Güncelleme Tarihi:
(Melis YILMAZ / melis.yilmaz@hurriyet.com.tr) Salgını kendimize, çocuklarımıza anlatmak ne kadar zordu. Süheyla Üren (63) bunu 88 yaşındaki annesi Hayriye Üren’e bir türlü açıklayamadı. Yaklaşık 20 senedir alzheimer hastası olan Hayriye Hanım söylenenleri unutuyordu çünkü... “Torunu geliyor, öpüştürmüyoruz. ‘Benden hastalık mı bulaşacak’ diye soruyordu. Televizyonlardan gösteriyorduk, ‘Dünyada olan bir salgın bu’ diyorduk. Ama unutuyor, günün sonunda yine maske atılıyor... Annem çok sevgi dolu bir insan, yine öpmek istiyor, yine sarılmak istiyor.”
Zeynep Yarin’in annesi Sabahat Hanım da 10 yıldır bu hastalıkla mücadele ediyor. Zeynep Hanım yaşadıklarını “Ona göstermeden üstümü başımı yırttığım zamanlar oldu. Yakınınız alzheimer hastasıysa hoşgörü şart. Ona itiraz etmeyin, savaşmayın, onlar kazanıyor, sizin kazanma ihtimaliniz yok” diye anlatıyor.
Sıklıkla duyduğumuz, neredeyse hepimizin yakalanmaktan korktuğu bir hastalık alzheimer. Türkiye Alzheimer Derneği’nin açıklamalarına göre dünyada yaklaşık 50 milyon demans (bunama) hastası var ve bunların üçte ikisini alzheimer hastaları oluşturuyor. Türkiye’deyse bu hastalıkla mücadele eden 300-400 bin kişi olduğu tahmin ediliyor.
Bir demans tipi olan alzheimer bellek bozukluğu, unutkanlık gibi klinik belirtilerle daha çok 65 yaşından sonra ortaya çıkıyor. Ancak nöroloji uzmanı Prof. Dr. Kaynak Selekler uyarıyor: “Son 30 yılda yapılan araştırmalar alzheimer’ın sadece bir yaşlılık hastalığı değil, bir orta yaş hastalığı olduğunu da gösteriyor.”
Eğer yakınınız eşyasını koyduğu yeri unutup sizi gün içinde ilk kezmişçesine tekrar tekrar arıyorsa bir nöroloğu ziyaret edin. Genetik yatkınlığınız varsa beklemeden bir uzmana danışın. Çünkü diyabet, hipertansiyon, obezite, fiziksel hareketsizlik, depresyon, sigara gibi alışkanlıklarda yapılacak değişikliklerle bu hastalığın başlangıcını birkaç yıl ertelemek söz konusu olabilir.
Aysın İzer (solda) geçen mayısta kaybettiği eşi İlkay İzer’le birlikte...
‘BU HASTALIKLA SAVAŞMIŞ KİŞİLERİ DİNLEYİN’
Aysın İzer, Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu üyesi, 76
Eşim İlkay’ı geçen mayısta, 79 yaşında kaybettik. Hastalığın teşhisi 67 yaşında kondu. Beraber işe gidip gelirken her gün rutin gittiğimiz bir yolda, dörtyol ağzına geldik, bana “Şimdi nereye gideceğiz” dedi. Bu olay bir yıl içinde üç-dört kez daha tekrarlandı. Tek başına işe gittiğinde de kayboluyormuş. Nöroloğa gitti ve teşhis kondu. Ona “Sen tek başına çıkma” dediğimde çok bozuluyordu ama tek bırakamıyordum.
Eşim alzheimer olduktan 3-4 sene sonra bir alışveriş merkezindeki markete gitmiştik. Alışveriş yaparken bir anlığına arkamı döndüm. Bir baktım, gitmiş. Güvenliğe gittim, kameralara baktık, gördük ki yürüyerek dışarı çıkıyor. Karakola gidecektim, telefonum çaldı. Apartman görevlimiz, eşimin eve geldiğini haber verdi. Dünyalar benim oldu. Koşa koşa eve gittim. Meğer taksiye binmiş, cebindeki adresimizin yazılı olduğu kartı şoföre vermiş.
Israr etmeyin
Taksici onun hasta olduğunu anlamış, kapımıza kadar getirmiş ve hiçbir ücret almamış. O şoför ne kadar iyi bir insanmış... Bu olayın etkisinden uzun süre kurtulamadım. Karşınızdaki kişide alzheimer şüphesi duyuyorsanız hemen doktora başvurun. Onlara ısrar etmeyin. Yakınlarınızda bu hastalık varsa mutlaka daha önce bu hastalıkla savaşmış kişilerden süreci dinleyin veya derneklere gidin. Alzheimer’ın son evresinde mümkünse hastayı bir bakımevine yatırın.
Süheyla Üren ve annesi Hayriye Üren.
‘YAKINLARI MUTLAKA PSİKOLOJİK DESTEK ALMALI’
Süheyla Üren, emekli, 63
Annem 88 yaşında, yaklaşık 20 senedir alzheimer hastası. Önce unutkanlık başladı. Olmayan şeyleri söylüyor, söylediklerini tekrarlıyordu. Doktora gittik, teşhis kondu. Annem alzheimer’ın ne olduğunu da bilmiyor. Biz sadece “Unutuyorsun” diyoruz, yaşlılıktan zannediyor.
Gün içinde sürekli televizyon seyretmek istiyor. Evde iş yapmasını sağlamaya çalışıyoruz; fasulye, barbunya ayıklatıyoruz. Yalnızlıktan korkuyor. Odalarımıza çekildiğimizde o tek kalmak istemiyor. Doyma hissi de yok artık, ne kadar yemek koyarsak önüne yer. Lale zamanı annemi Emirgân Parkı’na götürmüştüm. Dolaşırken birden bir kalabalık çıktı önümüze, o kargaşada yanımdan kayboldu. Güvenliğe gitmiş, “Kızım beni bıraktı, gitti” demiş. Kayboldu diye çok korktum. Alzheimer hastalarına çok sabırlı yaklaşmak lazım. İnatlaşmanın hiçbir faydası yok. Hasta yakınları mutlaka psikolojik destek almalı. İleride aynı hastalığa yakalanmamak için kendinize vakit ayırın. Sosyalleşin, arkadaşınızla kahveye çıkın, sinemaya gidin.
Zeynep Yarin, annesi Sebahat Yarin’le...
‘ARTIK ANNEME ENDEKSLİ YAŞIYORUZ’
Zeynep Yarin, ev hanımı, 63
Annem 86 yaşında, 10 yıldır alzheimer hastası. Yemeği dolapta varken aynısını tekrar pişiriyordu, paralarını kaybetmeye başlamıştı. Nöroloğa başvurduk, teşhis konuldu. Ama ilk yıl ilaç kullanmadık, hastalığı kabul etmedik. Gün geçtikçe hastalığın etkilerini daha fazla gördük ve tedaviye başladık. Artık anneme endeksli yaşıyoruz... Şanslıyız; gezmeyi, muhabbet etmeyi ve yemek yemeyi çok sever. Annem ‘Beni hatırladın mı’ sorusuna çok kızıyor. Eğer okumuş olsaydı siyasetçi olurdu (gülüyor). Çok politik biri, hemen değiştiriyor lafı. Kız kardeşimin yanına Antalya’ya gittik, dönüşte hostese “Bu kız beni karga tulumba, hiç sormadan uçağa bindirdi” dedi. Hostes şaşırdı, ben gülümsedim, anlayış gösterdiler. Bir süre sonra yeterli gelemiyorum, bir yerde artık duruyorum. Ona göstermeden üstümü başımı yırttığım zamanlar oldu (gülüyor). Yakınınız alzheimer hastasıysa hoşgörü şart. Ona itiraz etmeyin, savaşmayın. Onlar kazanıyor, sizin kazanma ihtimaliniz yok.
Necmi Yeni ve annesi Şari Yeni.
‘HUYUNA GİTMEK EN DOĞRU İLETİŞİM BİÇİMİ’
Necmi Yeni, emekli, 58
Annem 6 senedir bu hastalıkla yaşıyor. Söylediklerini unutmaya başlamıştı. Olmayan şeyleri insanlara anlatıyordu. İnsan üzülüyor tabii, karşınızdaki anneniz ve önceki sağlıklı halini biliyorsunuz. Bazen yediklerini unutup “Üç gündür bir şey yemedim” diyor. İlaçlarını veriyoruz, tekrar istiyor. Bizi 1 saat görmüyor, “3 gündür neredesiniz” diyor. Hepsi aslında trajikomik hikâyeler... Bir alzheimer hastasına hiçbir zaman ona baktığınızı hissettirmemeniz gerekiyor. Surat asmadan, tatlı dille, alttan alarak yardımcı olmalısınız. Ters gitmeyin, sabırla ikna etmeye çalışın. Huyuna gitmek en doğru iletişim biçimi. Bu hastalık ev ortamında, aile bireyleriyle beraberken daha geç ilerliyor. Bakımevlerine bırakıldığı zaman hasta daha fazla agresifleşiyor. Aile desteği gerçekten çok önemli.
‘Çok Unutkn Oldum’ eylülde Doğan Solibri yayınevinden çıktı.
ALZHEİMER BİRKAÇ YIL ERTELENEBİLİR
Prof. Dr. Kaynak Selekler, nöroloji uzmanı, ‘Çok Unutkn Oldum’ kitabının yazarı
- Demans (bunama) kişinin sosyal ve mesleki hayatını etkileyecek ve eski yaşantısına göre gerilemeye yol açacak derecede zihinsel fonksiyonlarda bozulmayı ifade eder. Alzheimer hastalığıysa çok sık görülen bir demans tipidir. Çeşitli araştırmalarda bütün demansların yüzde 50-80’inin alzheimer hastalığı olduğu bildirilmiştir.
- Alzheimer sinsi başlangıçlı, yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Klinik belirtiler ortaya çıkmadan 15-20 yıl önce beyinde başlar. PET, MR, beyin-omurilik sıvısı muayenesi ve genetik araştırmalarla erken dönemde hastalık teşhis edilebilir. Fakat bunlar pahalı yöntemler olduğu için rutinde kullanılmaz, daha çok ilaç araştırmalarında kullanılır.
- Alzheimer için değiştirilemez iki risk faktörü; yaşlılık ve genetik yatkınlık. Diğer potansiyel olarak değiştirilebilir yedi risk faktörü; diyabet, orta yaş hipertansiyonu, orta yaş obezitesi, fiziksel hareketsizlik, depresyon, sigara ve düşük eğitim düzeyi. Bu yedi sorunun düzeltilmesi hastalığın başlangıcını birkaç yıl erteleyebilir.
- Risk oluşturduğu iddia edilen diğer faktörler şunlar; damar sertliği, beyin ve kalp damar hastalıkları, orta yaşta yüksek kolesterol düzeyi, çok miktarda alkol içme, doymuş yağlar, B6, B12 ve folat eksikliği, beyin travması, bazı bulaşıcı ajanlar (bakteri, virüs, toksin) ve hava kirliliği.
- Hastalığı önleyici faktörlerse şunlar: Yüksek eğitim, yüksek sosyoekonomik statü, kompleks çalışma hayatı, zengin sosyal ağ ve sosyal meşguliyet, kitap okuma, oyun (satranç, briç gibi) oynama, bilgisayar kullanma, seyahat etme, müze gezme, bulmaca-problem çözme gibi zihinsel olarak uyarıcı aktiviteler, yürüyüş, bisiklete binme, dans etme, yüzme ve bahçe işleri gibi fiziksel aktiviteler ve sağlıklı beslenme.
SALI GÜNÜ VİZYONA GİRECEK 'SADAN HANIM' FİLMİ ALZHEİMER HASTASI BİR KADININ HİKÂYESİNİ ANLATIYOR
‘BENİ EN ÇOK ETKİLEYEN, EŞİMLE DANS ETTİĞİMİZ SAHNEYDİ’
Canan Ergüder, oyuncuSadan Hanım projesi önünüze geldiğinde neler hissettiniz?
Proje bana ilk olarak 2016’da geldi. İlk etapta yönetmen Göksel Gülensoy’la ve Sadan Hanım’la tanıştım. Film, Sadan Hanım’ın alzheimer’la savaşının gösterildiği bir belgesel olacaktı. Ona çok benzediğim için hayatına yer etmiş anılarının canlandırılmasında Sadan Hanım’ı oynamamı istiyordu Göksel Bey. O sırada Sadan Hanım’ın ne kadar özel bir insan olduğunu görebilmiştim. Gerçek bir insanı canlandırmak da bana çok ilginç geldi. Önümde Sadan Hanım’ı anlamamı sağlayacak muazzam zenginlikte materyal vardı.
Nasıl hazırlandınız bu role?
Ben kendisine alzheimer teşhisi konulacağını bilmeyen hayat dolu bir İstanbul hanımefendisini canlandırıyorum. O yüzden alzheimer hakkında büyük bir araştırma yapmadım. Ama kendisini çok iyi tanıyan kızına ve damadına aklıma gelen her soruyu sordum.
Bu üzücü, etkileyici ve en önemlisi de gerçek bir hikâye. Hangi sahnede en çok etkilendiniz?
Üzücü olan, bu anılarıyla güçlü ve mutlu kalan, hayata gülümseyerek bakan birisinin, tutunduğu dalların elinden kayıp gitmesi. Beni en çok etkileyen sahne eşimle (Kenan Ece) beraber dans ettiğimiz sahneydi. Ziya Bey’in doğum gününü beraber kutladıkları bir anı. Çekimde Neptün Hanım, yani Sadan Hanım’la Ziya Bey’in kızı da izliyordu. Hem sahneyi Kenan’la oynamak hem de Neptün’ün aklından neler geçebileceğini düşünmek beni çok duygulandırmıştı.
Oyuncu Canan Ergüder, Sadan Hanım’la birlikte...
Alzheimer’la hayatını geçiren hastalara ve hasta yakınlarına neler söylemek istersiniz?
Hastalık ne olursa olsun onu deneyimleyene de yakınlarına da zor. Ben yaşanan her neyse onun hakkında bilinçlenmenin anksiyeteyi azalttığını düşünüyorum. Bunu aynı yoldan geçen başka insanlarla paylaşmanın öneminin ne kadar altını çizsem azdır.
Siz de bir süredir çok yaygın başka bir hastalıkla mücadele ediyorsunuz. Kanser hastalarına ne söylemek istersiniz?
Bedensel ve zihinsel farkındalıklarını arttırmalarını, kendileri için doğru seçilmiş anlarda, başkalarına kendi deneyimlerini aktarmalarını ve başkalarının deneyimlerini dinlemelerini ama her kanserin ve her bedenin farklı olduğunu unutmamalarını ve her deneyimin şahsa özel olduğunu bilerek yalnız olmadığımızı unutmamalarını söylemek isterim.
Bu süreçte ne olsaydı daha kolay olurdu sizin için?
Kanseri yaşamamış olmayı tabii ki tercih ederdim. Ama kendi deneyimim içinde bana en zor gelen şeylerden biri, geri geleceğini bilsem de saçımı kaybetmekti.
Şu an hastalığınız ne aşamada?
Bilmiyorum… Kemoterapi tedavim bitti. Radyoterapiyi yarıladım. İnşallah kökünden kuruyordur.
Hastalığınızı duyanlardan nasıl tepkiler aldınız?
Başından beri tanıdıklarımdan ve tanımadıklarımdan inanılmaz destek aldım, çok sevildiğimi hissettim. Bunun bana ne kadar iyi geldiğini anlatmam zor. Çok minnettarım.
Göksel Gülensoy’un yönetmenliğini yaptığı filmin yapımcılığını da Sadan Hanım’ın kızı Neptün Ünüvar (sağdaki) üstlenmiş.
‘AYNI EVDE YAŞARKEN KARŞIMDA İKİ KARAKTER VARDI’
Göksel Gülensoy, ‘Sadan Hanım’ filminin yönetmeni
Sadan Hanım filminin ortaya çıkış hikâyesini anlatır mısınız?
2014’te eşim benden babası Ziyaeddin Ünüvar’ın geçmişte çektiği 8 mm aile filmlerini dijital ortama aktarmamı rica etti. Filmlerde dünyanın en önemli ülkelerinde ve mekânlarında Ziya Bey ve eşi Sadan Hanım vardı. 4-5 saatlik bir doküman ve 2 bini aşkın kareden oluşan bir fotoğraf arşiviyle karşılaşınca belgesel yönetmeni olarak bu renkli hayatı insanlarla buluşturmaya karar verdim. Sadan Hanım’a henüz alzheimer teşhisi konmamıştı. O yıl teşhis kondu, tedaviye başlandı. Ben de oğlu Merih ve kızı yani eşim Neptün’den annelerinin hikâyelerini çekerek alzheimer konusunda bir belgesel film yapmak için izin aldım. Alzheimer Derneği ile görüştüm. 2035’te Türkiye’nin bu hastalıkta dünya üçüncüsü olacağını öğrendik. Bu hikâyeyi bir sosyal sorumluluk projesi olarak geliştirmenin daha doğru olacağına inandık.
Çekimler ne kadar sürdü?
Evi film stüdyosu haline getirdik. 2014-2018 yılları arasında Sadan Hanım’a aynı hikâyeleri tekrar tekrar anlattırdım. Gördük ki zamanla hikâyeler hafızasından silinmeye başlamıştı. Kutsi Akıllı bu hikâyelerden oluşan bir senaryo yazdı. Bu süreçte ne yazık ki Sadan Anne’yi kaybettik. Sonrası anlattığı mekânların ve o dönemin tekrardan yaratılmasıyla geçti. Filmi 6 yılda bitirdik, 7’nci yılda vizyona sokuyoruz.
Bu kayınvalidenizin gerçek hikâyesi… Çekimler sırasında bu durum sizi zorladı mı? Neler hissettiniz?
Evet, zorladı çünkü aynı evde yaşarken karşımda iki karakter vardı. Biri anne karakteri, diğeri bir oyuncu... Zaman zaman bu iki karakter arasında duygu yoğunluğu yaşadığım da oldu. Yapacağım iş, gerçekleri yansıtmaktı. Evin bazı bölümlerine yerleştirdiğim kameralarla onun doğal hallerini yakalayıp kayıt altına almak benim bir yönetmen olarak hem zorlandığım hem de çok keyif aldığım anlardı.
Hasta yakınlarına neler söylemek istersiniz?
Kaç yaşında olursa olsun, hastanıza çocukmuş gibi davranın. Çocuğunuza gösterdiğiniz sevgi ve anlayışı bir çocuk diliyle kendisiyle paylaşın. Eğer kim olduğunuzu hatırlamasını istiyorsanız yanına hep aynı düz renk tişörtünüzü giyip gitmek, süreci belki biraz daha uzatacaktır. İleriki zamanlarda o sizi kim olarak görmek istiyorsa, ısrar etmeyin ve o olun.
‘Sadan Hanım’ salı vizyona giriyor.
BEYAZPERDEDEKİ YANSIMALARI...
Uğur Vardan, Hürriyet Ekler sinema yazarı
İnsanlık hallerinin en tuhaf denklemlerinden biri, kişinin hafızasıyla yavaş ya da hızlı bir şekilde vedalaşması… Sinema bu dramlara daha önce defalarca uğradı. Cumadan itibaren vizyonda olan ‘Baba’ demans konusunda çok derin izler bırakan bir film. Yaşananları Anthony Hopkins’in muhteşem performansıyla canlandırdığı karakter vasıtasıyla anlatan yapım unutulmaz bir deneyim sunuyor. Alzheimer konusundaki dertleri sinemaya taşıyan ‘Sadan Hanım’ önümüzdeki hafta gösterime çıkıyor. Ayrıca 2014 tarihli, Julianne Moore’un başrolünde oynadığı ‘Unutma Beni’ (Still Alice), temmuz başında vizyona giren Colin Firth ve Stanley Tucci’li ‘Supernova’, başrolünde Meryl Streep’in olduğu Margaret Thatcher’ın hayatına ve son dönemine eğilen ‘Demir Leydi’ (The Iron Lady), ünlü yazar Iris Murdoch’ın alzheimer’la olan savaşından kesitler aktaran ‘Iris’ bu kategoriye giren yapımlardandır.