Güncelleme Tarihi:
Ailelerin Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla savcılık Zoroğlu’nu, danışan çocuklara ‘uyuşturucu madde temin etme’ ve ‘eziyet’ sebebiyle tutukladı. Ancak Zoroğlu daha önce de 5 farklı şikâyet yüzünden savcılığın radarına takılmıştı. Türkiye’nin gündemine oturan iddialarla ilgili çok şey söylendi, sosyal medyada bütün bir hafta herkes böyle bir olayın mümkün olup olmayacağını konuştu. Yine iddialara göre Zoroğlu’nun çoklu kişilik bozukluğu tanısı koyduğu 180 çocuk var ve savcılık bu çocukların ailelerine ulaşmaya çalışıyor. Biz de bu iddiaları okuduktan sonra, son 1 yıl içinde Zoroğlu’nun muayenehanesine çocuklarını götüren ve benzer olaylar başına gelen üç aileyle telefonda görüştük. Üçü de farklı şehirlerde yaşıyor, birbirlerini tanımıyorlar.
Aileler Zoroğlu’nun çocuklarına onlardan habersiz nazal ya da damar yoluyla ketamin verdiğini iddia ediyor. Ketaminin psikiyatrik tedavilerde kullanılıp kullanılamayacağı tartışılırken Türkiye Genç ve Ergen Psikiyatri Derneği yaptığı açıklamayla ketamin konusuna açıklık getirdi: “Ketaminin, çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında ne ülkemizde ne de Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ile Avrupa Tıp Dairesi (EMA) gibi diğer ilaç idareleri tarafından ruhsatlı bir kullanımı olmadığı gibi tedavi uygulama rehberlerine giren bir kullanımı da henüz bulunmamaktadır. Çocuk ve ergen psikiyatrisi alanındaki ketamin çalışmalarında yan etki olarak en sık halüsinasyon ve disosiasyon (bilinçte bölünme) görülmüştür. Ketaminin onaylanmış bir kullanımının olmaması nedeniyle çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında kullanımı endikasyon dışıdır, özel izinler kapsamındadır. Ketaminin uzun süre ve yüksek dozlarda kullanımı nörotoksiktir (sinir hücrelerini zehirleyici), psikoza (gerçeği değerlendirme bozukluğu) eğilim ve bağımlılık riski taşır.”
Öte yandan hakkında suç duyurusu olan Salih Zoroğlu’nun avukatı Enes Malik Kılıç’a da ulaştık ve iddialarla ilgili cevaplarını aldık. Ayrıca haberdeki çocukların isimleri değiştirilmiştir, gerçek isimleri değildir.
“BEN DÜNYANIN EN KÖTÜ ANNESİ; BABASI VE ABİSİ TECAVÜZCÜYMÜŞ!”
Merve’nin (15) annesi
◊ Kızım 1’inci sınıftayken öğretmeni öfke kontrolü için psikoloğa götürmemizi tavsiye etti. Biraz araştırınca Salih Zoroğlu’nu bulduk. İlk seanstan 6 ay sonra bir daha gittik. Kızım 4’üncü sınıfı İstanbul’da bitirdi ve biz taşındık. Küçük şehirde daha rahat edeceğini düşündük, öyle olmadı. İşler daha da zorlaştı. Yeni sınıfına, arkadaşlarına adapte olamadı. 8’inci sınıftayken okulda ciddi bir öfke patlaması yaşadı ve ne olduysa ondan sonra oldu. Diğer çocuklar tarafından dışlanınca kızım bir daha toparlayamadı. Ben de 4 sene sonra tekrar doktoru aradım.
◊ Pandemiye denk geldiğimiz için seanslar çevrimiçi gerçekleşti. Kızımdan odada yalnız olmasını istiyordu ama ben bir gün konuştuklarını duydum. Kızıma “Abin özel bölgelerine dokunuyor mu”, “Abinin özel bölgelerini gördün mü” gibi sorular soruyordu. Kızım da hepsine “Hayır” diye yanıt verdi. Ama sonrasında da “Senin abin pislik, o kötü ve şerefsiz, kurtulman lazım ondan” diye kızımı doldurmaya başladı.
◊ Lise 1’e başladığında durumu kötüleşti ve ben yine doktoru aradım. Öyle zor bir durum ki o olayların içinde çok sağlıklı düşünemiyorsunuz ve yılana sarılıyorsunuz. Adam neticede saygın bir profesör. Yine İstanbul’a gittik.
◊ Kızımda çoklu kişilik bozukluğu olduğunu (ÇKB) ve her şeyin bu sebepten yaşandığını söyledi. Burnundan bir sprey sıktı, çocuk kendinden geçti. Meğer o ketaminmiş. Bize bu spreyi verdi. Kullandıkça çocuk delirdi, şizofreni hastaları gibi davranıyordu.
◊ Adam telefon görüşmemizde bana “Spreyi kullandıktan sonra durumu nasıl oldu” diye sordu. “Garip oldu, iyi değil” dediğimde “Güzel kafa yapar” diye cevap verdi. Adamın her hali tuhaftı zaten. Bir gün evde makasla bana saldırdı kızım, “Sen tacizcisin, ölmeyi hak ediyorsun” diye bağırdı. Baş edemeyince polis çağırmak zorunda kaldık. Sonra öğrendim ki seanslarında kızıma ketamini iğne olarak yapmış. Kızım da bizi suçlar olmuştu. İlaçları, her şeyi kestim,
Merve’yi de bir daha o doktora götürmeme kararı aldım. Merve biraz sakinlediğinde anlatabildi. Seanslarda iğneyi yaptıktan sonra çocuğa “Baban sana tecavüz etti Merve, anlat bana” diye zorluyormuş. Kızım “Olmadı öyle bir şey” dediğinde “Senin içinde 40 küsur tane insan var. Sana değil, onlardan birine yaptı bu kötülüğü” diye ısrar ediyormuş.
◊ Kızıma “Anne-babandan kurtulacağız, az kaldı. Onların malı sana kalacak. Sen benimle kalacaksın, ben seni koruyacağım” diyormuş. Çocuğu bize düşman etti. Ben dünyanın en kötü annesiyim, babası ve abisi tecavüzcü... Bu kız gidip “Annem, babam, abim bana bunu yaptı” dese biz ne yapardık? Kendimizi geçtim, gencecik oğlumun da hayatını bitireceklerdi.
◊ Biz iletişimi kesince doktor bize Merve’yi tekrar ona götürmemiz için tehdit içeren mesajlar atmaya başladı. Eğer götürmezsek Merve’ye tecavüz ettiğimizden dolayı savcılığa verecekti. “Elimde deliller var” deyip durdu. Ahretten, dinden bahseden mesajlar gönderiyordu; “Bu dünyada değil belki ama öbür dünyada benim hakkımı nasıl ödersiniz” gibi şeyler yazıyordu. Elinde deliller olan bir psikiyatr çocuğun iyiliği için hiç bizi tehdit etmeden, durumu anlar anlamaz şikâyetçi olmaz mı? Savcılığa gitmez mi?
◊ Ailelerin suç duyurusundan henüz haberimiz yokken, 3 hafta önce avukata gittim ve adamdan şikâyetçi olmak istedim. Ancak avukatım olay aydınlanana kadar sosyal hizmetlerin tedbiren çocuğu almak isteyebileceğini söyleyince duraksadık. Ben bir gece bile başka yerde kalmasını düşünemezken ne kadar süreceği de belli değildi. Diğer ailelerin suç duyurusundan haberdar olunca başımdan aşağı kaynar sular indi. Yaşadığımız olaylar o kadar aynıydı ki!
Üzüleyim mi, yoksa haklılığımızın ispatına sevineyim mi bilemedim.
◊ O klinikte o kadar çok hasta çocuk vardıki! Ağrı’dan gelen bir aile mesela. İnsanlar Türkiye’nin her yerinden bu adama güvendikleri için, şifa bulmak için yollara düşüp geliyordu. Olaylar meydana çıktıktan sonra başka bir aileyle irtibata geçtik, onlara da aynı şeyi yapmış.
◊ Biz de birkaç gün önce suç duyurusunda bulunduk, bu olayın peşini artık asla bırakmayacağız. Kızım tüm haberleri dinledi, okudu, gördü. “Ne yapacağız biz şimdi anne” diye sordu. “Başka doktor bulacağız kızım, çok daha iyi olacaksın, şanslıyız, kurtulduk” dedim. O adamla görüşmeyi kestiğimizden beri kızım hem bana hem babasına karşı çok daha iyi, o eski halleri hiç kalmadı.
“KENDİ KIZIMI TANIYAMADIM; YERLERDE SÜRÜNÜYOR, KALKIYOR, DOKTORA BİR ŞEYLER FIRLATIYORDU”
Banu’nun (14) annesi
◊ Kızım intihara teşebbüs edince psikiyatr arayışına girdim. Küçük yaşta babasını kaybettiği için zaten bir psikologla devamlı görüşüyorduk.
◊ Bu senenin ortasında Salih Bey’den randevu aldık. İlk gittiğimizde kızım Banu’yla odasında görüştü. Beni de oradaki başka bir psikolog olan Ahmet Bey odasına aldı. Salih Bey daha ilk seansta kızıma benden habersiz ketamin sprey uygulamış. Sonrasında beni odasına çağırdı ve “Kızınızın durumu bu, kendi gözünüzle görün” dedi.
◊ Ben kızımı intihar edip kendini öldürmemesi için götürdüm, zor durumdaydık. Ancak ilacı aldıktan sonraki hali sarhoş olmuş, sapıtmış bir insan gibiydi. Kendi kızımı tanıyamadım. Yerlerde sürünüyor, kalkıyor, doktora bir şeyler fırlatıyordu. Bana ters ters bakıyordu. Tuhaf bir ruh halindeydi. Şoke oldum. İlk seansta içeride 1,5 saate yakın kaldı. Salih Bey bana “Çocuğunuzda çoklu kişilik bozukluğu var” dedi.
◊ Bir sonraki hafta da çağırdılar. Salih Bey yoktu. Zeynep Hanım bizi aldı. O da ketamin uygulamış ve yine bana söylemediler, yine benden onay almadılar. Her seferinde uygulandıktan sonra öğrendim. “Bu ilaç nedir” diye sordum ama kızıma iyi geleceğini söylediler. İnternetten araştırınca bir çeşit uyuşturucu olduğunu gördüm. “Bu çocuğa bunu veriyorsunuz ama ya bağımlılık yaparsa” diye sordum. Zeynep Hanım da “Hayır, biz öyle bir doz uygulamıyoruz. İntihar düşüncesinden vazgeçecek, mutluluk hormonu artacak. Biz bunu her hafta uygulayacağız ki siz de o haftayı evde daha rahat geçireceksiniz” dedi. Ben de yurtdışı kaynakları okumaya başladım ve gördüm ki psikiyatrik tedavilerde gerçekten de uygulanıyor. Ama şimdi öğreniyorum ki 18 yaş altına uygulanması yasakmış ve yine bu gruba kimlikleri henüz oturmadığı için ÇKB tanısı konamazmış.
◊ İkinci seans sonunda Zeynep Hanım, Banu’yu dışarı çıkarıp beni çağırdı ve bana direkt “Çocuğunuz cinsel istismara uğramış” dedi. Kanım dondu. Babası vefat ettiğinden beri, kızıma küçüklüğünden beri gündüzleri babaannesi ve dedesi bakıyor. Bugüne kadar hiçbir mutsuzluğunu görmedim onların yanında. Ama insanın aklına binbir türlü şey geliyor.
◊ Zeynep Hanım kesin bir şekilde “Bütün aileler ‘Mümkün değil’ diyor ama sonra maalesef ortaya çıkıyor. Banu bu yönde şeyler anlattı. Düşünün, neler yaşamış bu çocuk” diye beni gönderdi. Dedesine anlattım, onlar da kafayı yedi. Tek ve üzerine titrediğimiz bir çocuk olduğundan dedesi onu okula götürüp tüm gün kapılarda bekliyordu.
‘ÇKB ile ilgisi yokmuş’
◊ Üçüncü seansa gittiğimizde Zeynep Hanım yine aynı şekilde Banu’ya baskı kurup “Cinsel istismara uğramışsın, ya deden ya da bir başkası yaptı bunu, bize söyle” demiş. Banu da bu baskıdan sıkılınca gelip bana her şeyi anlattı ve “Anne ben buraya gitmek istemiyorum. Çünkü böyle bir şey yok, olmadığını onlara söylüyorum ama bana inanmıyorlar. Onlarla devam etmek istemiyorum” dedi. Bir sonraki hafta başka bir doktor araştırıyordum ama o hafta Banu maalesef bir intihar girişiminde daha bulundu ve ben Zeynep Hanım’ı arayıp “Biz size başladık ama herhangi bir yol kat edemedik, ne yapacağız. Bana bir yol gösterin” dedim. “O zaman hastaneye yatıracaksınız, çocuk bizden çıksın” dedi ve yollarımızı ayırdık. Kendi imkânlarımla bir klinik buldum ve oraya yatırdım, 21 gün kaldık. Şu an durumu çok daha iyi. Antidepresan bile kullanmıyor. ÇKB tanısıyla yakından uzaktan ilgisi yokmuş. Haberlerde görür görmez şoka girdim. Banu da yanımdaydı,
o da gördü ve dehşete kapıldı.
◊ Doktorun geçmişine bakınca bambaşka amaçlarının olduğunu düşünüyorum. Suç duyurusunda bulunduk. En ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz.
“TACİZCİ DİYE BENİM YILLARDIR GÖRMEDİĞİM, KIZIMIN HİÇ GÖRMEDİĞİ YEĞENİNİ SUÇLADI”
Selin’in (9) annesi
◊ Kızımın kaygı bozukluğu var. Biz İstanbul’a 3 saat uzaklıkta bir şehirde oturuyoruz. Çocuğumu bu bölgede farklı doktorlara götürdük ama sonuç alamadık. Kaygı bozukluğu sebebiyle çocuğumu okul kapısında, hatta sınıfında bekliyordum.
◊ Rahmetli babam bir gün sofrada kustu ve kızım kusmaya karşı bir korku geliştirdi. Okulda da diğer çocuklar kustuğunda ciddi krizler geçiriyordu. İlk senenin sonuna doğru biraz toparlamıştı ama ikinci sınıfta oğlumun apandisiti patlayınca durumu tetiklendi. Bir psikoloğa gittik ama o da fayda etmedi. Gerekirse bir şeyler satalım ve kızımızı İstanbul’da en iyi kimse ona götürelim dedik. Araştırdık ve karşımıza şahane bir eğitimi ve deneyimi olan o kişi çıktı. Kızımızı kendi ellerimizle oraya götürdüğümüze inanamıyorum.
‘24 kişiliği var dedi’
◊ Geçen yıl ekim ayında ilk randevumuza gittik. Kızım evden çıktığımız için ciddi krizler yaşadı. Selin’i önce o muayenehanedeki diğer psikolog Ahmet Bey gördü. O Selin’in krizli haliyle baş edemeyince odadan Salih Bey çıktı, kızım ona tekme attı ve Salih Bey sendeledi. Sonrasında da odasına aldı. O sırada Ahmet Bey bana “Kızınızda ÇKB var” dedi. Salih Bey o gün Selin’le ilk seansını yaptı ama odadan ağlama ve bağırma sesleri gelmeye devam etti. Seans bittiğinde ben odaya girdim. Eşim kızıma “İçeride ne oldu” diye sorunca Selin “Baba, doktor bana vurdu, ben de ona eşya fırlattım ve ağladım, dövdü beni” demiş.
◊ Salih Bey, Selin’i sakinleştirmek için ilaç verdi ama sakinleşmedi, ikinci doz da sakinleştirmeyince ketamin uyguladı. Ama tabii bize söylemedi ne olduğunu. Sprey olarak sıktılar, Selin’in ayakları yerden kesildi! Dili dolandı. Baygın alıp evimize döndük. O kadar kendinde değildi ki altına çişini kaçırdı, yol boyu ağladım.
◊ İkinci seansta Ahmet Bey bana Selin’in 24 tane kişiliği olduğunu anlattı. Ben şoke oldum! “Sebebi taciz ya da tecavüz” dedi. Ne düşüneceğimi şaşırdım, kalakaldım.
◊ “Bensiz tuvalete dahi gitmeyen bir çocuk nasıl istismara uğrar” dedim, “Olmuştur” diye yanıt verdi. Eşim de inanamadı. Kim olabilir diye düşündük durduk. Rahmetli babam 3 yıl benimle yaşadı. Acaba dedim.Yine de ihtimal vermedim.
◊ Selin’in durumu kötüleşti, kaygıları hiç düzelmedi. Ahmet Bey bana “Bundan sonrasını Salih Bey’le istişare edeceğim ve siz onunla görüşeceksiniz” dedi. Salih Bey’le seansımıza gittiğimizde Ahmet Bey de odaya girdi ve seans ortasında bana bazı sorular sordular. Ben de ona Selin’in çok akıllı olduğunu, okula gitmeden okuma-yazma öğrendiğini anlattım. Onlar da kitap okutturdu ve ilkokul 1’inci sınıf öğrencisine göre çok hızlı okuduğunu görünce Selin’in süper zekâ olduğuna ikna oldu. Ve hiçbir test yapmadan kaşeleyip imzaladığı bir kâğıda “Selin’in süper zekâ olduğu tespit edilmiştir. IQ’su 140’ın üzerindedir, dâhidir” yazarak bana verdi. Sonrasında da Ahmet Bey’in seanslara devam edeceğini ama benim de diğer psikolog Zeynep Hanım’dan terapi almamı söyledi.
◊ Selin bir kez okuldan çıkıp yanıma geldi ve “Anne ben kendimi çok kötü hissediyorum, elimde bir bıçak var ve sana zarar verdiğimi hayal ediyorum” dedi. Ben hemen kliniği aradım ve durumu anlattım.
◊ Sonra Salih Bey klinikteki başka bir çocuktan bahsetti. Haberlere takma adı Ayşe olarak yansıtılan çocuktu o. “Ayşe bizim ÇKB’si olan, babasının tecavüzüne uğrayan bir çocuk. Ayşe şu anda bende kalıyor. Selin’i artık bu kızla görüştürelim. Benim de 2-3 ay boyunca ulaşamadığım alt kişiliklere Ayşe 2 haftada ulaşabiliyor. Çocuğu Ahmet’ten alıyorum, Ayşe’yle görüştürmeye başlayalım. Selin’le bundan sonra ben devam edeceğim” dedi.
◊ Daha sonra “Kliniğe ilk geldiğiniz gün Selin’in tacizcisini siz zannetmiştim ama daha sonra babasının onu tuvalete götürdüğünü görünce tacizcisinin babası olduğuna karar verdim” dedi. Ben yeniden şoke oldum. “Bunda ne sakınca var” diye sordum ve “Bir baba kızını tuvalete götüremez. Benim üç tane kızım var, ne münasebet, uygun değil” dedi. Ben eşimi savununca lafı çevirdi; “Biz o kadar çok olay gördük ki, artık paranoyak olduk. Herkesten şüpheleniyoruz” dedi.
‘Nevrim döndü’
◊ Daha sonra bizi Ayşe’yle tanıştırdılar. Kliniğe gittiğimizde karşımıza beyaz önlüklü, elinde defteri ve kalemiyle doktor kılığına girmiş bir Ayşe geldi, donakaldım. Selin’le Zeynep Hanım’ın odasına girdiler. 15 dakika sonra çıktılar ve Ayşe beni çağırdı. Ben ona “Senin başına ne zaman geldi tecavüz olayı” diye sordum.“5 yaşındayken geldi ama bu sene ortaya çıktı” dedi. “Peki, ne durumdasın” diye sordum. “Son aşamadayım, alter’larım flaş belleğe toplanıyor, daha iyi olacağım. En son dün atak geçirdim ama bugün gördüğünüz gibi burada terapi yapabiliyorum” dedi. Bu kız 15 yaşında. O sırada Selin atak geçirmeye başladı. Salih Bey odasından çıktı ve onu sakinleştirmek için burnundan spreyle ketamin sıktı. Beni de dışarı çıkardılar. Bizi oraya bırakan yeğenim Hakan’la döndüğümde Salih Bey son derece sinirli bir şekilde “Bu kim” diye sordu. “Yeğenim” dedim. “İşte tacizci bu” dedi. Nevrim döndü ve “Sen ne diyorsun be! Yıllardır görmüyorum ben bu çocuğu. Selin de yeni tanıştı zaten” dedim. Adam bir anda ortadan kayboldu. Yedi ay boyunca, seanslarca uğraşıp bulamadığımız tacizci, benim yıllardır görmediğim, Selin’in hiç görmediği yeğenim çıktı. Öfkemi bastıramadım ve suç duyurusunda bulunsam yaşananları nasıl ispat ederim diye düşünmeye başladım.
‘ADLİ TIP RAPORLARIYLA MÜVEKKİLİMİN KOYDUĞU TANILARIN DOĞRU OLDUĞU GÖRÜLECEKTİR’
Avukat Enes Malik Kılıç
◊ Öncelikle belirtmek isterim ki ben psikiyatrist değilim, sadece müvekkilimden aldığım notlar kapsamında sorulara cevap verebilirim. Yoksa bu soruların asıl muhatabı uzmanlardır ancak söylediklerim müvekkilimin görüşlerini yansıtmaktadır.
◊ Az evvel cezaevinden, müvekkilimin yanından çıktım. Kendisinin bana yaptığı açıklama şu şekilde: “Benim başıma gelen bu ceza soruşturması nedeniyle ÇKB’ye, enseste ve çocuk istismarına karşı toplumda farkındalık artacaktır. Bundan dolayı mutluyum. Mesleğimin bana biçtiği kutsal bu rolde gerekirse cezaevinde yatacak dahi olsam ülkemizde bu sorunun çözümüne katkıda bulunmaktan dolayı mutluyum.” Müvekkilim bu işin sonunda aklanacağına yüzde 100 emin. Müvekkilim tarafından mağdur edildiği iddia edilen çocukların soruşturmanın ilerleyen safhalarında adli tıp raporları alınacaktır ve müvekkilimin koyduğu tanıların doğru olduğu görülecektir.
◊ Müvekkilimin bana verdiği bilgiye göre çocuklar üzerinde kullanılan psikiyatrik ilaçların birçoğunun prospektüsünde 18 yaşın altına kullanımının uygun olmadığına dair madde var. Ancak tıpta esas olan hastalıktır, hastanın yaşı değil. Ayrıca şu anda kamuoyunda oluşturulan algı, hastaların kapıdan geldiği gibi onlara ketamin uygulandığı ve tedavi sürecinde sürekli kullandığı yönünde. Bu çocuklardan bir tanesine 51 terapi uygulanmış ve sadece bir terapide ketamin kullanılmış.
◊ Müvekkilimin ifadesine göre ketaminin etkisi 15 dakika, maksimum 30 dakika sürüyor. Kişi bu süreç içinde halüsinasyon görür ancak bu süreçte herhangi bir fikre ikna olsa da ilacın etkisi geçtiği anda o fikrinden döner. Kızlardan biri ilk seansta ketamin uygulanmadan babası tarafından istismar edildiğini açıklamış. Müvekkilimin terapilerinde aldığı notlara polis tarafından el konuldu. Kesinlikle hastalar ketamin etkisi altındayken hikâye alınmadı ve yine bu süreçte tanı konulmadı.
ZARAR TELAFİ EDİLEMEZ
◊ ÇKB gibi bir teşhis konulur konulmaz ilk andan savcılığa gidildiği takdirde hem hasta hem de ailesi savcılık ve psikiyatristle işbirliği yapmaz. Dolayısıyla tedavide belli bir aşamaya gelinmesi gerekiyor ki hem bu tedavi başarılı olsun hem de savcılığın daha sonra yürüteceği soruşturmada hasta tarafından sağlıklı beyanlar alınabilsin.
◊ Bahsedilen evlerdeyse hiçbir şekilde tedavi devam etmemiş. Birkaç çocuk bu evlerde kısa süreli misafir edilmiş. Hem ailelerinden hem kendilerinden gerekli izinler alınarak… Herhangi bir alıkoyma, evde devam eden bir tedavi süreci yok.
◊ Müvekkilimin 3 tane kızı var, bu çocuklar o kızlarla birlikte misafir edilmiş. O evlerde çocuklara karşı suç unsuru oluşturacak bir yaklaşımda bulunulmamış…
◊ Müvekkilim suç duyurusunda bulunanların sayısının artmasını bilimsel bir gerçek olarak görüyor. Bana ilettiği bilgiye göre istismar mağduru olan kişiler önce bu durumu kabul ederler, bir süre sonra inkâra başvururlar. Çok sayıda hastanın inkâra başvurması da beklenen bir şeydir. Şu anda diğer hastalar için de istismar mağduru olmadıklarını kabul edebilecekleri, bunu ispat edebilecekleri güvenli bir alan oluştu. Bu sadece müvekkilimin hastalarına değil, Türkiye’deki tüm istismar mağdurlarına telafisi olmayan bir zarar veriyor. Şu anda müvekkilim aklansa dahi istismar mağduru çocuklara ve bunu ortaya çıkarmakla yükümlü doktorlara verilen zarar telafi edilmez.