Onur Tuna: Flört etmeyi unuttum iyice

Magazinden uzak; oyunculuk, müzik ve resim yaparak yaşıyor. Çok disiplinli. Her işine olduğu gibi çekime de yarım saat erken geliyor. Yeteneğinin yanı sıra uzun boyu ve mavi gözleriyle zaten ekranda izleyenlerin kalbini çalıyor. Ama yakından gördüğünüzde bir bakışıyla sert, hafif bir gülümseyişiyle tatlı, bir duruşuyla seksi olabiliyor. Onur Tuna’yla derin bir sohbete dalıyoruz... 

- Göründüğün kadar düzgün biri misin?

Değilimdir herhalde, nasıl görünüyorum onu da bilmiyorum.

- Magazinin, skandalın, herhangi bir tartışman yok. Sadece işini yapan biri gibi duruyorsun. Biraz defolu taraflarını söyle, rahat bir nefes alalım.

“İnsanlar hiç ortada görünmüyorsun, sadece işinde misin” diyorlar. Bu doğru. Mesela 14 yıldır Kuruçeşme’de bir gece kulübünde eğlenmedim. Belki o yüzden insanlar beni düzgün görüyor olabilirler. Ama hayata, ülkeme, ülkenin gençliğinin geldiği yere karşı dertlerim var. Doğayı bu hale getirdikleri için ve gençliğin kendini geliştirmektense çalışmaktan uzaklaşan düşüncelerine dertleniyorum. Dünyanın bu kötü yanlarının bende efektleri oluyor. Bir adaletsizlik gördüğümde aşırı sinirlenebiliyorum, bu sinirle bazen bir arkadaşıma patlıyorum. Belki o an arkadaşım beni çok gergin bir adam olarak tanımlayabiliyor. Ama bu uzun sürmüyor.

- En tuhaf takıntın nedir?

Her yere erken gidiyor olmam.

- Hem olgun hem çocuksu bir duruşun var. En olgun, en çocuksu hareketlerin neler?

Yetişkin Onur olduğumda çok iyi bir iradeyle suskunlaşabiliyorum ama çocuk Onur olduğumda aşırı iradesiz bir şekilde dilimin kemiği olmayabiliyor.

- Gezmiyor, tozmuyorsun, nerede çapkınlık yapıyorsun?

Çapkınlık yapmıyorum. Zaten 2,5 yıllık ilişkim var.

- Öncesinde ne oluyordu?

Hatırlamıyorum, flört etmeyi de unuttum iyice. Düzenli ve kendini adadığın bir ilişkin olunca o güdüler yavaş yavaş gidiyor.

- Oyuncu Yasemin Yazıcı’yla birliktesin. Flört etmeyi unutturacak kadar iyi ilişkinin sırrı ne?

İnsanlar mutlak değiller. Zaman içinde değişimler, dönüşümler, benzeşmeler illa olacaktır. Ama “Biz bir elmanın iki yarısıyız” gibi durumlarla açıklayamıyorum ilişkimi. Yasemin çok kitap okuyor, beş dili anadili gibi biliyor. Londra’da sosyal antropoloji okumuş, şimdi Liverpool Üniversitesi’nde psikoloji master’ı yapıyor.
O bilgisayarını kucağına almış ödev yaparken ben gitar çalabiliyorum. Kimse “Neden gitar çalışıyorsun” demiyor. Ben de “Neden ödev yapıyorsun” diye sormuyorum. Evde duvar kalmadı tablo asacak, birlikte resim yapıyoruz.

- Kusura bakma ama dışarıdan çok sıkıcı geliyor kulağa. Resimler, dersler, gitarlar, okumalar...

Senin eğlence anlayışın ne? ‘Bebek’te canlı müzikte kız arkadaşımı dansa kaldırıp şöyle bir döndüreyim’ ise onun adı ilişki değildir. Kız arkadaşımla dans da ediyoruz, müzik de dinliyoruz ama herkesin olduğu yerlerde değil. Yurtdışında festivallere gidiyoruz mesela. Türkiye’de yemek yemeye çıkıyoruz, koşuyor, yürüyoruz... Birbirimizin sosyal olarak ihtiyacı olan şeyleri zaten karşılıyoruz. Sürekli yüksek enerjiyi arayan insanları anlayamıyorum. İyilik biraz otonom bir şeydir.

- Yasemin’in neyine vuruldun?

Çok duru bir kız. Aklı, zekâsı ve duru güzelliği.

- Aşkın dili olsaydı senin için ne söylerdi?

Manyak.

DIŞARIDA BENİ GÖRSELER BADANACI ZANNEDEBİLİRLERDİ

- Hep bu kadar yakışıklı mıydın?

Çocukken annemin arkadaşları “Ne güzel çocuk doğurmuşsun” derlerdi. Üniversite yıllarında sokakta gezerken “Çocuğu gördün mü” gibi şeyler duyardım.

- Sosyal medyada gözlerine ve duruşuna çok iltifat eden var. Bunlar seni hiç havaya sokmaz mı?

Vallahi hayır. Normal hayatımda eşofmanla gezen, saçla başla hiç uğraşmayan biriyim. Hatta evde akrilik boya yaptığım için eşofmanlarımın ve tişörtlerimin üstünde hep boya vardır. Oyuncu olmasaydım, dışarıda beni görseler badanacı olduğumu zannedebilirlerdi.

- Gelelim uzun boyuna. 2 metre...

1.97 Hakan. Birbirimizi kırmayalım 3 santim için.

- Bu kadar uzun boylu olmak ikili ilişkilerini nasıl etkiledi?

İki gönül bir olunca çok umurumda olmuyor.

ESKİDEN SETTE BİR DESTURUMUZ VARDI

- 14 senedir başrol oyuncusu olarak mesleğinde en çok neye maruz kaldın?

Haftanın 5 günü bazen nefes almadan çalışıyoruz. Dolayısıyla uykuya ihtiyaç duyuyorum, öyle zamanlarda ne yaptığımı sorguladığım anlar oluyor. 

- Alttan bir sürü yeni isim geldi. Setlerde neler gözlemledin?

Set disiplini diye bir şey var. Hepimiz orada icracıyız. Oyuncular görevlerini unuttu, görev paylaşımı eskisi gibi değil. Önceden biz monitöre yaklaşamazdık. Bir bölüm izleyebilmek için yönetmenden rica ederdik, bir desturumuz vardı. Şimdi eline telefonunu alıp “Hocam bakın çekiyorum, gülümseyin” diyenler, kameralar açıkken ve dönem işi yaparken cebinde akıllı telefonla dolaşanlar var. Bunlar disiplini bozuyor. Düzen bozulduysa sosyal iliş-
kiler de mutlaka bozulacaktır.

- Bugün çekime yarım saat erken geldin. Setlere de erken gidiyormuşsun...

Evet, menajerimin en büyük sıkıntısı, “Yapma” diyor. Çünkü önden gidip sette beklerseniz gerilebiliyorsunuz. Ama erken gitmenin disiplin olduğunu düşünüyorum.

- Bunca sene sonunda oyunculukta seni en çok şaşırtan ne oldu?

Hep daha iyisi var bu işin. ‘Bu benim ustalık eserimdir’ diyebileceğim bir şey yok, bu güzel bir heyecan.

- Hayatı böyle yaşamak zor mu?

Oyunculuk güvenli ve doğru alanda delirmek. İnsan kendi içinde biraz delidir, oyuncular güvenli alanda deliriyor gibi geliyor bana.

O BANA ‘HADİ LEN ORADAN’ DİYEBİLİYOR

- Yeni sinema filmin ‘Dilemma’, ikilem demek. Senin en büyük ikilemin ne?

En iyi dostum Ahmet, benim hayattaki dilemmamdır.

- Neden?

Sektöre girince tanınıyorsun, insanlar sana ilgi göstermeye başlıyor. Bir yere gidiyorsun, menü daha erken geliyor mesela. Ahmet bana bu ikilemi hatırlatan insan oldu. Ona gidip “Şu kanalı açsana” dediğimde, “Hadi len oradan. Maç izliyorum, yürü git evine” diyebiliyor. O anda kim olduğumu hatırlıyorum. Beni tanıdığında ünlü değildim ve ‘Bana sökmez’ tavrını görmek çok hoşuma gidiyor.

- Film ne anlatıyor?

‘Clubhouse’ uygulamasında birbirini tanımadan sohbet eden insanların sahte hayatlarını anlatıyor. Bunları deşifre eden kişi de benim oynadığım karakter. Gerçekten sosyal medyada riya var. Herkesi mutlu görüyoruz. Herkes Maldivler’de, Bali’de... Ama aslında öyle bir hayat yok.

- Film boyunca boxer’la oynuyorsun...

Evet. Bazen tişört de oldu üstümde (gülüyor). Aslında sinema filmi çekerken biz oyuncular anaakımda yapamadığımız ne varsa biraz daha aktivist bir yerden, oraları kanırtmak istiyoruz. ‘Dilemma’ da psikolojik gerilim türünde bir film. Yönetmenimiz Mustafa Kotan’a “Canlandırdığım karakter boxer’la durmaya çok müsait, böyle oynamayı tercih ediyorum” dedim.

- Sen de bu karakter gibi evde boxer’la dolaşır mısın?

Tabii ki dolaşırım, yoksa sen dolaşmıyor musun? Herkes dolaşıyor.

- Başka neler var sırada?

Diğer bir filmim ‘Hiç’. Orada bir psikoloğu canlandırıyorum. ‘Şahane Hayatım’ dizisinde de Mesut Komiser karakterini oynamaya devam ediyorum.

BİR PORTAKALA DA ŞARKI YAPABİLİRİM

- Bir albüm ve üç single’ın var. Dördüncü şarkın ‘Bitik Yine’ çıktı, yeni albüm de hazırladın. Şarkıları dinledim, hepsi çok güzel. Bu albüm patlarsa dizi yapmayı bırakır mısın?

Hayır, oyunculuktan asla vazgeçmem.

- Hiç büyük konser deneyimin olmamış. Senin için kamera önü mü yoksa mikrofon arkası mı daha heyecan verici?

Sahne enerjisini çözmeye çalıştığım için bu bana daha farklı geliyor. Diğeri güvendiğim, yıllardır kendimi iyi hissettiğim alan.

- Sana neler şarkı yazdırır?

Yaşadığım ilişkiler, dünyaya karşı olan dertlerim, adaletsizlik, insan ilişkileri... Ama bir portakala da şarkı yapabilirim.

- Yeni şarkın ‘Bitik Yine’ ne anlatıyor?

Terk edilen kişinin kendini eksik hissetmesi, sonunda da bitik ve yitik hale gelmesi.

- Çocukluğundan beri resim, müzik, oyunculuk yaparken iktisat okumuşsun...

Çanakkale Gelibolu doğumluyum. İzmir ya da İstanbul’da okumak istedim. Eşit ağırlık öğrencisiydim. Ailem eğitimci, “Okulunu oku, sonra istediğini yaparsın” düşüncesindeydiler. Ve İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’ni kazandım. Ardından Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı’nda 1,5 yıl okudum ama bitirmedim. Sonra üç sene Müjdat Gezen’de oyunculuk okudum.