Güncelleme Tarihi:
Na’vilerin doğayla ve birbirleriyle uyum içinde yaşadıkları Pandora uydusuyla tanışalı 13 yıl oldu. Yönetmen James Cameron’ın yarattığı, Güneş sistemi dışındaki bir gezegenin kurgusal uydusu ve mavi renkli kahramanları, geçen cuma ‘Avatar: Suyun Yolu’ filminin vizyona girmesiyle yeniden karşımızda...
Hatırlarsanız ilk ‘Avatar’ı izlediğimizde filmin yüksek kalitedeki görsel efektlerinden fazlasıyla etkilenmiştik. Zira Avustralyalı Weta Digital şirketinin ‘Avatar’a özel geliştirdiği stereo görüntüleme sistemine dayanan teknik kendimizi gerçekten Pandora’da gibi hissetmemizi sağlıyordu. Efektlerinin yanı sıra “I see you” (Seni görüyorum) repliği de o dönemde hafızalara kazınmıştı.
Eski oyuncuları kadroda
Gerçi bu, yönetmen, yazar, yapımcı, editör ve kâşif olan James Cameron’ın bugüne kadar imza attığı başarılı birçok projeden sadece biriydi. Arnold Schwarzenegger’in canlandırdığı metal dostumuzun maceraları ‘Terminatör: Yok Edici’ (The Terminator, 1984) ve ‘Terminatör 2: Mahşer Günü’ (Terminator 2: Judgment Day, 1991) en çok sevilen filmlerindendi. Sigourney Weaver ile Cameron’ı bir araya getiren ‘Yaratık 2: Yaratığın Dönüşü’yse (Aliens, 1986) ‘Avatar’a kadar devam eden dostluklarının da başlangıcı oldu.
Kate Winslet ve Leonardo DiCaprio’nun başrollerini canlandırdığı ‘Titanik’ (Titanic, 1997) en çok ilgi gören yapımlarındandı. Winslet’ın da ‘Suyun Yolu’ kadrosunda olduğunu ve Metkayina klanının lideri Tonowari’nin (Cliff Curtis) eşi Ronal’ı canlandırdığını hemen belirtelim. Hatta söylenene göre sualtı çekimlerinde en başarılı isim de o olmuş. Cameron onun bu şaşırtan yeteneğiyle ilgili “Kate yaklaşık 7 dakika 20 saniye boyunca hareketsiz bir şekilde nefesini tutabildi. Ben 50 yıldır serbest dalıcıyım ve sanırım nefesimi en uzun tuttuğum süre 5.5 dakikaydı” dedi.
James Cameron’ın yönetmenliğinin yanında bir meziyeti daha var. Kendisi bir National Geographic kâşifi. Bu alanda en prestijli ödüllerden biri olan Hubbard madalyasını ve The Explorers Club Yılın Kâşifi madalyasını aldı. Derin okyanus keşif araçları, aydınlatma ve 3D kamera ekipmanları da geliştiren Cameron, dünyanın en derin çukurlarından bazılarına keşif gezisi düzenledi. 26 Mart 2012’de kendi tasarımı olan bir araçla Mariana Çukuru’nda 10 bin 908 metreyle dünyanın solo derin dalış rekorunu kırdı. Ayrıca iklim değişikliği, enerji politikası, ormansızlaşma, yerli hakları, okyanusların korunması ve sürdürülebilir tarım konularında harekete geçmek için Avatar İttifakı Vakfı’nı (Avatar Alliance Foundation) kurdu. ‘Avatar: Suyun Yolu’nda rotasını denizlere çevirmesinin en önemli nedeni de Cameron’ın dünyamıza ve özellikle de okyanuslara olan tutkusu…
‘Aile bizim kalemizdir’
Gelelim kardeşinin yasını tutan felçli deniz piyadesi Jake Sully’nin yeni macerasına… Sam Worthington’ın hayat verdiği Sully, namı diğer ‘Toruk Makto’, artık hep Na’vi bedeninde. Zoe Saldana’nın oynadığı karısı Neytiri’yle çok mutlular. Çocukları Neteyam (Jamie Flatters), Lo’ak (Britain Dalton), Tuk (Trinity Jo-Li Bliss) ve evlat edindiği genç kızı Kiri (Sigourney Weaver) için “Aile bizim kalemizdir” diyen korumacı bir baba.
Yeni yeteneklerden Jack Champion’ın canlandırdığı ‘Spider’ da ailenin bir üyesi gibi. Kötülerin başında ilk filmden tanıdığımız General Francis Ardmore (Edie Falco) var. Sully’lerin savaştan kaçıp sığındıkları Metkayina klanındaysa yepyeni kahramanlarla tanışıyoruz. Ve Dünya’daki kaynaklar tükendiği için gökyüzü insanlarının kolonileştirmeye çalıştığı Pandora yerlilerinin mücadelesini heyecanla izliyoruz.
Eleştirmenler kararsız
‘Avatar: Suyun Yolu’ konusunda eleştirmenlerin kafası karışık. Örneğin İngiliz The Telegraph’tan Robbie Collin 1 yıldız verdiği filmin turkuvaz çimentoyla su işkencesi gibi hissettirdiğini yazdı. Sinema dergisi Empire’dan Nick De Semlyen 5 yıldız verip ‘son derece eğlenceli’ olduğunu söyledi. Yazarımız Uğur Vardan da dünkü değerlendirmesinde filme 2.5 yıldız verdi.
Eleştirmenler tartışadursun Cameron devam filmlerini planladı bile: ‘Avatar 3’ (2024), ‘Avatar 4’ (2026) ve ‘Avatar 5’ (2028) yolda. Cameron, The New Tork Times gazetesindeki röportajında devam filmleri hakkında şunları söyledi: “Başlangıçta üçleme olarak tasarlanan hikâye dört filme daha yayıldı. Filmleri yazmak dört yıl, farklı kültürleri tasarlamak fazladan beş yıl aldı.”