Güncelleme Tarihi:
Ülkeyi tanıma amacıyla yola çıkmış bir grup gazeteci, Lahor yolundayız. Kendimizi ‘masal ülkesinde’ sanırken kadraja sopalı, öfkeden gözü dönmüş erkekler giriyor. Burası Pakistan. Masalın kâbusla harman olduğu yer...
Farklı yayın organlarından bir grup gazeteci, Pakistan Büyükelçiliği’nin davetlisi olarak geçen pazar gecesi İslamabad’a geldik. Başkentteki bir dizi resmi-gayriresmi görüşmenin ardından çarşamba sabahı Lahor’a gitmek üzere 07.30’da otelden ayrıldık.
Yolculuğun son çeyreğinde, saat 11.30 civarı bir gariplik hissettik; karşıdan gelen araçlar kendi şeritlerini kullanmıyordu. Çok geçmeden olağanüstü bir durumla karşı karşıya olduğumuzu anladık.
Tıklım tıklım otobüsler, rengârenk süslerle donatılmış kamyonlar, her birinin üstünde en az üç kişi olan motosikletler... Hepsi kontağı kapatmış, yolun kenarında bekliyordu. Onları geçince bir barikatla karşılaştık. Pek zorlanmadan aşıp yola devam ettik ve ‘tuhaflığı’ geride bıraktığımızı zannettik. Meğer ‘macera’ yeni başlıyormuş...
Güliz Arslan - İSLAMABAD/PAKİSTAN
Araçlarımıza vurmaya başladılar
11.45’te, Lahor’a 45 dakika mesafede ikinci barikatla karşılaştık. Binlerce Pakistanlı erkek yolu kapatmıştı. Bir önceki barikattakilerden farklı olarak ellerinde bambu sopalar vardı. Yola devam etmekte ısrar ettiğimizi görünce öfkelendiler. Yolculuğun başından beri eşlikçimiz olan polis aracının etrafını sardılar. Bağırmaya ve ellerindeki sopalarla araçlarımıza vurmaya, tekmeler atmaya başladılar.
Sonunda niyetlerinin zarar vermek değil, yola devam etmemizi engellemek olduğunu anladık. Ve araçlarımızla geri çekildik.
Olay yerine dönen Anadolu Ajansı İslamabad temsilcisi Semih Uğurlu’dan aldığımız bilgilere göre protestolar, İslam’a hakaret ettiği gerekçesiyle idama mahkûm edilen ve yaklaşık dokuz yıldır tutuklu bulunan Asya Bibi isimli Pakistanlı, Hıristiyan kadın hakkındaydı.
Anayasa Mahkemesi, temyiz duruşmasında beraat kararı vermişti. Eylemlere öncülük eden, ‘Tahriki Lebbeyk Pakistan’ isimli aşırılıkçı grup, Asya Bibi ve beraat kararını veren yargıçlar için ölüm cezası istiyordu.
Olayların kısa sürede yatışmayacağını anlayınca alternatif yolları denemeye karar verdik. Geri dönüş bir seçenek değildi çünkü İslamabad yolu da kapatılmıştı. Eylemcilerin ortasında kalmıştık!
Ya sabaha karşı jandarmanın zırhlı araçlarıyla barikatı aşmayı deneyecektik ya da gün doğduktan sonra Pakistan devletinin göndereceği helikopteri bekleyecektik. Sisli hava riskine rağmen helikopterli seçenek daha makuldü.
Bizi ‘kardeş’ diye karşılayan Pakistanlılar
Yan yollardan geçerek en yakın yerleşim birimi olan Şeyhupura’ya daldık. Burada hayat normal seyrinde devam ediyordu. Alışveriş yapan kadınlar, seyyar arabalarında bir şeyler satan erkekler, okuldan çıkmış çocuklar... Türkiye’den geldiğimizi öğrenince ‘brother/sister’ (kardeş) diye karşılayan, bizi evlerinde ağırlamak için ısrar eden, güler yüzlü, kalender, misafirperver Pakistanlılar...
Ve onların; yer yer çöp yığınlarıyla, açıktan akan kanalizasyonla bölünen ama canlılığını hiç kaybetmeyen, insanı hayret etmekten yorgun düşüren ayrıntılarla bezeli günlük hayatları...
Bir belgeselin içinden geçiyormuşuz gibi hissettiğimiz dakikalarda şehrin polis amiri gelip bizi bir misafirhaneye götürdü. Geceyi burada geçirebileceğimizi söyledi. Bizi, bölgenin en güzel restoranlarından Shahnawaz’da ağırladı.
Daha sonra şehrin askeri amirinin daveti üzerine karakola gittik. Başbakan İmran Han’ın ulusa sesleniş konuşmasını burada dinledik. Han, konuşmasına Hollanda’daki karikatür krizine atıfla başladı. Pakistan’ın İslam’a yönelik suçlar konusunda ne kadar hassas olduğunu anlattı. Ancak eylemcileri haksız bulduğunu, yargının kararına saygı gösterilmesi gerektiğini söyledi ve “Devletin sabrını test etmeyin” dedi.
Pakistan Büyükelçiliği görevlileri, olayların ilk anından itibaren güvenliğimizi öncelik sıralamasında en başa koydu ve her aşamada bizi rahat ettirmek için büyük gayret sarf etti.
Elçilik görevlileri, şehrin idari yöneticileri ve kolluk amirleriyle yaptığımız toplantıdan sonra önümüzde iki seçenek belirdi: Ya sabaha karşı jandarmanın zırhlı araçlarıyla barikatı aşmayı deneyecektik ya da gün doğduktan sonra Pakistan devletinin göndereceği helikopteri bekleyecektik. Şehrin sisli havasının yarattığı riske rağmen helikopterli seçenek daha makul görünüyordu.
Yolu bir şekilde buraya düşmüş Kanadalı gezgin çiftle birlikte karakolda beklemeye başladık. İstanbul’dan, olur da Pakistan yemeklerine uyum sağlayamazsak diye getirdiğimiz krakerleri böyle bir ortamda yiyeceğimiz hiç aklımıza gelmezdi.
Gecenin kalanını korunaklı bir sitenin, kısa süreli kiralanan evlerinden birinde, sivrisineklerin ve yorgunluğun izin verdiği ölçüde uyuyarak geçirdik.
Güzel haber sabah 6’da geldi: İslamabad yolu açılmıştı. Pakistan güvenlik güçleri, göstericileri bir ölçüde dağıtmayı başarmışlardı. 06.30’da gecemize eşlik eden farelere hoşça kal diyerek yola koyulduk.
Yolculuğumuz 12.30’da, İslamabad’daki Marriott Hotel’e varışla son buldu. Otel, devlet kurumlarına çok yakın olduğu için girişini güvenlik önlemi olarak dev konteynırlarla kapatmışlardı.
Binanın etrafını dolanıp arka kapıdan içeri girdikten sonra toprağı öpme isteğimizi bastırarak odalarımıza çıktık. Şimdi dinlenme ve içinden çıktığımız masal-kâbus harmanını sindirme zamanıydı...
Yaklaşık 10 yıl önce Pakistan’ın Pencap eyaletindeki bir köyde, meyve hasadı sırasında bir grup kadın arasında tartışma çıktı. Müslüman kadınlardan birkaçı Asya Bibi (Asia Noreen, 47, dört çocuk annesi) isimli Hıristiyan kadının tartışma sırasında Hz. Muhammed’e hakaret ettiğini iddia etti. Asya Bibi, 2010’da idam cezasına çarptırıldı. 2015’te cezanın infazı geçici olarak durduruldu, temyiz davası da sürekli ertelendi. Asya Bibi ve ailesinin şimdi başka bir ülkeye sığınması bekleniyor.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR