Güncelleme Tarihi:
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını Türkiye’de mart ayından beri bir artan bir azalan vaka sayılarıyla kendini göstermeye devam ediyor. ‘Yeni normal’ hayat tüm alışkanlıklarımızı değiştirirken her gün takip ettiğimiz günlük veriler psikolojimizi de olumsuz etkiliyor. Son günlerde hızla artan rakamlar insanlar üzerinde psikolojik sorunlara yol açmaya başladı. “Acaba koronavirüs bana bulaşacak mı?”, “Kimden bulaşacak?”, “Acaba bende virüs var mı?” ya da “Ben koronavirüse yakalanıp etrafıma bulaştırır mıyım?” gibi yoğun kaygılı düşünceler kişide bir süre sonra depresyon, anksiyete ve paranoyaya neden olabileceği gibi obsesif kompülsif semptomlarda da artışa sebebiyet verebiliyor. Psikiyatr Dr. Elif Mutlu “Hastalığın aşısının ve tedavisinin olmaması, salgının ne zaman biteceğinin bilinememesi gibi belirsizlikler bu zorluklara tahammül gücümüzü etkiledi” diyor. Psikiyatr Prof. Dr. Arif Verimli’yse bu pandemi döneminin izlerini, hâlâ atlatamadığımız 1999 depremine benzetiyor.
AYNI UMUTSUZLUK TEKRAR BAŞLADI
Prof. Dr. Arif Verimli
Haziran başı gibi girdiğimiz kontrollü sosyal yaşamda biraz gevşeyen ve rahatlayan insanlarda, bugünlerde yeniden vaka sayısının artışıyla ve ikinci dalganın kendini hissettirmesiyle aynı tedirginlik ve umutsuzluk tekrar başladı. O nedenle anksiyeteyle beraber umutsuzluk ve kötümserliğin yol açtığı depresyonda da artış görüyoruz.
Bilgi kirliliğine karşı beyninize maske takın
İçinde bulunduğumuz salgın dönemi herkesin farklı şiddetlerde psikolojisini bozdu. Özellikle anksiyöz, fobik ve temizlik obsesyonu olan kişiler çok daha fazla etkilendi. Belirsizlik karşısında tedirginlik arttı. Ayrıca paranoyak yapılı, şüpheci kişileri de olumsuz etkiledi ve hezeyanlarını arttırdı.
Bu dönem, insanlarda en çok kaygı bozukluklarını arttırdı. Akut anksiyete ve anksiyeteli bozukluklardan obsesyonlar çok arttı. Buna bağlı olarak ‘anksiyeteyi bastırabilirim’ düşüncesiyle alkol kullanımında tedirgin edici düzeyde artış var.
İçinde bulunduğumuz salgın dönemini depreme benzetmek mümkün. 99 depreminde ilk altı ay akut bir tablo vardı. Korku ve tekrarlama endişesi vardı. Birinci yılın sonunda bu tedirginlik yüzde 50 azaldı. 23 sene içindeyse sadece yakınlarını depremde kaybedenlerde derin izler bıraktı. Tabii ki hiçbirimiz unutmadık ama baş etmeyi öğrendik.
Hasta olma konusunda kendimizi sakin tutmamız gerekiyor. Ama psikiyatrik yardım almadan bunu başarabilmek çok da kolay görünmüyor. Bu nedenle, nasıl ki yüzümüzden maskeyi ihmal etmiyorsak, sakinleşmek için kirli bilgi bombardımanına karşı beynimize de maske takmalıyız. Komplo teorilerine değil gerçek uzman görüşlerine saygı duymalıyız.
SÜREKLİ SALGIN HABERLERİ İZLEMEYİN
Dr. Elif Mutlu
Salgın şartlarında yaşam biçimimizin değişmesi gerekti. Hastalığın aşısının ve tedavisinin olmaması, salgının ne zaman biteceğinin bilinmemesi gibi nedenler bu zorluklara tahammül gücümüzü olumsuz etkiledi. Belirsizlik kaygı vericidir ve bu kaygı nedeniyle ruhsal sorunlar belirginleşti.
Karamsar olmayın
Bu belirsizlik ortamında bireyler olarak değiştiremediğimiz pek çok unsur var. Ancak değiştirebileceklerimizi değiştirmek, değiştirilemezlerdeyse doğru bilgilerle en güvenli şekilde devam etmek gerekir. Örneğin çalışma şeklinizi değiştirebiliyorsanız belki uzaktan çalışmaya geçebilirsiniz. Bu mümkün değilse çalışma ortamında mümkün olduğunca az temas, asansör kullanmamak, tokalaşmamak, maskeden ödün vermemek gibi bazı kişisel güvenlik önlemlerini sıkı şekilde uygulamak gerekir.
Doğru bilgilenmek karamsarlık değil, realist bir değerlendirme yapabilmektir. İyimser ya da kötümser değil, mümkün olduğunca gerçekçi olmak ruhsal stabilitemiz için önemli. Vaka sayılarının artması elbette endişe yaratıyor ama aylar içinde bir duyarsızlaşma gelişti, başlangıçtaki kadar gündem yaratmıyor.
Koronavirüs salgını tamamen ortadan kalksa bile eski normale dönüşümüz çok kolay olmayacak. Uzun bir süredir alışkın olmadığımız şartlarda yaşıyoruz. Cenazeler, düğünler gibi pek çok konuda şartlar değişti. Kalıcı bir ruhsal hastalık olmasa bile eskiye dönüş biraz zaman gerektirecektir. Obsesif kompülsif bozukluk için psikiyatra başvurulmalı.
Yardım isteyin
Sürekli salgın haberlerini ve grafikleri izlemeyin. Bilgilenmek önemli ancak tedbirli bir şekilde de olsa yaşamaya devam etmek lazım. Zor şartlarda olsak da mutluluk ve sevinçler, beklentiler, gelecekle ilgili planlar devam ediyor. Kaygımız hakkında başkalarıyla konuşmak iyi bir yoldur. Bir problem haline geldiyse profesyonel yardım almak gerekir.
Ailenin yaşantısında iş, ders, yemek saati gibi alanlar çok iyi planlanmalı ve programa sadık kalınmalı. Doğru bilgilenme, aşırı karamsarlık ve aşırı iyimserlikten uzak kalmak, zorlandığımızda yardım istemek, ilişkilerimizi ve iletişimi devam ettirmek önemli.
Yüksek kaygı, yalancı COVID-19 semptomları ortaya çıkarabiliyor. Uyku problemleri, yeme bozuklukları, obsesif düşünceler gibi... Kaygı (anksiyete) belirtileri COVID-19 belirtilerine benziyor. Kaslarda gerilim ve ağrı, nefes darlığı, halsizlik, iştahsızlık gibi... Bu belirtiler şiddetliyse doktora başvurun tabii.