Overlok masasından olimpiyat oyunlarına

Güncelleme Tarihi:

Overlok masasından olimpiyat oyunlarına
Oluşturulma Tarihi: Şubat 24, 2018 13:37

Bir asırdan fazla tarihi bulunan ‘kayakla atlama’ ile Türkiye yaklaşık 10 yıl önce tanıştı. Ve bugün kapanışı yapılan Güney Kore’deki Kış Olimpiyat Oyunları’nda ilk kez bir Türk sporcu yarışıp hepimize milli gurur yaşattı. O isim Erzurumlu Fatih Arda İpcioğlu...

Haberin Devamı

Fatih Arda İpcioğlu’nun kayakla tanıştığı andan bugün geldiği noktaya son derece ilginç bir hikâyesi var. En çarpıcı kısmıysa antrenmandan ayağının karıyla gelip babasının halı dükkânında overlok yapması.

Ama biz şimdi en başa dönelim: Kayakla atlama Norveç’te başlayan bir spor. 1808’de Ole Rye’in atladığı 9.5 metre bu işin başlangıcı sayılıyor. Daha sonra 1866’da yarışmaya dönen bu spor dalı, 1924’te artık olimpiyatların bir parçası oldu.

Türkiye’de kayakla atlamayla ilgili ilk çalışmalar 2008’de başladı. Türkiye Kayak Federasyonu’nun girişimleriyle Erzurum’da seçme yapıldı. Arda da seçilenlerin arasındaydı. Hayatındaki ilk yurtdışı deneyimini de bu vesileyle yaşadı. Slovenya’ya gitti. Ancak ne yapacağını hâlâ bilmiyordu... “7-8 yaşlarındaydım. Babam kayak yapıyordu. Ablam da... Bazen beni de götürürlerdi. Ben de kızak kayardım. Sonra bir gün kulüpten (Aras Edaş Kayak Kulübü) bir hoca geldi. Babamdan ablamla beni kulübe yazdırmasını istedi. İl içinde yarışlara katıldık.”

Haberin Devamı

Overlok masasından olimpiyat oyunlarına

Fotoğraflar: Selçuk Şamiloğlu

Televizyonda bile görmemiştim

Arda’nın hayatının en önemli anı 2008’de, 10 yaşındayken ‘kulüp şampiyonası’ adı verilen bir yarış sonrasında oldu: “Yarışma sonrası parti vardı. Fatih Kıyıcı Hoca (TKF Genel Sekreteri) geldi. ‘Kayakla atlama için seçmeler var. Vücudu zayıf sporcu var mı?’ dedi. Hocamız, ‘Yok’ dedi. Ancak ben o konuşmayı duydum. Babama seçmelere gitmek istediğimi söyledim. Kulübüme söylemedim. O zaman rampalar filan yok. Yabancı hocalar vardı. Sadece birkaç hareket gösterdiler. Vücutlarımıza bakıp ‘Seçilenleri arayacağız’ dediler.

“Eve gittiğimde annem ‘Yine okuldan kaçmak için bahane buldun değil mi?’ dedi. Bir hafta sonra Fatih Hoca aradı. Babamla konuştu. Sonra bana pasaport çıkarttılar. Slovenya’ya gittik. Hayatımda yurtdışına ilk kez böyle çıktım. Oraya gidene kadar televizyonda bile kayakla atlamayı görmemiştim.”

Haberin Devamı

Sonra antrenmanlara başladı. “Ben bunu yapacağım” dedi: “Bu sporu yapmak için yetenek gerekli ama asıl, yapıp yapmak istemediğinle ilgili. Artık A Takım’daydım...”

Arda, altı-yedi yıl önce önemli bir sakatlık atlattı; hatta milli takımdan ayrılma noktasına geldi: Bir antrenmanda atlayış sonrasında kayağı bariyerlere sıkıştı. Kayak kaval kemiğine çarptı. O an bir şey hissetmedi. Ancak bacağında birkaç noktada kırıklar oluştu. O anları ve sonrasını da şöyle anlatıyor:

“Ağlamaya başladım. Acıdan değil, en çok da annemler üzülür diye. Çünkü tehlikeli bir spor. Zaten hep tedirginlerdi. ‘Aileme söylemeyin’ dedim. Yurtdışında ameliyat oldum. Sonra Erzurum’a döndüm. İyileşme sürecine girdim. Bir yıl kaybettim. Annem ısrarla bırakmamı istedi. Ama çok istiyordum devam etmeyi. Beni kırmadılar, razı geldiler. Sonra kötü atlamaya başladım. Federasyon ‘Kayaklı koşuya yazdıralım seni’ dedi. İstemedim, devam etmek istedim. ‘Kampa getirmeyin ama devam edeyim’ dedim. Takımdan atılma durumuna geldim. Kendimi toparladım. Yarışmalara katıldım. Eski gücüme döndüm... Ve şu an olduğum konuma geldim.”

Haberin Devamı

Overlok masasından olimpiyat oyunlarına

İstenileni zaten yapmıştım

Güney Kore’deki Kış Olimpiyat Oyunları’nda kayakla atlama branşına 65 sporcu katıldı. Buraya gelmek çok da kolay olmadı. Arda’nın olimpiyatlara gideceği son bir haftaya kadar belli değildi. Birçok yarışa gidip çeşitli puanlar toplamak gerekiyor. Arda tüm bunları başardı.

Güney Kore’de ise atlama barına geldiğinde kameralarda yüzündeki heyecan okunuyordu: “Heyecanlı görünsem de aslında rahattım. Çünkü kötü bir atlayış olsa bile istenileni yapmıştım. Yarışmaya hak kazanmış, bayrağımızı dalgalandırmıştım. Oraya çıktığımda mutluydum. Gurur duyuyordum. İyi bir atlayış yapmak istiyordum. Olmadı. Çok büyük tecrübe edindim. Antrenmanda büyük rampada iyi atladım: 104 metre. Yarışmadaysa 96.5 atladım. Dünya şampiyonları bile bir atlayışta 90 atlıyor, diğerinde 140 metreye çıkabiliyor. Böyle bir branş bu. Dayanıklılık sporu değil. Patlayıcı kuvvet gerektiriyor. Antrenmanda atladığım 104 metreyi atlasam... Elemeyi geçiyordum!”

Haberin Devamı

Overlok masasından olimpiyat oyunlarına

Gelecek kaygım var 

Arda’nın şimdi hedefi belli. Bir sonraki Kış Olimpiyat Oyunları’nda hem Türkiye’nin hem de kendisinin ilk madalyasını kazanmak. Ancak aklında birçok soru işareti var. Onlardan biri de sporu bıraktığında ne yapacağı...

Arda, Atatürk Üniversitesi Spor Akademisi’nde beden eğitimi öğretmenliği okuyor. Türkiye’deki mevzuata göre, milli sporculara üniversitelerde kontenjan veriliyor. Eğer bir takım sporu yapıyorsa ve 10 defa milli olmuşsa, KPSS puanına bakılmaksızın öğretmen ataması yapılıyor. Ancak kayakla atlama, takım sporuna girmiyor. Milli kafile Güney Kore öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etti. Arda, bu konuyu Erdoğan’a aktardığını söylüyor: “Gelecek kaygım olmasa iki elle değil, dört elle sarılırım bu spora. Ancak şu anda geleceğim belli değil. Cumhurbaşkanı’na anlattım. Kendisi hemen Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’a talimat vereceğini söyledi. Yanımızda ‘Düzeltin bunu’ dedi. Umarım çözüme kavuşacak...”

Haberin Devamı

Türkiye’nin neden madalyası yok?

Türkiye kış olimpiyatlarıyla çok geç tanıştı: 2011’de yapılan Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’yla (UNIVERSIAD). İlk kez curling tesisi, kayakla atlama kulesi o zaman yapıldı. Kış olimpiyatlarında madalya kazanmak uzun ve zahmetli bir yol...

TKF, bu konuda önemli adımlar attı. En mühim hamlelerden biri iki önemli hocayı Türkiye’ye getirmesi oldu. Özellikle dünyanın en başarılı kayakla atlama antrenörlerinden biri olan Finlandiyalı Pekka Niemela...

Güney Kore’de Fatih Arda İpcioğlu’nun başarısı çok önemliydi. Ülke kontenjanı olmadan, kendi başarısıyla, topladığı puanlarla hak kazandı. Bu Türkiye için bir ilkti. Başka bir ilk de buz pateninde yaşandı. Türkiye tarihinde ilk kez son 20’ye kaldı: Alisa Agafonova ile Alper Uçar 19. oldu. Spor denilince akıllara tesis geliyor. Bu önemli ancak sonrasındaki eğitim ve antrenörler de çok önemli. Tesis yapmakla iş çözülmüyor. Örneğin Hollanda’da dağ yok ama Hollanda Güney Kore’den tam 34 madalyayla döndü. Sürat pateninde madalyaları silip süpürdüler. Türkiye Kayak Federasyonu Başkanvekili Doç. Dr. Fatih Kıyıcı, Türkiye’nin neden madalya alamadığıyla ilgili sorularımıza yanıtı şunlar oldu:

“Elbette iyi dereceler elde etmek istiyoruz. Ancak realiteyi de bilmek lazım. Bu çocukların her günlerini antrenmanla geçirmek için çalıştık. Buzullarda antrenmanlar yaptık. Kendi performanslarını yansıtamadılar. Daha iyi sonuçlar da alabilirdik. Ancak bulundukları seviyeden 5-10 sporcu daha iyi olabilirlerdi. Biz şu anda ülke olarak madalyadan çok uzağız. Bu gerçeği bilmemiz lazım. Arda ilk defa geldi. Start barına oturduğunda kalbi çıkacaktı. Daha iyi olması için onun iki olimpiyat daha görmesi gerek. Fizik olarak ilk 10 içinde ancak teknik olarak çok yeni. İzlerken sadece kaza geçirmemesi için dua ettik. Havadaki en ufak bir hatanın telafisi yok. Ama üstesinden geldi. Amacımız olimpiyat kapısını açmaktı. Bunu başardı. Bundan sonra sürekli antrenmanlar yaparak daha iyi sonuçlar elde edeceğiz. Çok büyük başarılar, çok büyük emeklerle olur. Şu an harcadığımız bütçeler, ilk 10’a giren ülkelerin bütçesinin beşte biri civarında. Sorun sadece parayı bulmak da değil, bu kolay kısmı. Sürdürülebilir sistemin olması lazım. Sporcuların aklında, sporculuğu bitirdikten sonra hayat standartlarının ne olacağı var. Bu sorunlara artık bir son vermeliyiz. Örneğin kayaklı koşu sporcumuz Hamza Dursun... Şimdi bursları var ancak olimpiyat sonrasında kesilecek. Sonra? Asıl sorun da sporu bıraktığında bir işi olmayacak. Biz hâlâ bunlarla uğraşıyoruz...”

BAKMADAN GEÇME!