Güncelleme Tarihi:
Dışarıdan bakınca herkesin gıpta edeceği bir hayatı vardı. Sahibi olduğu ve 13 yıl boyunca işlettiği bir medikal SPA, birkaç ev ve en güzelinden bir araba... Başarılı bir eş, iki güzel çocuk... Fotoğrafları düzenli olarak kuşe kâğıtlı dergilerde yayımlanıyor, sık sık hayır kurumlarıyla çalışmasıyla adından söz ettiriyordu. Washington’da tanınmış biriydi. Ama kendisini pek nadiren huzurlu hissediyordu. O her zaman çok yoğun geçen günleri, onu sürekli stresin içinde tutuyor, çıkmasına da izin vermiyordu. Michelle Schoenfeld, mutlu değildi.
Zihin ve beden arasındaki ilişkiyi araştırdı
Bir gün meme kanseri olduğunu öğrendi; üstelik üçüncü evredeydi. Sene 2013’tü... Hayati riski vardı. Ailesi ve arkadaşları ona öyle güzel destek oldu ki kanser, hayatını tamamen pozitife çeviren bir şansa dönüştü. Başından geçenleri bir bir anlattığı bir blog yazısı yayımladı önce. İyi, kötü, çirkin; her ne yaşadıysa dürüstçe anlattı. Eşi, annesi, kız kardeşi bu hastalıkla mücadele ederken ne yapacağını şaşıran erkekler de yazıyordu, tedavi sürecindeki kadınlar da... Durmadan soru geliyordu. Tek tek araştırıyor, herkese yanıt yazmaya, moral vermeye özen gösteriyordu.
Gündoğumunda Bodrum’a âşık oldu
Hasta yatağında yatarken aklından sürekli onu daha iyi edecek bir yere gitmeyi geçiriyor, turkuvaz bir denizin fotoğraflarına bakıyordu. İyi hissettiği günlerde kalkıp zihin ve beden arasındaki ilişkiyi araştırıyordu: “Sağlıklı düşünceler, sağlıklı bir yaşamı; olumsuz düşünce ve kelimeler de ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. Bunu kimse benden daha iyi bilemez çünkü bizzat yaşadım. Düşünce kalıplarımızı değiştirerek bu plasebo etkisini hayatımıza sokabiliriz. İşte bunu öğrenmek, bakış açımızı genişlemesini sağladı ve bu da beni Türkiye’ye getirdi.”
Schoenfeld, kanserin onun hikâyesi olmasına izin vermedi. Şöyle düşündü: “Şifa ve yaşam sevgisini yeniden bulmam için dibe batmam lazım. Sevgi ve saygıyla sarmalanmış bir hayatınız yoksa, maddi gücünüzün hiçbir anlamı yok. Kanser sayesinde kendimi kabullenmeyi öğrendim. Şüphe ve suçluluk gibi olumsuz duygulardan kurtulmayı ve sadece hayatıma odaklanmayı kafaya koydum. Kanser, şaşırtıcı bir şekilde hayatımı değiştirdi.”
İyileştiğinde yapmak istediği ilk şey seyahate çıkmaktı. Türkiye, listenin başındaydı. Buraya dört yıl önce en iyi arkadaşıyla gelmiş; ülkeye, insanlarına, kültüre, misafirperverliklerine ve denizine âşık olmuştu. Hasta yatağında bakıp hayalini kurduğu turkuvaz denize...
Bu yıl Bodrum’a geldi, Türkbükü’ndeki bir otelde güzel bir tatil yaptı, geçirdiği günlerin akabinde kararını verdi, Türkiye’de kalacaktı: “Kader beni Bodrum’a, Gümüşlük’e götürdü. Oradaki ilk sabahımı asla unutmayacağım. Sabahın erken saatlerinde güneş tepelerin üzerinde dolaşıyor, koyda Myndos antik kentinin kalıntılarını aydınlatıyordu. İşte benim evim burasıydı. Her şey dengeli ve sakindi. Küçük, ahşap balıkçı tekneleri, sahildeki kafeler, efsanevi günbatımları ve tabii ki koyu kristal berraklığındaki suyuyla Gümüşlük başka hiçbir yere benzemiyordu. O gündoğumuyla, Bodrum’a duyduğum aşk da başlamış oldu.”
Schoenfeld artık burada yaşıyor. Hatta şöyle diyelim: O, artık buralı. Bazen Gümüşlük’te, bazen Türkbükü’nde kalıyor; farkındalık ve mutluluk konularında dersler veriyor. Ayrıca sağlıklı yaşam merkezi LifeCo Wellbeing & Detox Center’da yine farkındalık ve enerji terapisi konusunda konuşmalar yapıyor: “Bugünün yoğun iş koşturmacasında hayatımıza bir denge oturtmak daha da önemli. Çok çalışmak üzere programlandık. Tabii ki bu da önemli, yaşamak için paraya ihtiyacımız var ama huzurumuza dikkat etmek de bir o kadar önemli. Meditasyon sırasında dinleyicilerimden şunu düşünmelerini istiyorum: Üç gün boyunca dişlerinizi fırçalamazsanız nasıl hissedersiniz, ne olur? İşte huzurumuz, ruh sağlığımız da buna benziyor. Endişeyi ortadan kaldırmazsanız, vücudunuz da bundan etkilenir. Uyumadan önce gözlerinizi kapatın ve o gün minnettar olduğunuz üç şey hakkında düşünün. Ya da sabahları duş alın, bırakın o su enerjinizi temizlesin, stresiniz suyla birlikte aksın gitsin. Bunlar gerçekten uygulaması çok basit ve faydalı şeyler. İşin sırrı, kendinize dikkat etmekte.”
Yüzmek, beyin dalgalarımızı etkiliyor, içimizdeki kaygıyı azaltıyor
Şimdi dünyanın her yerinden gelip LifeCo’da onu dinleyenler var. Geçen ay, Kate Moss da dinleyicilerinden biriydi. Schoenfeld, ünlü modeli oldukça sevimli ve özgün biri olarak tarif ediyor: “Onunla bir süper model olarak değil de ‘gerçek bir insan’ olarak tanışmak güzeldi. Kızını çok seven ve onu en iyi şekilde yönlendirmek isteyen bir anne gördüm karşımda. Kızlarımızın yaşı birbirine çok yakın, başka benzer noktalarımız da var. Tabii ben onun gibi yüzlerce derginin kapağını süslemedim. Günün sonunda, hepimiz insanız ve arzumuz bir: Sevgi ve saygı. Denge de çok önemli bir püf noktası. Anı yaşamak için kendinize zaman ayırın. Mutluysanız, harika. Ama değilseniz, bazı değişiklikler yapmaktan geri durmayın. Yüzmekle başlayın mesela. Bilim insanları söylüyor, denizde yüzmek iyi hissettiriyor.
O kocaman dalgalar, beyin dalgalarımızı etkiliyor ve içimizdeki kaygıyı azaltıyor. Türkiye kıyıları, bence dünyanın bir sonraki refah yeri olma potansiyeline sahip. Bu suda kesinlikle büyülü bir şey var.”