Banu Tuna
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2018 15:02
“Bu otun telaşesi çoktur ama sayesinde altı düğün, dört sünnet yaptım, bugüne kadar da hiç borçlanmadım” diyor 75 yaşındaki çiftçi Necati Yalamaç. Türkiye’de sadece Bilecik’in Pazaryeri ilçesinde yetişen şerbetçiotunun hasat zamanı şimdi; herkeste yağmur gelmeden ürün toplama ‘telaşesi’ var. 700’e yakın üretici, kokusu neredeyse tüm ilçeyi saran bu ot sayesinde geçindiriyor evini. Biz de onlarla birlikte hasada katıldık.
Fasulye gibi ipe tırmanarak büyüyor, asma gibi çelik denen odunsu kökten yetişiyor, zeytin gibi toplanır toplanmaz işlemden geçmesi gerekiyor, çam gibi kozalakları var ama onun gibi odunsu değil, dikkat etmezseniz yaprakları ısırgan gibi kaşındırıyor, bamya gibi tüylü, hasat sırasında ceviz gibi elinizi boyuyor... İşte şerbetçiotunun bol referanslı bir tarifi...
Kendirgiller familyasından olan şerbetçiotunun en ünlü kullanım alanı malum; bira üretimi. Biraya aromasını, acılığını veren, ta kendisi. Bozulmasını önleyen de o. Ayrıca kozmetik ve ilaç sektöründe kullanılıyor. Türkiye’de sadece Bilecik Pazaryeri’nde yetişiyor.
Pazaryeri’nin, ılıman bağ iklimi olarak tanımlanan mikro kliması, şerbetçiotunun en sevdiği ortam ancak Türkiye’de sadece burada yetişmesinin tek sebebi bu değil. 1955 yılında Türkiye’de şerbetçiotu üretimine karar verildiğinde, Tarım Bakanlığı tarafından 24 çeşidin 22 bölgede deneme üretimi yapılıyor ve en iyi sonuçları Bilecik Pazaryeri ile Edirne’ye dikilen kökler veriyor. Edirne o tarihte zaten pirinç üretim alanı olduğundan Pazaryeri’nde karar kılınıyor.
Şerbetçiotu tarlaları, doğal bir şenlik alanı gibi. Yedi metre yükseğe tırmanan yeşil duvarların arasında dolaşıyorsunuz ve üzerleri yılbaşı süslerini anımsatan açık yeşil kozalaklarla dolu. Tarlaya girince ilk dikkat çeken şey yoğun koku oluyor. Tanımlamak güç; sert bir koku ama biraz taze kesilmiş çim gibi, temizlik kokusu gibi fakat keskin. Çiftçi, alışkın olmayanlarda baş ağrısı yaptığını söylüyor. Bizde de hafif bir sersemlik yaptığını kabul etmek lazım.
Adı şerbetçi ‘otu’ ama mevsimlik değil. Ömrü 15-20 yıl, üstelik maksimum verimliliğe ulaşması üç yıl sürüyor. Hasattan sonraki altı saat içinde kurutulması gerekiyor. Çünkü toplandığında yüzde 75 oranında rutubetli ve hemen kurutulmazsa küfleniyor. Dört kilo şerbetçiotu dev fırınlarda kurutulduğunda bir kiloya düşüyor.
Kurutma tesisleri tarlaların çok yakınında. Pazaryeri’nde biri Anadolu Efes’e, diğeri Ot-Gül Kooperatifi’ne ait olmak üzere iki işleme tesisi var. Anadolu Efes tesisinin sorumlusu İlker Bağcı, doktorasını bile şerbetçiotu üzerine yapmış, emek isteyen bir ürün olduğunu anlatıyor: “Çiftçinin elini hep üzerinde tutması gerekiyor. Çok su seviyor. Hasada kadar dolu büyük risk. Hasat öncesi yağmur da üründe hastalığa neden oluyor.” İklim değişimi bu yıl şerbetçiotunu da vurmuş. Haziran ve temmuzda gelen şiddetli yağmur ve sel, ürünü olumsuz etkilemiş. Üstelik kışın ihtiyaç duyduğu kar da hemen hiç yağmamış. İklimdeki değişim, erken çiçeklenmeye yol açmış.
Şerbetçiotunda hasat, bitkiyi tarladan toplamaya değil, kozalaklar ile otun diğer kısımlarını ayırmaya deniyor. Dolayısıyla fabrikada veya tarlada hasat yapılabiliyor. Anadolu’nun diğer her yerinde olduğu gibi burada da tarlada çalışanların neredeyse tamamı kadın.
Pazaryeri’nde yaklaşık 700 üretici 2 bin 500 dekarda şerbetçiotu yetiştiriyor. Üretim, Türkiye’deki ihtiyacın ancak yarısını karşılıyor. Dolayısıyla alım garantisi var. Alım fiyatları her yıl bir heyet tarafından belirleniyor. Kurulda valilik, Ot-Gül Kooperatifi, Anadolu Grubu, ziraat odası, tarım il müdürlüğü, kaymakamlık bulunuyor.
Tarlalar ‘cep’te...
Önümüzdeki sezon, bölgedeki tek alıcı olan Anadolu Efes, Doğal Yaşamı Koruma Örgütü WWF ile akıllı tarım projesi başlatıyor. Şimdiden tarlalara sensörler yerleştirilmiş, çiftçiye de akıllı telefonlar dağıtılmış. Proje sayesinde çiftçi toprağın ve ürünün durumunu, uydu görüntüleri ve sensör verileri yoluyla anlık izleyebilecek. Gereksiz gübre, ilaç, su kullanımının önüne geçilecek, hastalıklara zamanında müdahale edilecek.
Bunca yıldır yetiştiriyorum, hiç bira içmedim
75 yaşındayım, 1972 senesinden beri şerbetçiotu ekiyorum. Daha önce pancar, lahana, fasulye yetiştiriyorduk. Parası garanti ve iyi olduğu için şerbetçiotuna geçtik. Ben bu otun sayesinde altı tane çocuk evlendirdim, hepsine düğün yaptım, ev yaptım. Dört tane sünnet yaptım. Ve bunların hepsini borçlanmadan yaptım. Şimdi çocuklarım devam ettiriyor. Toplam 40 dönüm tarlamız var. Bugünlerde dolar, Euro alıp başını gidince işler biraz gevşedi, doğru konuşmak lazım. Mazot fiyatı arttı, gübre arttı... Bugün olsa altı düğün, dört sünnet yapamam. Biz yedi hane şerbetçiotuyla geçiniyoruz.
Şerbetçiotu ekenlerin sayısı yıldan yıla azalıyor. Tarımı bırakıyor insanlar, araziler boş.
Buğday, arpa eken oluyor. Bu yıl onlar da zararda, yağıştan çürüdü ürün hep. Arpa ve buğday şerbetçiotu gibi zahmetli değil, bir ekiyorsun, bir de biçiyorsun. Bunun her gün telaşesi var. Her gün gidip bakman lazım, tel mi koptu, hastalık mı geldi... 6 bin 500 kökün dibini sürekli havalandırman lazım. Nisan yağmurları kaydı burada. Mart, nisan çok sıcak gitti, bitki hemen büyüdü. Tam kozalağa döndüğünde de yağmur geldi. Ben ilk defa böyle bir şey görüyorum. Bu şerbetçiotu bira yapımında kullanılıyor diye kimisi haram diyor ama çalışmanın haramı olmaz. Bunca yıldır şerbetçiotu yetiştiriyorum ama hiç bira içmedim.