Güncelleme Tarihi:
Üniversiteye hazırlanırken iş çıkışı bana ders çalıştıran gönüllü bir öğretmenim vardı. Dersten sonra beni eve bırakıyordu. Bir akşam dersten sonra iki kahve söyleyip sohbete koyulmuştuk. Ünlü bir görme engellinin otomobil kullanmasından bahsediyordu, sonra sordu: “Hiç denedin mi?” Denemiştim, bir defa, birkaç metre de olsa... Babamın arabasını piknik alanında kullanmıştım ve annem çok panik olmuştu. “Sevdalısıyım otomobil kullanmanın, en büyük hayallerimden biri” dedim. Garson geldi, hesabı aldı. AVM’nin otoparkına konuşmadan indik. Birden etrafı tarif etmeye başladı çılgın öğretmenim. Anlamadım... Anahtarı uzattı “Çıkışa kadar sen kullan” diyerek. Gözlerim parladı, durakladım, “Emin misin?” diye sordum.
Tereddütsüz “Evet!” dedi.
Anahtarı alıp kapıya sarıldım. Bir kahkaha patladı, arka kapıya sarılmışım heyecandan ve şaşkınlıktan. Normal değil mi şaşırmam, kim kör birine otomobilini verir! Geçtim direksiyona, tek seferde çalıştırdım. “Vay!” dedi öğretmenim, “Geri ve sağa doğru çıkmamız gerekiyor.” Yavaşça çıktık park ettiğimiz cepten. İleri, sağa 90 derece gibi komutlar verdi ve ekledi “Bir de kullanırken bana değil önüne bakman gerekiyor.” Beraber güldük. Ben onu cesaretinden ötürü tebrik ettim, o da beni şoförlüğüm için. Müthiş bir şeydi, önce şaşkınlık, sonra heyecan, adrenalin, coşku, sevinç; harika hissediyordum. 10 yıldır üzerinde çalışılan otonom -kendi kendine gidebilen- otomobillerin yola çıkması için gerekli yasal düzenlemeler yapıldığında görmeyenler bu mutluluğu hep yaşayacak.
Kızımın iki teker bisikleti bana yaradı
Geçen pazar sabahı küçük kızım, yatağından kalkar kalkmaz “Baba!” diye coşkuyla geldi, hop diye atladı kucağıma. “Bugün bisikletimin destek tekerlerini çıkarmak istiyorum” dedi. Çok kararlı gözüküyordu, “Gerçekten istiyor musun? Biraz tehlikeli olabilir” dedim. “Evet!” dedi yüksek sesle.
Hazır üniversite sınavı nedeniyle sokağa çıkmak yasak, trafik de yok, tam sırası diye düşündüm. Çekmeceden ayarlı vida anahtarını kaptığım gibi sokaktaydık. Söktük küçük tekerlekleri. Bisiklete yerleşti hemen. “Önce dinle, ilk öğreneceğin şey düşmek” dedim ve biraz bununla ilgili konuştuk. Kullanmayı denediğinde çok da kolay olmadı, vazgeçmek üzereyken “Baba sen sürsene bir kere” dedi. “O benim için çok küçük” dedim. Hiç altta kalmayan kızım “Otomobil sürenler büyük küçük bütün arabaları sürüyor baba” dedi. Çaresiz caddenin tam ortasına geçtim, koca gövdemle bisikletin üzerine oturdum ama olmadı! Cebimdeki vida anahtarıyla koltuğu yükseltim ve tekrar oturdum. “Dümdüz gidebilirsin baba” dedi. “Önünde hiçbir şey yok.” Bastım pedallara, yanımda koşmaya başladı, sokağın sonuna kadar gittik. Tadını unuttuğum bir şeymiş bisiklete binmek. Ben de çok mutlu olmuştum ayrıca beni hiç yalnız bırakmaması da takdire şayandı. Öğleden sonra artık kendi sürebiliyordu… Çığlıklar atıyordu sevinçten. Otomobil sürerken yaşadığım coşkuyu o yaşıyordu. İnsanın ömründe birkaç defa yaşayabileceği sınırlı anlardan biri ve bence çok kıymetli...