Güncelleme Tarihi:
Pandemiden dolayı, 2022’ye adeta 1996’ya girer gibi girdik. Televizyon karşısında biraz Sibel Can, Hakan Altun ve Hüsnü Şenlendirici’nin konuklarını dinleyip fava çatalladık, sonra ‘O Ses Türkiye’ye geçip kestane ayıkladık. Tam mandalina faslına geçmiştik ki
günlerdir heyecanla beklediğimiz Cem Yılmaz’ın yeni şovu ‘Diamond Elite Platinum Plus’ın vakti geldi, ayaklarımızı uzattık, izlemeye başladık.
Cem Yılmaz normal vakitte sevgisinde tartışmasız birleştiğimiz bir isimken bu kez kimimiz tarafından cinsiyetçi bulundu, çoğumuz esprilerinin peşine teyellediği küfürden rahatsız oldu. Kimimiz ‘kilise’ esprisine, kimimizse ‘öyle olmadığı halde fakir edebiyatı yapmasına’ takıldı. Bazılarımız da @postmoderngundi adlı bir Twitter kullanıcısının da dediği gibi eski Cem Yılmaz’ı o kadar özlediğini fark etti ki hemen ‘G.O.R.A.’yı açtı.
Yılmaz Erdoğan’ın ‘Münaşaka’sı Cem Yılmaz’ın şovu seviyesinde etkileşim almasa da genel olarak beğenildi; “Güldürmedi ama düşündürdü” yorumlarıyla karşılandı. Fakat şovu beğenmeyenler de çıktı.
‘HEP AYNI AYNI’
“Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan iyiden iyiye ‘olgun komik’e bağlamışlar. Anılar, didaktizm, ‘bir zamanlar’ ve tatlı ego... Zekâ salvoları yerine sohbet havası, kahkaha yerine tebessüm... Huysuz yaşlı değil, yorgun meddah tadındalar” (@guvenadiguzel) veya “Yılmaz Erdoğan’ın ‘Münaşaka’ isimli oyununu izlemeye çalışıyorum. Ama resmen çalışıyorum. Şu anlattıklarını amatör bir isim anlatsa sahnede taşlarlardı insin diye” (@narrator201) gibi tweet’ler atıldı.
Ata Demirer ise sahnede aynı anda farklı performanslar sergileyebildiği için övülürken 5 yıldır aynı esprileri ısıtıp ısıtıp seyircinin önüne dayamasından dolayı bayatlık eleştirisiyle yerildi. TV kanalları tüm stratejilerini yılbaşı gecesini evde geçirecek milyonları güldürmek üzerine kurmuştu ama bir şeyler ters tepti ve kimse ‘o kadar da gülmedi’.
‘FAZLA ELEŞTİRİLDİ’
Ya komedyenler çağın gerisinde kaldı ya halkın mizah anlayışı değişti. Şovu yerenler çok ama Cem Yılmaz’ın üzerine fazla gidildiğini düşünenler de var. Hürriyet yazarı Savaş Özbey 48 yaşındaki komedyenin çağın gerisinde kaldığına katılmıyor. Diğer bir yazarımız Uğur Vardan, Yılmaz’a ‘demodeleşti’ demeyi haksızlık olarak değerlendiriyor.
Doktora tezini feminist mizah üzerine yapan akademisyen Dr. Gamzehan Binici de benzer görüşte. 1970’lerin, 1980’lerin mizah figürlerinde, reklamlarında, dizilerinde, filmlerinde, kabare tiyatrosunda, Gırgır, Leman, Uykusuz gibi mizah dergilerinde cinsiyetçi bir dil ve ifade biçiminin hâkim olduğunu hatırlatan Binici “Cem Yılmaz Leman dergisinde yetişmiş, 90’lar itibariyle parlamış bir komedyen. Mizahı da o dönemin ürünü ve elbette cinsiyetçi. Hatta Yılmaz’ın o dönemki gösterilerinin çok daha cinsiyetçi olduğunu görebiliriz. Ancak
o dönemde bu mizah cinsiyetçi bulunmuyor, yadırganmıyordu. Cem Yılmaz’ı günah keçisi ilan etmeyi anlamlı bulmuyorum bu yüzden” diyor.
Biz de TV eleştirmenlerinden akademisyenlere, gazetecilerden şovla ilgili attığı tweet’leri yüksek etkileşim alan kullanıcılara, pek çok kişiye “Neden gülmedik, niye bu kadar eleştirdik” diye sorduk... Sosyal medyadaki konuyla ilgili gönderilerden de alıntılar yaptık.
O KADAR KÖTÜ Kİ...
‘Amcanızı zorla dinlemek gibiydi’
KARNIMIZA AĞRI GİRECEK KADAR GÜLMEDİK AMA...
‘Hâlâ bizim hikâyemizi anlatıyor’
TWITTER’DAKİ YORUMLARDA ŞOVU HİÇ BEĞENMEYENLER DE VAR...
@mineozgule: “Cem Yılmaz’ın yeni stand-up’ı o kadar kötü ki. Her şeyin mağduru kendisi. Fakir edebiyatı yapıyor. Daha sonra homofobi mağduru oluyor. Anlaşılan homofobik söylemlerine karşı yapılan eleştiriler karşısında çok yorulmuş. Daha boomer çok az şey izledim. Amcanızı zorla dinlemek gibiydi.”
‘SOSYAL MEDYA ÖNCESİ DÖNEMİN KOMEDYENİ’ DİYEN DE...
@yalcinari: “Cem Yılmaz’ın son gösterisi genel olarak beğenilmemiş. Bunun temel nedeni sosyal medyadaki kolektif mizahın kalitesi. Yılmaz, sosyal medya öncesi dönemin komedyeni. Kolektif mizaha rağmen güldürmek artık hiç kolay değil. O yüzden de yeni komedyen hiç çıkamıyor.”
GÜLDÜRME ENDİŞESİNE GİRDİĞİNİ DÜŞÜNEN DE VAR...
@kemankes (Sibel Arbak): “Gösteri tam yılbaşı günü ve Netflix’te yayımlandığı için beklenti fazla oldu. Oysa canlı izlemek çok daha farklı olabilirdi. Ben zihin açıcı esprilere gülerim ki zaman zaman klişeler olsa da Cem Yılmaz’ın bu şovunda zihin açan espriler de vardı. ‘Ya ne kötü espriler bunlar’ diye düşünmedim. Sadece Cem Yılmaz da dönemin enerjisinden etkilenmiş gibiydi, biraz gergin biraz da güldürme endişesi içindeydi. Eskisi gibi kendine güveni yoktu bence.”
ANLATTIKLARINDA HÂLÂ KENDİNİ BULDUĞUNU SÖYLEYEN DE...
@melikedkaplan: “Üniversiteden arkadaşım ve eşi ile yıllar sonra kader bizi Almanya’da buluşturunca yılbaşı gecesini oturup Cem Yılmaz izleyerek geçirdik, belki eski gösteriler kadar karnımıza ağrı girecek kadar gülmedik ama bu sefer başka bir şey dedik: Hâlâ bizim hikâyemizi anlatıyor.”
SALONDA İZLEYİP EĞLENDİĞİ İÇİN KENDİNDEN ŞÜPHE EDEN DE VAR...
@kacissendromu: “Olm ben
Cem Yılmaz’a gidince gülmekten ağlamıştım, Netflix’teki güldürmedi. Para verdim diye mi güldüm acaba zorla...”
BU ESPRİLERE GÜLÜNMEMESİNİ ‘KAZANIM’ OLARAK GÖREN DE...
@dilanimou: “Cem Yılmaz’a artık kimsenin gülmüyor oluşu homofobik ve cinsiyetçi dilin mizah dili olmaktan çıkmasıyla ilgili diye düşünüyorum. O nedenle bu esprilere gülmüyor oluşumuz azımsanmayacak bir kazanımdır.”
‘DEMODE DEMEK HAKSIZLIK’
Hürriyet yazarı Uğur Vardan
“Doğrusu ben hem Cem Yılmaz’ın hem de Ata Demirer’in gösterilerini beğendim, izlerken güldüm, eğlendim ve nihayetinde ‘Önümüzdeki gösterilere bakalım’ dedim (Yılmaz Erdoğan’ın gösterisini izlemedim). Bir ‘sinema yazarı’ olarak bu isimlerin filmlerini de genelde beğenir, olumlu yanlarıyla ele almaya çalışırım.
Gördüğüm kadarıyla özellikle Cem Yılmaz’a yönelik ‘Eskidi’, ‘Kendini tekrarlıyor’, ‘Yeni nesle seslenmiyor’ türü eleştirilerde bulunuluyor. Elbette beğenmeyen beğenmez ve bu tür kriterler üzerinden de yorumunu yapabilir. Ama bence tek bir gösteriyle ‘Zamana yenik düştü’, ‘Demodeleşti’ demek haksızlık. Bana kalırsa izleyici Cem Yılmaz’a ilişkin çıtasını çok yüksek tutuyor ve her gösterisinin mükemmel olmasını istiyor.
Ağzını bozduğuna dair eleştirilere gelince; ben de bu konuda steril bir noktadayım ama bu denli şiddete yatkın, bu denli kaotik bir toplumda ‘sokağın nabzını da tutmasını beklediğimiz’ sanatçılara böylesi bir kılıf biçmek çelişki. Ben asıl olarak artık yaşı bir hayli kemale ermiş bu isimlerin gösterilerinde ülke sorunlarına ilişkin tavırlarını göstermeleri gerektiği kanısındayım (gerçi hiçbir şey yapmasalar bile yeterince hedefe koyuluyorlar zaten). Gözler ve zihinler zaman zaman rahmetli Levent Kırca’yı ve Ferhan Şensoy’u arıyor elbet... Ait olduğumuz coğrafyada bazen öylesine absürt, öylesine akıldışı şeyler yaşanıyor ki, Chaplin’den Peter Sellers’ına, kim olsa üstesinden gelemez. Yani sanat hayatı takipte zorlanıyor...”
‘MESELE SADECE CİNSİYETÇİ KÜFÜR DEĞİL’
Hürriyet yazarı Bahar Çuhadar
“Kendimizi bildiğimizden beri erkeklerin kadın bedeni üzerinden yaptığı küfürlü şakalara maruz kalıyoruz. Son senelerde sayıları artan ve ‘dilini korkak alıştırmayan’ kadın mizahçıları çok daha komik, yenilikçi ve cesur buluyorum. Her şeyden önce; kadın bedenine dair, işitmekten gına gelen ‘şakaları’ tersine çeviriyorlar. Bayıla bayıla izlediğim Seda Yüz misal, ‘amk’ya gayet mantıklı ve yaratıcı bir karşı versiyon geliştirdi ki ben bunun dilimize yerleşmesi gerektiği kanısındayım.
Ama mesele sadece ‘cinsiyetçi küfür’ değil: Kadınlar dünyayı, hayatı kendi gözleriyle yorumlarken aslında ‘gündelik olanın, yerel olanın, topluma ve aileye dair olanın içindeki kanıksanmış tuhaflıkları’ aktarıyor. Şakaları ‘bulunmuş’ gibi değil; Seda Yüz’ün otomobil park etme konusundaki (toplumda var olan ikiyüzlü cinsiyetçi bakışı son derece komik bir şekilde kucağımıza bıraktığı) şakası örneğin... Direksiyon başına geçen herkesin (ama asıl olarak kadınların) yaşadığı bir şey ve canlı gösteride erkekler buna gülmekten bir hal olmuştu.
Bir de kadınsı mizah diye bir şey vardır; her ailede, konu komşu ortamında böyle bir komik kadın tipi olur, komedi sahnesine çıkmaya fazlasıyla geç kaldı kadınlar bence... Kadın ve feminist kimliğimi raf kaldırsam da aynı cümleleri kurardım, inanmayan erkek gitsin izlesin, farkı görecektir...”
‘ELEŞTİRİYE TAMAMEN KAPALI’
@flashland (Serkan Çelik)
Gösteriyi izledikten sonra attığı “Dünyadaki komedyenler ne anlatıyor, Cem Yılmaz 5 yaşındayken de ne kadar erkek olduğunu anlatıyor...” tweeti yüksek etkileşim alan Serkan Çelik: “Cem Yılmaz stand up’la tanışmamıza vesile olan, toplumu çok iyi okuyan, tespitleriyle büyüleyen, herkesin arkadaş arasında şakalarından nemalandığı büyük bir şovmenken; her reklamda yüzünü görmekten sıkıldığımız, aynı şiveyi kullanarak farklı karakterler yarattığını sanan ve eleştiriye tamamen kapalı bir ‘ünlü figüre’ dönüştü. Netflix’te yayımlanan son gösterisinde sahne süresinin çoğunu halka parmak sallayarak ders vermeye, ama bir taraftan da ‘Ben de sizdenim, o kadar da zengin değilim ve çok çalışıyorum, tatil yapamıyorum’ demeye ayırdı. Gençliğinde bizden daha çok parası oluşunu anlatırken güldürebilen adam gitmiş, bir film için iki sene çalışıyorum diye ağlayan biri gelmiş. Bir-iki muazzam tespiti olmakla beraber, güldürme işini de tamamen küfürlere yüklemiş. Keşke ‘Ben her şeyi bilirim’den ‘Acaba bu insanların tepkisi neye’ noktasına gelebilse.”
‘ZAMAN BİLİNCİNİ YAKALAYACAK ZEKÂ ONDA MEVCUT’
TV eleştirmeni Binnaz Saktanber
“Komedyenin gücü ezeni güldürmekten değil, ezilenin sesini yükseltmekten gelir. Kadınların ve LGBTQ+’ların can güvenliğinin olmadığı toplumlarda yüzlerce başka konu arasından bu mevzular hakkında konuşmayı seçen komedyenler de bu sorumluluğun altına girmiş olur. Cem Yılmaz’ın merak ve hevesle beklediğim şovu, komik anlara sahip olsa da maalesef bu cenahtan sınıfta kaldı. Metroda kadınlara bıçak sallayan saldırganın ağzından duyduğumuz küfrü Yılmaz’dan defalarca duymak veya LGBTQ+ nefretini körükleyen bir küfrü ondan işitmek hem tetikleyici hem de şiddetin dilini normalleştirmeye yarıyor. Dünya kimlik politikaları konusunda büyük ilerlemeler kaydetti. Bu bilince yetişemeyen komedyenler Dave Chappelle de olsalar artık güldürmüyor. Veyahut ezeni güldürmekle yetinmek zorundalar. Umalım ki Cem Yılmaz bununla yetinmesin ve ‘gelişimden şikâyet eden erk sahibi komedyen’ sınıfına girmesin. Zira zamanın bilincini yakalayacak yetenek ve zekâ onda mevcut.”
‘YAPMASI GEREKENİ YAPIYOR’
Hürriyet yazarı Savaş Özbey
“Cem Yılmaz çağın gerisinde kalmış değil, aksine yapması gerekeni yapıyor. Gösteriyi izlerken Nasrettin Hoca esprisi gibi birkaç yer hariç, çok da güldüğümü söyleyemem. Doğal afetler, pandemi falan derken tadımız o kadar kaçtı ki bu durum komedyenlerimize de yansıyor. Kimsenin ne komiklik yapacak ne şaka kaldıracak hali var. Cem Yılmaz da bu iklimden beslenen bir sanatçı... Belki de
o yüzden bize eskisi kadar eğlenceli gelmiyor. Bu, çağın dışında kalmak değil, tam aksine ‘zeitgeist’ı (zamanın ruhu) bire bir yansıtmak.”
‘MİZAHÇILAR DEĞİL SEYİRCİ DEĞİŞTİ’
Akademisyen Dr. Gamzehan Binici
“Mizah; erkek egemen, çoğunlukla cinsiyetçi ve eril dilin hâkim olduğu bir alandı. Kavuk hep erkek komedyenler arasında el değiştirir. Rasim Öztekin ‘Komedi erkeğe yakışır’ demişti örneğin. Yılmaz Erdoğan da ‘Keşke kadınlar arasında da bir kavuk geleneği olsa...’ dedi. Dolayısıyla komedinin öznesi erkek, nesnesi kadın olarak yansıdı pratiğe.
Ancak artık izleyici cinsiyetçi mizahı reddediyor. Bu noktada anlamalıyız ki değişen mizahçılar değil, seyirci. Anaakım söylemler, stereotipik anlatı ve karakter yapıları yerini çeşitliliğe, farklılığa ve kapsayıcılığa bıraktı. Cinsiyetçiliğe yönelik tepkinin temelinde yatan en önemli etkenlerden biri de feminist hareketler ve LGBTQ+ hareketlerin eylem ve söylemlerinin sosyal medya aracılığıyla daha yaygın hale gelmesi. En az bunlar kadar önemli olan bir başka şeyse, artık mizah alanının erkek egemen yapısının kırılmaya başlaması...
Bugün artık stand up alanında sadece erkeklerden bahsedilmiyor. Yasemin Sakallıoğlu Harbiye’de sahneye çıktı mesela, bu bir ilk ve devamı da gelecektir elbette... ‘Çok da Fifi’ kadın grubu dışında 10’dan fazla stand up yapan komedyen kadın var, onların gösterileri dijital platformlar aracılığıyla da çok fazla insana ulaşıyor. 10 yıldır yalnızca yazar ve çizer kadınlar tarafından çıkarılan Bayan Yanı mizah dergisi var. Dolayısıyla mizah artık erkeklerin tekelinde değil. Ve bu, cinsiyetçi mizahı reddeden, mizahtan beklentiyi değiştiren ve değiştirecek olan bir dönemi işaret ediyor.”