Güncelleme Tarihi:
“Yalnız bu balık minimum avlanma boyunun altında.”
“Abi benim de boyum kısa, sen şimdi bana sen adam değilsin mi demek istiyorsun?”
“Nasıl?”
“Yani yavru değil abi bu balık, boyu kısa.”
İyi günler. Balık pazarındayım ve bir ‘seninki kaç santim’ tartışmasının ortasına düştüm. Müşterinin konuyla ilgili haklı duyarlılığı, balıkçının konunun etrafından sinsice dolanma çabasıyla çakışıyor. Balıkçının mizah kabiliyetinin hakkını veriyoruz ama av kuralları ihlal edilerek tutulmuş balıklarını almıyoruz.
Toplumumuzun bütün hassasiyet noktalarını bir bir kaşıyan Vedat Bey’in soğanlı-soğansız menemenden sonra ortaya attığı balığa limon sıkılır mı sıkılmaz mı tartışması burada da ağızlarda. En az beş ayrı tezgâhın önünde limon mevzuunu alışveriş sohbetinin arasına sıkıştırmış müşterilere denk geliyorum. “Balık tazeyse hiç sıkılmaz”dan “Canı isteyen ketçap döksün kardeşim, kime ne”ye kadar uzanan geniş bir skalada görüşler var. Neyse, herkesin damağına kimse karışamaz, biz işimize bakalım.
Ağır metale karşı helva!
Bakalım da iki adım ötede gördüğüm şu ilanı nasıl yapacağız:
“Neden helva yenmelidir? Omega3 açısından oldukça zengin olan balık, aynı zamanda yüksek oranda iyot, demir, çinko gibi mineraller içeriyor. Balık yedikten sonra oluşan halsizliğin sebebi de balığın kan şekerini düşürüyor olması. Bu kan şekerini dengelemek için en ideal tatlı tahin helvasıdır. Tahin helvası balıktan sonra vücutta oluşabilecek ağır metalleri sıfırlayarak, vücuttaki fosfor miktarını düzenleyerek midedeki asit dengesini sadeleştiriyor.”
Ağır metale karşı helva! Çaya tereyağı atmaktan sonra verilmiş en iyi beslenme tüyosu.
Az ileride bir sohbet daha teknik takibime takılıyor. Bir hanım birey yanındaki bey bireye “İyi balık çorbası nerede var biliyor musun” diye soruyor. Bey bilmezmiş çünkü balık çorbasına karşıymış. “Niye” sorusuna cevabı da “Suyla şaka olmaz!”
Yanından geçtiğim sohbetlere müdahil olma isteğimi en zor tuttuğum anlardan biri olabilir bu. “Abi o tabir oraya değil yalnız” demiyorum, diyemiyorum. Bu abi “Balıkta ağır metal varmış” cümlesine de “Demirden korksak trene binmezdik” diye cevap vermiyorsa ben de hiçbir şey bilmiyorum.
Hamsi yatırımı
Kulak misafirliğinden yeterince sıkılmış halde kendi balıkçıma varıyorum. Hamsi bir haftada 15 lira değer kaybederek yatırım aracı havasından sıyrılma yolunda bazı adımlar atmış. Palamut hâlâ bir gereksiz havalarda.
Boyutları farklı iki palamut modeli var. Önümdeki abi “5 lira pahalı olan bu yılın, öbürü geçen yılın değil mi” diye bir şaka yaparak pazarlık kapısı açmaya çalışıyor. Balıkçı gülmüyor. “Bunu da o fiyata verirsin sen bana bence” sevimliliğine “Maalesef yapamıyoruz öyle” deyip geçiyor.
Aynı balığı alan banaysa hiçbir şey konuşmadan direkt yapıyor indirimi. “Saçma sapan konuşmayan müşteri her zaman kazanır abi” diyor. Söz gümüşse sükût altın değil belki ama balık pazarında bir 5 lira ediyor en azından yani!