Güncelleme Tarihi:
Evliyim ama çocuğum yok. Geçen hafta uzun zamandır görüşmediğim ‘çocuklu’ arkadaşlarımla bir kafede buluştum. Benden önce gelmişler ve koyu bir sohbete başlamışlardı: “Sizin okul kitaplara ne kadar istedi, bizimki çok fazla.” “Benimkini başka okula burslu yazdırdık. Servis ücreti de yüzde 100 arttı...” Zaman ilerlerken bir noktada çocuklarının okul hikâyeleri biter ve biz küçük çaplı dedikoduya, eşlerimizi kaynatmaya döneriz diye düşündüm ama olmadı. Araya bile giremedim. Aslında haklılar da, şu an gündemlerinde okul ve çocuklar var, belki de ben o gruba o an uygun değilim. Ama yine de içimden ‘Eylül başında böyle bir görüşme organize etme fikri hiç iyi değilmiş’ diye de geçirdim...
‘BAHANE ÜRETİP KAÇIYORUM’
Konuyu çevremdeki diğer arkadaşlarımla paylaştığımda ortaya çok eğlenceli hikâyeler çıktı. Örneğin
43 yaşındaki bekâr arkadaşım Gökçe D. aynı durumu birçok kez yaşamış ve hatta kendine özel yöntemler bile geliştirmiş: “Arkadaşlarım çocuk muhabbetine girdiklerinde resmen sıkıntıdan patlıyorum. Elbette serde dostluk var ve öyle apaçık ‘Çok bayılttınız beni’ diyemiyorum. Yüzüme anlayış dolu bir gülümseme yerleştiriyorum. Fakat zihnimde koyun saymaktan tutun da ertesi gün yapılacak işleri planlamaya kadar çeşit çeşit kaçış rotaları izliyorum. Konu kapanmazsa da bir bahane üretip ilk sapaktan kaçıyorum. E, bana da yazık...”
44 yaşındaki bir diğer bekâr arkadaşım Deniz A. konuya bambaşka bir açıdan bakıyor ve şunları söylüyor: “Bir çocukluk arkadaşım var. Benimle yalnız buluştuğunda aklına çocuklarından bahsetmek gelmiyor bile. Zaten genelde bana ‘Deniz o kadar iyi yaptın ki evlenmemekle. Hele de çocuk sahibi olmadığın için çok şanslısın’ diye üç-beş sıkıntısını dile getiriyor. Ama eğer çocuk sahibi olan bir arkadaşımız aramıza katılırsa işte o an benim günüm bitti demektir. Anneler bir araya geldiklerinde başka her şeyi unutuyor. Çocukların kreşi, okulu, servisi...”
Şebnem Ö. (45) de diyor ki “LGS ya da YKS gibi sınavlar öncesi de çocuklu arkadaşlarla görüşmemek en iyisi. Çünkü daha stresli oluyorlar. Ayrıca çocuklarının doğum günlerine gitmek de pek eğlenceli değil. Birine gitmiştim. ‘Hatıra fotoğrafı çekelim’ dediler. Hepsinin önünde çocukları var. Ben kalakaldım. Baktım olmayacak, önümden de tanımadığım bir çocuk geçiyor. Çektim onu yanıma, öyle poz verdim.”
‘İNSAN ANLATMAK İSTİYOR’
Kendisi de anne olan yayın yönetmenimiz Aslı Çakır da uzun uzun çocuk muhabbeti yapılmasından rahatsız olanlardan: “Gecenin 2’sinde bir kulüpte dans ederken telefonundan kızının fotoğrafını gösteren bile oldu. Belki benim de anne olduğumu duyunca bir yakınlık kurma çabası bu. Üç kadın yemeğe gidiyorsun, oğlunun okuluydu, hobisiydi, yabancı diliydi... Eğlenmeye, iyi vakit geçirmeye geldik ve para veriyoruz. Sen bunları anlatarak iyi vakit geçiriyor olabilirsin ama ben zerre merak etmiyorum. Ders programına kadar anlatan oluyor, ben kendi çocuğumun ders programını bilmiyorum. Kızım küçükken çocuklularla buluşmak rahatlatıcıydı, çocuk için de iyiydi. Neyse ki benim kızım büyüdü, anne-babalarla illa görüşmek zorunda değilim artık. Hele bir de nereye gitsek, ne planlasak çocuklar da olsun isteyenler var. ‘Ya, çocuklarla istemem’ deyince de bu sefer alınıyorlar: ‘Sen benim çocuğumu sevmiyor musun?’ Yani ne diyeyim ki buna...”
Hürriyet Ekler’den editör arkadaşımız Itır Ilgaz da “Arkadaşlarımın en büyük korkusu sürekli çocuğundan bahsedip insanları sıkan o kadınlara dönüşmekti ve dönüşmediler. Elbette çocukla ilgili bir sıkıntıları ya da sevinçleri olduğunda paylaşıyoruz. Ama hepimiz birbirimizin önceliklerini önemsiyoruz. Anne olmak mutlaka ki çok güzel ve özel bir duygu. Ama bir o kadar normal... Benim şansım arkadaşlarımın bunun farkında olması” diyor.
Çocukla Hayat yazarımız Gülay Barbaros Altan ise “Uzun bir süre çocuk sahibi olmadığım ve tüm yakın arkadaşlarım çocuksuz olduğundan bazı hassasiyetlerin farkındayım. Uzun uzun çocuğumu anlatarak daha önce çok maruz kaldığım ve ne diyeceğimi bilemediğim durumlara kimseyi sokmam. Ben de elbette zaman zaman anlatmak istiyorum. Bazen sohbetin akışında gerekirse bir hikâye paylaşırım ama kısa geçerim” yorumunu yapıyor.
ERKEKLERİN BAKIŞ AÇISI DAHA FARKLI...
40 yaşındaki bekâr Özgür Ç. “Onlar çocuklarını anlattıkça ben ne kadar şanslı ve sorunsuz bir hayatım olduğunu düşünüyorum” diyor. Öğretmen İbrahim G. (40) “Ortama uymaya çalışırım. Sevincine ortak olur, sonra çocuk yapacağım günler için onları gözlemlerim. Deneyimlerinden faydalanırım” yorumunu yapıyor. Fotoğrafçı Evren S. (38) ise “Konuyu hemen değiştirmek isterim. Bana ne onun çocuğundan. Ama eğer bir sağlık sorunu falan varsa dinlerim, yardımcı olmaya çalışırım” diyor.