Güncelleme Tarihi:
Neden bu saatte kalkmak zorundayız, kim belirledi bu mesai saatlerini, neden hep aynı saatler arasında işyerinde olmalıyız? Uykuya doyunca istediğimiz saatte uyansak... Telefonumuzun alarmı hiç çalmasa mesela. Uyku düzeni aynı saatlere denk gelen ve bizimle işi olan kişilerle çalışsak... Bence mesai saatleri kaldırılsın artık zaten. Hepimiz mobil olduk ve her yerden ulaşılabiliriz. Benim telefonum 24 saat açık örneğin ve sosyal medya hesaplarım da var zaten...
Pek çoğumuzun sabahları aklından geçen, izahı olmayan mizahi düşünceler içinde yüzerken kahve makinesinin sesiyle kendime geldim. Ardından “Baba” diye bir sesle havaya sıçradım ve iyice ayılmış oldum. “Günaydın” diye devam etti küçük kızım, hiç ara vermeden. “Seni korkuttuğum için özür dilerim, baba” dedi sonra. Ben cevap bile veremedim, onun susmaya niyeti yok gibiydi. Tüm enerjisiyle girmişti mutfağa. Ardından kahve içip içemeyeceğini sordu ve ben daha yorum yapamadan masaya iki fincan bıraktı. ‘En azından beni de düşünüyormuş’ diye geçirdim içimden. Hızla devam etti cümleleri. Bir süre sonra uzun tiradının başını unuttum bile. ‘Konu neydi acaba’ derken “Çok heyecanlıyım baba” dedi. Sabahın bu vaktinde, hiç de olmaması gereken bir saatte neden uyanıktı ve cin gibiydi? Sebebini birkaç saniye içinde anımsadım. Neden bu kadar heyecanlı olduğunu sordum ama tabii. Sonra derin bir nefes aldım, elimdeki kahveyi kokladım ve gülümsedim. “Yeni bir okula başlıyorum, ondan çok heyecanlıyım” dedi. Kızım bu sene ortaokula gidecek. Nasıl, ne zaman büyüdü, gerçekten hiç anlayamadım ama hepimiz bu yollardan geçtik.
Biz ebeveynlere onların bu tatlı heyecanına eşlik etmek düşüyor. Öğrencilere zihin açıklığı diliyorum.
O da benimle birlikte bir yudum aldı kahvesinden. İçine şeker koymayı unutmuş olmalı ki şangur şungur sesler geldi mutfaktan. “Bana bakma baba, şimdi heyecanlıyım ama üç hafta geçsin, sıkılırım okuldan. Bitsin diye dua ederim” dedi. Elimizde kahve fincanları bir süre o anlattı, ben dinledim. Kendi ortaokula başlama maceram geldi aklıma. Benim ilk günüm kızımınki kadar heyecanlı değildi. Yeni ceket, kravat ve pantolon dışında bir olayı yoktu ama ilkokul çok daha farklıydı. Siyah deri, üstü gri çizgili bir çantam vardı. Bir de aynısının beslenme çantasını almışlardı. Mutlu olmuştum. Okula annemle gittik. Ben biraz geç katılmıştım sınıfa, zaten eğitime başlamışlardı. 60 öğrenciydik ve hepimiz birinci sınıftık. İstiklal Marşı’nı okuduğumuzu hatırlıyorum. Okulla ilgili ilk öğrendiğim sözcük ‘karatahta’ oldu. ‘Hababam Sınıfı’ filminden duyduğum bir laftı bu. Filmdeki tahta gerçekten karaymış fakat bizim okuldakinin ‘kara’ olmadığını üçüncü sınıfta öğrenmiştim. Benim kara saydığım tahta meğer koyu yeşilmiş.
Eminim okula başlayacak tüm çocukları tıpkı kızımda olduğu gibi büyük bir heyecan sarmıştır. Biz ebeveynlere onların bu tatlı mutluluğuna eşlik etmek düşüyor. Öğrencilere zihin açıklığı diliyorum...