Güncelleme Tarihi:
Kamboçya’dan Ürdün’e, Norveç’ten Japonya’ya 44 ülkenin kraliyet ailesi var. Bunlardan hangisinin dört-beş jenerasyon kral ya da kraliçelerinin adını sayabiliriz? Hangilerinin çocuklarının ve torunlarının isimlerini biliyor, yüzlerini hatırlıyoruz? Peki hangi ailelerin yaşayan ve ölmüş gelinlerinin adını biliyoruz? Şöyle sorayım bir de, Diana denince aklınıza kim geliyor? Diana Ross diyenleri gönülden selamlıyorum, ama benim aklıma ilk gelen Galler Prensesi Diana oluyor ve bu konuda yalnız olmadığımı çok iyi biliyorum.
Hep başroldeler...
İngiltere Kraliyet Ailesi toplumların afyonu. Bir zamanlar üzerinde güneş batmayan imparatorluğun başı olan bu aile politik, askeri ve kültürel gücüyle hep dünya sahnesinde. Millet, sınıf, eğitim düzeyi ve siyasi görüş farkı tanımadan herkesin gündemine ara ara giriyor, her tür gazetenin kapak sayfasını ekseriyetle ziyaret ediyorlar. Düğünlerini de cenazelerini de milyonlar canlı izliyor, belgeselleri ve dizileri ödüllere doymuyor. Ülkenin turizm gelirini neredeyse tek başlarına üstleniyorlar.
Onları romantik masal kahramanları gibi görenler de, halktan alınan vergilerle lüks hayat yaşayan, açgözlü ve gereksiz bir geleneğin devamlılığı olarak görenler de konu gelinlere geldiğinde bir duruyor. İsteseler de istemeseler de gelinler bu ailede hep başrolde. Gelinlerin ortak noktasıysa aslında sadece özel hayatları sebebiyle karşımızda olmaları. Nişanlanışları, evlilikleri, önceki evlilikleri, doğumları, annelik ritüelleri gündemde yer almak için yeterli sebepler. Bunun yanı sıra bir de güzellerse, alımlılarsa, modadan anlıyorlarsa ve iyi giyiniyorlarsa bonus oluyor. Aristokrasiden gelmiyorlarsa hem dışlanıyor, uyumsuz bulunuyor ve aileye yakıştırılmıyorlar hem de aynı sebeple cesur ve farklı diye tanımlanıp halkın gözdesi oluyorlar.
İngiltere monarşisinin 500 yılı aşkın tarihinde, krallar ve prensler âşık oldukları kadınlar uğuruna yeni din kurdu, tahttan vazgeçti ve halkı karşısına almak suretiyle vâris annesi olan eşlerinden boşandı.
Kalplerin prensesi Diana
Tarihin en meşhur İngiliz kraliçelerinden biri, popüler kültürün sık sık atıfta bulunduğu isim Anne Boleyn. 16’ncı yüzyılda tahtta olan 8. Henry, eşinin başyardımcısı olan Anne’a âşık olup boşanabilmek için Katolik Kilisesi’yle savaşa giriyor ve yeni bir kilise kuruyor. Anne, din reformunun sebebi olmakla birlikte, ülkenin en başarılı yöneticilerinden Kraliçe 1. Elizabeth’in de annesi. Ancak Henry’nin son eşi değil. Çocukların dilinde bir tekerlemeye dönüşüyor bu kralın altı eşinin sonu: Boşandı, kellesi alındı, öldü, feshedildi, kellesi alındı, hayatta kaldı. Anne Boleyn, bu tekerlemede ikinci sırada temsil ediliyor.
Yüzyıllar sonra, Kral 8. Edward, daha önce iki kez boşanmış Amerikalı bir kadın olan Wallis Simpson ile evlenmek istediğinde, bir anayasa krizine ve uluslararası skandala sebep oluyor. Edward ve Wallis 1937’de tahttan vazgeçmek pahasına evleniyor ve unvanları Windsor Düklüğü’ne düşürülüyor. İkilinin kural tanımaz aşkları, onlara okyanusun her iki yakasında da en sevilen çift unvanı kazandırmıyor maalesef. Wallis’in saray koridorlarında ‘o kadın’ olarak anıldığı ve Kraliyet Ailesi tarafından asla kabul edilmeyip seremonilerden men edildiği söylenir. 21’inci yüzyıldaysa Kraliçe 2. Elizabeth’in oğlu ve tahtın vârisi Charles, uzatmalı sevgilisi Camilla ile kavuştuğunda halkın nezdinde kutlanacak bir şey yapmış olmuyor. Camilla’nın Charles ile evlendiğinde Prenses değil de Cornwall Düşesi unvanı almasının sebebi Diana’nın, ölümünün ardından bile kalplerin prensesi olarak kalması.
90’lar modasının geri dönüşüyle ve tüm dünyayı çeşitli boyutlardaki ekranlara bağlayan malum diziyle (The Crown), Diana yine çok konuşuluyor. İngiltere’deyse bir geçmişle hesaplaşma davasının aktörü. Diana’nın 1995’te BBC’nin ‘Panorama’ programında yayımlanan röportajı vermeye, etik dışı ve şaibeli bir biçimde ikna edildiği iddia ediliyor. O zamanlar Charles’tan ayrılmış olan Diana, bu röportajda ilk kez Kraliyet Ailesi’ne dair sırları televizyonda, açıklıkla ortaya koymuştu. Blumia hastası olduğunu, Charles’ı aldattığını, aile içinde mutsuz ve dışlanmış hissettiğini anlatmıştı. Camilla’nın evliliklerinin başından beri var olduğuna dair yorumunuysa, meşhur ifadesi “Bu evlilikte üç kişiydik. Biraz fazla kalabalıktı yani anlayacağınız”la taçlandırmıştı.
Biri zarif ve aileye bağlı, biri yeni halk prensesi
Sussex Dükü Prens Harry’nin eşi Meghan’ın geçen yıl ITV televizyonuna verdiği “Şu sıralar kimse nasıl olduğumu sormuyor” demeci, Diana’nın BBC’ye verdiği röportajla birlikte anılıyor. Diana’nın herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği, rüzgârda titreyen ‘İngiliz gülü’ imajıysa Meghan’a değil, Prens William’ın eşi, Cambridge Düşesi Kate’e yakıştırılıyor. Kate de her ne kadar ayrıcalıklı bir aileden gelse de halk ve Diana’ya benzer biçimde tabloid gazeteleri tarafından uzunca bir süre rahat bırakılmadı. Zarafeti, mülayimliği ve aileye bağlılığı, William’ın tahttaki eşlikçisi olarak hazırlanışının göstergesi.
Belki Meghan, Harry ve oğulları Archie’yi İngiltere ve Kraliyet Ailesi’nden koparıp alan kadın olarak bilinip daha ziyade Wallis Simpson türü gelinler kategorisinde kalacak. Belki de zaman değişiyor. Meghan geçen hafta The New York Times’ta yayımlanan makalesinde temmuz ayındaki düşük deneyimini anlattı. Yazısının başlığı ‘Paylaştığımız Acı’ idi. Kendisi gibi birçok kadının düşük yaptığını, ancak bunu konuşmanın ve yas tutmanın bir tabu olduğunu yazdı; “Neredeyse dayanılmayacak bir acı hissediyorum” dedi. Meghan’a ünlülerden ve kadın örgütlerinden destek yağdı. Mahkemelik olduğu İngiliz gazeteleri bile sempatik başlıklarla verdiler haberi.
Gücünün farkındaydı
Meghan, bir kraliyet gelini olarak sahip olduğu kültürel gücünün en başından beri farkındaydı ve monarşiyi modernleştirme niyetindeydi. Kraliyet görevlerinden feragat etmeden önce, toplumsal ve politik konularda yorum yapma, halkla sarılarak poz verme ve külotlu çorap giymeme gibi mütevazı da olsa pek çok kraliyet kuralını yıkmıştı. Meghan toplumsal cinsiyet ve ırk eşitliği talebinin arttığı İngiltere’nin yeni halk prensesi olarak görülüyor bir kesim tarafından. Tahtta en uzun süre kalan hükümdar olan Kraliçe 2. Elizabeth, 2022’de 70. yılını kutlayacak. Halk dört gün boyunca bir araya gelip kutlayabilsin diye milli tatil uzatıldı. Şüphesiz, güçlü kadın figürlerinin hem başı hem de isyancısı olduğu İngiltere Kraliyet Ailesi, daha nice televizyon dizisinde, moda dergilerinde, çay fincanı ve tabak setlerinde karşımıza çıkacaktır.