Güncelleme Tarihi:
Kimimiz sebzeleri, meyveleri kullanmadan önce karbonatlı suda, sonra da sirkeli suda bekletiyoruz. Bu yöntemle gıdaların pestisitlerden arındığını düşünüyoruz. İçimiz rahat ediyor mu, pek etmiyor çünkü Avrupa Birliği Gıda ve Yem İçin Hızlı Uyarı Sistemi’nin (RASFF) Türkiye’den ihraç edilen ürünler konusunda alarm verdiğini duyuyoruz, okuyoruz. Hangi sebzeye, meyveye elimizi atsak, duruyoruz, tereddüt ediyoruz. Pestisit tarım ürünlerini bakteri, virüs ve haşerelerin zararlı etkilerinden korumak için kullanılan kimyasallar. Konuştuğumuz uzmanlar yanlış ve gereken dozun üzerinde kullanıldığında insan sağlığı açısından tehdit oluşturduğu konusunda birleşiyor. Üniversitede toksikoloji anabilim dalı başkanı olan Prof. Dr. Ahmet Aydın da ürünleri hızlıca hasat etmeye çalışmanın tehlikesine dikkat çekiyor, “Kimyasal maddenin tipine göre değişir ama bu maddeler ışıkta, havada, suda 5 gün sonra parçalanıp uzaklaşıyor. Ürünün üzerinde kalmıyor” diyor.
‘YETER Kİ ÜRETİCİ GEREKLİ HASAT SÜRESİNİ BEKLESİN’
Prof. Dr. Ahmet Aydın, Yeditepe Üniversitesi Toksikoloji Anabilim Dalı Başkanı
Yanlış kullanıldığında pestisitlerin, her kimyasal maddede olduğu gibi hafiften son derece kuvvetli toksik etkilere kadar sonuçları olabileceğinden bahseden Prof. Dr. Ahmet Aydın doğru kullanıldığında herhangi bir zararlı etkiye yol açmadığını söylüyor. “Ürüne 1 gr yerine 100 gr pestisit atılıyorsa ya da ürün 10 gün sonra hasat edilmesi gerekirken attıktan 1 gün sonra toplanıyorsa tabii ki kötü sonuçlar doğurabilir. Bunlar sonuçta böcekleri, sinekleri öldürmek için kullanılıyor. Kimyasal maddenin tipine göre değişir ama bu maddeler ışıkta, havada, suda 5 gün sonra parçalanıp uzaklaşıyor. Ürünün üzerinde kalmıyor. Yeter ki çiftçi o gerekli hasat süresini beklesin” diyor.
Türkiye’den ihraç edilen gıda ürünlerinde pestisitler tespit ediliyor ve bu ürünler geri gönderiliyor. Avrupa Birliği’nin Gıda ve Yem İçin Hızlı Uyarı Sistemi’nin (RASFF) yaptığı bildirimleri sorduğumuzda Prof. Dr. Ahmet Aydın şunları söylüyor: “Ülkemizden ihraç edilen ürünlerden pestisit kalıntısı nedeniyle geri dönen ürün miktarı ancak Ticaret Bakanlığı verileriyle sağlanabilir. Bu konu ele alınırken toplam ihraç ettiğimiz ürün miktarına bakılmalı. Yıllık ne oranda bir geri gönderme var? Ona göre bir önlem alınmalı. Münferit vakaların tespit edilmesi tonlarca tarım ürünü ihracatımıza yönelik olumsuz bir algı oluşturmamalı. Pestisitler konusunda insanları yanlış yönlendirmemek ve gıdaya ulaşımda bir engel yaratmamak gerekiyor. Parası olanın ulaştığı, olmayanın ulaşamadığı bir sistem yaratmamalıyız. Biz yeni bir toplum değiliz. Pestisitler başımıza bu kadar bela olsaydı, 80 yaşımıza kadar yaşayabilir miydik?”
Hepimizin aklını kurcalayan “Meyvelerimizi karbonatla mı yoksa sirkeyle mi yıkayacağız, pestisitleri tespit edebilecek bir cihaz bulabilir miyiz” diye sorduğumuzdaysa Prof. Dr. Ahmet Aydın “Hepsi hikâye” diyor ve ekliyor: “Yediğimiz ürünlerin hijyenik, mevsiminde üretilmiş olması, görüntüsünün taze ve diri durması ve evde de uygun bir şekilde yıkanması yeterli olacaktır. Alışveriş sitelerinde pestisitleri tespit edecek bir cihaz bulamazsınız. Öyle bir alet olsa bu çok pahalı olurdu. Bu iş kolay değil maalesef. Ama meyve ve sebzenin kokusundan anlayabilirsiniz. Eğer bir koku veya gözle görülür bir leke yoksa zaten kimyasallar gitmiştir üzerinden. Eğer kaldıysa da suyla yıkadığınızda büyük çoğunluğunu gideriyorsunuz.”
‘ÇITIR ÇITIR OLMALI’
Avrupa’dan geri dönen Antep fıstıklarıyla Dubai çikolatası yapıldığına dair son günlerde bir polemik olduğunu hatırlatıyoruz. “Kanıt olmadan yorum yapmamak gerek” diyen Prof. Dr. Aydın farklı bir konuya dikkat çekiyor: “Antep fıstıklarında asıl aflatoksin olur, yani bir tür küf mantarı. Ürünler kötü şartlarda saklanırsa, depolanırsa ortaya çıkabilir. Herhangi bir kuruyemiş yediğinizde bu ağzınıza nemli nemli geliyorsa korkmaya başlarsınız. Ama çıtır çıtır olan, temiz saklanmış, kavrulmuş ürünlerde aflatoksin riski olmaz.”
‘YASAK PESTİSİT ÇİFTÇİYE NASIL ULAŞIYOR?’
Dicle Tuba Kılıç, Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
- Türkiye’de pestisit kullanımı ne yazık ki sadece büyük tarım alanlarına değil, bir dağ köyündeki küçük üreticiye kadar yaygınlaştı. Bu Türkiye’nin gıda güvenliğinin yanı sıra biyolojik çeşitlilik ve yaban hayatı konusunda da ciddi bir sıkıntı yaratıyor. Türkiye’de bu konuda yapılmış detaylı bir etki analizi yok ancak bu ürünler arı ve kelebek çeşitliliğinden tutun da zincirleme bir şekilde kuşlara ve daha birçok canlıya zarar veriyor. Zehirlenme sonucu yaşanan bir yok oluş var. Bu kimyasallar sadece üründe kalmıyor, toprağa da geçiyor.
- Derneğimizin uluslararası çalışmaları da var. Örneğin Balkanlar’daki kuşları koruma kurumlarıyla çalışıyoruz. Balkan ortaklarımız Türkiye’den kaçak yollarla giden pestisitlerle mücadele ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığı ayrıca büyük marketlere münferit denetimler yapıyor fakat yeterli değil. Ülkemizde yasak olan bazı pestisitlerin çiftçiye nasıl ulaştığının bulunması ve o kaynağın kesilmesi gerekiyor.
‘HAŞERE İLACI SIKILMIŞ MAYDANOZU YİYORUZ’
Mikrobiyolog Ali Rıza Akın, ‘Bakterin Kadar Yaşa’ kitabının yazarı, insan mikrobiyotası ve yeni nesil probiyotik bakteriler üzerine çalışan bir şirketin kurucu ortağı
- Sadece yeşilliklerde değil, yediğimiz içtiğimiz her üründe pestisit kullanılıyor. Örneğin kahve ilk sıralarda geliyor ve hepimiz her gün lıkır lıkır içiyoruz. Kaçacak deliğimiz yok. “Aman karbonatlı suda, aman sirkeli suda yıkayalım” diyoruz ama geçmiyor.
- Üzerine haşere ilacı sıkılmış bir meyveyi veya maydanozu hepimiz yiyoruz. Üreticiler de haklı. “Ben bu zehri sıkmazsam üzerinde salmonella yaşar” diyor, ürünlerini riske atamıyor. Günün sonunda ben güvendiğim yerlerden alışveriş yapmaya çalışıyorum, dışarıdan probiyotik takviyesi alıyorum.
‘KANSERLE İLİŞKİSİ, BAĞLANTISI VAR’
Dr. Türkan Özer, Academic Hospital iç hastalıkları uzmanı
- Tarım ürünlerini bakteri, virüs ve haşerelerin zararlı etkilerinden korumak için kullanılan, pestisit adı verilen kimyasallar, yanlış ve gereken dozun üzerinde kullanıldığında insan sağlığı açısından büyük tehdit oluşturuyor.
- Pestisitlere maruz kalmanın akut etkileri genellikle ani zehirlenmeler ve alerjik reaksiyonlardır. Belirtiler arasında kusma, ishal, terleme, solunum güçlüğü, çarpıntı ve kasılmalar var. Yüksek dozda maruziyet bazen ölümle bile sonuçlanabiliyor.
- Uzun süreli pestisit maruziyeti kronik sağlık sorunlarına davetiye çıkarabiliyor. Dermatit, üreme bozuklukları, endokrin sistemi sorunları, nörolojik hastalıklar (parkinson, alzheimer, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, anksiyete, depresyon) ve solunum sistemi hastalıklarına (kronik bronşit, astım) neden olabiliyor. Pestisitin özellikle kanserle olan ilişkisi dikkat çekiyor. Araştırmalar prostat, lösemi, lenfoma, akciğer, mide, kolon ve yumurtalık kanseri gibi türlerle bağlantısı olduğunu ortaya koyuyor.