Güncelleme Tarihi:
Yoğun set programının arasında Bağdat Cadde’sinde bir mekânda buluşuyoruz Öznur Serçeler’le röportaj için. Ekrandaki halinden daha da güzel. Sıcakkanlı. Fotoğraf çekimi sırasında enerjisi hepimizi sarıyor. Aslında konservatuvarda müzik eğitimi almış, ancak hayat onu oyunculuğa davet etmiş resmen. Kahvelerimizi içerken başlıyoruz sohbete…
◊ Konservatuvarda müzik okumuşsunuz. Oyunculuğa geçişiniz nasıl oldu?
Ankara’da konservatuvarda okurken tiyatro bölümünden bir arkadaşım, o dönem Ankara’da çekilen bir dizi için benim gibi birini aradıklarını söyledi. Öyle başladım. O dönem 4’üncü sınıf öğrencisiydim. Çok şanslıydım çünkü dizide birlikte oynadığım herkes ya hocaydı ya da profesyonel tiyatro yapan insanlardı. Çok şey öğrendim. Yapabildiğimi ve keyif aldığımı gördüm. Mezun olduğum sırada müzikle ilgili bazı kısıtlamalar yaşanıyordu. Orkestralar sözleşmeli sanatçı alımını düşürmüştü ya da bırakmıştı. İş bulmakta zorlanıyorduk. O sırada İstanbul’da çekilen bir dizi için teklif geldi. Kabul edip başlayınca, ben bunun eğitimini de alayım dedim. Tiyatro eğitimi veren özel okullarda eğitim aldım. O arada Moda Sahnesi’nde Aslı Tandoğan’ın oynadığı ‘Bütün Çılgınlar Sever Beni’ adlı oyun vardı.Aslı o dönem hamile kalmıştı. Bana “Gel, seçmelere gir” dediler. Gittim ve oldu. Böylece sahne üzerinde olmaya başladım. 9 yıl oldu, hâlâ oynuyoruz.
◊ İlk işiniz neydi?
Ankara’daki ‘Unutma Beni’ günlük diziydi. Günlük dizi en zoru, çünkü bir sürü bölüm içiçe çekiliyor. Orada fettan bir kızı canlandırmıştım. 50 bölüm çektik. Sonra İstanbul’a geldim ve ‘Nuri’ dizisinde Meltem Cumbul ve Oktay Kaynarca’yla oynadım. Ardından ‘Merhamet’, ‘Erkenci Kuş’ gibi daha bilinen projelerde rol aldım. ‘Erkenci Kuş’la artık herkesin bildiği biri oldum.
◊ Sizi genelde romantik komedi ağırlıklı hikâyelerde seyrediyoruz, bunu özellikle mi tercih ediyorsunuz?
Komediyi çok seviyorum. İzlemeye de oynamaya da bayılıyorum. Bu diğer türleri sevmediğim anlamına gelmez ama komediden ekstra bir zevk alıyorum. Bu tip rollere yatkınlığım da olduğunu düşünüyorum açıkçası. Bir oyuncu kariyerini belli bir aşamaya kadar planlayamıyor. Ona gelen şeylerin içinde en iyi performansını çıkarmaya çalışıyor. Benim için de bu böyle oldu. Gelen romantik komedi işlerinde kendim de çok zevk alarak oynadığım için galiba insanların daha aklında kalan, izlerken keyif veren performanslar çıkardım.
◊ Romantik komedi oynamanın artıları ve eksileri neler?
Bir kere romantik komedi durum komedisidir. Karikatür komedi yapılmaz, çok çok nadir yapılır. Dolayısıyla romantik komediyi iyi yapabilmek için sahici oyunculuğu iyi becermek gerekiyor. Eğer bir komedi refleksiniz varsa oyuncu olarak, sahneleri çekerken daha dinamik ve yüksek oynayabilirsiniz. Bazı insanlar romantik komediyi küçümsüyor, herkes oynar gibi bir tavır var. Ben böyle düşünmüyorum.
◊ ‘Yalı Çapkını’ sezonun en çok seyredilen dizilerinden… Oradaki karakterinizi biraz da sizin ağzınızdan dinlesek?
Dizi çok kalabalık bir oyuncu kadrosuna sahip ve bu çok hikâyeli bir iş. Herkesin kendi içinde zorlandığı, derinlikli hikâyeleri var. Şu anda biz ana aksta Seyran ve Ferit’in mücadelesini izliyoruz. Bir yandan da ailenin düzenine şahit oluyoruz. Henüz benim oynadığım Asuman’ın hikâyesinin derinliklerine inilmedi. Ama Asuman birçok kadının maruz kaldığı zorbalığı göstermek adına önemli bir karakter. Çünkü toplumda kadın, doğurmakla ve annelikle eş tutulan bir canlı. Oysa her kadın anne olmak zorunda değil. Maalesef böyle bir dayatma var, hele ki böyle gelenekçi aile yapılarında. Asuman da kendi doğurmasa bile bir bebeği kendi evladı gibi yetiştirebilecek bir kalbe sahip, hoşgörülü bir karakter.
◊ Dizi daha çok dram kategorisinde. Bu romantik komedilerden biraz uzaklaşmak adına özel bir tercih miydi?
Hayır. Dramda da oynamak istedim. Senaryosunu okurken etkilendim. İşin hakkını vereceğini bildiğim bir ekiple olmak istedim. Dram oynarken nasıl hissedeceğimi de merak ettim. Hakikaten çok zor. Yaşadığın acıyı tek bir bakışla, dozunda, dile dökmeden anlatmak… Zevk alıyorum, iyi ki
yapıyorum diyorum. Kendimi başka bir alanda da göstermek hoşuma gidiyor.
◊ Sahne mi daha zor, yoksa televizyon ekranı mı? Hangisi daha stres verici?
Liseden beri sahneye çıkıyorum, o nedenle benim için sahnede olmak stresli bir şey değil. Ama sahnedeki oyunculukla kamera önü oyunculuğu farklı. Mesela sahnede algılarınızın çok açık olması gerekiyor, seyirci hiç beklemediğiniz bir yerde tepki veriyor, o anda onlarla beraber oynuyorsunuz. Kamera öyle bir tepki vermiyor size. Ben ikisinden de ayrı ayrı zevk alıyorum ve ikisini de yaptığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.
◊ ‘Recep İvedik 7’ filminde başrollerden birisiniz. Şahan Gökbakar’la çalışmak nasıldı?
Çok güzel ve profesyoneldi. Benim için öğreticiydi. Şahan Gökbakar her şeye hâkim. Kendi yazdığı, başrolünde kendi oynadığı ve bütün yaratım sürecinin de içinde olduğundan ne istediğini çok iyi biliyor. Sette de ne istediğini o anda anlatan, izah eden ve en iyisi olması için çalışan biri. O yüzden ondan çok şey öğrendim. Bu işe dahil olduğum için mutluyum.
‘Sahne benim için ev gibi’
◊ Müzikle de ilgileniyorsunuz. Sahneye çıkıyor musunuz?
En son İzmir’in kurtuluşunun100’üncü yılıyla ilgili İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer bir etkinlik düzenlemişti. Bir albüm çıkarmışlardı. Tuluğ Tırpan’ın yönettiği projenin konseri gerçekleşecekti. Cem Adrian son anda sağlık sebeplerinden dolayı konsere katılamayınca onun albümde söylediği şarkıyı söylemek üzere davet edildim. Arkamda orkestranın olduğu sahne benim için ev gibi. Şarkıyı bu kadar rahat söylememi herkes çok beğenmiş. Bu da beni çok mutlu etti. Bu tepkiler üzerine menajerimle böyle işler yapmaya devam edelim diye konuştuk ama henüz nasıl bir şey olacak bilmiyorum…
◊ En çok kimleri dinliyorsunuz?
Bu soru benim için çok tehlikeli (gülüyor)… Valla ben karışık dinliyorum. Hem her müziği merak ediyorum hem de her müziği dinleyemiyorum uzun süreli. Rol arkadaşım Doğukan Polat, Tord Gustavsen diye bir caz piyanistini önerdi, buraya gelmeden onu dinliyordum. Giveon’u çok beğeniyorum, Bach’ın piyano konçertosunu dinliyorum. The Carpenters’ın ‘Top of the World’ şarkısını çok seviyorum. Sting dinliyorum, rap dinliyorum, Ezhel severim mesela.
◊ Çok güzel bir kadınsınız. Sizi hep aşk hikâyelerinde seyrediyoruz. Hayatınızda aşk var mı?
Teşekkür ederim iltifatınıza. Yaklaşık 8 yıldır fotoğraf sanatçısı Yiğit Güven’le beraberiz. Hayatınıza giren kişinin üzerinizde yarattığı etkiyle kendinizden memnun olmanız lazım. Ben kendimden memnunum 8 yıldır. Bu da gerçekten yakalaması çok zor bir şey. Bulduğunda da onu korumak gerekiyor, emek isteyen bir şey. Bence biz bunu Yiğit’le iyi beceriyoruz ve fena gitmiyoruz. O nedenle kendimi şanslı hissediyorum bu konuda.