Güncelleme Tarihi:
Özel günlerle ilgili hayatımda çok etkilendiğim bir anım var. Önce onu paylaşayım... Kızımla birlikte, bir ödevini ciltletip kitapçık haline getirmek için kırtasiyeye gitmiştik. Kırtasiyeci bizimle ilgilenirken kızım kenarda duran, kâğıttan yapılmış gülleri gördü. “Bugün Anneler Günü. Onlardan alabilirsin, ücretsiz” dedi kırtasiyeci. Kaptı bizimki de tabii, iki renk gül. O sırada içeriye bir küçük çocuk girdi. Tahminimce en fazla 10 yaşındadır. Bir-iki parça malzeme istedi ve sonra para ödeme anı geldi. Kırtasiyeci ona gülleri gösterdi ve “Annen için alabilirsin” dedi. O kısa sessizlik anını hiç unutmuyorum. Küçüğün elindekiler yere düştü. Sonra hüzünlü bir sesle “Benim hiç annem olmadı” dedi ve ardından kapanan kapının sesini duydum. Kızım ve ben hiçbir şey yapamadık, öylece kalakaldık. Neydi üzerimize düşen,
o an hiç bilemedik.
10-16 Mayıs Engelliler Haftası’ydı biliyorsunuz. Ama bizim için bu hafta, kurumların, kişilerin engellilere birçok söz vermesini ama hiçbirinin yerine getirilmemesini sembolize ediyor. Ben o hafta çalışmıyorum, iki yıldır bu kararımı uyguluyorum. Asla tutulmayacak sözleri takip etmekten de artık vazgeçtim. Söz sahibine aittir, tutmayınca rahatsızlık hissetmiyorsa onun problemidir.
Tabii bu özel hafta vesilesiyle bana ulaşanlar oluyor. Bu kez bir arkadaşımın yönlendirmesiyle kendimi bir derste, konu hakkında konuşma yaparken buldum. Olayı size kısaca anlatayım… Bir öğretmenimiz Engelliler Haftası’nın önemiyle ilgili öğrencilerine bilgi veriyor ve sözü sınıfa davet ettiği bir konuşmacıya devrediyor. O da doğru olup olmadığı sürekli tartışılan birçok bilgiyi sınıfa aktarıyor. Öğrenciler arasındaysa benim bir tanıdığım var. Anlatılanları dinliyor ama sonunda dayanamayıp ayağa kalkıyor. “Durum sizin anlattığınızdan çok farklı” yorumunu yapıyor. İzin isteyip “Sınıfa bir arkadaşımı çevrimiçi bağlayabilir miyim” diyor.
İşte sonra beni aradı. Evde olduğum için onu kırmadım ve derse bağlandım. “Sana birkaç sorumuz olacak abi” dedi. Ben de elimden geldiğince bunları cevaplamaya başladım. Engellilerle ilgili doğru bilinen birçok bilgiyi güncelledik. Yani kulaktan dolma bilgilerin yerine gerçekte ne yaşanıyorsa onları anlattım. Bulabildiğimiz birkaç fotoğraf ve video göstererek dersi tamamladık.
Her seferinde muhatabına sormak gerekir. Sonra size o kişinin ihtiyacı olan desteği sağlamak kalır.
İyi mi yaptık, yoksa kötü mü bilmiyorum. Çünkü Engelliler Haftası’yla ilgili sözlerimiz “Zannetme, farz etme, sor” ekseninde bitti. Ne yaşanıyorsa o anda yaşanıyor. Anlık, sadece bir haftalığına aksiyonlar almak yerine konuya başka bir yerden bakmak gerekiyor. Ayrıca yardıma ihtiyacı olan kişilere bu yardımı gerçekten isteyip istemediklerini sormamız lazım. Yani onlardan izin almak çok önemli.
“Nasıl yapalım” sorusunu da engelli dostlarımıza soralım. Bu sayede hem kendini önemsenmiş hisseder hem yaptığımız iş, yardım, tasarım her neyse gerçekten işe yarar. Emekten, fikirden, zamandan ve paradan tasarruf etmiş oluruz. Şunu bir kural haline getirmemiz gerekir: Zamana, kişilere ve mekâna göre yapılması gerekenler değişir. Her seferinde muhatabına sormak gerekir. Sonra size o kişinin ihtiyacı olan desteği sağlamak kalır. Bizimle iletişim kurmaktan çekinmeyin, neye ihtiyacımız olduğunu sorun. Unutmayın, siz ne yapıyor ve ne yapmak istiyorsanız biz de aynısını istiyoruz. Artık siz ve biz demeyi de bırakalım, hepimiz biz olalım.