Güncelleme Tarihi:
Ablası voleybol oynuyordu, ailesi onun da bir spor dalıyla uğraşmasını istedi; böylelikle 5 yaşında tenisle tanıştı. İpek Öz, şimdi 22 yaşında ve uzun yıllardır azimle çalışmanın meyvelerini topluyor. Geçen hafta İsveç’te düzenlenen Uluslararası Tenis Federasyonu Turnuvası Bastad W25’te şampiyon oldu. Sene boyunca başarılı bir performans sergilemesi sayesinde yarın açıklanacak kadınlar klasmanı sıralamasında ilk 200’de olmayı umuyor. Öz, “Herkes çok çalışabilir ama farkı yaratan doğru çalışmak. Sezonu bizimki kadar uzun başka bir branş yok. Bu işi sıkılmadan saatlerce, günlerce, aylarca yapmak çok zor. O yüzden planlı çalışma çok önemli” diyor.
* Şampiyonluğunuzu tebrik ederim. Bu turnuvanın tenis dünyasında nasıl bir önemi var?
Teşekkür ederim. Bu turnuvadaki şampiyonlukla Wimbledon Tenis Turnuvası elemelerinde yer almayı garantilemiş oldum. Yarın açıklanacak yeni kadınlar sıralamasında da ilk 200’de olmayı umuyorum.
* Şampiyonluk ne hissettirdi?
Çok mutlu oldum, daha fazlasını istediğimi fark ettim. Bunun yolun sonu değil, henüz başı olduğunu anladım. Daha güzel şeyler için çalışmaya devam edeceğim.
* Bu noktaya ulaşmak için ne kadar çalışmanız gerekti?
Fiziksel antrenmanların dışında kendimi mental olarak çok iyi eğittiğimi düşünüyorum. Teniste fiziksel dayanıklılık kadar mental dayanıklılık da önemli. Hatta daha önemli. Bu, son 5 senedir üstüne çok fazla kafa yorduğum bir konu. Meyvelerini de aldığımı düşünüyorum. Doğru ekibi kurup doğru planlama yapmak da mühim. Herkes çok çalışabilir ama asıl farkı yaratan doğru çalışmak. Sezonu bizimki kadar uzun olan başka bir branş yok. Bu işi sıkılmadan saatlerce, günlerce, aylarca yapmak çok zor. O yüzden doğru ve planlı çalışma çok önemli. Mükemmel bir ekibe sahibim ve bu yüzden çok şanslıyım. Benim başarılarım buzdağının görünen kısmı. Onlar olmasa burada olamazdım.
* Tenis sporunda antrenör ne kadar önemli?
Antrenörün yeri çok büyük. Yeri geliyor aileniz, yeri geliyor öğretmeniniz, yeri geliyor en nefret ettiğiniz kişi oluyor. Önemli olan hepsinin dengesini bulabilmek. İyi bir antrenör-oyuncu kimyası inanılmaz işler başarabilir. Birbirlerine olan inançları, çalışkanlıkları, iletişimleri sonsuz kapılar açabilir. Bir antrenörün, sporcunun oyununda yapacağı çok küçük değişiklikler dünya sıralamasında fark yaratabilir.
* Sizin için kazanmak mı yoksa oynarken keyif almak mı daha önemli?
Kesinlikle oynarken keyif almak! Maç her zaman kazanılır, kaybedilir. Ama asıl galibiyet, zevk alırken gelir. Maçta kazanmayı düşünürseniz muhtemelen kaybedersiniz. Çünkü kazanmak sonuç odaklıdır ve anda kalamazsınız. Ama zevk almaya odaklanırsanız anda kalırsınız ve çözüm odaklı olursunuz. İşte galibiyet o zaman gelir. Maçın sonucunu kontrol edemeyiz. Kontrol edebileceğimiz tek şey o anda kendimiziz. Buna çok dikkat ediyorum.
* Bir gününüz nasıl geçiyor?
Günün 2.5-3 saati tenis kortunda, 1 saati fitness salonunda, geri kalanı da dinlenme ve kendime zaman ayırmakla geçiyor.
* Çağla Büyükakçay ve Marsel İlhan gibi sporcularımız dünyanın en prestijli tenis turnuvalarından Grand Slam’de bizi temsil etti. Sizin de hedefinizde var mı?
Grand Slam şampiyonlukları ve dünyanın 1 numarası olmak her tenisçinin hayali. Benim için de öyle. Adım adım ilerliyorum. Bunlar çok büyük hayaller... Ben yürüdüğüm, gittiğim yolun keyfini çıkarıyorum ve anda kalıyorum. Şu an için Fransa Açık Tenis Turnuvası (Roland Garros Turnuvası) elemeleri kesin. Takvimin geri kalanına daha sonra karar vereceğiz.
‘Tokam ve bilekliğim hep benimle’
* Maçlara çıkmadan önce ritüelleriniz var mı? Veya yanınızda taşıdığınız, uğur getirdiğine inandığınız bir obje?
Maçlardan önce ısınma rutinim aynıdır. Antrenörümle maçı konuşmak ve raketlerimi hazırlamak da bu rutinin bir parçası. Takıntılarım pek yoktur ama eğer bir şey beni rahat ettiriyorsa onu uzun süre uygularım. Mesela turnuvalarda genellikle aynı restoranda yemek yerim. Benim için konfor alanıdır artık o restoran. Uğur getirdiğine inandığım tokam ve bilekliğim de var. Onlar da hep benimledir.