Güncelleme Tarihi:
Kimden: Sonay Çoban
Kime: Antakya Sofrası, İstanbul
İÇERİ GİRİNCE EVİME GELMİŞ GİBİYDİM
Günlerden bir gün yine ekipçe Taksim’de buluşmak üzere sözleştik. O zamanlar Güneşli tarafında çalışıyorum; yol uzun, trafik yoğun, ben de tükendim. Aracı park edecek yer buldum derken, bir baktım mekânın asansörü yok! ‘Bu ne ya’ diye söylenirken katları birer birer çıktım. Nefesim kesilmiş halde kapıya vardım. İçeriye girince sanki evime gelmişim gibi hissettim. Can Abi’nin güler yüzle “Hoş geldin” demesiyle içeri girdim Antakya Sofrası’ndan. Muhabbetler, gelen giden mezeler, yemekler derken Harbiye tavuğuna âşık oldum. Nice yeni yaşları burada kutladık, yeni işlerimize kadeh kaldırdık, Taksim’de ‘hiç param yok’ diyen amcaya son paramı verip dolandırıldığımı anladığımda hayıflanmalarıma şahitlik etti o masalar. Karantinaya mola verildiğinde de ilk soluğu orada aldık. Ve niceleri... Demem o ki, bizde çok uzun zamandır ‘hadi bir şeyler yiyip içelim’in meali Antakya Sofrası’na gitmek oldu. İstiklal’deki evimiz, seni çok özledik.
Kimden: Beril El
Kime: Sardunya’s, İzmir
MEKÂNI ISITAN ŞÖMİNESİ MİDİR YAŞANMIŞLIKLAR MI?
Öyle herhangi bir bar değildir, her gün merhaba için uğrayıp “Haydi iki bira içelim, yaa akşam yemeğini de burada yiyelim” diyerek saatlerce takıldığımız mekândır Sardunya’s... O minicik mutfağında yaratılan şahane lezzetleri yiyip “Sonra ödersiniz” denen yerdir. En özel günlerimizde de en sıkıntılı dönemlerimizde de gittiğimiz, karnımızla birlikte ruhumuzu da doyuran mekândır. Sardunya’s şarap evidir aynı zamanda. Peynir tabakları eşliğinde çeşitli şaraplar içilir, kışın sıcak şarap kokusuyla dolar mekân. Mekânı ısıtan şömine midir, o eski İzmir Evi’ndeki yaşanmışlıklar mıdır bilinmez... Mekân değil, aslında evdir Sardunya’s. Yiyip içip yaşamın her anını keyifle taçlandırmalık yer... Haydi artık, çok özledik!
Kimden: Buket T. E.
Kime: İmroz, İstanbul
GÖZLERİMDEN YAŞLAR SÜZÜLDÜ, NASIL DA HALDEN ANLARLARDI...
Arkadaşım dedi ki: “İmroz kapanmış.” Gözlerimden yaşlar süzüldü. Yahu ben içki içmeyen insanım! Ama işte, bu yazıyı yazmamın bir nedeni var. Diyor ki Yorgo Baba bir röportajında: “Meyhanecilik, halden anlamaktır.” 20’lerin başında ilk gittiğimde, önümüze mezeler kondu, paçanga, domates, salatalık geldi. Garson “Siz ne alırdınız?” dedi, “Çay” dedim. Şaka sandılar ama ben ciddiydim. Çayım geldi ve gece boyunca da hep tazelendi. Sonra öğrendim ki meğer çay yapmıyorlarmış, her seferinde çay ocağından siparişle geliyormuş. Çay ücreti de almadılar. Sonra 20 sene daha gittim İmroz’a... Kimlerle gitmiş olursam olayım, masaya oturduğumda, bana ne alırsınız diye sormaz, çayımı getirirlerdi. Bir sefer herkes siparişini verdi, sıra bana gelince oraya ilk kez birlikte gittiğim arkadaşlara bakıp havalı havalı “Her zamankinden” dedim. Filmlerde görüp çok imrendiğim bir cümleydi... Gerçekten ‘halden anlarlardı’... İstanbul’da bir meyhane kapanmadı sadece, olan bu değil... Gerçekten çok üzüldüm.
Kimden: Renay Keskin
Kime: Sensus Şarap Evi, İstanbul
ŞİMDİ ARKADAŞIM VE O ÇOCUK EVLİLER!
Bir gün yine kalabalık bir arkadaş grubu olarak, o zamanlar uğrak yerimiz olan Galata’daki Sensus Şarap Evi’ne gittik kızlarla... Mekânın minnacık bir peynir dolabı vardı. Dışı küçük ama içerisi Tardis gibi kocaman. Ne peynirler vardı oof, off, offff... Biz hafiften neşelenmişiz, ufak ufak şarkı mırıldanıyoruz. Yan masadan bir çocuk, arkadaşıma “O şarkı öyle söylenmez” diye çıkıştı. Ben “Ay burada bile çattık bir münasebetsize” deyip önüme döndüm, gerisini pek takmadım ama birazdan anlayacağınız üzere benim arkadaş atılan bu lafa takmış. Ertesi gün arkadaşım aradı, “Dünkü çocuk çok hoş adam çıktı ama benden 8 yaş küçükmüş” dedi. O zamanlar şarap evi erken kapanırdı. Meğer benden sonra Pera’da dans etmeye gidilmiş. Gözler kavuşmuş. Sokaklarda hoş sözler edilmiş. Eve bırakılırken yollara flörtler serilmiş, jestler yapılmış... Sensus’ta çocuk yan masada sevgilisiyle oturuyor sanmıştım, meğer kız kardeşiymiş. Ayık gözle tanıştık, “Sahiden efendi, nazik bir adammış” dedi. Şimdi arkadaşım ve o çocuk evliler, görseniz hemen içinizi ısıtacak bir de çocukları var, kreşe gidiyor. Sensus hâlâ o kadar tatlı bir mekân mısın? Öyleysen ses ver.
Kimden: Koray Günyaşar
Kime: Adana’nın tüm mekânları!
İLK AŞK MEKTUBUM ADANA ŞEHRİNE GELSİN...
Pazar sabahı sanayiye dalıp Kel Mahmut’ta uykuluğu, kuzu şişi indirmeyi özledim. Büyüksaat’te Memet Usta’ya uğrayıp çekiç sesleri eşliğinde kebabı, ciğeri indirmeyi özledim. Kaburgacı Cahit Abi’de sürahilerce şalgam içmeyi, lokum gibi kaburgayı, enfes kıyma kebabını özledim. Ceyhan Ocakbaşı’nda televizyonda Adana Demirspor maçı, önümde kadehim, etimi indirmeyi özledim. Kling Usta’da inciği, Öz Asmaaltı’nda güveci, Apranti Ocakbaşı’nda mangalda içliköfteyi özledim... Elem’de sofraya kurulmayı, Kocavezir’de Şırdancı Naci Abi’nin assolist gibi teşrifini, Selim’de sıcak çıkan çıtır burmayı özledim. Tüm bunları dostlarımla yapmayı ayrıca özledim. İlk aşk mektubum Adana’ya gelsin; mekân ayıramadım, tüm şehri özledim.