Güncelleme Tarihi:
Türkiye’deki ilk vaka 11 Mart’ta açıklandıktan sonra ardı ardına gelen yasaklarla neredeyse tüm ülke evlerine kapanmıştı. Aylar süren karantina döneminde sağlık ve temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için kimi meslek grupları virüse rağmen çalışmaya devam etti. Başta sağlık çalışanları hastanelerin yoğunluğuna rağmen günlerce, gecelerce izinsiz nöbet tuttu. Bazen yemek bile yiyemediler. O dönem virüsten korunmak için giydikleri kıyafetler, ter içinde kalmalarına sebep oluyordu. İnsanları sağlığına kavuşturabilmek için yeri geldi, çocuklarını evde yalnız bıraktılar…
Keza eczacılar yine o günlerde toplumun ilaçsız kalmaması için bir gün dahi mesailerini aksatmayan bir diğer meslek grubuydu. Haberciler de sahada çalışarak toplumun olan bitenden haberdar olmasını sağladı. Ve kuryeler… Markete dahi gitmeye çekindiğimiz o dönemde, ihtiyacımız olan her şeyi bize taşıdılar.
O günlerde bu meslek gruplarıyla ayrı ayrı röportajlar yapıp gazetemizin sayfalarında yer vermiştik, salgının ikinci yılını bitirdiğimiz bugünlerde o cefakâr çalışanların anlattıklarını hatırladık, salgının ilk zamanlarından bugüne pandemi haberlerinin peşinde koşan gazetecilerden neler yaşadıklarını dinledik.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI
‘Hastaları taburcu ettikçe motive olduk’
Ayşe Kalkan, başhemşire yardımcısı
Sağlık çalışanları olarak bu sürecin direkt içindeydik ve bire bir mücadele ettik. Zorlu bir süreçti ama başarmak her zaman bizi motive etti. Hastanemizden taburcu olanları alkışlarla uğurladık, onlar da bizi alkışladı. Duygusal bir süreçti. Bundan sonrası için herkesin dikkatli olmasını ve bu sürecin anılarda kalmasını dilerim. (14 Mart 2021, Hürriyet Pazar)
‘Yoğun bir sisin içinde yolumuzu bulmaya çalıştık’
Prof. Dr. Ferah Ece, göğüs hastalıkları uzmanı
Pandemi hepimize çok şey öğretti. Birlik ve beraberlik duygularını yeniden hatırlamamız gerekti. Mücadele sadece hayatta kalmak adına verilmedi; yakınlarımızı görememek bile başlı başına mücadele etmemiz gereken bir duyguydu. Biz hekimler varlığımızı bilgi, birikim, birlik, dostluk, inançla harmanlamamız gerektiğini anladık. Doğru ve hızlı bir şekilde bilgiye ulaşmanın ne kadar önemli olduğunu gördük. Yoğun bir sisin içinde yolumuzu bulmaya çalıştık. Çok büyük korkular yaşadık, doğru. Fakat sisin yavaş yavaş kalkmasıyla rahat bir nefesin ne denli önemli olduğunu anladık.
(14 Mart 2021, Hürriyet Pazar)
‘Morali bozuk eczacıyla konuşmak paniğe yol açar’
Gülseren Erdemli ve Gülderen Birol, eczacı
Bizim görevimiz sadece ilaç satmak değil, insanları hem ilaç kullanımı konusunda hem de bugünlerde koronavirüs hakkında bilgilendirmek... Morali bozuk, asık suratlı eczacıyla konuşmak insanlara umutsuzluk verir ve paniğe yol açar. 70 yaşındayız, risk grubundayız. Çocuklarımız virüsü kapma ihtimalimizden endişeliler ama sağlık çalışanı olmak böyle bir şey! Sabah 9.00, akşam 19.00, cumartesi günü dahil eczanemizi açıyoruz. İnsanların yönlendirilmeye de ihtiyacı var. Sadece soru sormaya gelenler bile oluyor.
(22 Mart 2020, Hürriyet Pazar)
‘Neden var olduğum sorusuna yanıt buldum’
Hande Erhan, hemşire
Pandemi bedenime ait her bir hücremin ‘yaşatmak’ tutkusuyla çalıştığını hissettiğim, neden var olduğum sorusuna yanıt bulduğum bir dönemdi. Yorgunluk, uykusuzluk, endişe gibi sözlerin anlamını yitirdiği günler yaşadık. Sonsuz sabırla çalıştık. Bizi ayakta tutan yaşatma arzusuydu. Saatlerce gözlerinin içine bakarak hastamızın yaşamasını umut ederek bekledik. Eğer şu anda birileri eşlerine sarılabiliyorsa, babalar kızlarına şefkat gösterebiliyorsa, çocuklar annelerini koklayabiliyorsa biliyorum ki o hayatlarda bizlerden bir iz olacak.
(14 Mart 2021, Hürriyet Pazar)
‘Artık daha güvenli, tecrübeli ve umut doluyuz’
Dr. Füsun Soysal, göğüs hastalıkları uzmanı
İlk zamanlarda gerçekten çok stresli günler geçirdik. Tanımadığımız bir hastalıkla savaşmaya çalışmak, elimizde bu hastalığı tedavi edecek, etkinliği kanıtlanmış bir tedavinin olmayışı inanılmaz bir endişe, korku ve çaresizliğe neden olmuştu. Tüm riskleri göze alarak bir yandan hastaları tedavi etmeye, bir yandan da hastalığı tanımaya çalışıyorduk. Hastalığın bize bulaşmasından elbette korkuyorduk ama daha da fenası evimizde, endişeyle yolumuzu gözleyen sevdiklerimize bulaştırma korkusuydu... Meslektaşlarımızın bu hastalıktan hayatını kaybetmesi dayanılmaz bir acı. Tedavisini başarıyla tamamlayıp iyileşen her hastamızla içimizde mutluluk ve umut beliriyor. Kaybettiğimiz hastalarımızdaysa yoğun bir üzüntü ve stres yaşıyorduk. Artık öncesine göre çok daha tecrübeli, daha güvenli ve umutluyuz. (14 Mart 2021, Hürriyet Pazar)
KURYELER
‘Sosyal teması keselim, saygıyı değil’
Okan Çetin, motokuryeİnsanlar bize yaklaşmaktan çekiniyor. Oysa biz ne yapalım! Bizim de evimizde çocuklarımız, yaşlılarımız var. Yine de çalışmaya devam ediyoruz. Tamam, sosyal teması keselim ama karşılıklı saygıyı kesmeye gerek yok.
‘Öcü gibi korkuyorlar’
Haluk Karasu, kurye
En çok acil olmayan küçücük paketleri teslim ederken sinir oluyorum. Kapıyı açmayan çok oluyor. Öcü gibi korkuyorlar bizden. Paketi neresiyle tutacağını şaşıran oluyor, içeriye koşup eline ne geçerse onunla tutmaya çalışanlar var.
‘Artık işimi toplum görevi olarak görüyorum’
Sinan Kaynak, motokurye
Günde 16 saat çalışıyorum. Normalde sekiz saatti. İnsanlar bizden çok çekiniyor ama biz önlemlerimizi alıyoruz. Biz de çalışmazsak insanlar çok zorluk çeker. Artık toplum görevi olarak görüyorum işimi. (29 Mart 2020, Hürriyet Pazar)
HABERCİLER
‘Bünyemizde gazetecilik virüsü var’
Selçuk Şamiloğlu, Hürriyet
Pandeminin ilk günlerinde hastaneye girme kararını vermek benim için kolay olmadı. Yoğun bakım ünitesi savaş alanı gibiydi. Koridorlarda ve ameliyathanelerde adım atacak yer yoktu. Tabii ki endişe ve korku hissediliyor ama sonuçta bünyemizde bir de gazetecilik virüsü var. Sonucu ne olursa olsun oradaki durumu görmem gerekiyordu. Aileme söylemedim; iki gün sonra haber çıkınca ailemden hayatımda yemediğim fırçayı yedim. Bugüne kadar sıcak çatışma alanlarında birçok kez bulundum. Buralarda kendinizi nasıl korumanız gerektiğini biliyorsunuz. Somut bir şey var ortada ama bu virüsten nasıl kaçacağınızı bilmiyorsunuz.
‘Ciddi anksiyete atakları yaşadım’
Fatma Demir Turgut, TRT
Olaylara ilk tanıklık edenlerden olma motivasyonuyla hastaneye girdim ama günlerce etkisinde kaldım. Bilgiyi kamuoyuna ulaştırırken kendi duygularınızı kenara bırakmak zorundasınız ancak ciddi anksiyete atakları yaşadım ama işime yansıtmadım. Rüyalarımda hâlâ maskesiz oralara girdiğimi görüyorum. Ailem çok endişeliydi. Ama işime olan sevgimi bildikleri için hep desteklediler.
‘Eşimden ve oğlumdan onay aldım’
Ümit Bektaş, Reuters
‘Kedime bile yaklaşmaya korktum’
Can Erok, Demirören Görsel Medya/DIA Images
Bu kadar can alan bu hastalığın en korku dolu günlerinde hastanelere girmek biraz stresliydi. Sağlıkçılar bir oraya bir buraya koşturuyordu. Kulağıma sürekli yoğun bakım cihazlarının sesleri ve insan ciğerlerinden çıkan güçlü hırıltılar geliyordu. Çoğu insan annemle yaşıttı. Yoğun bakımdan çıktıktan sonra bir süre annemin yanına gitmemeye karar verdim. Kedime bile yaklaşmaktan çekiniyordum.