Güncelleme Tarihi:
İngiliz bilim dergisi The Lancet’te yayımlanan bir araştırmaya göre, dünyada kanser ölümlerinin yüzde 44.4’ünde önlenebilir dış faktörler etkili. Bu faktörlerde sigara, alkol tüketimi ve obezite başı çekiyor. Uluslararası bir araştırma ekibinin 2019’da 23 farklı kanser türünden hayatını kaybeden yaklaşık 10 milyon insana ait veriler üzerinde yaptığı bu araştırma, eğer bu etkenlerden uzak durursak kansere yakalanma ihtimalimizin düştüğünü gösteriyor. Ancak kanser halen kardiyovasküler (dolaşım sistemi) hastalıklardan sonra dünya çapında en fazla görülen ikinci ölüm nedeni. Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization) verilerine göre 2020’de dünya çapında 10 milyon insan kanserden hayatını kaybetti. 2040’a kadar bu sayının yılda yaklaşık 30 milyon yeni kanser vakasına ve kanserden 16 milyon ölüme ulaşması bekleniyor. Ortaya çıkan veriler karamsar bir tablo sunuyor ama bir taraftan da teknolojinin ilerlemesiyle onkoloji alanındaki gelişmeler umut veriyor. Bu hastalıkla mücadeledeki yeni tanı ve tedavi yöntemlerini alanında uzman doktorlarla konuştuk.
Bir ultrason cihazı ve bir şırınga yetiyor
Prof. Dr. Rahmi Oklu-ABD Mayo Clinic Vasküler ve Girişimsel Radyoloji Anabilim Dalı Başkanı, Patient Inspired Engineering Laboratuvarı Direktörü, InTumo Therapeutics’in kurucusu ve medikal başyöneticisi
*Amerika’da en fazla organ naklinin yapıldığı merkezde çalışıyorum. Burada çok sayıda karaciğer kanseri hastası görüyorum. Bu kanser türü günümüzde karaciğer nakliyle tam şifaya kavuşabiliyor. Tabii nakil sırası beklerken bazen hastalığın ilerlediğine tanık oluyoruz. Bu problem 3 yıl önce beni yeni çalışmalar yapmaya teşvik etti. Geliştirdiğimiz özel bir sıvıyı kanserli alana uyguladığımızda homojen olarak yayıldığını fark ettik. Bu sıvıyla beraber kanser ilacını tümörlü dokuya enjekte ettiğimizde de hasta dokuyu öldürdüğünü gözlemledik. Çalışmamız 12 kanser tipinde etkili oldu. Bu yöntemle basit bir ultrason cihazı ve şırıngayla; üstelik hastayı uyutmadan işlem yapılabiliyor. Elde ettiğimiz sonuçlar, Şubat 2021’de Science Translation Medicine dergisinde kapakta yayımlandı. Laboratuvar aşamalarımız bitti. Türkiye’de İstinye Üniversitesi’nden etik kurul onaylarını tamamlandık. Klinik çalışmalarımız girişimsel radyolog Uzm. Dr. Fuat Nurili liderliğinde devam ediyor. Ayrıca daha önce laboratuvarımda birlikte çalıştığım Memorial Hastanesi medikal onkolojiden Prof. Dr. Seyda Gündüz de bu çalışmalara önemli destek veriyor.
*Massachussets General Hospital Harvard Medical School’da çalışırken genç bir hastamı kanama yüzünden kaybetmiştim. Bunun üzerine uzun emekler sonucunda kanamayı durdurabilecek bir özel jel geliştirdik. Gördük ki bu jel kanser damarlarını da tıkayabiliyor. Bu sayede hipervasküler tümörlerin tedavisinde de kullanılabileceğini anladık. Yani kanserli dokunun kan damarını tıkayarak kanseri öldürüyor gibi düşünebilirsiniz. Amerika’da FDA onayı almayı başaran jelin klinik deneylerini Türkiye’de yaptık. Şırıngayla tümörlü dokuya enjekte ettiğimiz sıvıdan farklı olarak bu jel kateterle damar içine uygulanıyor. Ünlü sağlık şirketi Boston Scientific, 15 Ağustos’ta ürettiğimiz jel biyomateryali satın aldığını duyurdu.
*Günümüzdeki teknolojiyle ve kişisel tedavi yöntemleriyle yakın gelecekte kanserin kronik bir hastalık gibi hasta bazlı tedavi edilebileceğine inanıyorum. Bizler de laboratuvarımızda tümör ablasyonu ve hedefe ilaç gönderimi dallarındaki çalışmalarımıza Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden gelen genç doktorlar Dila Atar, Yusuf Demirlenk, Enes Çevik’le devam ediyoruz.
Özel keskin nişancı timi gibi çalışan T hücreleri
Prof. Dr. Derya Unutmaz-ABD Jackson Laboratuvarı immünoloji uzmanı
*Son yıllarda bağışıklık sistemini bu hastalığa karşı kullanmanın yollarını öğrendik. Laboratuvarımız da bu yönde çalışıyor. T hücresi dediğimiz yani bağışıklık sisteminin ‘askerleri, generalleri, keskin nişancıları’ kansere karşı bir savunma oluşturabiliyor. Bunları kanser hücrelerini tanıyabilmeleri için eğitebiliyoruz. ‘Ölüm öpücüğü’ dediğimiz bir yöntemle normal hücrelere dokunmadan kanser hücrelerini yok edebiliyorlar. Bir hafızası da olduğu için devamlı devriye geziyor ve yeni kanser hücreleri oluşursa onları da ortadan kaldırıyorlar.
*T hücreleri vücuttan çıkarılıp silahlandırılarak kanserle savaşması üzerine tekrar vücuda veriliyor ama şu an sadece lenf kanseri (lenfoma) için kabul edilmiş bir yöntem. Bunu diğer kanser tipleri için de geliştirmeye çalışıyoruz.
*Normal şartlarda bu T hücrelerini hastadan çıkarıp, laboratuvarda eğitip sonra da aynı hastaya geri vermemiz gerekir. Kişinin kendi hücresi olması lazım çünkü başkasından aldığınız hücreyi vücut yabancı kabul ediyor. Ya da o hücreler sizi yabancı kabul ettiği için normal hücrelerinize de saldırıyor. Hem çok zaman isteyen hem de maliyetli bir yöntem bu. Bizim bulduğumuz hücre tipinde böyle bir sorun olmuyor. Sağlıklı kişiden aldığımız hücreleri donattıktan sonra birçok hastaya verebiliyoruz.
*Katı tümörlerle ilgili bazı sorunlar var. Örneğin bir meme kanserini düşünün. Kanserli doku diğer hücreleri kullanarak kendini bir kalenin içine hapsediyor. T hücrelerinin o dokunun içine girmesi zorlaşıyor. Bunları anlayabilmek için üç boyutlu biyolojik basım teknolojisi (bioprinting) geliştirdik. Bunu da Amerika’daki Penn State Ünivesitesi’nden Türk biliminsanı arkadaşımız Prof. Dr. İbrahim Tarık Özbolat’la birlikte yaptık. Buradaki amaç, kanser dokusunu etrafındaki normal dokuyla birlikte laboratuvar ortamında görüntülemek. Sonrasında T hücreleri acaba buraya girip kanser hücrelerini öldürebilir mi diye bakıyoruz.
Hap tedavisiyle sonuç alınabiliyor
Prof. Dr. Gökhan Demir
Acıbadem Sağlık Grubu Tıbbi Onkoloji Koordinatörü, onkoloji ve iç hastalıkları uzmanı
*Kanser tedavisinde en önemli gelişmelerden biri akıllı moleküller. Bu yöntemde, önce tümörün genetik haritası çıkarılıyor, sonra da o profile yönelik akıllı ilaçlarla kanserli hücre tedavi ediliyor. Bugün bir akciğer kanserli hastada kemoterapiyle elde edemediğimiz olumlu sonucu, günde sadece bir hap tedavisi uygulayarak alabiliyoruz. Ama maalesef bütün kanser türlerinde uygulanabilir bir yöntem değil. Neyse ki ‘hedefli terapi’ denen akıllı ilaçların sayısı giderek artıyor. Bugüne kadar yaklaşık 150 kanser ilacı FDA’den onay aldı.
*Bugüne kadar kanser tanısında hep radyolojik yöntemleri kullanıyorduk. Fakat şimdi erken dönemde ameliyat olmuş bir kanserli hastada kanda dolaşan tümör DNA’sının olup olmadığını özel bir kan testi yaparak görebiliyoruz. Böylece bu hastada kanserin tekrarlama riski yüksek mi az mı anlıyoruz. Ayrıca bu yöntemin tarama testi olarak kullanılması konusunda da çalışmalar yapılıyor.
Dört boyutlu radyoterapi dönemi
Prof. Dr. Esra Kaytan Sağlam Memorial Şişli Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Bölüm Başkanı
*Günümüzde bilgisayarlı tomografi ‘MRI’ ve ‘PET-BT’ gibi görüntüleme yöntemlerini kullanarak tümörleri yüksek doğrulukta tespit edebiliyoruz.
*Üç boyutlu radyoterapiler, yoğunluk ayarlı radyoterapi, volümetrik arc tedavileri ve stereotaktik radyoterapi yöntemleri ülkemizde de uygulanmaya başladı. Bugün artık yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT) teknolojisinden de bahsediyoruz. Bu yöntemle aynı tedavi alanı içine farklı dozlarda radyasyon verebiliyoruz.
*En önemli gelişmelerden biri ‘stereotaktik radyoterapi’ yani nokta atışı radyoterapi oldu. Bu şekilde oldukça yüksek ‘ablatif’ dozlar, küçük bir bölgeye verilerek tümör yok edilebiliyor. Tedavi sırasında tümör ve organ hareketlerinin de hesaba katılması sonucunda dört boyutlu radyoterapi kavramı da ortaya çıkmış oldu.
Kanserli bölgeye enjekte edilen, Prof. Dr. Rahmi Oklu’nun geliştirdiği sıvı.
Bağışıklığı tetikleyen aşı
Koronavirüse karşı aşı geliştiren biliminsanları Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci’nin kanser aşısının klinik denemelerinin birinci aşama sonuçları geçen yıl açıklanmıştı. BioNTech’in kurucularının sentetik RNA moleküllerini içeren ‘mRNA’ aşıları, bağışıklık sistemini tümör hücrelerine saldırması için tetikliyor. Şahin ve Türeci geçen ay Almanya’da Focus dergisine kapak oldu. Yaptıkları açıklamaya göre BioNTech’in geliştirdiği aşı 2 yıl içinde 100 bine yakın kanser hastasının tedavisinde kullanılacak.
Sinir hücrelerine zarar vermiyor
Yıllardır DNA’nın onarım sistemi üzerinde çalışan Nobel ödüllü biliminsanı Prof. Dr. Aziz Sancar beyin tümörü üzerine yaptığı önemli bir araştırmanın sonuçlarını paylaştı. Bu çalışmaya göre EdU adı verilen molekül, sinir hücrelerine zarar vermeden beyindeki tümörün tedavisinde kullanılabilecek. Sinir hücrelerine zarar vermeden tümörü öldüren ilaçlar geliştirmenin yolunu açabileceği belirtilen araştırma, tedavisi oldukça zor ‘glioblastoma’ isimli beyin tümörü için de önemli bir umut ışığı.