Ödüllü ‘Yurt’ filmini yazıp yöneten Nehir Tuna: Bu filmi yapma sebebim sinema tutkuma saygı duyan babam

Güncelleme Tarihi:

Ödüllü ‘Yurt’ filmini yazıp yöneten Nehir Tuna: Bu filmi yapma sebebim sinema tutkuma  saygı duyan babam
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 19, 2024 07:00

Nehir Tuna imzalı ‘Yurt’ filmi gösterime girdi. Şimdiden birçok festivalden ödülle dönen film için Tuna “Yarı otobiyografik hikâyem” diyor. ‘Yurt’ babasının yönlendirmesiyle tarikat yurduna yerleşen ve kolejde aldığı eğitimle tarikatta yaşadıkları arasına sıkışmış bir gencin sevgi arayışını konu ediniyor. Yönetmen Tuna’yla ve filmin başrol oyuncusu Doğa Karakaş’la konuştuk.

Haberin Devamı

Nehir Tuna’nın 43. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale aldığı filmi ‘Yurt’ cuma vizyona girdi. Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan film aynı zamanda Ahmet rolünde oynayan Doğa Karakaş’a Marakeş Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü de getirdi. Başarılı oyunculukların yanı sıra senaryosu ve görsel diliyle de beğenilen film gündüz koleje gidip akşamları tarikat yurdunda kalan ve kendini bu iki dünya arasında sıkışıp kalmış hisseden bir gencin sevgi arayışını konu ediniyor. Yönetmen Nehir Tuna ile buluştuk, ilk uzun metraj filmi ‘Yurt’u ve kendi hayat hikâyesini konuştuk. Ahmet rolündeki başarılı genç oyuncu Doğa Karakaş’la da oyunculuk ve film üzerine sohbet ettik.

İlk uzun metrajınız, bu filmin konusunu nasıl seçtiniz?

Haberin Devamı

Bu sinema aşkı aslında ilk etapta onun bir parçası olmakla başlıyor. Yurt hayatını yaşadıktan ve o sinema aşkı iyice zirve yaptıktan sonra böyle bir şeyi ben bir gün yapabilirim gibi bir fikir oldu. Bu uzun bir süreç... Kendi kendime kısa filmler yaparak bir yandan da eğitim almaya başladım, yurtdışına mastıra gittim. O süreci de yaşadıktan sonra ‘Evet, ben bunu yapmalıyım’ dedim. Kendimden bir hikâye... Bireysel, duygusal bağımın çok yüksek olduğu bir şeyi yapmalıyım fikri gelişiyor insanda.

‘Yurtta yalnız kaldığım dönemlerde’ dediniz. Bu film sizin kendi hikâyeniz mi?

Yarı otobiyografik olarak tanımlıyorum. Ben de 90’lı yılların sonunda bir yurda girdim. Filmdeki Ahmet 14 yaşında ama ben 11 yaşındaydım.  Aslında filmin atmosferi, çıkış noktası hep yaşanmış şeyler. Ama tabii bu detayları bir hikâye formatına oturtuyorsunuz filmi çekerken. Yarı otobiyografik diyorum ama çok büyük bir payı kendi hikâyemden geliyor.

Siz de bir tarikat yurdunda mı kaldınız?

Evet, bir tarikat yurdunda kaldım. Aynı zamanda filmdeki gibi bir koleje gittim. Sevinç diye bir kız vardı, Hakan diye bir arkadaşım vardı. Aslında onları düşünerek yazdığım şeyler de oldu. Ama tabii ki yolda hikâye anlamında değişiklikler oluyor, yüzde yüz aynı hikâye diyemeyiz. Yani Ahmet’in o iki ideoloji arasında kalmış olması ya da sevgi arayışı, o sevginin peşinde koşuyor olması gibi şeyler aslında tamamen bana ait şeyler.

Haberin Devamı

Ödüllü ‘Yurt’ filmini yazıp yöneten Nehir Tuna: Bu filmi yapma sebebim sinema tutkuma  saygı duyan babam

Ne gibi konularda zorluklar yaşadınız o dönemler?

Ben tarikat yurdunda 5 yıl kaldım. En büyük kısıtlama ailemden uzak olmaktı. Ailenize erişiminiz olmaması... Belli şeylerin belli saatlerde yapılıyor olması, yani o çok disiplinli ortam bir de... Gün boyu zaten  derstesiniz, ondan sonra bir de yurtta dini eğitim alıyorsunuz. Hiçbir rahatlama alanı bulamadığınız, sürekli toplu yaşadığınız, yediğiniz, içtiğiniz, ibadet ettiğiniz, uyuduğunuz bir yer. Hiçbir kaçış alanının olmaması çok büyük bir sıkışmışlığı beraberinde getiriyor.

Filmde bizim gördüğümüz, sizin bire bir yaşadığınız bir şey var mı?

Haberin Devamı

Yurtta dolabındaki çikolatadan cep telefonuna kadar olan çalınma durumları oluyordu. Ya da işte tokat en tipik bir cezalandırma yöntemidir. Bir tane hocam vardı mesela bir-iki tokat atıp, “Tokatlayın ulan birbirinizi” deyip arkadaşlarımızla birbirimize tokat attırıyordu. O bir tanesiydi. Herkesin kendine has cezalandırma yöntemleri vardı.

Bir ebeveynin içinde duyduğu bir heyecanı çocuğuna aktarması doğal. Çok da kızılacak bir şey yok.

  Filmdeki gibi siz de iki ideoloji arasında sıkışıp kalmışlığı hissettiniz mi?

Kesinlikle hissettim, babamın bir anda kendisini böyle bir şeyin içinde bulması ve o heyecanını bize yansıtması, kusması diyelim ve bizi de onun içine dahil etme çabası yaşadığımız küçük yerde de dikkat çeken bir şeye dönüşüyordu. Mesela bir yurt yapılıyordu ve bu yurdun yapılmaması için mahalle halkı bir direnç gösteriyordu ve biz de bundan ötekileştirilerek nasibimizi alıyorduk. Parmakla gösterilen hale geliyordunuz ister istemez.

 

Haberin Devamı

‘EVİMİZE ASKERLER GELİYORDU’

Okul, yurt, ev hayatında benzer şeyler yaşadınız mı?

Hedef olma hali, dedikodular, bunları yaşadık. Mesela işte tıpkı filmde yurda askerlerin gelmesi gibi bizim de evimize böyle belli aralıklarla askerler geliyordu. Ve insanlar bize bakıyordu. Düşünsenize, bir ev var ve oraya askerler geliyor, sürekli bir şeyler arıyorlar. O his çok yalnızlaştırıcı bir şey. Neyse ki sonra o kasabadan Çorlu’ya gittim ve o durumdan biraz sıyrılabildim.

Filmin hayat hikâyeniz olduğunu düşünürsek filmde gördüklerimizden sonra nasıl devam etti babanızla ilişkiniz?

Babam her ne kadar böyle bir yapıda, kafada bir insan olsa da asla sinema tutkumu engellemeye çalışmadı, yeşermesine izin verdi. Sinemayı nefes alma alanım olarak gördü ve buna saygı duydu. O yüzden destekledi. Bir babanın ya da bir ebeveynin aslında bir şeye dair içinde duyduğu heyecanı çocuğuna aktarması kadar doğal bir şey yok. O noktadan baktığınızda çok da kızılacak bir şey yok. Bir yandan da bu filmi yapma sebebim babam. Sinemaya olan tutkumu destekleyen kişi. Dolayısıyla o anlamda ilişkimiz iyi ve her zaman da ona müteşekkir olduğum bir noktadayım.

Haberin Devamı

Ödüllü ‘Yurt’ filmini yazıp yöneten Nehir Tuna: Bu filmi yapma sebebim sinema tutkuma  saygı duyan babam

 

Nehir Tuna

NEHİR TUNA: ‘HANGİ İNANÇTAN OLURSA OLSUN ANNE-BABALARA ULAŞMAK İSTEDİM’

Filmde 90’lı yılların hissi seyirciye çok güzel geçiyor. Size ne hissettiriyor 90’lar?

Benim için aslında 90’ların anlamı tamamen o çocukluğa dair duyulan özlem ve aileye duyulan sevgi. Olabildiğince o dönem popüler kültürde o zaman neler varsa, işte Burak Kut’un şarkısı ya da televizyonda sürekli dönen ‘Manuela’ dizisi gibi ilk duyulduğunda insanları oraya ışınlayan şeylere yer vermek istedim.

Bu filmle seyirciye ne anlatmak istediniz?

Hangi inançtan olursa olsun anne-babalara ulaşmak istedim. Ve onların çocuklarının eğitimi söz konusu olduğunda aldıkları kararların hayatlarına olan etkisine dair bir şeyler söylemek istedim. Bu konuda onları daha bilinçli hale getirebilecek bir şey göstermek istedim. Sadece anne-babalarının istediği insan olmakla kendileri olmak arasında sıkışmış olan insanların sırf onların sevgisini kazanmak için kendilerini feda etmemelerine dair bir şey söylüyor film.

Ödüllü ‘Yurt’ filmini yazıp yöneten Nehir Tuna: Bu filmi yapma sebebim sinema tutkuma  saygı duyan babam

Doğa Karakaş

BAŞROL OYUNCUSU DOĞA KARAKAŞ: BU ROL İÇİN BENİM DÜŞÜNÜLMEM ÇOK HEYECANLANDIRDI

Yurt’ filminde oynama süreciniz nasıl gelişti?

Nehir’le (Tuna) tanıştık. Daha ilk görüşmemizde beraber çalışacağımızı anlamıştık. Sonrasında prova süreci için uzun bir dönem ayırmıştık. Buna rağmen birtakım aksilikler nedeniyle bu sürenin uzaması işimize de geldi. Uzun süre ciddi bir prova yaptık ve bu, filme çok yaradı.

Senaryoyu ilk okuduğunuzda ne hissettiniz, hatırlıyor musunuz?

İnanılmaz etkilendim. Özellikle böyle bir filmde, böyle bir karakter için benim düşünülüyor olmam da çok heyecanlandırdı. Anlattığı hikâye olsun, gerek 90’lı yıllarda geçiyor olması, siyah beyaz ve festival filmi olması çok etkilemişti.

Peki, filmin karakteriyle nasıl bağ kurabildiniz? Onu canlandırmak nasıl bir deneyim oldu sizin için?

Oynadığım karakterlerin biraz da benim için bir meydan okuma olmasını istiyorum. Bu tarz işler beni daha çok tatmin ediyor. Ahmet karakteri de bana çok fazla iyi-kötü gelen ve yaşına göre ciddi yaşanmışlıkları olan bir karakterdi. Ve hiç kolay bir iş de değildi. Aslında bir bakımdan beni heyecanlandıran da buydu. Ahmet babasının gözüne girmek için o dünyayla barışık olmayı deniyor. Beklediğini bulamayınca, ona dayatılanların değil, kendi doğrularının peşinden gidiyor. Bu cesaret hoşuma gitmişti.

Kendinizi beyazperdede izlediğinizde nasıl hissettiniz?

Filmi ilk defa Venedik’te izledim. İyi ki öyle olmuş, inanılmaz bir deneyimdi. Orada güzel reaksiyonlar aldı, 5 dakikaya yakın seyirci ayakta alkışladı. Ama yurtdışında daha güzel tepkiler alsan bile kendi ülkende onun yarısı kadar da alkışlanmak galiba daha çok zevk veriyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!