Güncelleme Tarihi:
Cephesi İstiklal Caddesi’ne bakan ve giriş kapısı da aynı caddeye açılan bir evdeyim. Penceremden caddedeki kargaşanın sebebini anlamaya çalışıyorum. Koşuşan, bağıran, kaçışan insanlara bakıyorum. “Neler oluyor Allahım, nedir bu?” diye merakla dışarıyı izlerken kapı şiddetli bir telaşla çalınıyor. Koşarak kapıya gidiyorum: Kim ooo?
“Lütfen açın” diyor tanıyamadığım bir ses. Aralıyorum kapıyı, itip içeri giriyor ve hızla kapatıyor. Özür dileyerek “Bir süre burada kalmama izin verin” diye yalvarıyor. Şaşkınlık ve korku içinde “Neler oluyor, siz de kimsiniz?” diye sorarken bir yandan da loş antreyi aydınlatmak için ışık düğmesine basıyorum. Gördüğüm kişi karşısında şaşkınlığım artıyor, korkum geçiyor. Türk sinemasının ünlü yapımcı ve yönetmenlerinden biriyle karşı karşıyayım! İçeri buyur edip sakinleşiyoruz birlikte. On dakikalık bir sohbet. Fakat neler konuşuyoruz tam olarak hatırlayamıyorum çünkü rüya görüyorum… Camdan tekrar bakıyoruz, “İstiklal sakinleşmiş, gitmeliyim” diyor. Teşekkür edip kapıya yöneliyor; paltosunu alıyor ve ben eğilip elini öpüyor, başıma koyuyorum.
Son gördüğüm haliyle...
Benim gibi sonradan kör olanlar, rüyalarında kendilerini görme yeteneğini kaybetmemiş olarak görürler. Fakat sadece gördüklerini ve hayal edebildiklerini görebilirler rüyalarında. Mesela yukarıda anlattığım rüyamda gördüğüm, Türk sinemasının ünlü başyapıtlarına imza atmış yönetmenin yaklaşık 20 yıl önceki görüntüsü… Aile fertleri de aynı. Büyük kızım mesela, hâlâ beşiğinde bana doğru ellerini ayaklarını sallıyor rüyamda. Bebeğimin bu haliyle çok konuştum rüyalarda. Şimdi durum çok farklı tabii. Geçen annesinin yokluğunu fırsat olarak değerlendiren kızım, bir kek ve çayla karşıma gelince çok şaşırdım, inanamadım, gözlerim doluverdi birden. Benim beşikte konuştuğum bebeğim büyümüş, genç bir yetişkin olmuş. “Ne ara büyüdün ve babana kek yaptın bakayım” dedim, gülüştük. Gerçek manada, insan gözlerine inanamıyor. Ben de inanamadım. Kendimi hızla toparlayıp kızımla çaylı-kekli ve çok hoş bir sohbete koyuldum…
Bir de sonradan yani kör olduktan sonra hayatıma girenler var. Tabii ki o insanları da önce kendi tahminlerim ve sonra çevreden duyduklarımla hayalimde oluşturuyorum. Genelde kendilerine sormayı tercih etmiyorum. Hep onlar soruyor “Nasıl göründüğümü biliyor musun?” diye. “Benim için çok önemli değil” diyorum. Bu gerçekten böyle. Kör olduktan uzun bir süre sonra, bunu gerçekten merak etmediğimin farkına varmıştım. Çünkü önyargılardan da uzak kalmanızı sağlıyor ve son derece rahatlatıcı.
Ya doğuştan görmeyenler...
Doğuştan kör olan arkadaşlarım var. Onlar rüyalarında da görmüyorlar ama her türden rüyayı yaşıyorlar. Onların tarafından duruma bakıldığında bir fark yok. Hayatları nasılsa rüyaları da aynı. Duyularla bilinçaltına ne giderse rüyada da aynısını yaşamak mümkün. Ancak benim gibi sonradan kör olanlarda eski-yeni karmaşası olabiliyor bazen. Uyandığımda genelde çok mutlu oluyorum. Mesela rüyamda çok iyi bir şoförüm. Bunu çok seviyorum çünkü çok mutlu ediyor arabamla rüyamda gezmek.
Bu arada uyanır uyanmaz size anlattığım ‘ünlü yönetmenli’ rüyamı Google’a yazdım; maddi ve manevi anlamda rahata erecekmişim.