Güncelleme Tarihi:
Mert Demir’le Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda vereceği ikinci konser öncesi buluşmak üzere sözleşiyoruz. Prova için 14.00’te Açıkhava’dan içeri giriyor. Hava çok sıcak, kuliste klima olduğu için sohbet etmeye oraya geçiyoruz. Öyle büyük kulis talepleri olan biri değil. Bir yanda kıyafetleri, gitarı, diğer yanda da soğuk su ve meyveler duruyor.
İlk bakışta dikkatimi gülüşü çekiyor. Çilleri de yakından daha çok belli oluyor. Bunlar ona sevimli bir hava veriyor. Ciddi olduğu anlardaysa çok seksi bir adama dönüşüyor. Çok mütevazı, bir iltifatla yüzü kızarabiliyor. Bütün sinir uçları alınmış gibi her şeye çok sakin tepkiler veriyor. Göğsündeki ve kolundaki dövmelere gözüm takılıyor, 40’a yakın dövmesi varmış. 4 yaşındaki husky cinsi köpeği Pengo ile anılarını vücuduna resmettirmiş, sağ kolunu gösteriyor; “Bu Pengo’nun tırmık izi. Bende birçok şeyi değiştirdi, beni daha sorumluluk sahibi yaptı” diyor.
Konser öncesi fotoğraf çekimine başlıyoruz. Kuliste çalışırken fotoğraflarını çekiyoruz. Ardından orkestrayla provaya geçiyor. Bir süre sonra sıcaktan bunalıp üstünü çıkarıyor ve kendini müziğe kaptırıyor.
Konser saati yaklaştıkça Açıkhava doluyor. Boş koltuk yok. Islıklar, alkışlar ve ‘İkimize Birden’ şarkısıyla Mert Demir sahnede... İzleyicilerle göz kontağını hiç eksik etmeden şarkılarını söylemeye başlıyor.
Bir klip çekiminde gibi, müziğin ritmine göre attığı bakışları ve kendine özgü danslarıyla sahneyi
adeta yakıyor. Seyirciler arasında annesi de var. Hemen iki yan koltuğumda izliyor oğlunu. Bakışlarından duyduğu gurur okunuyor. Demir de sık sık sahneden şarkılarını ona dönüp söylüyor.
Konser sonrası kimse gitmeye niyetli değil. Biste herkes sahne önüne doluyor. Onlarla bir ağızdan şarkılarını söylüyor. Bence Mert Demir’in sırrı doğallığında, bu sevgiye rağmen egosuz duruşunda, doğru şarkı seçimlerinde ve sahnedeki tavırlarında saklı. Bu arada 10 Ağustos’ta yeniden Harbiye Açıkhava Tiyatrosu sahnesinde.
◊ Gökyüzünden düşen bir meteor gibi aniden geldin. Son bir senedir de herkes senden bahsediyor. Ne hissediyorsun?
Çoğu kişi “Bu kadar kısa sürede nasıl olabilir” diyor. Aslında bunun arkasında uzun yıllar var. Neredeyse 10 senedir müzik sektörünün içindeyim. Belki de artık hazır olduğum için bu ivmeyi yakaladım.
◊ Hazır olduğunu nasıl anladın?
Bu zamana kadar insanların dinleyebileceğini düşündüğüm şarkıları yayımlamamıştım, onlar hep bilgisayarımda, telefonumdaydı.
◊ Neden orada saklıyordun?
O psikolojide, duygusal durumda değildim. Alternatif, belki de bir prodüktör olarak kıymetli işlerin peşindeydim. Şimdi daha sokak kültürüne ait şeyler yapmaya başladım, bu da çok hızlı etkileşime girdi ve popüler oldum. Bu şarkıları paylaştığımda böyle bir popülaritenin geleceğini tahmin ediyordum. O yüzden çok da hazırlıksız yakalanmadığım için süreci iyi idare edebiliyor gibiyim. İnsanın yaptığı işle ilgi görmesi müthiş.
◊ Ne zaman bir şeylerin artık değiştiğini anladın?
Bahsettiğin konu çok kişi tarafından dinlenmek ve tanınmaksa konser biletleri bitmeye başladığında hissettim. Çok dinlenen insanların bazen gerçek hayatta karşılığı olmuyor. Yaptığım şeyin gerçek hayatta karşılığı olduğunu gördüğümde “Evet” dedim, “Bu hayatımda büyük bir yer kaplayacak bir noktaya geldi”. Ama hiçbir zaman oldu diyen biri değilim. Bu benim için bir yolculuk ve bu yolculuğun şu an burasındayım. Eğer “Oldu bu iş” dersem ‘gelecekteki ben’e haksızlık ederim.
◊ Şöhretin seni en şaşırtan yönü ne oldu?
Aslında çok şaşırdığımı söyleyemem ama beklemediğim şeyler de olmuyor değil. Çünkü bir anda insanların hayatına girince insanlar da nasıl tepki vereceğini çok bilmiyor. Bir seviyor, bir nefret ediyor; bir ilgileniyor, bir ilgilenmiyor gibi durumlar olabiliyor. Beni şaşırtan, bazı insanların ani duygu değişimleri oldu. Ama çabuk kavrayabilen biriyim, belki o yüzden süreci kolay atlatabildim.
HAKKIMDA SÖYLENENLERDEN ANNEM ETKİLENİYOR
◊ Popüler şarkıcılar ve sanatçıların yaşadığı en büyük zorluk nedir?
Çok fazla çeşit ve çok hızlı bir sirkülasyon olması. Senden nefret ettiklerinde yeni bir sen bulma ihtimalleri çok yüksek.
◊ Sen, yerine başkası bulunur korkusu yaşıyor musun?
Asla. Ürettiğim tarzla ilgili bir ışık yaktım. Bu alanda yeni birileri bir şey yapsın, beraber üretelim isterim.
◊ Eskiden belki rahatça bir mekânda kahveni içerken şimdi fotoğraflarını çekenler oluyordur. Kısıtlandığını hissettiğin oluyor mu?
Fotoğraf çekiyorlar ama ben hâlâ kahvemi içiyorum. Sosyal hayatımı etkilemiyor. Çünkü açıkçası bunu önemsemiyorum.
◊ Şöhreti mi?
Evet, şöhreti önemsemiyorum. Bir gün gidebilir, bunun farkındayım. Gittiğinde de oturup ağlamayacağımı düşünüyorum. Çünkü müzikle aramda başka bir ilişki var. Sadece şu an çok fazla insan müzikle aramdaki ilişkiye tanık oluyor.
◊ Tanındıkça seni hayal kırıklığına uğratan şeyler oldu mu?
Eğer öyle şeyler olduysa bile gerçekten haberim yok. Ben o bahsettiğin dünyadan kendimi çok iyi ayırabildiğimi düşünüyorum. Tırnak içinde söyleyeyim; ne bunun rüyasına kapılıyorum ne de bunu çok kötü bir şey olarak görüyorum. Her işin bir raconu var, seni aşağıya çeken ya da sabah senin hakkında televizyonlarda konuşan birilerinin yapması gereken işleri var. Hakkımda söylenen belki son bir senedeki birçok şey yalan, yine de ben hiç etkilenmiyorum bunlardan. Ama annem etkilenebiliyor (gülüyor).
◊ Ne diyor?
“Oğlum sana şöyle söylediler” diyor, “Anne dinleme onları” diyorum.
IŞIKLAR SÖNDÜĞÜNDE HUZURA İHTİYAÇ DUYUYORUM
◊ Söyleşilerde kendini aradığını söylemişsin. 30 yaşındasın. Şu an nasıl bir sen var?
Tamamen huzurun peşinde olduğum bir yolculuk bu. 20’li yaşların başında daha materyalist takıldığım bir dönem vardı. Daha çok bilinmek için bir şeyler yapmaya çalışmak gibi... Ama oralar beni hep mutsuz etti.
◊ Huzuru bulabildin mi?
20’lerin ortalarında beni huzura erdirecek noktanın benim kontrolümde, benim gibi insanlarla beraber iş yapmak olduğunu anladım. Kitlelere ulaşır ya da ulaşmaz fark etmeksizin, sevdiğim insanlarla bir arada olup üretmek oldu derdim. Sonra fark ettim ki; hayatımın her noktasına böyle baktığımda daha mutluyum. Doğruluğuna inandığım şeyleri yapmaktan çekinmiyorum.
◊ Işıklar sönüyor, konser bitiyor ve kendinle kalıyorsun. Orada neler yaşanıyor?
Çok hızlı evime gidiyorum. Sessizliğe, huzura ihtiyacım oluyor.
◊ Tek kaldığında neler yaparsın?
Film de izlerim, kitap da okurum. Türü moduma göre değişir. Yemek yapmayı çok severim, tatildeysem yemeğimi kendim yapıyorum. Sebze grateni çok iyi yaparım.
SAHNEDE KAFAMA GÖRE TAKILIYORUM
◊ Hep fiziksel olarak beğeniliyor muydun?
Ben kendime o gözle bakamıyorum. Sabah kalkıp, yüzümü yıkayıp hayatıma devam ediyorum. Ama hep bana insanlar tarafından belli bir standartta olduğum hissettirilmişti.
◊ Güldüğünde çok sevimlisin, ama sahnede seksi oluyorsun. Sence hangisisin?
Bilmem, karışık herhalde, ikisi de olabilir.
◊ Konserlerde öyle bir bakıyorsun ki izleyenler bayılıyor. Danslarında çığlıklar kopuyor. Bunlar çalışılmış hareketler mi?
Asla, hiçbir şey planlı ve matematiksel değil. Çok sevdiğim şarkılarda sahnede çok rahat oluyor ve kafama göre takılıyorum. Bir anda koşa da bilirim, elimle hareketler de yapabilirim. Onun o gerçekliği de bence insanları alıyor. Bir de ben seksi olmak için bir bakış atarsam direkt anlarsın, sana itici gelir.
◊ Kıyafetlerini de kız kardeşin hazırlıyormuş. Hep böyle mi giyinirdin?
Ben her şeyi giyen biriyim. Kariyerimin bu döneminde yapacağım müzikle görsel ve işitsel dünyanın birbiriyle uyuşması gerektiğine inandım. O yüzden kardeşime ve anneme “Artık takım elbise giymek istiyorum” dedim.
◊ Yani bu senin tarzın...
Tabii, bundan önce daha fütüristik giyiniyordum, giydiğim pantolonda yırtmaç da vardı, oje sürdüğüm de oluyordu, kafama ne eserse onu yapıyordum.
BENİM İÇİN AŞK, KONTROLÜ KAYBETMEK OLABİLİR
◊ Arabesk bir yanın var mı?
20 sene Bağcılar’da büyüyüp arabesk olmamak mümkün değil. Daha sonra başka kültürlerden arkadaşlarım oldu ve o beni daha belki, tırnak içinde söyleyeyim Batı’ya götürdü. O arabesk temelin üzerine, daha sonradan öğrendiğim, benim kimyamda olacağını düşündüğüm şeyleri koyarak bu binayı inşa ediyorum.
◊ Bu sözleri sana ne yazdırıyor?
Yaşadığın her şey bir havuzda birikiyor. Eskiden neye yazdığıma dair daha emindim. Şimdi 30 yaşımda bazen neye yazdığımı fark edemeyebiliyorum bile.
◊ Bu sözleri yazan biri iyi bir âşık olmalı...
Duygusalım.
◊ Çözdün mü aşk denen şeyi?
Yok, aşk çözülebilecek bir şey mi bilmiyorum ama benim için aşk kontrolü kaybetmek olabilir. Çünkü genelde kontrolcüyümdür. Kontrolü kaybettiğimi hissettiğim de anlıyorum ki güçlü bir şeyin içindeyim.
◊ Şu anda kontrolü kaybettiğin bir dönem gibi...
Kontrolü kaybetmek hoşuma gidiyor. Beni hayata bağlıyor, hayatın en büyük güzelliklerinden biri gibi...
◊ Flörtöz müsün?
Severim flört etmeyi, snob bir tip değilim.
◊ Çapkın mısındır?
Yok, değilim. İlişki insanıyım. İlişkiler beni mutlu ediyor.
ŞÜKREDEBİLECEĞİM BİR YOKLUK İÇİNDE BÜYÜDÜM
◊ Bağcılar’da doğuyorsun. Anne ve baban ne iş yapıyordu?
Annem terzi, babam da tekstille uğraşıyor, bir firmada müdürlük yapıyor.
◊ Kaç kardeşsiniz?
Üç. En büyük benim, kız kardeşim 28, erkek kardeşim 18 yaşında. Birbirimize bağlı bir aileyiz.
◊ Yokluk var mıydı?
Aşırı diyemem haksızlık olur, ama varlık içinde de değildik. Şükredebileceğim bir yokluk içinde büyüdüm. Özetlersem hobileri ya da etkinlikleri olan bir aile değildik. O lükse hiç erişemedik.
◊ Konserler, tiyatrolar gibi mi?
Evet. Yemeğini yersin, karnın doyar, hayat budur gibi bir yerdeydik. Ama mutlu olmayı bildik.
◊ Bağcılar’da, sokak kültüründe yetişmenle ilgili yazılar yazılıyor. Buna şaşıran var. Seni nasıl etkiledi?
Konu rockstar olmaksa, rockstar’lar hep sokaktan çıkar. Sokak onu üretmeye iter. Sokak kültüründeki insanların hepsinin bir derdi var ama bunu dışarıya nasıl vuracaklarını bilemiyorlar.
◊ Müzik yapma merakı nereden çıktı?
16 yaşımda hediye edilen bir gitar benim için dışarıya anlatımda bir araç oldu. Aileyle ilgili problemlerin var, belki daha az sevilmişsin, farkında değilsin ama sorunların var, bunu anlatmak istiyorsun ama neyle, nasıl anlatacaksın. Varoluşsal sancılar çekmiyordum ama gitar sayesinde bazı şeyleri anlatmaya ihtiyacım olduğunu, bu şekilde anlatabileceğimi fark ettim.
◊ Kendi şarkılarını yazmaya nasıl başladın?
Önce başkalarının şarkılarını söylüyordum, kendi şarkılarımı yazabilirim kıvılcımı 19’da geldi. Yaşadığım duygudurumlarına sözler yazdım, kaydetmeye başladım. Kendi şarkılarımı yazdıkça daha çok bağlandım.
KİMSENİN GÜÇLÜ BİR SESİ OLMAK ZORUNDA DEĞİL
◊ ‘Mert Demir’in sırrı ne’ diye makaleler yazıldı. Sence sırrın ne, insanlar seni neden bu kadar sevdi?
İnsanların sorduğu sorunun cevabı bunun gerçek olması. Bu yaşananın bir proje olduğuna inandırılmak isteniyorlar, sanki benim arkamda biri ya da bir şeyler var... Ama günün sonunda gerçek bir şey yapıldığında insanlar onu takip edip seviyor.
◊ Yeni şarkılarının yanı sıra yaptığın cover’lar da ilgi gördü. Eski şarkıları söylediğin için eleştirenler oldu. Ne diyeceksin?
Anlayabiliyorum, çünkü cover bazılarına kolaya kaçmak gibi görünüyor. Aslında bakarsanız cover’lar kadar kendi şarkılarım da var. Son iki senede ‘Antidepresan’, ‘Ateşe Düştüm’, ‘Cehennemin Dibi’, ‘Gözlerime Bak’ gibi beş-altı tane çok dinlenen şarkı yaptığımı görüyorum. Cover’lar benim için puzzle’ın (yapboz) bir parçası olmaya devam edecek. Dünyada da her zaman şarkıcılar, sanatını beğendiği isimlerin şarkılarını sahnelerinde söylerler. Bu hem bir saygı hem de kendi yolculuğunda yolun güzel bir motifidir.
◊ Sanki bağırarak şarkı söylediğinde sesin güzel ve güçlü algısı vardır. Sen şarkılarını daha sakin bir tonda söylediğin için de zaman zaman eleştiriliyorsun...
Bir kere benim sesim güçlü bir ses değil. Kimsenin güçlü bir sesi olmak zorunda da değil. Konsere gelen, müziğimi dinleyen insanlar beni özel bulduğu için dinliyordur diye düşünüyorum. Güçlü bir ses arıyor olsalar bence beni dinlemezlerdi, ben de beni dinlemezdim. Özel, soft, yumuşak, nahif bir şeyin peşinde olan insanlar belki beni dinliyordur. Ben de hiçbir zaman böyle eleştirilere maruz kaldım diye çok güçlü okumalıyım diyerek yanlış bir tribe girmedim, girmeyeceğim. Herkes bağırmak zorunda değil, herkes bu kadar soft şekilde söylemek zorunda da değil. Çeşitlilikler dünyayı güzel yapar, buna ‘okey’ olmak lazım.
◊ Her şeye ne kadar pozitif yaklaşıyorsun. Hep böyle misin?
Hep böyleyim, sinirlendiğimi göremezsin. Eleştirileri de anlıyorum, bazen insanlar karın boşluğunu bulmaya çalışıyor, bu da normal. Ben her zaman artıları görmek, onunla vakit geçirmek taraftarıyım.
◊ Kariyerinde hedeflediğin nokta nedir? Daha popüler olmak, daha büyük konserler vermek, daha çok dinlenmek...
Şu anda sahnede olmaktan, insanlarla iletişime geçmekten, müzik yapmaktan çok mutluyum, hedefim bunu korumak. Saydığın maddelerden biri popüler olmak; ben hiçbir zaman popüler olmaya odaklanmadım ama göbeğine düştüm. Derdim popüler olmak değildi, popüler kalmayla ilgili de bir derdim yok. Bu kaygıya girersem zaten bütün sistem çökecektir. Çok büyük bir kitleye hitap ettiğimin de farkındayım. Her işim de beğenilmiyor. Beğenilmediğinde de kendime bakıyor ama bununla ilgili büyük tribe girmiyorum. Hatalarım, yanlışlarım olabiliyor, eksik bulduğum yerleri değiştirmek istediğimde üzerine çalışıyorum.