Güncelleme Tarihi:
◊ İlk albümün ‘Atlantis’ ile ‘Pop’ arasında yaklaşık iki yıl var. Bu arada neler yaşandı?
İlk albümüm kendimi bulmamı sağladı. İnsanlara kendimi tanıttım. Hayatımı ‘Atlantis’ten öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırıyorum. Müziğimi, neler yaptığımı ve yapacağımı gösterdiğim ilk işimdi. Ondan önce dinleyicilerimle de ilişkim kopuktu. Albümle birlikte onlara bir hikâye anlattım. Benim için zor bir çıta oldu her anlamda.
◊ ‘Pop’u nasıl anlatırsın?
Bu da kendimi tanıdığım bir albüm oldu. Sound olarak da farklı bir albüm. ‘Atlantis’te trap sound’u yoğundu. Daha atmosferik ve melankolik bir albümdü. ‘Pop’ daha mutlu, daha yüksek tempo. Direkt pop yani…
◊ Albümün tanıtım bülteninde “Ve hikâye tamamlandı” deniyor. Nedir o hikâye?
Pop ve rock dinleyerek büyüdüm. Ve o türün bir hissiyatı vardı, bir stili, hayata bakışı… Ergenliği temsil ediyordu. Mesela Hepsi vardı tam o hissiyatı veren gruplar arasında. Ben de şarkılarım dans pistinde çaldığında benim yaşımda olan insanlar o zamanları heyecanla hatırlasınlar diye o müziği yapmak istedim. Nostaljik, demode pop sesleri modern tarzla birleştirdim.
◊ 2020’de rap’çi UZİ’yle ‘Dua’yı yaptığın dönemde o büyük rap camiasının küçük kız kardeşlerinden biriydin. Ama kendi kanatlarınla uçman uzun sürmedi. Kimler yanında durmaya devam etti?
Ben hâlâ o kız kardeş gibi hissetmek istediğim için öyle hissettiriyorum. Çünkü ben değişirsem onların bana karşı tavrı değişir. Bu yıl Ceza ve Edis’le çıktığımız turnede Ceza’nın bana söylediği çok güzel bir şey oldu; “Piyasada herkesin sevip de desteklediği tek gördüğüm kişi sensin. Kimse yoluna taş koymak istemiyor, sana yardımcı olmak istiyor. Bu da beni mutlu ediyor” dedi. Ben de bunları duyduğuma mutlu olmuştum.
◊ Albümde senin için özel olan bir şarkı var mı?
‘Yok muydu Vaktin Bana?’ diyebilirim. Ama duygusal olarak beni en çok etkileyen ‘Mahvet’ sanırım.
◊ “Yok muydu vaktin bana” diye soruyorsun şarkıda ama senin vaktin var mıydı son dönemde aşka?
Aşka yoğunlaştığım zaman başka hiçbir şeye vakit ayırmadığım, tüm benliğimi karşımdaki kişiye verdiğim için aşktan uzak durmaya çalışıyorum. Çünkü hayatımda daha çok kendim için bir şeyler yapmam gereken yaştayım. Ailemi de düşünüyorum.
◊ Albüme adını veren şarkıda istismar eden bir ilişkiyi anlatıyorsun. Orada vermek istediğin mesaj nedir? Bu tür ilişkiler gençlere çekici gelebiliyor…
Ben de herkes gibi böyle bir ilişkinin içinde bulundum. Aslında bu direkt psikolojik bir durum. Abuse olmanın (istismar edilmenin) yarattığı bir bağımlılık var ve bunun içinden çıkamıyorsun. Yoksa karşındaki kişiye çok âşık olduğun için değil. Aşkın bile bitiyor ve daha da agresifleşiyorsun, sen de zarar veren birine dönüşüyorsun. Ve ilişkinin içindeyken bunu anlayamıyorsun çünkü o ilişki seni çevrenden de soyutluyor. Tamamen yalnız kalıyorsun… ‘Pop’ direkt bundan kurtuluşu anlatıyor.
◊ Seni örnek alan çok genç kız var… Onlara nasıl ilham vermek istiyorsun?
Bu aslında beni çok korkutan bir sorumluluk. Mesela ben sigara kullanıyorum. Ve aslında sigarayı görsel olarak sinematik de buluyorum. Fotoğrafta ya da videoda kullandığım zaman o an görüntüye ve estetiğe bakıyorum ama sonra çok aklıma takılıyor; öyle havalı durduğu için içmeye özendirdiğim fikri beni hiç rahat ettirmiyor. Konserlerimde küçük hayranlarımın elinde gördüğümde alıyorum ama. Çünkü her zaman iyi şeyleri örnek almıyorlar. Ama bunun dışında tarz, giyim, düşünce yapısı olarak bana özenen küçük kızları gördüğümde, onlarla konuştuğumda çok hoşuma gidiyor. Onların bana olan hislerini hayal ettiğimde çok başka hissediyorum.
◊ Sahnede olmayı seviyor musun?
Zaten sahneden inmiyorum. Sesim kısık bile olsa konsere çıkıyorum.
◊ Günlük hayatını sürdüren Güneş’le sahnedeki Güneş arasında fark var mı?
Sahnede biraz daha filtreliyim ama başka birisi olmuyorum. Çıkmadan 10 dakika öncesinde belki daha roldeyimdir ama sahnede tamamen kendimim.
◊ Ünlü olmadan önceki hayatından neleri özlüyorsun?
Hâlâ çok ünlü gibi hissetmiyorum. Ama hareketlerimin sonucunu bu kadar çok düşünmemeyi özlüyorum. Hâlâ düşündüğüm söylenemez ama (gülüyor).
‘Adana diyeyim, konu kapansın’
◊ Konser için yeni bir şehre gittiğinde neler yapıyorsun?
Oranın yemeğini yerim. Önceden bir iştah problemim vardı. Pandemide koronayla birlikte koku, tat gidince yediklerimin tadını düzgün alamamaya başlamıştım. Ama artık gittiğim yerde her şeyi yiyorum. Artık olay buna dönüştü: “Buranın neyi meşhur?”
◊ Yemeklerini en sevdiğin şehir hangisi oldu?
Hatay çok güzel. Gaziantep de süper ama Adana da öyle. En iyisi Adana diyeyim, konu kapansın.
‘20’den fazla peruğum var’
◊ Müzik dışında neler yaparsın çok bilmiyoruz. Farklı ilgi alanların var mı?
Modaya meraklıyım. Müzik dışında ikinci işim olarak moda sektörüne girmeyi düşünüyorum.
◊ Tasarım mı yapıyorsun?
Benim çizim yeteneğim yok ama kafamda her şeyi hayal edebiliyorum. O yüzden çizimimi geliştirmek istiyorum. Sanatın her dalında bir şekilde var olabileceğimi düşünüyorum çünkü o bir bakış açısı… Bir yandan da dünyayı gezmeye çalışıyorum. İkinci el dükkânlarına gidip oradaki giysileri eskiden giyen insanların hayatlarını tahmin etmeye çalışıyorum; “Bu ceketi giyen kişi şunu yapmıştır” gibi… Sonra o ceketi giyip, farklı bir peruk takıp sokağa çıktığımda o insanın hayatını yaşıyorum. Tabii şizofrenik bir şekilde değil. Müzik yaparken de yazdıklarımı hayal ediyorum sonuçta, bir ilişki yaratıyorum, o ilişkiyi kadının ya da erkeğin ağzından yazıyorum. O kıyafetleri giyip o kişiyi hissetmek gibi…
‘Erkekler hiç anlamıyor’
◊ Peruğu günlük hayatında da kullanıyor musun?
Birçok peruğum var. Aslında yurtdışında yaygın olarak kullanılıyor. Saç boyatmak saça çok zarar verdiği için peruğu tercih ediyorlar. Ama ben bundan bağımsız, küçükken çok fazla işlem yaptırıp saçımın rengini bozduğum için bir gün çok kısa kestirdim. Sonra saçım çok kısa olduğu için bana garip geldi ve bunalıma girdim. Peruk takmaya o zaman başladım. İlgim öyle başladı ama bu kez de annem rahatsız oldu, “Sen siyah peruk taktığın zaman öyle bir karaktere bürünüyorsun” dedi. Şu an 20’den fazla peruğum var. Bazen peruk olduğunun görünmesini istiyorum, kendi saçım sandıkları çok oluyor. Erkekler zaten hiç anlamıyor.
◊ Annenden bahsettin. Birlikte mi yaşıyorsunuz?
Hayır, kendi evi var.
◊ Annenden sana hangi huylar geçmiş?
Dikbaşlılığım, başına buyrukluğum ve merhametim. Birinin bir ihtiyacı olduğunda annem hiç gücü olmasa da öyle hissetmiyor; ‘Atom Karınca’ diyorum.
◊ Bir kardeşin var...
Evet, İsmi Bekir. 19 yaşında. O da müzik yapıyor. Ve benim ilk sanatçım olacak. Yaptığı işler var ve hemen çıkarmak istiyor ama ben yayımlamaması için onu zor tutuyorum. Üzerine gittikçe çok daha başka bir noktaya gidebileceğini görüyorum.