Güncelleme Tarihi:
Mihmandarımız Nuri Çorbacıoğlu, “Fazla yaklaşmaktan ve ani hareketler yapmaktan kaçının lütfen. Neticede bunlar yarı vahşi atlar ve 360 derece görebiliyorlar, ürkerlerse size zarar verebilirler” diye uyarırken, biz hangi ülke ve zamanda olduğumuzu unutmuş halde, günbatımına doğru ve ıssız bir bozkırın ortasında duran yüzlerce ata doğru çekiliyoruz. ‘Yürüyoruz’ yerine ‘çekiliyoruz’ diyorum çünkü ortam gerçekten büyüleyici.
Kayseri’nin Hürmetçi Sazlığı’ndayız ve gördüğümüz, bir yılkı atı sürüsü. Anadolu’da yazın tarımda kullanılıp kışın bakım masrafından kurtulmak için doğaya bırakılan atlara verilen isim bu. “Bu atlar bahar geldiğinde yeniden sahipleri tarafından yakalanır ve gündelik işlerde kullanılırdı. Fakat tarımda makineleşme artınca geri toplanmamaya başladılar. Vahşileşen bu sürülere yılkı atı deniliyor” diye anlatıyor Çorbacıoğlu.
Yeni belgesel, dizi,
film, klip adresi
Bölgeyi eski bir coğrafya öğretmeni, artık fotoğraf sanatçısı ve belgeselci olan Nuri Bey’le gezmek büyük şans. Buraya artan ilgiyi dinlemek için ondan isabetli biri olamaz.
“Son üç-beş yıldır köy ürünlerine artan ilgi, sazlığı ve ürünlerini de gündeme getirdi. Beş yıldır yılkı atları faktörüyle sazlığın bilinirliği katlandı. Dokuz yıldır buraya gidip geliyorum, altı yıldır da fotoğraf turları düzenliyorum. Altı yıl önce yılda 100 kişiyle başlayan bu serüven, artık 6 bin kişiyi geçti. Önümüzdeki yıl ikiye, üçe katlanacaktır” diye anlatıyor Çorbacıoğlu.
Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kış Uykusu’ filmi, Feridun Düzağaç’ın ‘Kül’ şarkısının klibi, Huawei’nin son reklam filmi, TRT belgeseli, daha birçok klip ve dizinin yolu buradan geçmiş.
Kayseri’nin Hürmetçi Sazlığı’ndaki yılkı atları, 300’ü geçen sayılarıyla Türkiye’nin en büyük sürüsünü oluşturuyor. Sürünün sahibi ‘Atçı Ali Dayı’ (Ali Kemer) bugün 45 yaşında ve dedesinden öğrendiği işi aşkla sürdürüyor.
Hikâyeyi Çorbacıoğlu’ndan dinliyoruz: “Sazlığın bonkör sulak yeşil alanları bu atların ve diğer canlıların yaşamlarını sürdürmelerine fırsat sunuyor. Kışın çetin geçen dönemlerde Atçı Ali Dayı onlara saman ve yem desteği sağlıyor. O, at sırtında doğan şanslı Türklerden...”
Çorbacıoğlu’nun anlattığına göre Hürmetçi Sazlığı’nın 10 milyon yıllık mazisi var. Anadolu karası sular altındayken zamanla coğrafi hareketlerle yükselmeye başlayınca bu sazlık bir iç deniz kalıntısı olarak günümüze kadar ulaşmış.
Bir de ‘milli park’ ilan edilebilirse...
Burası şu an 2. derece sit alanı. Yani ‘Ulusal önemi haiz sulak alan’ statüsünde. 1. derece sit alanı bir milli park olması bölgenin önemini artıracak.
1976’da sazlığın bir kısmı kurutularak Organize Sanayi Bölgesi (OSB) kurulmuş; halihazırda sazlığın üçte birini kaplıyor. Sanayi kurulduğundan bu yana sazlığın ekolojik dengesine zarar vermiş haliyle. Şimdilerde önlemler daha iyi alınmış durumda, belediyelerin bölgeye tam desteği var ancak tehlike geçmiş değil.
Çünkü Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’ne tabi faaliyet belgeleri beş yılda bir revize ediliyor. Hürmetçi Sazlığı’nı da içine alan ve OSB’nin genişlemesini durduran son düzenleme tarihi 2017. Yerel halkın endişesi üç yıl sonra ne olacağına dair...
Aslında bu sürede ‘bacasız sanayi’deki gelişmelerin sanayinin önünü kesmesinde epey yol alınmış. Sazlık şimdilerde çevresindeki dört-beş köyü besler durumda.
Önce de vardı,
sonra da var olacak
Peki dönem dönem yerel basında yer alan ‘Aç atlar sanayi bölgesini bastı’ türünden haberlerin aslı var mı? Hem evet hem hayır...
Çorbacıoğlu durumu şöyle anlatıyor: “Özellikle kış aylarında atlar ve mandalar Organize Sanayi’nin içine gidip refüjlerde otlayabiliyor. Gerek sanayinin kışın daha ılık olması, gerekse yeşillendirilmiş bölgelerin cazip olması hayvanları oraya çekiyor. Sanırım sanayidekiler de bu hayvanlar da birlikte yaşamayı öğrenmek durumundalar. Fakat insanlar daha önce şunu öğrenmeliler: O canlılar o sazlıkta bizlerden önce de vardı, sonra da var olacaklar...”
Sırada GastroKayseri var
Pastırmasını, mantısını, sucuğunu biliyorsunuz, peki ya diğerleri? Yağlama, yağ mantısı, Develi cıvıklısı, pehli, hakırdaklı lahana sarması, fırın ağzı, pöç, sucuk içi, nevzine, aside, kedi bacağı, gilaburu suyu/şerbeti... 16-17 Kasım’da Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen Gastronomi Turizmi Çalıştayı sayesinde duyduğumuz, tattığımız lezzetlerden birkaçı. İki gün süren ve halka açık olan etkinlikteki tüm panel ve atölyeler, şehrin bu alandaki yol haritasının masaya yatırıldığı oturumlar ilgiyle dinlendi. Artık sırada yepyeni lezzet festivali GastroKayseri var.
Gelenekselin dönüşümü
Hülya Tiritoğlu
Kayserili Başyazıcı ailesinin üçüncü kuşak temsilcisi olan Tiritoğlu, yolu Kayseri’ye düşenlerin uğramadan dönmediği Çemen’s Gurme markasının yaratıcısı. Bu markaya artık bugüne kadar çalışma fırsatı bulamamış kadınlara iş imkânı veren ‘Atölye’ ve yöresel lezzetlerin sunulduğu ‘Mutfak’ konseptleri de eşlik ediyor.
İlklerin kadını
Berna Gözbaşı
Şirketi BRN Yatak’la yaptığı ihracatlar ve girişimci yönüyle her yıl çok sayıda ödül alan Gözbaşı, birçok KOBİ’ye de danışmanlık yaparak önlerini açtı. 2009’da Kayseri Sanayi Odası’nın ilk kadın meclis üyesi oldu. 10 gün önce de İstikbal Mobilya Kayserispor’un ve Süper Lig’in ilk kadın kulüp başkanı seçildi.
Buraları görmeden dönmeyin
Kayseri’nin turistik cazibesi nereden geliyor? Kapadokya Üniversitesi Turist Rehberliği Program Başkanı Seden Edgü anlatıyor:
◊ Burası ulaşım kolaylığının yanı sıra pek çok farklı turizm çeşidini bir arada bulunduruyor. Bu potansiyel geç fark edildi çünkü öncelikle çok yakınındaki Kapadokya bütün dikkati üzerine çekiyordu. Ayrıca yerel halk ve yöneticiler turizme pek sıcak bakmıyordu.
◊ Son yıllarda uçuşların sık olması, Erciyes’in turizme açılması ve tanıtılması dolayısıyla kente daha çok ziyaretçi geliyor ama fazla gezmeden ve konaklamadan, birkaç saat geçirip ayrılıyorlar.
◊ Kayseri’ye gelen biri düzenli bir şehrin içine serpiştirilmiş farklı dönemlere ait etkileyici eserler, her öğün farklı bir yiyecek deneyimleyebilecekleri kadar zengin bir mutfak ve doğayla iç içe gelişmiş, sakin bir şehir hayatı görebilir.
◊ Görmeden dönmeyin diyebileceğim beş yer Erciyes, Selçuklu Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Kapalı Çarşı ve Talas olur. Biraz zaman varsa ve uzaklaşabilirlerse Kültepe Kaneş, Sultansazlığı ve yılkı atları, Kapuzbaşı Şelalesi, Gesi-Ağırnas’ı öneririm.
Atların hatırına
Kayseri’de kaldı
Nuri Çorbacıoğlu anlatıyor: “15 yıl önce Denizli’den öğretmen olarak gelip Kayseri’ye yerleştim ve bu atların hatırına bölgede kaldım. Rehber değilim, fotoğraf turlarında mihmandarlık yapıyorum. Dünyada ve Türkiye’de giderek yaygınlaşan ‘yeni köylüler’ akımına kapıldım sanırım. ‘Sanatçı çocukluğuna yolculuk edermiş’ diye bir söz var, ben de oralarda çocukluğumu bulduğum için bu köye yerleşip tarım, hayvancılık ve alternatif turizm yapmak istiyorum.
Çok yakın zamanda çiftliğimi kuracağım.”