Ece SÜKAN
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 09, 2017 09:28
Cansu ve ben, sadece ‘gitmek’ istiyorduk galiba, yeni bir yere, enerjiye... Hiç gitmediğimiz bir yer olsun, yeni bir enerji, kum, güneş... Kendimizi pirinç tarlaları, seremoniler, maymunlar ve çılgın bir doğa birleşimi Bali’de bulduk...
Bir yola çıkalım dedik. Hiç gitmediğimiz bir yer olsun. Yeni ve yeniden bir enerji istedik. Deniz, güneş, kum da mutlaka... Pek de araştırma yapmadık gitmeden önce; yeni gidip gelmiş olan arkadaşlarımız Emre ve Liana ile ayaküstü sohbet ettik, yaptıkları yol rotasını almak üzere sözleştik, ama onu bile almadan kafamızdaki klasik, palmiyeli, tapınaklı imajla yollara koyulduk. Ha bir de, benim birkaç ay önce çok sevdiğim müzik grubu ‘Allahlas’ ve ‘Reverbration Radio’nun Instagram hesaplarından, onların gidip çaldıkları mekânlardan biri olan Canggu bölgesindeki ‘The Slow’ da aklımızın bir köşesine not alınmıştı sadece, o kadar.
Hatta o kadar bakmamışız ki hiçbir şeye, gitmeye iki gün kala, bir arkadaşımız sayesinde kalacağımız tüm 10 gün boyunca hava durumunun fırtınalı yağmur gösterdiğini gördük. Birkaç farklı kanaldan da sağlamasını yaptığımız sağanak yağışlı tatilimiz için beklentilerin aksine çok da panik yapmadık; biz sadece ‘gitmek’ istiyorduk galiba, yeni bir yere, yeni bir enerjiye... En son bavullarımızı yaparken konuştuğumuzda “Naapalım, bol bol masaj yaptırır, kitap okur, tapınakları filan gezer, yağmurlarda arınırız işte” diyerek konuyu bir daha açmamak üzere kapattık.
Michelle ile biraz dertleşsek?İlk durağımız Nusa Dua bölgesindeki Amanusa Hotel’e 16 saatlik yolculuğumuzdan sonra vardığımızda bize göz kırpan güneş, tüm seyahatimiz boyunca başımızdan eksik olmadı. Evet, tüm
hava durumu raporları acil çöpe! Yüksek bir bölge olan Ubud’da bir ‘gece yağmuru’ dışında güneş hep bizimleydi...
İlk üç gün deniz-güneş hasretimizi gidermek, etrafımızdaki plajları görmek üzere yakınımızdaki birkaç yere gidip geldik. İlk günlerde motivasyon yüksekliğinden pek farkına varmadığımız bu gidip gelmelerdeki yapılan yolun ve trafiğin fazlalığı son günlerde hayatımızı tamamen bu faktöre göre planlamamıza neden oldu...
Tabii deniz deniz değil, okyanus ve dalgalı.. Bali zaten bir sörfçü adası, nüfusun çoğunluğu Avustralyalı. Onlara en yakın ada da Bali’ymış zaten, altı saatmış. Tavsiye edilen Sunday’s Beach’in kalabalıklığı, Bali’de çok önemli bir konsept olan ‘günbatımı’ yakalamak için gittiğimiz muhteşem manzaralı Ayana oteldeki Rock Bar’ın turist kafilesi akınına uğramasıyla, biz Amanusa’nın müthiş sakin plajında keyif yapmaya koşa koşa döndük. Ne de olsa Barack ve Michelle Obama da bizim tam yan otelimizde kalıyordu, aynı sahillerde olmak biraz dertleşmek iyi gelebilirdi.
Volkanik kumlu plajlarda jungle partiDünya küçük, eh Bali daha da küçük. Tuba’nın (Ünsal) bizi orada birkaç haftadır bulunan Ilgın (Utin) ile kıtalararası kontağa geçirmesi, benim Paris’te yaşayan, bir aydır Bali’de olan arkadaşım Paul Nicolas’nın Instagram’dan Bali’de olduğumu görüp mesaj atması derken ‘akşam programları dosyası’ da açılmaya başladı elbet. Cuma gecesi ‘Jungle Party’ dediler. “Peki” dedik. Ve eğlendik mi eğlendik.. Müzik, ambiyans ve gelen tipler açısından en iyi partilerden biriydi. Cumartesi gecesi ‘La Lagoona’da bir
yemek ve üzerine Seminyak bölgesindeki yeni açılan ‘Da Maria’da soluğu aldık. Profil çok karışık, koca koca insanlar adeta bir ‘spring break’ yaşıyorlar... Sydney/Melbourne’de bir partideymişsiniz simülasyonu olan “The Single Fin’ partisini kaçırmayın” tavsiyesine de elbet uyduk. Biz uyduk da ‘The Single Fin’ pek bize uymadı. Eğlendik mi eğlendik, o ayrı.
İkinci durak olarak, siyah volkanik kumlu plajıyla apayrı bir cennet olacağını bildiğimiz Karangasem bölgesindeki Amankila’ya geçtik. Bali’deki genel yeşillik coşkunluğu ve doğa güzelliği gerçekten muhteşem. İlk kaldığımız bölgede palmiyeli muz ağaçlı tropik yeşilliğin yanında yavruağzı begonviller araya serpiştirilmiş gibi bir bitki örtüsü, yükseklere çıktıkça daha vahşi daha yeşil, daha çılgın bir hal almaktaydı. İki tüm gün boyunca kadife yumuşaklığındaki siyah kumlar üzerinde, dalgalarla dans ederek, denize, güneşe ve masaja doyarak tekrar yola koyulduk. Bu sefer hedefimiz Ubud bölgesi. Artık tapınak, seremoni, maymun ormanı, pirinç tarlası olaylarına
girmek gerek.
Tapınak seremonisinde enerji patlamasıBalililer Hindu dinini benimsedikleri için her evin küçüklü büyüklü kendi tapınağı var. Daha büyük bir tapınak görmek için tavsiye üzerine Pura Gunung Kawi Sebatu Tapınağı’na gittik. Tapınaklar, ada hali, pek görkemli veya ilginç değiller derken bir seremoni görmek için tekrar yola koyulduk. Dalem Tapınağı’nda öyle bir seremoniye denk geldik ki uzun süre etkisinden çıkamadık. En az 20, kimine göre 30 veya 40 senede bir bile olabilen, köyün ileri gelenlerinin enerjinin düştüğünü hissettikleri zaman karar alarak gerçekleştirdikleri, tüm yerlilerin katıldığı ve enerjiyi yükselttikleri bir seremoni.
Maymun ormanında...Sadece bizim yabancı olduğumuz seremonideki konsantrasyon, emek, birlik hissi ve heyecan öylesine yüksekti ki, kimse için yabancı değildik adeta. Tawur Ian Pedanan seremonisinden çıkıp ‘maymun ormanı’na doğru yola koyulduk. Tamamen turistik bir maymun ormanı ve kahve-yeşil tonlarında kamufle olan, ansızın yanınızda veya başınızın üzerinde biten yüzlerce maymun. Girmeden önce çantalarınızı bırakmanız tavsiye ediliyor, çünkü alıp kaçıp eğlenebiliyorlar. Yeterince ‘maymun olduktan’ sonra son günlerimizi adanın ‘hip yeni bölgesindeki geçirmek için Canggu’ya doğru yola koyulduk. Tüm büyük otellerin bulunduğu en popüler Seminyak bölgesi çok fazla turistik olduğu için Canggu, surf ve yoga yapanların alternatif bölgesi olmuş son zamanlarda. Konsept dükkânlar, organik cafe’ler, butik otelleri ile
Bali’nın ‘hipster’ bölgesi. Aklımızın köşesindeki not ile ilk durağımız ‘The Slow’ oluyor, son durağımız da... Bu butik otel, yemekleri ve müzikleriyle dönüş yolculuğumuza hazırlık için çok iyi geldi. Daha yapılacak, görülecek çok şey vardı, civar adalara gitmek de tavsiye edilmişti ama sayılı gün çabuk geçti. Ve sonunda havaalanına giderken 15 dakika içinde hasır çantalar, ipek şallar, geleneksel ‘sarong’lar almaya çalışarak İstanbul’un yolunu tuttuk..