Güncelleme Tarihi:
Stüdyoya önce Nurgül Yeşilçay geliyor. Çok kilo vermiş. Ve her zamanki gibi parlıyor. Sırrını röportajda anlatıyor. Cengiz Bozkurt zaten doğal olarak komik duranlardan, insan ona bakınca hafiften bir gülümsüyor. İkisinin de enerjisi çok yüksek, uyumları şahane. Yeni filmlerine de çok güveniyorlar. Başlıyoruz muhabbete...
FOTOĞRAFLAR: Muhsin AKGÜN/MASTÜDYO
◊ Siz ‘Ezo Gelin’de de daha önce birlikte çalışmıştınız. Sizce bu defa nasıl bir ikili oldunuz?
Nurgül Yeşilçay: Süper. Cengiz’in zaten komedi oynama şeklini çok beğeniyorum.
Cengiz Bozkurt: Ben de kendisinin hayranıyım. Adını duyduğumda havalara uçtum. “Nurgül, Nurgül, Nurgül” dedim. Zaten ‘Ezo Gelin’ sonrası kopmamıştık. Bir tiyatro oyunu yapmayı bile düşünmüştük.
Nurgül Yeşilçay: Bu işe dönersek de, biliyor musun aslında önce Cengiz bulundu rol için. Harika bir hikâyesi de var.
◊ Anlatsanıza...
Nurgül Yeşilçay: Bu bir Kore işi, orada 16 milyon kişi tarafından izlenmiş. Türkiye’de de bu filmin uyarlamasını çekmek istediklerinde ‘kim oynayabilir’ diye bir yapay zekâ programından destek almışlar. Polisi oynayacak, yaşı şöyle olacak, komedi yapacak falan. Ve yapay zekâ Cengiz’i seçmiş. Ben de olsam gerçi Cengiz’i seçerdim. Bu arada yapım şirketimiz de ‘Parazit’ filminin yapımcısı.
◊ Oscar alan ‘Parazit’in mi?
Nurgül Yeşilçay: Evet, çok iyi değil mi? Sonra beni çağırdılar, senaryoyu okudum. Aksiyon sahneleri falan var. “Kötü yapılırsa bu olmaz” dedim. “Kore’den aksiyon ekipleri gelecek” dediler. Söylediklerini de fazlasıyla yaptılar.
◊ Süpermiş... Peki, birbirinizi nasıl anlatırsınız?
Cengiz Bozkurt: Muhteşem bir kadının yanında oynayan, şanslı bir erkeğim. Öyle hissediyorum.
Nurgül Yeşilçay: Oooo, bu iddialı oldu. Benim için de Cengiz’le oynamak şanstır. Bu Cengiz’in lokomotif olduğu bir iş. Ve onun oynama stili hepimize sirayet etti. Eğer o olmasa bu film başka olurdu.
Cengiz Bozkurt: Bir de bizde kolpalık yok; harbi, dürüst insanlarız. Duygularımızı belli ediyoruz.
Nurgül Yeşilçay: Bir de Cengiz’le hemen gaza geliyoruz. Allah seni inandırsın Hakan, bu kadar güzel gaza gelinmez.
◊ Ne gibi konularda?
Nurgül Yeşilçay: Herhangi bir konu. Mesela şu masadaki su, ben “Çok yararlı” diyorum, Cengiz “Daha yararlı” diyor. Ben yükseliyorum, “Hayır abi, daha daha yararlı” diyorum.
◊ Dedikodu da vardır sizde...
Cengiz Bozkurt: Bu film 29 günde ve ağırlıklı olarak da geceleri çekildi. Karavanda neler neler konuştuk. Kimler gömüldü, kimler çıkarıldı ama tabii detay veremeyiz (gülüyor).
◊ Pandemide evde film izleme alışkanlığı edinmiştik ama şu sıralar sinemalar da yeniden şenleniyor. Sizce bu filme neden gidelim?
Nurgül Yeşilçay: Evet, pandemide hepimiz mecburen evde film izledik. Ama bazı filmler evde izlenmiyor işte. Bu film de aksiyon sahneleri falan sebebiyle sinemada izlenmeli bence. Bir de sinemanın birleştirici bir gücü ve hep beraber gülme efekti var. Bunu başka yerde alamazsın. Birlikte olmak, o anda birlikte gülmek ya da ağlamak... Evde izlediğimiz şeyler bu duyguları veremedi. Ayrıca mesela evde de yemek yapıyoruz, neden restorana gidelim?
Cengiz Bozkurt: Sinemanın büyülü bir atmosferi var. Hepimizin belki ilk sevgilisinin elini tuttuğu yer de orası.
Nurgül Yeşilçay: (Gülüyor) Onun için gelebilirler.
◊ Siz sinemada mı sevgilinizin elini ilk kez tuttunuz?
Cengiz Bozkurt: Lisede sinemada yaşamadık mı bunu hepimiz (gülüyor)?
Nurgül Yeşilçay: Ooooo, vurdu, gol oldu.
◊ Sizi bir araya getiren bu film ne anlatıyor?
Nurgül Yeşilçay: Cengiz’in canlandırdığı bir komiser var, açığa alınıyor. İşini tekrar kazanmak için bir mafyayı çökertmesi gerek. Bunun için mafyanın deposunun karşısına paravan bir tavukçu açıyor. Ve burada çalışan bir aile varmış havası yaratmak için kurmaca bir aile topluyor. Ama bu aile bir polisin yanında asla olmaması gereken fertlerden oluşuyor. Mesela ben gece kulübünde çalışan birini canlandırıyorum. Sonrasında tavukçu dünya çapında bir marka oluyor. Sonra da macera, macera üstüne.
Bu ikili nasıl aksiyon çekti diye bile gidilir sinemaya
◊ Filmde aksiyon sahneleri var diyorsunuz. Sizden aksiyon yıldızı oldu mu?
Nurgül Yeşilçay: Beste Kökdemir, Jackie Chan gibi... Bize gelirsek, bizim o tip sahnelerimizi biraz kesmişler sanki. Pek dövüşememiş miyiz Cengiz?
Cengiz Bozkurt: Ama Beste eğitimli dövüş konusunda.
Nurgül Yeşilçay: Aa, öyle mi? Anlatayım sana Hakan, aksiyon yönetmeni geldi Türkiye’ye. İlk olarak Beste ile ikimiz gittik. Bu parendeler falan atıyor, bende tık yok. Ben sanıyorum konuşup tanışacağız, “Kahve var mı” diyorum falan. Adam sert, bana “Çalışacağız” diyor. Isınmalar, hareketler falan dört saat sürdü. Beste hemen yapıyor, ben yerlerdeyim, görsen... Adam “Nasıl yapamıyorsun bunu” diye bağırıyor falan. Ne zorluklar... Ama sonunda yaptık.
Cengiz Bozkurt: Evet, çok zordu. ‘Leyla ile Mecnun’ çekimlerinde bir tendonum kopmuştu. Her gece baldırımı sarıyorlar çekimden önce, biz Nurgül’le ısınmayı falan bilmiyoruz. Koş dedikleri anda biz aniden durmadan koşuyoruz. Bazen o kadar koşamıyordum ki, koşuyor gibi yapıyordum. Şaşırıyorlardı; “Cengiz Bey ne kadar koşuyor gibi görünüyorsunuz” diyorlar. “E, mesleğimiz” falan diyordum.
Nurgül Yeşilçay: Ay biz nenemgil gibiydik ya. Her sahne öncesi Beste oturuyor, biz yerlerde ısınmaya çalışıyoruz. Bizimle aksiyon çekerlerse işte böyle uğraşırlar (gülüyor). Bence bu ikili nasıl aksiyon çekti diye bile gidilir sinemaya.
Gerçekten oyunculuktan anlayan yönetmen bulmak o kadar zor ki...
◊ Gülmek mi daha zor, güldürmek mi?
Cengiz Bozkurt: Güldürmek gerçekten zor. Bazı yönetmenler bunun farkında. Mesela Nuri Bilge Ceylan’ın son dönem komedyenlerle çalışmasının arkasında bir tesadüf yok. Ben de son filminde oynadım, Erzurum’da çektik. Orada o da söyledi “Dramı bütün oyuncular oynar. Ama komedyenler dramı oynar, üzerine bir de komedyenlik yapar. Dram oynayanlar komedyenlik yapamaz” diye. O yüzden komedyenlik artıdır.
◊ Genelde en iyi erkek-kadın oyuncu ödülleri dram oyuncularına verilir. Komedi oyunculuğu hafife mi alınıyor? Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cengiz Bozkurt: Kötü şeyler düşünüyorum elbette ve haksızlık yapıldığına inanıyorum. Birçok önemli komedyen doğru düzgün onurlandırılmamış. Ama romantik ve dram oynayanlar daha ciddiye alınmış ve alınıyor. Biz kaderimize razı olmuşuz. Gerçi en büyük ödül sokakta insanlardan gördüğümüz sevgi.
◊ Oyunculuk dışarıdan göründüğü kadar matah mı?
Nurgül Yeşilçay: Çok zor ama eğlenceli.
Cengiz Bozkurt: Ben ODTÜ’de fizik okurken tiyatro topluluğunda sahneye çıktığım anda benim şapka uçtu. Ve onun arkasından gittim. Londra’ya gittim ve bu işe âşık oldum. İçimdeki çocuğu, birilerini canlandırıp oyun kurarak yaşattığımı düşündüm hep. Tabii uzun saatler ve aileden uzak kalmak gibi şeyler var.
Nurgül Yeşilçay: Ben en çok nerede zorlandığımı söyleyebilir miyim?
◊ Tabii...
Nurgül Yeşilçay: Bu bir ekip işi ve sen oyuncu olarak yönetmeni, ekipteki diğer insanları seçme hakkına sahip değilsin. Yapımcılar “Sen oyuncusun sadece” diyor. Hatta bir yönetmen “Sen niye kıyafetini seçiyorsun” demişti. Ama karakteri ben ortaya çıkarıyorum... Mesela, oğlum Nejat Londra’da yönetmenlik eğitimi alıyor. Ama ona okulda oyunculuk dersi de veriyorlar yönetmen olması için. Çünkü yönetmenlik için oyunculuktan anlaması lazım. Bizde gerçekten oyunculuktan anlayan yönetmen bulmak o kadar zor ki... Ben en çok bunda zorlanıyorum. Mesela kurgu problemi de bizde çok yaşanıyor. Sadece teknik bilgisi olana kurgucu deniyor. Ama duygu... O duygu nerede? Ne oynadığımı biliyorum, sonra bir bakıyorum, ben bunu oynamıyorum ki diyorum. Yurtdışında Lady Gaga’yı oynatmış adamlar, e oynatır. Mesela bizim bu filmde her şey iyi yapılmıştı, söylenenlerin hepsi yerine getirildi. İşte bazen de oynadığını daha da üstüne katılmış halde görüyorsun.
Yakınlaşıyoruz!
◊ Filmde aşk var mı?
Nurgül Yeşilçay: Olmaz olur mu!
Cengiz Bozkurt: Biz yakınlaşıyoruz. Lisedeyken sinemada gibi yani, o kadar. Benim uzaktan bir hayranlığım oluşuyor Nurgül’e. Onun sert ve dominant hali beni bir komiser olarak etkiliyor.
◊ Öpüşme sahnesi falan...
Nurgül Yeşilçay: Yok, oralara girmedik. Sadece yakınlaşıyoruz. Ama bir dans ediyoruz ki sorma.
Cengiz Bozkurt: Bir de şarkımız var: ‘Seninle Başım Dertte’.
NURGÜL YEŞİLÇAY: Savrulduğum oldu tabii
◊ Ne kadar zayıflamışsın...
Uğraştım, didindim.
◊ Nasıl yaptın?
Aralıklı oruç yaptım. 16 saat aç duruyorsun ya. İşe yaradı. Spor da yaptım. Aksiyon filminde oynadım, daha ne olsun!
◊ İnsan sana bakınca gözünü alamıyor. Hayatı bu kadar güzel bir kadın olarak yaşamak nasıl bir şey?
Yorucu.
◊ Neden?
Ben yemek yemeye bayılıyorum mesela ama hemen kilo alıp veriyorum. Uzun yüzlü değilim, yanaklarım doluyor anında.
O halimi de sevmiyorum. Zayıflamam, az yemem, spor yapmam gerekiyor. Bunlar yorucu.
◊ Yıllardır canlandırdığın her karaktere bizi çok inandırdın. Bu işi böyle iyi yapmanın sırrı ne?
Macera yaşamayı seviyorum aslında. Bu filmi seçme sebeplerimden biri de oydu. Bir macera yaşayacağız, eğleneceğiz.
◊ Hem dram hem komedi; farklı işlerde ve karakterlerde izliyoruz seni...
En eğlenceli kısmı o. Sanki başkasıymış gibi hissettiğimde eğleniyorum.
◊ Ama günümüzde oyuncular genelde kendilerine hep aynı tip karakterlerin geldiğinden şikâyet ediyor. Seninki Nurgül olmanın farkı mı?
Onu ben de yaşadım. ‘Asmalı Konak’ı çektikten sonra hep öyle roller geldi. Ben de bunu kırana kadar uğraştım. Eğer bu gençlere tavsiyeyse bunu kırmak için de gerçekten mücadele etmeleri gerekiyor. Ve sonunda oluyor.
◊ Bu işi yaptığına hiç pişman oldun mu?
Evet, zaman zaman oldum. 150 dakikalık diziler çok yorucu olabiliyor. Biraz zanaata dönüyor. Sabah kalk, şimdi gül, şimdi ağla... Öyle bir meslek değil bu aslında. Kıyafette de bir konfeksiyon, bir haute couture (özel dikim) vardır ya. İşte konfeksiyona döndüğünde iş, çok zevkli olmuyor açıkçası.
◊ Hayatı herkesin hakkında fikir sahibi olduğu biri olarak yaşamak nasıl bir şey?
Ben alıştım, iyi bence. İnsanların seni seviyor olması, senin onları seviyor olman harika bir şey. Allah böyle güzel bir şey vermiş, ben de tadını çıkarıyorum.
◊ Yine de hiç savrulmadın mı?
Savrulduğum oldu tabii. İlk başta zaten hiç anlamıyorsun ki, ‘Niye benimle fotoğraf çektiriyorlar’ falan diyorsun. Duruma da alışamıyorsun, daha öğrencilikten yeni çıkmışsın. Sonra alışıyorsun, insanlara dokunup bu kadar kolay mutlu edebiliyorsan bence harika bir şey.
◊ Aşka gelirsek, seni nasıl biri yapıyor?
Çok neşeli oluyorum. Sevdiceğim espri bile yapmasa gülüyorum. Espri bombası değil ama beni güldürüyor.
◊ Oğlun Nejat 17 yaşında, bir ergen annesi olmak nasıl?
Ergenlik bitti. Ama ergenliğin en zoru ‘pre-ergenlik’ti.
◊ O nedir?
Ergen öncesi 13-16 arası gibi. Yakalayamıyorsun, hiçbir şeyi beğenmiyor falan. Şimdi gence doğru gidiyor, daha iyi, konuşuyoruz.
CENGİZ BOZKURT: Güldürmenin ekmeğini yedim
◊ Hep komik miydin?
Sanırım öyleydim. Hayatı hep komik tarafından tuttum. Çocukken de, ailenin içindeyken de, ortaokul, lisede arkadaş ortamında en komik bendim galiba. Bu da sektörde bir noktadan sonra karşılığını buldu. Anne ve babamın da farklı mizah anlayışları vardı. Annem taklitler yapardı, babamın aykırı bir mizah anlayışı vardı, kimse gülmezdi ama sonra anlaşılırdı falan.
◊ Sana bakınca insanın yüzünde bir gülümseme oluşuyor. Ama komedi oyuncularının özel hayatlarında sert oldukları söylenir. Sen nasılsındır?
Eskiden oyuncuları karakterlerle çok özdeşleştirir, sokakta öyle davranıp tepki verirlermiş. O yüzden de bazı oyuncular daha ciddi durmak zorunda kalmışlar. Şimdi insanlar rolü ve gerçeği ayırt ediyor. Size, işinize saygı gösteriyor. Benim için öyle bir durum söz konusu değil. Sokakta, başka şehirlerde, köylerde gezebilen, her kapıyı çalabilecek zenginlikte bir adamım.
◊ Kadınlar komik adamları beğenir derler. Bunun ekmeğini yedin mi?
Bir şeytan tüyüm var sanırım. İtiraf edeyim, güldürmenin ekmeğini yedim, sanırım bu bir tılsım yaratıyor.
◊ Jön olmak ister miydin?
Yok, halimden memnunum. Jön olsam ne yapacağımı bilemeyebilirdim. Bir de o kadar çok, aşırı ilgi ve bir şeyleri mücadele etmeden elde etmek bana hayatta çok çekici gelmiyor. Çok mücadeleci ve çalışmadan duramayan biriyim. Kilo dışında halimden memnunum (gülüyor).
◊ Dram mı yoksa komedi mi oynamak daha zevkli senin için?
Komedi. Ama orada da kara komediyi, durum komedisini ve başka bir yön arayışında olan işleri seviyorum. Sulu, zırtlak değil de senaryonun, esprilerin güçlü olduğu işleri tercih ediyorum.
◊ Televizyonda bir dram dizin vardı, dijitalde komedi, sinemada hem komedi hem dram çektin. Bu kadar farklı karakterler arası geçiş yaparken psikolojik destek falan alıyor musun?
Öyle bir şey olmadı. Zaten ‘demirden korkarsan trene binmeyeceksin’ derler ya. Bu işte ileride seni neyin beklediği malum, farklı karakterleri, farklı zaman ve mekânlarda canlandıracaksın. Benim için karakterler kostüm gibi, iş bitince çıkarıp asabiliyorum.
◊ Mizahını nasıl anlatırsın?
Eğlenirken eğlendiren, fiziksel değil, içinde bulunulan duruma güldüren ve aykırı kara komedi diyebiliriz. Bir de ekiple beraber komedi çıkarılabilen işlerde kendimi rahat hissediyorum.