Güncelleme Tarihi:
2014’ün ekim ayında bir salonda spor yapmaya çalışıyordu. İçerisi çok kalabalıktı, nefes alamıyor gibiydi. Hele ki spor aletlerinin başında sıra beklerken salonda geçireceği 45 dakika ona eziyet gibi gelmeye başladı. Sırtını duvara yasladı, derin bir nefes aldı. Karşısındaki duvarda bir afiş gördü. Deniz ve masmavi bir gökyüzünün olduğu bu afişte “Koşmak için hazır mısın” yazıyordu. İstanbul’da yapılacak bir yarışın reklamıydı bu.
Tam bir hafta sonra, 12 Ekim günü kendini o ‘afişin içinde’ koşmayı beklerken buldu. 10 kilometrelik bu koşuya hiçbir hazırlık antrenmanı yapmadan katılmıştı. Koştu, yürüdü, güldü, eğlendi, yeniden koştu, zar zor yarışı bitirdi. Madalyasını aldığında çok mutluydu.
Bahar Baltacı 35 yaşında. Bundan altı sene önce spora ilgisi henüz başlamamışken iş zekâsı uzmanı olarak çalışıyor, bu alanda kariyer yapmayı hedefliyordu. Koşu hayatına girdikten sonra hedeflerini değiştirdi, spor yöneticiliği bölümünde eğitim almaya başladı, bir yandan da pilates eğitmeni oldu.
Önce parklar ve sahil kenarlarında kısa mesafe diye adlandırılan üç ve beş kilometrelik koşularla başladı ve yarış mesafelerini kademe kademe arttırdı. 10, 21, 38, 66 kilometre derken gün geldi, 119 kilometrelik bir koşuyu da tamamladı.
Sırada bu serüvenlerini roman türünde anlattığı bir kitap yazmak vardı. ‘Kilometresiz’ adlı kitap Baltacı’nın ‘yol hikâyeleri’nden oluşuyor: “Kızılderililer, ağaçları, hayvanları, dağları, nehirleri kardeşleri olarak görür ve onları dinleyerek çok şey öğrendiklerini söylermiş. Ben de dağların, nehirlerin, ağaçların, hayvanların ve insanların arasında koşarken çok şey öğrendim. Dokunduğum ağaçlar, toprak kokan yollar, gülümseten hayvanlar, tanıdığım güzel insanlar, özlediğim sevdiklerim, ders çıkarıp daha güçlü olmamı sağlayan yanlış insanlar, her şeyi temizleyen yağmur, gün ışığıyla ısınan bedenim ve sonsuz gökyüzü altında uçuşan ruhumun mutluluğunu, sevmeyi, sevilmeyi öğrendim. Ben yaşamayı koşarken öğrendim. Koşu benim için sadece bir spor değil, aynı zamanda hayata açılan bir kapı niteliğinde. Koşarken gördüğüm yerler, bana su uzatan yöre halkı, bitiş noktasında yöresel lezzetlerini yediğim küçük esnafın büyük emekleri, tarihi yerlerin görkemi, koşu arkadaşlarımın hikâyeleriyle hayatın ta kendisi. Koşmaya başladım, hayatım; çevrem, seyahat anlayışım, hayata bakışım, mesleğim, beslenme tarzım, hayallerim değişti.”
Bugüne dek Uludağ Ultra Trail, Cappadocia Ultra Trail, Bodrum Ultra Maratonu, Alanya Ultra Trail ve İznik Ultra Maratonu dahil 80’in üzerinde koşu yarışına katılan; Prag, Budapeşte, Moskova ve Berlin’de yarı maraton koşan Baltacı’nın dereceleri de var. Ama dereceler kadar, bu yarışlardan öğrendikleri de onun için bir o kadar kıymetli. Likya Yolu’nda koşarken malzeme kullanımının performansı çok etkilediğini öğrendi mesela. Kapadokya’da 119 kilometre koşarak sınırlarını daha ne kadar ileriye taşıyabileceğini fark etti. Adana’da koşarken ısınma ve soğuma egzersizlerinin sağlıklı bir koşunun olmazsa olmazı olduğunu gördü. “Koşmak her yerde kolaylıkla yapılan bir spor olmasının yanında koştuğunuz yerin şartlarına göre zorluk derecesi artıyor” diyor, örneğin ormanda koşmanın kuvvet, dayanıklılık ve mental açıdan inanç gerektirdiğini düşünüyor.
Baltacı, ‘Kilometresiz’de koşmaya yeni başlayanlara tavsiyeler de veriyor. İlk önerisi aceleci davranmamak: “Ayrıca koşu öncesi ve sonrası esnetme egzersizlerini ihmal etmeyin çünkü sakatlanmanların çoğu ihmalkârlıktan doğar. Bu alanda hızlı ve sağlıklı bir gelişim göstermek istiyorsanız, bir koşu koçuyla çalışın. Sürekli araştırın, okuyun, dinleyin, bilinçli ilerleyin. Sporu hobi olarak değil, sağlığınıza katkı sağlayan bir aktivite olarak görmeyi başarırsanız, istikrar da sağlarsınız.” Onun gibi özellikle dağlarda koşmak isteyen kadınlara da söyleyecekleri var. “Yalnız koşmamaya çalışın. Yanınızda telefon ve sizi olası tehlike anında koruyacak sprey gibi etkili ürünler bulundurun. Nerede koştuğunuzu yakınlarınızdan birine söyleyin. Koşacağınız yerleri önceden araştırın. Yakınlarındaki okul, karakol, hastane, market gibi merkezlerden haberdar olun” diyor.
Başarılı koşucunun sosyal medyada kullanıcı adı ‘Kitapları Koşturan Kadın’. Bu ismi almasının nedeni, çocukluğundan beri edebiyata çok düşkün olması. “Okuduğum kitaplar sayesinde hayal dünyam hep daha çok genişledi, koşarken de özellikle uzun mesafelerde düşünmeye daha çok fırsatım oldu. Bu sayede tüm hikâyelerimi koşarken buldum. Okudukça fikirlerim, koştukça bedenim özgürleşiyordu. Bunu fark edince edebiyatla sporu bir araya getirdim” diyor. İşte okuduğu o kitapları ve koştuğu yerlerden çektiği fotoğraf ve videoları, hem sosyal medya hesapları hem de YouTube kanalı üzerinden takip edebilirsiniz.