Güncelleme Tarihi:
Sosyal medyada tartışmalar hararetli. İnek çanının sesinden rahatsız olana “O zaman buraya niye geliyorsun” deniliyor. Tıpkı bir zamanlar kente göçenlere yapıldığı gibi... Meseleyi anladınız: Köylü-şehirli çatışması. Ama bu sefer metropolde değil, kırsalda yaşanıyor.
Mesela Urla... Son 10 yılın göç rekorunu elinde tutuyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 1990’da 35 bin olan nüfus, bugün 60 bine ulaşmış durumda.
Urla’da doğup büyüyen ve şu anda İskele Mahallesi Muhtarı olan Yeşim Temiztepe, hızla artan şehirli nüfusunun hayatlarına kattığı en önemli sorunlardan birinin trafik olduğunu söylüyor: “Şehirlilerin arabayla garip bir ilişkisi var. 200 metreyi bile yürüyerek gitmiyor. Yollardan biri kapalı olursa kıyameti koparıyorlar. Eskiden yolda sağımızı solumuzu kontrol etmeden rahatça yürürdük. Şimdi mümkün değil.”
Şehirden göçenlerin yaşadığı sorunların altında yanlış beklentiler yattığını savunan Temiztepe, şunları anlatıyor: “Ben burada ‘İnek çanından rahatsız oluyorum’ diye şikâyet eden profesör biliyorum. Bu insanlar geldiği yere ne amaçla geldiğini bilmeyen insanlar genellikle. Şehir hayatından kopmaya karar vermişler ama akıl orada kalmış. Ben 40 yaşındayım. 15 yıl önce burada büyük market yoktu. Bakkallara defter tuttururduk. Nüfus arttıkça doğal alanlarla birlikte çiftçilik hatta denize girecek yerler bile daraldı. Doğallık bitiyor. Şimdi buradaki anacadde ‘Beverly Hills’ gibi.”
Üreticinin ancak 10 tezgâhı var
Temiztepe ekilen biçilen yerlerin ve doğallığın azaldığını anlatıyor. Çoğu yerli insanın arazisini şehirden gelenlere sattığını ve üretici sayısının azaldığını belirtiyor: “Pazarda üreticinin açtığı 10 tezgâh ya oluyor ya olmuyor.”
Şehirden gelenlerin çok kırıcı olması da cabası: “Sosyal medyada taksiciyi, garsonu eleştirerek insanın ekmeğiyle kolay oynuyorlar.”
Düğün konvoyu gibi arazi bakmaya gittik
Aybike (37) ve Kemal Serdar (38) çifti uzun süre Urla’ya gelip gitmenin ardından iki yıl önce yerleşme kararı almışlar. Kemal Serdar, Urla’nın İstanbul olma yolunda ilerlediğini söylüyor: “Herkes için bir öteki var. Temel sorun, ilişkilerin içine paranın girmiş olması. İşin içine menfaat girince muhabbet bozuluyor. Biz şimdi öncenin muhabbetini yakalamak için daha da kırsala taşınmayı düşünüyoruz. Bazen yer bakmaya gelenler yolda eklene eklene dört arabayla düğün konvoyu gibi gittiğimizi biliyorum. Buradaki zamanın akışına hızlı uyum sağlayıp İstanbullu reflekslerimizi de yavaş yavaş kaybettik. Böyle olunca yerel insanlarla ilişki daha kolay ve çok daha rahat oluyor.”
Şehirler cazip olmaktan çıktı
Özgül Tuzcu 12 yıldır Datça’da yaşıyor ve Ezgi Kurt’la birlikte ‘Sahil Kasabasında Yeni Bir Hayat’ adlı kitabın yazarı. Eskiden genellikle emeklilik yaşına gelmiş insanların sahil kasabalarına yerleştiğini ama bu durumun son yıllarda değiştiğini anlatıyor: “Gençler için şehir hayatının yorucu olduğunu ve cazip olmaktan çıktığını görüyorum. Bir sahil kasabasında az parayla ama daha mutlu yaşayacaklarını düşünüyorlar. Bir de buraya pandeminin etkisiyle kaçıp gelenler var. Bu plansız bir geliş ve buralarda zorlanıyorlar. İlk planlanması gerekense maddiyat.” En önemli problemin karşılıklı önyargılar olduğunun altını çizen Tuzcu, yine de tarafların birbirine çok şey kattığını düşünüyor.
Her şeyimiz kış nüfusuna göre planlı
Osman Akın 50 yaşında ve sekiz kuşaktır Datçalı. Belediyede çalışıyor. Sorunu, dışarıdan gelenlerin yerel insanlara ‘tepeden bakışıyla’ açıklıyor ve “Burası eskiden de hippilerin uğrak yeriydi. Biz dışarıdan gelene alışığız da dışarıdan gelen bize alışamıyor. Her fırsatta akıl öğretmeye çalışıyorlar. Adam gelmiş, köyden ev almış, sonra ahırlardan şikâyet ediyor. Ardından da köy yumurtası, inek sütü istiyor” diyor. Diğer önemli sorun da belediyelerin kapasitesi: “Belediyelerin bütçeleri kış nüfusuna göre yapılır. Kışın 20 bin olan nüfus yazın oluyor 50 bin. Küçük bütçelerle çalışıyoruz. Bir de üstüne ‘Hemen olsun’ denip eleştirildiğinde hevesimiz kaçıyor. Bizi çok yoruyorlar.”
TABİATTAN KISA KISA...
Nurtopu gibi bir ‘Bartın’ımız daha oldu
Bartın Üniversitesi Ulus Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Dr. Bilge Tunçkol tarafından yeni bir bitki türü keşfedildi. Bulunan yeni bitkiye şehrin ismi verildi. Tunçkol’un 2013-2016’da Küre Dağları Milli Parkı’nda sürdürdüğü floristik arazi çalışmaları sırasında keşfettiği bitki, üç yıl süren çalışmaların sonucunda dünyanın önde gelen bilim dergilerinden ‘Acta Botanica Croatica’da yayımlandı.
2100’e kadar kutup ayıları tükenecek
İklim değişikliği kutup ayılarını aç bırakarak nesillerinin yavaş yavaş tükenmesine yol açıyor. Yeni yapılan bir çalışma, kutup ayılarının bir insan ömrü kadar sonra yok olacağını öngörüyor. Çalışmanın sonuçlarına göre, analiz edilen kutup ayısı (Ursus maritimus) nüfusları geçen 80 yıl içinde resmen kırıldı. Sebebi aşırı ısınan kutup bölgesinde buzul alanların daralması...