Kerem Bürsin: “Senaryolarda kadına ‘kız’ denmesine de karşıyım”

Güncelleme Tarihi:

Kerem Bürsin: “Senaryolarda kadına ‘kız’ denmesine de karşıyım”
Oluşturulma Tarihi: Aralık 12, 2021 07:00

Yeteneği, ülke sınırlarını aşan başarısı, gördüğü ilgi ve yakışıklılığı zaten cepte. Ama o, bunlara ek olarak toplumsal meselelere olan duyarlılığıyla da apayrı bir yerde duruyor. Oyuncu Kerem Bürsin, şimdi de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için yürütülen ‘HeForShe’ hareketinin sözcüsü olarak karşımızda. Üstlendiği sorumluluğu “Eşitsizliğin bir öznesi de erkekler olduğu için onların da bu mücadeleye dahil olması lazım. Çünkü sorun bizden kaynaklı” diye anlatıyor. Bürsin’le kadın haklarından toplumsal cinsiyet eşitliğine, özel hayatından aşka uzun bir sohbete başlıyoruz.

Haberin Devamı

Oynadığı ‘Sen Çal Kapımı’ dizisinin final bölümü için 9 milyon tweet atıldı. Böylece ‘Game of Thrones’ için atılan tweet sayısını da geçerek rekor kırdı. İtalya’da hayranları o kadar çok ki; son ziyaretinde sokaklarda yürümekte zorlandı. Şimdi de Birleşmiş Milletler (BM) ‘HeForShe’ hareketinin sözcülüğünü üstlendi. Kerem Bürsin’le bu yoğun temponun arasında buluşuyoruz. Toplumsal baskının daha çocuk doğmadan renklerle başladığını söylüyor: “Cinsiyeti belli oldu mu? Odasını mavi ya da pembe yapalım...” Tam da bu sebeple fotoğraf çekiminde kıyafetlerine pembeler katıyoruz. Köpeği Hector bize eşlik ediyor. Ardından muhabbete oturuyoruz. “Hayatımı, her şeyi mi biliyorsun. Bu sefer ne soracaksın merak ediyorum. Benimle ilgili ailemden daha fazla şey biliyor olabilirsin (gülüyor)” dese de yine soracak çok soru, verecek çok cevap çıkıyor.

Haberin Devamı

Kerem Bürsin: “Senaryolarda kadına ‘kız’ denmesine de karşıyım”

Sürekli yeni bir gündemin var. Bu defa BM’nin ‘HeForShe’ hareketinin sözcüsü oldun. Zaten kadınlara yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında uzun zamandır fikirlerini söylüyorsun. Nasıl başladı bu farkındalık?

Her şey çocukluktan başlıyor. Ailem beni bu mevzuya dikkat ederek büyüttü. Babam bana şunu öğretti: “Erkeğin bu dünyada daha fazla ayrıcalığı var ama ayrıcalıkların farkında olmalısın. Çünkü tam da bu ayrıcalıklar yüzünden geride bırakılan, haklarını kullanamayan, fırsatlara erişemeyen insanlar var.” Eşitsizlik konusundaki rahatsızlığım lisede başladı. Şansıma bu mevzularla alakalı bir derse seçildim; o ders kapsamında ırkçılık, cinsiyetçilik, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konularda özel eğitimler gördüm. Üniversitedeki arkadaş çevremde de hep bu konularla ilgilenen insanlar vardı. Şimdi de Amerika’da ‘Inspire Justice’ isimli bir oluşumdaki önemli isimlerden toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine koçluk alıyorum.

Bunları öğrendikçe hayatı nasıl görüyorsun?

Lisede adı konulmamış kurallar vardır. Popülerler, ezenler, ezilenler... Hayat da öyle aslında. Kocaman bir lise gibi. Hiçbir şey değişmiyor. Hatta daha da saçma bir hale geliyor. Bunu görüyorum.

Haberin Devamı

Bu konulara duyarlılık gösterdikçe hemcinslerinden nasıl tepkiler alıyorsun? ‘Erkek muhabbetleri’nde cinsiyetçi küfürler vardır, onlarla mücadele ediyor musun?

Erkekler üzerinde de ‘adam olmak’, ‘erkek olmak’ gibi baskılar var. “Sesimi çıkarırsam, bu konuyu savunursam ya da küfredildiğinde uyarırsam bana ne derler” gibi düşünceler söz konusu. Cinsiyetçi bir küfür duyduğunda “Bu lafı lügatinden çıkarırsan daha iyi olur” diyebilmek bir cesaret haline geliyor. Uyardığında dalga geçenler, “Lafın gelişi söyledim, niyetim o değildi” diyenler oluyor... Ama doğruyu söylemekten korkmamalıyız. O korkunun yapay olduğunu birine karşı ilk adımı atınca anlıyorsunuz zaten. Ve bu konuda dik durduğunda ciddiyetin de anlaşılıyor. Benim sırf bu gibi sebeplerden arkadaş kaybettiğim de oldu.

Ne yaşadın?

Haberin Devamı

Arkadaşını uyarıyorsun, ‘Tamam’ diyor ama yine devam ediyor. Sonra anlıyorsun ki, bu kişi aslında bunda bir sıkıntı görmüyor. Sen de “Tamam, güzel zamanlar geçirmiş olabiliriz ama ben artık değiştim” diyerek yolunu ayırıyorsun. Ama artık benim önümde cinsiyetçi şakaların ve küfürlerin yapılamayacağını insanlar biliyor ve saygı duyuyor.

Sence erkekler kadınlardan ne istiyor? Dertleri ne?

Erkeklerin derdi kendileriyle.

Nasıl bir dert?

Ataerkil sistemin baskısıyla alakalı büyük dertler... Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin erkekleri de etkilediğini unutuyoruz çoğu zaman. Ve sistematik bir etkiden bahsediyorum. Böyle bir sistemle yüzyıllardır yönetilen bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla eşitsizlik meşru hale geliyor ve sorgulamayı bırakıyoruz. 

Haberin Devamı

Sence bu iş nasıl çözülür?

Eşitsizliğin bir öznesi de erkekler olduğu için onların da bu mücadeleye dahil olması lazım. Çünkü sorun bizden kaynaklı. Sistem açısından erkek ayrıcalıklı bir varlık olduğu için elimizde bir güç var; ya o güçten gerçekten vazgeçmemiz lazım ya da o gücü eşitliği sağlamak için kullanmamız gerek.

SONUÇLARI ÇOK AĞIR

İçinde bulunduğumuz dünyaya kadın doğmak ister miydin?

Kadının yapabileceği inanılmaz şeyleri yaşamak bambaşka olmalı. Dünyaya bir hayat getirebilmek olağanüstü. Onu deneyimlemek isterdim. Ama “Böyle bir dünyaya kadın olarak doğmak ister miydin” diyorsun. Toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliğin yaşandığı bu dünyada kadınlar sırf kadın oldukları için ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyorlar. Yani kadın doğmakta hiçbir sorun yok ama toplumların ve sistemin yüklediği sonuçlar çok ağır.

Haberin Devamı

Erkeğin avantajları neler?

O kadar çok ki. Biz taksiye binerken aracın plakasının fotoğrafını çekmek zorunda kalmıyoruz. İstediğimizi giyebiliyoruz, istediğimizle sevişiyoruz, istediğimiz saatte sokağa çıkıyoruz. Topuklu ayakkabı giymek, bacaklarımızdaki, koltuk altlarımızdaki tüyleri almak zorunda değiliz. Kadınlar da bunları yapmayabilir tabii, ama o zaman da bir şekilde toplumdan laf işitiyorlar...

Bunu söylüyorsun ama Türkiye’nin en güzel ve bakımlı kadınlarıyla birlikte oluyorsun. Mesela sevgilin koltuk altlarını almasa birlikte olur musun?

Kadının bedeni kendisine aittir, kendi kararlarını istediği gibi verebilir ben de buna saygı duyarım ve saygı duyulmak zorunda zaten.

‘KEREM ARTIK BİRAZ ABARTMIYOR MUSUN!’

Kadın oyuncular tüm dünyada erkek oyuncularla aralarındaki ücret eşitsizliğinden söz ediyor...

Ücret eşitliğinin henüz sağlandığını düşünmüyorum. Ama farkındalık artıyor.

Kadınların ezildiği senaryolara müdahale eder misin?

Evet, ederim. Mesela senaryolarda kadına ‘kız’ denmesine de karşıyım...

Nasıl yani?

Mesela  iki erkek, bir kadın hakkında konuşurken ‘Kız şöyle dedi, böyle dedi’ diyorlar. Onun cinsiyeti kadın!  ‘Kerem artık biraz abartmıyor musun?’ diye tepkiler alıyorum. Kadına, kadın demek ayıp değil.

‘Aynen Aynen’de gelinlik giydin, eleştirildi. Bugünkü çekimde de pembe giydin...

Renk! Çocuk doğmadan toplumsal baskı başlıyor. ‘Cinsiyeti belli oldu mu? Odasını mavi ya da pembe yapalım. Erkek arabayla, kız bebekle ilgilenir’...

EĞLENCESİZ BİR HAYAT OLMAZ

Bir yanda kadın hakları, iklim krizi gibi konularda konuşan ciddi bir adam var, diğer tarafta sosyal medyasında güldüren, hayata gülerek bakan biri... Seni çözmek zor. Sen kendini nasıl anlatırsın?

Değişiyor. Benim için eğlenmek kadar eğlendirmek de çok önemli. Eğlencesiz bir hayat olmaz.

Neden?

Çünkü ancak eğlenirsek ortaya güzel ve samimi şeyler çıkabilir.

Peki, kendinde bir özelliğini değiştirecek olsan neyi seçerdin?

Stresliyim. Bazen çok fazla strese kapılıp stres yükümün ağırlaşmasına izin verebiliyorum.

Arkadaşların sende neyi değiştirmek isterdi?

Burcumu.

Doğru, sen İkizler burcusun...

Evet (gülüyor). Özelliklerini taşıyorum herhalde. Ama 30 yaşından sonra yükselen burcun özelliklerini taşımaya başlıyorsun, diyorlar. Yükselen burcum Aslan. Ama soruyu iş arkadaşlarıma soruyor olsak herhalde “Biraz gerçeklerin farkında olup o mükemmeliyetçi zihniyetinden arın” derlerdi.

Takıntılı mısındır?

Bir şeyi yapıyorsak, o zaman hakkıyla yapalım kafasındayım.

34 yaşındasın ve 22 yaşından beri profesyonel olarak oyuncusun. Bunca yılın ardından oyunculuğun sendeki karşılığı nedir?

Oyunculuk bir keşif. Ulaşacağın bir son nokta yok. Hep üzerine çalışman gerekiyor. Bir yandan da kendini sana gelen rollere bağlı olarak daha iyi tanıma fırsatı sağlıyor. Psikolojik bir tarafı da var. İnsanı bilmek, tanımak ve yorumlamak çok önemli. Büyük bir bilgi alanı.

ERKEKLER EŞİTLİK İÇİN SES ÇIKARMALI

‘HeForShe’ sözcülerinden oldun. Nedir ‘HeForShe’?

BM Kadın Birimi’nin yürüttüğü, erkekler ve oğlan çocukları başta olmak üzere tüm bireyleri, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için harekete geçmeye davet eden küresel bir hareket.

Bir parçası olmaya nasıl karar verdin?

2015’te Türkiye’ye geldiklerinde oyuncularla bir tanıtım filmi çektiler, ben de vardım. Dertlerimiz aynı.

Nedir o dert?

Erkeklerin bu konuda bilinçlenmesi, eşitlik için seslerini çıkarmaları, aktif olmaları... Bu zor bir şey değil. En basitinden dil, o bizim kontrolümüzde.

Nasıl projeleriniz olacak?

Üniversitelerdeki ‘HeForShe’ destekçileriyle yapılacak buluşmalar beni çok heyecanlandırıyor. Atölye çalışmaları, seminerler yapılacak. Sadece gençler değil, değişim isteyen tüm erkek ve kadınlara ulaşacağız. Dijital projeler de olacak. Mesela masallarda ataerkil bir dil var. Erkek kurtarır, kadın mağdurdur. Avrupa’da bazı yazarlar klasik masalları eşitliğe yönelik olarak çevirdi.

“Kadınlarla ilgili bir mevzuda niye yine bir erkek konuşuyor” diyecek olanlara ne söylemek istersin?

Ben kadınlar adına konuşmuyorum ki. Ben erkeklerin eşitlik yolunda üzerine düşen sorumluluklarının farkına varması, kendi erkeklik algılarını sorgulamaları ve toplumun dönüşmesi yolunda erkeklerin dönüşümüne katkı sağlamak için işin içindeyim.

Kadın, erkek değil de ‘Hepimiz insanız’ desek ne dersin?

Doğru değil, çünkü kadınlar sırf kadın oldukları için ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmakta. O yüzden kadın hakları önemli.

FEMİNİST POLİTİKAYI SAVUNUYORUM

Feministsin...

Feminist politikayı savunuyorum.

Peki, ilişkinde ne kadar duyarlısın?

Bu durum benim hayatımın bir parçası. Okuduğum kitaplar, sohbetler... Arkadaşlarımla, sevgilimle, çalıştığım insanlarla bu mevzuları hep konuşuyorum. Çünkü inandığım şey bu ve başka türlüsünü düşünemiyorum. Ama tabii yaşım ilerledikçe ve bu konularla ilgili gelişip değiştikçe ilişki dinamiklerim de değişiyor.

Ne gibi?

Mesela “Geçmişte yaptığım bazı şeyleri şimdi yapmam” diyorum. Burada, şiddet gibi bir şeyden asla bahsetmiyorum. Giyimine karışmak olsun ya da bu ilişkide ‘adamım’ baskısını hissetmek gibi şeyler. Aslında hiç maço falan da değilim ama...

NEGATİFLİĞE GÜÇ VERMEK İSTEMİYORUM

İtalya’ya gittin, Milano’da bir televizyon programına konuk oldun. Havaalanı ve sokaklarda büyük ilgiyle karşılaştın. Neler yaşadın?

‘Sen Çal Kapımı’ dizisinin etkisi çok büyük oldu. Yaptığımız işlerin orada bu kadar ilgi görmesi çok güzel. 

Bir yandan o gösterilen ilginin önceden planlandığına dair iddialarda bulunan magazinciler var. Ne diyorsun?

Bunlardan bahsetmek ve negatifliğe güç vermek istemiyorum. Gerek yok. Negatif konuşanlar da kendi çaplarında eğlensin, ne yapayım? Ama bir gerçek var; Amerika’dan sonra dizi sektöründe ikinci ülkeyiz ve bunun bilincinde olup ona göre hareket etmemiz lazım.

‘Sen Çal Kapımı’ final bölümü için 9 milyon tweet atılmış. ‘Game of Thrones’ için atılan tweet sayısını geçerek rekor kırdınız...

Bunu küçümsemek için söylemiyorum ama ‘Game of Thrones’ta büyük bir yatırım var. Buradaki iş onunla kıyaslanabilecek bir yatırım değil. Buna rağmen etkisi onunkine ulaşıyorsa bunun farkına varıp üzerine gitmemiz önemli. Sektörel olarak bakınca bu ülkemiz adına çok güzel bir fırsat. Bunu değerlendiremiyoruz gibi geliyor.

Neden dizilerimiz orada çok ilgi görüyor sence?

Türk insanı olarak duygularımız çok yoğun, duygusal varlıklarız. Müziğimizde de, ekranda da bunlar ortaya çıkıyor. Yazarlarımız da iyi, komedi ve dram dengesini çok güzel sağlıyorlar. 

O KADAR ROMANTİK BİR ŞEHİRDEYİZ Kİ PARİS’İ FALAN BOŞ VER!

Nasıl bir âşıksın? Romantik mi realist mi?

Aşkta realistim. Ama bu realizmin içinde romantizm de var. Yoksa, çok saçma bir dünya olurdu. Ama ben daha minimal romantizm seviyorum.

Nedir minimal romantizm?

Anın romantizmi... Yani bir hafta önceden planlar falan yapıp helikopter kiralama gibi şeylerim yok (gülüyor). Mesela Kaz Dağları’nda yürüyüşe çıktık ya da bir butik oteldeyiz, onu en güzel şekilde yaşamak gibi...

Hande Erçel’le uzun süredir birliktesiniz. Aşk nasıl gidiyor?

Aşk iyi gidiyor.

Kerem Bürsin: “Senaryolarda kadına ‘kız’ denmesine de karşıyım”

Konu aşka gelince hâlâ utanıyor, kızarıyorsun...

(Gülüyor) O kadar romantik bir şehirdeyiz ki Paris’i falan boş ver. İstanbul olağanüstü bir yer. Ama maalesef tadı yok. Kısıtlanmış bir halde aşkı yaşamak biraz zor aslında.

Siz aşkı öyle mi yaşıyorsunuz?

Demek istediğim şu: “Hadi gel Boğaz’da yürüyelim”, “Taksim sokaklarında gezip fotoğraflar çekelim” diyemiyorsun. Bir yandan da dünyanın durumu falan,  keyfim yok zaten. Sadece ben değil, bence kimse hayatını, aşkını ya da onu heyecanlandıran şeyleri doğru düzgün yaşayamıyor.

İkiniz de oyuncu olunca birinci gündem maddeniz hep iş mi oluyor?

Güzel olan şey, bir proje geldiğinde fikrini sorabiliyor olmak. Ama iş çok konuşmuyoruz. Bu aralar ben yazıyorum, o çiziyor. Çok yetenekli, inanılmaz tablolar yapıyor. Köpeklerimizle ilgileniyoruz. İkimiz de bir yandan çok yoğunuz. Birbirimizi çok sık göremiyoruz. Gördüğümüzde birlikte bir film, dizi falan izliyoruz.

SANA BİR HALLERİMİ GÖSTERİRİM HAKAN, ŞAŞIRIRSIN!

Hayatı yakışıklı, duyarlı, yetenekli, başarılı yaşamak zor değil mi?

Zor olmalı. Nasıl bir hayattır o, ben bilmiyorum (gülüyor). O ben değilim!

Çirkin misin yani?

Sana bir hallerimi gösteririm Hakan, şaşırırsın.

Ama bu hafta ABD merkezli Top Beauty World sitesinin Dünyanın En Yakışıklı 100 Erkeği listesine girdin...

Öyle mi? Şöyle düşünelim, beni en çok nerede görüyorsunuz?

Ekranda...

Evet, oynadığım karakterler... O saç, makyaj, kostüm... Öyle bir çalışma kime yapılsa güzel çıkar... Bir de bu bir zevk meselesi. Bana göre yakışıklılık ve güzellik, tavır ve kişilikle alakalı.

KAMERANIN ARKASI ÇOK HOŞUMA GİDİYOR

Fotoğraf çekmeyi çok seviyorsun...

Ablam başarılı bir fotoğrafçı. Babam ve dedem fotoğrafa meraklıydı. Benim de gitgide kameranın arkası çok hoşuma gidiyor. Fotoğrafta sevdiğim şey bakış açısı. Herkes bir objeye bakıyor, görüyor ama iş, senin nasıl baktığınla alakalı. Beni heyecanlandırıyor. Işığı kullanmak da çok önemli ve hoşuma gidiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!