Güncelleme Tarihi:
İlk sözü “Eskiden hiç böyle biri değilidm” oluyor. Dediğine göre bir zamanlar deprem olduğunda yataktan dahi çıkmıyor ve uçağa binebiliyordu.
Ne olduysa 2004’te oldu. Bir gece “Deprem olacak” diye uyandı. “Buradan çıkmamız lazım” diye ısrar etse de kardeşini bir türlü kaldıramadı. Ev yıkılıp kardeşinin enkazda kalacağını düşündüğü için kendisi de terk edemedi evi. Sessizce ağladı. G.Ö.’ye kısa süre sonra kaygı bozukluğu tanısı kondu. “Benimki öğrenilmiş bir şey” diyor: “Babamda panik atak var. Küçükken otele gittiğimizde, kardeşlerimle bana acil çıkışları gösterir, deprem/yangın olursa ne yapacağımızı anlatırdı.” Anksiyete G.Ö.’nün hayatına öyle bir sirayet etti ki “Deprem fobisi geliştiriyorum herhalde” derken uçağa, sonra metroya binememeye başladı. Tünellerden, bomba patlar diye çöp tenekelerinin yanından geçemez oldu. Evinde uyuyamadığı da oldu: “Deprem olacak diye uyandım yine... 40 gün evde uyuyamadım. Eşim arabayı bir yere çekerdi, orada uyurdum.”
Birbirine karıştırılıyor
Ö. şimdilerde gözlerini kapatarak da olsa tünellerden geçebiliyor. Yalnızken eve biri girerse balkondan atlayabilmek için salonda uyuyor ama evde tek başına kalabiliyor. Eski haline göre mükemmel bir noktada. İlaçların ve terapilerin faydasını gördüğünü söylüyor.
Kaygı bozukluğu… Panik atak… Panik bozukluk… Bu kavramların hepsi birbirine karıştırılıyor. Kaygı bozukluğu aslında genel bir başlık. Obsesif kompülsif bozukluk, ‘hipokondriyazis’ (hastalık hastalığı), panik bozukluk ve sosyal kaygı bozukluğu gibi pek çok altbaşlığı barındırıyor. Psikiyatr-psikoterapist Emel Kurt, kaygı bozukluğunu “Herhangi bir riskin fazla yoğun bir şekilde algılanması ve neredeyse gerçekmişçesine inanılmasıyla oluşan bir döngüsel durum” sözleriyle özetliyor.
Panik bozukluğunuysa Liv Hospital psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Çiğdem Dilek Şahbaz anlatıyor: “Panik bozukluğu için genelde en az iki panik atak geçirmiş olmanız, gün içinde hiçbir sıkıntınız olmasa bile kendinizi korkmuş hissetmeniz, sürekli tekrar panik atak geçireceğinizden endişelenmeniz gerekiyor.” Şahbaz’ın bahsettiği panik atak, ani ve yoğun bir kaygı hissi... Titreme, mide bulantısı, hızlı-düzensiz kalp atışları, ağız kuruluğu, nefes darlığı, terleme ve baş dönmesi gibi semptomları olabiliyor. Kişiye kalp krizi geçiriyormuş hatta ölecekmiş gibi hissettirebiliyor. Çoğu atak, beş dakikayla yarım saat arası sürüyor. Araştırmalara göre dünya genelinde insanların üçte biri, yaşamları boyunca bir kez panik atak geçirmiş.
‘Müthiş bir iç sıkıntısı’
56 yaşındaki gazeteci S. A. uzun yıllar önce panik bozukluğu tanısı konanlardan. 2006’da bir gün genzine bir şey kaçmış gibi oldu, nefes alamadı. Bu olay onu çok korkuttu, sürekli ‘Nefes alamayacağım’ diye düşünmeye başladı. Bir süre ilaç kullandı. Son iki yıldır terapi görüyor ve ilaçlardan çok daha faydalı olduğunu düşünüyor. “Ataklar başlayınca onları yok saymaya çalışırdım; uyumak isterdim, sanki gözümü kapatınca geçecekmiş gibi... Oysa kaçamıyorsun. Bunu idrak edince daha iyi baş etmeye başladım. Zaten hepsi başımıza gelmeden kendi kendimize yarattığımız kurgular... Ve çevremde bunu yaşayan çok kişi var” diyor.
Psikiyatr Emel Kurt ‘çok kişi’ sözünü doğruluyor, hatta panik atağın çağın hastalığı olduğunu düşünüyor: “Dışsal stres faktörleri ve yaşam koşullarının etkisiyle sıklığı çok arttı. Özellikle pandemiyle ortaya çıkan belirsizlik, hastalık korkusu ve yaşanan kayıplar nedeniyle anksiyete bozukluğunda artış var.”
Prestijli tıp dergisi The Lancet de 2020-2021 yıllarında 204 ülke verilerini inceleyerek yayımladığı raporda Türkiye’de anksiyete vakalarının en az
yüzde 32 arttığını açıkladı.
‘Gerçekten ölüm korkusu yaşadığını, abartmadığını bilin’
Psikiyatr-psikoterapist Emel Kurt
* Panik atağın tedavisinde bilişsel davranışçı terapiyle ilerlenir. Belirtiler çok yoğunsa ve hastalığın süreci çok ilerlemişse ilaçlardan destek alınır.
* Panik atak geçiren yakınınızın ölüm korkusu yaşadığını, abartmadığını bilin. Onları anlayışla karşılayın. Onlara sürekli hasta gibi davranmak yerine rutin hayata teşvik etmek, dikkatlerini dağıtmak, zaman zaman yalnız kalma gibi deneyimlerine destek olmak gerek.
* Panik atak belirtilerinin tetikleneceği hissedilirse kişi hemen dikkatini başka yöne vermeli. Nefes egzersizini öneririm. 5’e kadar sayın ve bu sırada burnunuzdan, karnınızı şişirecek kadar nefes alın. Sonra 5’e kadar sayarak nefesinizi verin.
* Kişi atak belirtileri başladığında dikkatini dağıtmaya çalışmalı. O an biriyle sohbet etmek veya 100’den geriye 7 çıkararak saymak yararlı olabilir. Nefes egzersizi fayda sağlar. Yanınızdaki kişinin bileklerinizi masaj yapar şekilde ovuşturması ve farklı konulardan bahsetmesi de iyi gelecektir.
* Geçen pazar Taksim’deki terör saldırısı sonrasında pek çok kişi ciddi düzeyde bir panik yaşadı. Böyle büyük stres yaratan durumlar, korku hali, yeniden aynı durumla karşılaşma korkusu, açık alana, kalabalığa çıkma korkusu, belirsizliğe tahammülde zorlanma, uyku bozukluğu gibi akut etkilere yol açabilir. Bu reaksiyonların hastalığa dönüşmemesi için bunların travmatik duruma karşı verilen doğal belirtiler olduğunu hatırlamak iyi olacaktır. Haber paylaşımlarından bir süre uzak durmak, gündelik rutinleri yerine getirmek, nefes egzersizleri yapmak, istenmeyen olaylar olabileceği gerçeğini hatırda tutmak gerek. Taksim’deki olay sizi aşırı korkuttuysa ve bu belirtiler sizde varsa bir yakınınızla birlikte hemen dışarı çıkmalısınız. Beynimiz korkudan, onunla yüzleştiğinde kurtulabilir ancak!
* Haftada üç gün düzenli meditasyon yapmanın anksiyeteyi belirgin düzeyde azalttığı kanıtlandı. Ancak her anksiyete bozukluğu aynı şiddet ve semptom düzeyinde değil. Bu nedenle bu durum, ilaçların yeriyle kıyaslanamaz. Meditasyonu genel olarak anksiyeteye iyi gelen bir etmen olarak görmek yerinde olur.
Yaşayanlar anlatıyor
‘İçime öyle bir korku yerleşti ki...’
Ç. M., 41, ev kadını
Bir gece evde yalnızım. Bir tıkırtı duydum. Camı açtım, adamın birini yukarı doğru tırmanırken gördüm. Beni fark edince kaçtı. Çok korktum ama yine de evde yalnız kalabiliyordum. Bir gece yatarken yine bir ses duydum, arkamı dönemeden kedimiz arkadan kafama atladı. O an kediyi idrak edemedim; bir adam içeri girdi ve bana saldırdı sanıp çığlık attıım. İçime öyle bir korku yerleşti ki... Önce evde, sonra odada yalnız kalamamaya, yalnız uyuyamamaya başladım. Bir seferinde eşimin eve gelmesine yarım saat kala yine sesler duydum ve eşimi arayıp “İçeride biri var, salona gelirse kendimi camdan atacağım” dedim. Bu olaydan sonra ilk kez psikiyatriste gittim, kaygı bozukluğu tanısı kondu. Altı ay antidepresan kullandım. Şimdi daha iyiyim.
‘Düzenli spor çok işe yaradı’
G., 33, çalışmıyor
21-22 yaşımdayken ablalarımla birlikte çocukken gittiğimiz kahvaltıcıya gittik. Sohbet edip kahvaltımızı ediyorduk. O gün arabada dönerken ilk panik atağımı geçirdim. Aldığım nefes yetmedi, ölecekmişim gibiydi. Bilişsel davranış psikoterapisine gittim, “Orası sana küçüklüğünle ilgili bir şeyler hatırlatmıştır” dedi. Annem beni bir gün orada dövmüştü; ondan mı oldu bilmiyorum. 12 yıldır panik atakla yaşıyorum. Ne zaman geleceğini bilmediğim için korkutuyor. Asosyal biri oldum; sosyal çevrem yok oldu. Hayatımı yaşayamıyorum. Sanki 60 yaşımda gibiyim. Ama kabullendim artık. 25’inci atağımda filan kimseden yardım istemedim, bir tık kontrol altına alabildim sanırım. Düzenli sporun da çok işe yaradığını düşünüyorum.
‘Panik atağın nasıl çalıştığını iyice anlamak için paraşütle atladım’
Ö. G., 37, müteahhit
14 yaşımdaydım, sınıfta kalınca büyük bir atak geçirdim. Tırnaklarım morardı, ellerim kasıldı, tansiyonum fırladı, çenem kilitlendi. Zamanla bu sıkıntım ivmelendi. 16 yaşında ilaç kullanmaya başladım. Atakların hafiflediğini hissedince ilaçları bırakmak istedim. Ama şehir değiştirdik ve ataklar nüksetti. “Evden uzağa gitmeyeyim, o zaman atak gelmeyecek” derken bu sefer evin içinde bir şey olacak korkusu başladı. 2010’da iyi bir psikiyatr buldum. “Düşüncelerini kontrol edemeyebilirsin ama davranışlarınla düşüncelerini değiştirebilirsin. En güzeli, istediğini yaşamak” dedi. Beni nelerin huzursuz ettiğini bir kâğıda yazdım. Müdahale edebildiklerime ettim. Kalanlarla ilgili çalışmaya başladım. Hatta panik atağın nasıl çalıştığını iyice anlamak için paraşütle atladım. Uykuyu düzene sokmak, fast food’u azaltmak bana iyi geldi, Ancak en önemlisi, yardımcı olamasa bile yanımda olan kardeşlerimden güç aldım.
‘En temel sebebi endişe’
Psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Çiğdem Dilek Şahbaz
* Panik bozukluğuna neyin neden olduğu tam olarak bilinmiyor. Ancak en güçlü teori, panik bozukluğuna sahip insanların beyinlerinin korkuya tepki vermede hassas olabileceği...
Ayrıca panik bozukluğunun, beyninizin boğulduğunuzu düşünmesine neden olan karbondioksite aşırı duyarlılıktan kaynaklanabileceğine dair bir teori de var. Panik bozukluğu, ciddi bir hastalık veya kaza, yakın bir arkadaşın ölümü, aileden ayrılma, bir bebeğin doğumundan sonra başlayabilir.
* Panik atak ya da bozukluğunun temel sebebi endişe; fakat başka problemlerin benzer semptomları olabileceğini unutmayın. Çok düşük tansiyonunuz varsa kalp atışlarınız hızlanıyor olabilir, şekeriniz düşmüş olabilir. Astım ve benzeri akciğer hastalıklarından nefes darlığı yaşıyor olabilirsiniz.