzı bambaşka. Şehirdeyken aldığım domates domates değildi. Benim için olumsuz yanı mahalle baskısı. Ulaşım da sıkıntı oluyor; köy yakın ama sürekli dolmuş yok. İnternetin yavaş olması da canımı sıkıyor, keşke hızlı olsa. Bir de son olarak pirelerden nefret ediyorum, mahvediyor her yerimi.
* Kendinizi nereye ait hissediyorsunuz; köy mü, şehir mi?
Şehirden bakınca köy huzurlu, sakin, temiz, yaşanılası geliyor. Köyden bakınca şehir eğlenceli, kültür-sanat anlamında kendini besleyebileceğin, her şeye çok kolay ulaşabileceğin bir yer. İşte bu yüzden kendimi iki yere de ait hissediyorum. İstiyorum ki köy evim olsun, orada yaşayayım ama şehirde kalacak bir yerim olsun. Şimdi bile bunalınca Antalya’ya kaçarım.
* Antalya ile bağınız nedir?
Antalya’da doğdum, babam emekli olunca ailem Burdur’a taşındı. Gazi Üniversitesi’ni bitirdikten sonra hem çalıştım Antalya’da hem de ikinci üniversiteme başladım. O zaman da boğulunca köye kaçardım.
* Bucak’ta ailenizle mi yaşıyorsunuz?
Hayır, tek başıma yaşıyorum, iki kedim var. Ailem de bana çok yakın bir mahallede yaşıyor. Tek yaşadığım için yargılanıyorum ama belli bir yaştan sonra insan kendi düzenini istiyor. Ailem de sorun yapmıyor. Benim iki kedim var, annemlerle yaşasam asla izin vermezlerdi. Akrabalarla da pek iyi anlaşamıyorum; anneme sürekli gelirler. Odamdan çıkmam, annem ayıp diye zorla çıkartır, sonra kavga...
* Yalnız yaşamanıza ne diyor peki akrabalarınız?
Kime neyse! Tek yaşadığım için eleştiriliyorum. Kadınsan tek başına yaşaman bile suç. Küçük yerde kadınsan mahalle baskısı daha yoğun oluyor. Aslında epeydir kimin ne dediğini umursamıyorum. Ailemi üzmemek için umursamak zorunda kaldığım zamanlar oluyor. Burada pek arkadaşım yoktu. Bu yüzden bayağı depresyona girdim. Ama iki-üç aydır çok güzel arkadaşlar edindim. Çok mutluyum.
* Baştan beri anne-babanız destekledi mi köy yaşıntısını çekip sosyal medyada yayımlamanızı?
İlk başta desteklemediler pek. Ama köstek de olmadılar, ‘çekme, yapma’ demediler. Sonra işimin bu olduğunu kabul ettiler ve destekliyorlar şimdi. Özellikle annem. Babam zaten sosyal medya kullanmaz, annem içerik fikirleri bile sunuyor.
* Nasıl para kazanıyorsunuz?
YouTube ve Instagram’dan. Babam emekli, tarlalarımız var, üretim yapıyoruz, onlar o şekilde geçiniyor. Eskiden küçük çaplı hayvancılık da vardı ama üç yıldır yapmıyoruz.
‘Hayal kurmak bedava!’
“YouTube kanalımı büyütmek, kendime ekipman almak ve sonra Anadolu’nun köylerini tek tek dolaşmak istiyorum. Günübirlik değil; kalacağım, onlarla iş işleyeceğim. Onlar ne yiyorsa yiyecek, ne giyiyorsa giyeceğim. Yazın Borçka’da bir ay kaldım, çok mutluydum. Belki Türkiye’nin köyleri biterse yurtdışına da açılır, başka ülke köylerini görürüm. Büyük hayaller kuruyorum. Hayal kurmak bedava!”
‘Çoru çocuğu var, çöpünü atıyor’
“Biricik dünyamız var, onu mahvetmeyelim, her yer çöp! Köye giderken başıma ağrılar giriyor, çoğu zaman bakmamaya çalışıyorum ama görmemek mümkün değil. Her yer ambalaj, pislik. Mantar zamanı dağlara çıkıyorum, dağın en tepesinde çöp! Delleneceğim ya! Bir tek bize ait değil bu dünya. Çoru çocuğu var, çöpünü atıyor, hayret ediyorum. İnsan çocuğuna temiz bir dünya bırakmak istemez mi?”