Güncelleme Tarihi:
Tanıl Bora’nın 1995’te yayımlanan ve Yugoslavya’nın parçalandığı iç savaşı her yönüyle anlattığı ‘Yugoslavya/Milliyetçiliğin Provokasyonu’ kitabı ‘mozaiğin’ son başbakanı Hırvat asıllı Ante Markoviç’ten yapılan şu alıntıyla başlıyordu: “Yugoslavya bir paradokslar ülkesidir. Bir anlaşma sağlanabilmesi için, önce bunalımın alabildiğine saçma bir noktaya tırmanması gerekir. Durum gerçekten saçmalaştığında çözüm daha kolaylıkla bulunur.”
14 Mayıs 1991’de ifade edilen bu saptamanın üzerinden tam 27 yıl geçti. O günden beri herhangi bir çözüm bulunamadı, Josip Broz Tito’nun ‘Kristal Küre’si paramparça oldu. Ama dağılmasına rağmen Yugoslavya topraklarında yetişen nesillerin spordaki başarılarına halel gelmedi: Kurulan her yeni ülkenin mensupları, spor organizasyonunda mutlaka insanların gönlünü bazen başarıları, bazen de yetenekleriyle çelmeyi başardılar.
En büyük peri masalı
Bu ekolün parlayan yıldızı Hırvatistan, bugün ‘Dünya Kupası’ finalinde Fransa karşısına çıkıyor ve amacı elbette ki görkemli yürüyüşünü sürdürüp bir ilke imza atarak tarihe geçmek... Bu çok çok özel yürüyüş, başkalarının serüveninden farklı bir hikâyenin ve arkaplanın ifadesi... Çünkü The Atlantic’ten Franklin Foer’in de altını çizdiği gibi ileride ne başaracaklarından habersiz olarak bombalardan kaçan bir grup çocuk büyüdü ve bugün kupa tarihinin en büyük peri masalını gerçekleştirmek üzere saat 18.00’de Moskova’daki Luzniki Stadı’nda sahaya çıkacak.
Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlığını 25 Haziran 1991’de ilan eden ve peşi sıra dört yılı savaş içinde geçiren bu Balkan ülkesinde futbol, asla sadece futbol değil... Mesela o çocukların idolü konumundaki eski yıldızlardan Zvonimir Boban, 13 Mayıs 1990’da Maksimir Stadı’nda oynanan Kızılyıldız derbisinde Dinamo Zagreb oyuncusu olarak, sahaya giren polislerden birine attığı tekmeyle iç savaşın en sembolik hareketini yapmıştı. İşte o Boban, bugün FIFA’da Genel Sekreter Fatma Samoura’nın yardımcılarından biri. Ki yıldız futbolcu, ‘Fransa 98’de yarı finale yükselen Hırvatistan Milli Takımı’nın kaptanıyken de bir başka olayda başroldeydi: Ev sahibi Fransa’ya karşı Davor Suker’in 46’ncı dakikada attığı golle 1-0 öne geçmişlerdi. Sonrasını Boban 12 Haziran’da The Times gazetesine verdiği mülakatta şöyle anlatıyor: “Gol attığımız anda ‘Sakın gevşeme, kendine gel. Sakın tipik bir Balkan gibi davranma’ diye bağırıyordum. Tam o anda, topu kaptırmamam gereken yerde kaptırdım ve golü yedik, durum 1-1 oldu.” Sonrasıysa acı dolu. “Biliyorsunuz o maçı 2-1 kaybettik. 4 gün boyunca uyumadım, yemedim, içmedim. Tamamen delirmiş vaziyette kendime işkence ettim, bir odaya kapandım. Yaşadığım acıyı hâlâ hissedebiliyorum” diyor.
‘Rusya 2018’de, Türkiye’nin Euro 2008’de mağlup durumdan gelip kazanmasına atıfla yapılan ‘Comeback Kings’ (‘Geri dönüşün kralları’) sözünün karşılığı olan Hırvatlar, grup aşaması sonrası Danimarka, Rusya ve İngiltere’yi geriden gelerek yenmeyi başardı. Danimarka ve Rusya’yı penaltılarla, İngiltere’yi de uzatmalarda geçtiler ve kupa tarihinde üç maçı üst üste 120 dakika oynayarak ayrı rekora imza attılar.
İngiltere maçında takımı 1-0 gerideyken gol atarak maçı uzatmalara taşıyan Ivan Perisiç, “1998 yılında, Hırvatistan’ı izliyordum ve Dünya Kupası’nda önemli bir gol atmanın hayallerini kuruyordum” diye anlatıyor geldiği noktayı. Şimdi sıra, “Rüyamıza çok yakınız” dediği Dünya Kupası’nı kazanmakta.
Takım ruhunu yakalamış olmaları, mental olarak güçlü duruşları bugünkü final öncesi onları heveslendiriyor. Ama dağılan Yugoslavya’nın bütün unsurlarının onların yanında olduğunu söylemek zor. Mesela Sırp gazetesi Blic. “Spor nerede başlar, politika nerede biter” manşetini atıp “İşte Sırpları bölen yeni konu” diyerek Sırpların Hırvatları desteklemesinin doğru olup olmadığını araştırmaya koyuldular. Gazetenin bir başka haberinde de konu ilginç: “Hırvatlar ‘Dünya şampiyonluğu’na yürüyorlar ama giydikleri forma nerede üretiliyor, biliyorlar mı?” Piyasaya sürülmüş sahte bir formada ‘Made in Serbia’ ifadesini bularak kendilerine pay çıkarıyorlar. Sırp tenişçi Novak Djokovic’in “Hırvatları destekliyorum” açıklaması da büyük tepki gördü.
Balkanlar’ın Cruyff’u...
Onun hikâyesi de, Hırvatistan Milli Takımı’ndaki arkadaşlarından farklı değil. Herkese değen iç savaş, ona biraz daha fazla dokundu. Henüz 6 yaşındayken mülteci olup evini terk etmek zorunda kaldı. Çünkü Sırp militanlar evlerini yaktı. Sadece bununla kalmadılar, dedesini ve altı akrabasını öldürdüler. Zadar’da bir otelde yaşamaya başlarken, otelin otoparkında futbol oynarken keşfedildi! Sıskaydı. Fiziğinden dolayı önyargıyla yaklaştılar ona ve futbolcu olamayacağını söylediler hep. Ama o hırsı ve azmiyle, önyargıların üstesinden geldi. Dinamo Zagreb ve Tottenham Hotspur’da forma giydi, Real Madrid’le de kariyerinin en üst noktasına ulaştı.
‘Küçük Prens’ bu kez
mutlu rüyayı görecek mi?
Bugünkü finalde Fransa’nın en önemli kozlarından birisi kuşkusuz Antoine Griezmann olacak. Yıldız oyuncu, ‘Euro 2016’da 6 golle ‘Gol Kralı’ olmasına rağmen kupaya erişememişti. Bu finalden önce de takımı Atletico, Real Madrid’e takılarak Şampiyonlar Ligi finalinden boynu bükük ayrılmıştı. İspanyol kulübündeki hocası Diego Simeone, “Rakibinin canını nasıl yakacağını çok iyi biliyor” diyerek özetliyor ondaki yeteneği. Griezmann da artık gol atmakla avunmak istemiyor: “Kupa kazanmak istiyorum. Artık iyi futbol oynamanın ve goller atmanın yeterli olmadığı bir noktaya geldim.”